Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20702
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Pull me through 5 seconds, 4, 3, | Çek. 5 saniye. 4, 3... | Fringe-1 | 2008 | |
| Grab everything, let's go. | Her şeyi toplayın. Gidelim. | Fringe-1 | 2008 | |
| No, don't leave me. | Hayır, bana yardım edin. Lütfen. | Fringe-1 | 2008 | |
| Ashley, Barbaro, H0n0lulu, John117, Kadrick, | Nereye? | Fringe-1 | 2008 | |
| {\pos(110,250)}And this one suffers from asplenia, | Bu aspleni hastalığıdır. Nadir görülen dalaksız doğma durumu. | Fringe-1 | 2008 | |
| {\pos(192,240)}Thank you, Walter. | Teşekkürler, Walter. Demek en iyi dostun diyebileceğin biri yok. | Fringe-1 | 2008 | |
| Are the boxes traceable? | Çeviri; Emre Bekman | Fringe-1 | 2008 | |
| {\pos(280,220)}What, the guy in the wall? | Duvardaki adamı mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| Wasn't the most professional move. I thought it was a nice touch. | O benim. | Fringe-1 | 2008 | |
| {\pos(280,220)}Some kind of old school chromo alloy. | ...bir çeşit eski tarz krom alaşımı. Bunu açılmasını gerçekten istememişler. | Fringe-1 | 2008 | |
| This is amazing! | Oldukça hevesli bir şekilde... Bu muhteşem. Hayır, hayır. Sen iyi olacaksın. | Fringe-1 | 2008 | |
| The reason this store seems like such a miracle to you | Bu mağazanın sana mucizevî gelmesinin nedeni 20 yıla yakın bir akıl hastanesinde... | Fringe-1 | 2008 | |
| About who I am, who I've been, what I know, and what I've done. | Ajan Dunham? Benim. | Fringe-1 | 2008 | |
| And two, it renders any fatherly judgments | 41a koltuğu, John Rosenbloom. Honolulu, Havai. Araba satıcısı. 2) Benim üzerimdeki babalık hakların da tartışılır hale geldi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Preferably variable speed | Massive Dynamic'e de danıştık ama görünüşe göre onların da eli kolu bağlı. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's more sinuous than you may expect. | Sandığınızdan çok daha kıvrımlıdır. | Fringe-1 | 2008 | |
| The sentencing is scheduled for next week. | Karar haftaya verilecek. Size söylediğim gibi... | Fringe-1 | 2008 | |
| As I told you before, i think the best | Mısırlılar sevdikleri hayvanlarını yanlarına gömmek adına... | Fringe-1 | 2008 | |
| Yes, they said that the "job" | Evet, Philadelphia'daki "iş" başarılı olmuş. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'll pass that along. | İletirim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Here is the document. | Belgeler burada. | Fringe-1 | 2008 | |
| This is a standard document for appeal. | Olivia, gel buyur. | Fringe-1 | 2008 | |
| Items that I will need upon your next visit. | Kaç yeri karantinaya almıştınız. 6 mıydı? Rose'un soygun yaptığı her yeri. | Fringe-1 | 2008 | |
| My people will provide them for you. | Buradaki Sınır Bilim Ekibindeki Olivia hakkında kim bilgi topladı sence? | Fringe-1 | 2008 | |
| Dramamine? | Dramamine? Güneş kremi? | Fringe-1 | 2008 | |
| What size are you? | Beden ölçülerin ne? | Fringe-1 | 2008 | |
| Ever since he came back from the war, He was just... | Savaştan döndüğünden beri kendinde değildi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Depression, drinking. | Depresyondaydı, içiyordu. | Fringe-1 | 2008 | |
| We served together in the marines. | Deniz kuvvetlerinde aynı birlikteydik. | Fringe-1 | 2008 | |
| The night that he became first lieutenant. | Üsteğmen olduğu geceydi. | Fringe-1 | 2008 | |
| And you were a wonderful host. You made pot roast... | Bizi harika ağırlamıştın. Rosto yapmıştın... | Fringe-1 | 2008 | |
| And it burned, yes, and we had to order in. | ...ve yanmıştı. Evet. Biz de dışarıdan söylemiştik. | Fringe-1 | 2008 | |
| And that piano was actually in front of the window | Ve şu piyano da pencerenin önündeydi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Almost there, son. | Neredeyse bitti, evlat. | Fringe-1 | 2008 | |
| It has more to do with your potential than anything else. | Bu her şeyden çok senin potansiyelinle alakalı. | Fringe-1 | 2008 | |
| You have no idea what you're capable of, Peter. | Neler yapabileceğini bilmiyorsun, Peter. Çok tatlısın, Walter... | Fringe-1 | 2008 | |
| We might be able to figure out how it is | ...katı maddeden nasıl geçtiğini anlayabileceğimizi düşünüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| To accomplish this, | Kartel üyelerinin "Düzen" diye bir şeyden bahsettiklerini duyduğunu söyledi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Than dozen banks could hold. | Bu sana kayıp çocuğu bulmanda yardımcı olur belki. Ayrıca her cihazın kullanıcısına göre ayarlanmış olduğunu söylüyorlar. | Fringe-1 | 2008 | |
| Are you okay? | Hayır! | Fringe-1 | 2008 | |
| No, Peter's right. | Hayır, Peter haklı. Göz bebeklerin büyümüş. | Fringe-1 | 2008 | |
| I didn't recognize Raul Lugo, | Raul Lugo'yu hatırlayan ben değildim. John Scott'tı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Success. | Tamamdır. | Fringe-1 | 2008 | |
| And even if I did, you wouldn't understand it. | Göstersem bile, anlamazsınız. | Fringe-1 | 2008 | |
| Trying to reconstruct john Scott's memories. | Seattle'da bunun gibi prototipler üzerinde çalışan bir araştırmacı var. | Fringe-1 | 2008 | |
| If we push further, we risk destroying | Daha fazla zorlarsak, ulaşmaya çalıştığımız bölümler zarar görebilir. | Fringe-1 | 2008 | |
| And right now, John Scott is our only advantage. | Ve şu anda John Scott bizim tek üstünlüğümüz. | Fringe-1 | 2008 | |
| So, why did you need me to go get all that rice? | Bunca pirinci neden istedin? | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh, these were in my storage. | ...eğer evime gidip oğluma... | Fringe-1 | 2008 | |
| It's the netting, Peter. | Ağ bu, Peter. İstediğiniz şeyi imzalamaya hazırım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Is from a larger piece. It was draped over the vault wall. | Bu nedir? | Fringe-1 | 2008 | |
| Although I'm not sure yet exactly how they would... | ...ama hâlen nasıl olduğunu anla... | Fringe-1 | 2008 | |
| add vibration... | Hayır, biz tek çocukluyuz. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm quite envious of this. | Adamlara gıpta ediyorum. Ne için? | Fringe-1 | 2008 | |
| Well, somehow the robbers, were able to weaken the vault wall. | Nasıl olduysa soyguncular kasa duvarını zayıflatmayı başarmışlar. | Fringe-1 | 2008 | |
| Allowing another piece of solid matter through it. | ...başka bir katının duvardan geçmesini sağlamış. | Fringe-1 | 2008 | |
| In actuality, this feat would be immensely complicated | Onu öldürmeyi düşündün mü hiç? Pratikte bu durum son derece karışıktır ve bazı sonuçları da yok değildir. | Fringe-1 | 2008 | |
| How slightly? | Araştırma asistanım. | Fringe-1 | 2008 | |
| The robbers have managed to not only violate | Hırsızlar evren kanunlarını çiğnemekle kalmayıp ayrıca radyoaktif de mi oldular? | Fringe-1 | 2008 | |
| Who's radioactive? Our robbers apparently. | ...deride üretilen bir tür zehir konsantrasyonuydu. Kimmiş o radyoaktif? Görünüşe göre bizim soyguncular. | Fringe-1 | 2008 | |
| How radioactive? | Ne kadar radyoaktif? Hafif. Şimdi telefonuna sürekli bir veri akışı sağlayacağım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Can you call all the hospitals in and around the philadelphia area? | Philadelphia'daki bütün hastanelere ulaşır mısın? | Fringe-1 | 2008 | |
| Raul lugo was a good kid before the military. | Raul Lugo askerden önce iyi biriymiş. | Fringe-1 | 2008 | |
| Did I just hear "bar in Cambridge"? | Cambridge'de bar mı dedin? | Fringe-1 | 2008 | |
| Would you care to watch? | İzlemek ister misin? Hayır. Peki. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm stephanie. This is my brother, rick. | Ben Stephanie. Bu kardeşim, Rick. | Fringe-1 | 2008 | |
| You know, you look familiar. | Biliyor musun, bana tanıdık geldin. | Fringe-1 | 2008 | |
| What's your name? Drew. | Adın ne? Drew. | Fringe-1 | 2008 | |
| So do you still see them? | Ne? | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't know. Raul got weird. | Biliyorum. Raul bir garip olmuştu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Brother? | ...araştırdığımız bu şeyler... Kardeş mi? | Fringe-1 | 2008 | |
| Look, I was wondering if you could find out | Acaba Raul Lugo'nun gitmiş olabileceği askeri hastanelerini araştırabilir misin? | Fringe-1 | 2008 | |
| Thanks. | Kimse olmadığı için zarar gören olmamış. | Fringe-1 | 2008 | |
| Is that a dare? | Bu bir meydan okuma mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| Rook to e 7. | Daha da kötüleşiyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Looks like he's planning a damn invasion. | Sanırım bir saldırı falan planlıyor. Hallettim. Penny. Evet, Penny. | Fringe-1 | 2008 | |
| We're headed out. Let's go. | Gidiyoruz. Yürüyün. İş ciddi demek. Biraz izin verin, bir bakayım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Yes. Absolutely positive? | Brooklyn Polis Departmanı'nda 2. yılım. Brooklyn Polisi Departmanı'ndaki ikinci yılımda... | Fringe-1 | 2008 | |
| That was great. Okay, so top that. | Harikaydı. Daha iyisini yap. Luke... | Fringe-1 | 2008 | |
| 233, 377, 610... 987, 1,597. | 233, 377, 610... ...987, 1,597. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's a wildly famous mathematical sequence. | Peter ve makine konusunda. | Fringe-1 | 2008 | |
| Well, excellent. That clears it right up. | Selam. | Fringe-1 | 2008 | |
| I was... | Ailem Jacksonville'den taşındığı zaman... | Fringe-1 | 2008 | |
| When we tried to access agent Scott's hippocampus, | Çok daha beteriymiş. ...korkmak için bir neden olmadığını da bilirdi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Inconsistent in ways we've never seen. | Daha önce görmediğimiz şekilde tutarsız. Peki, bu kararsızlığın nedeni nedir? | Fringe-1 | 2008 | |
| are in agent Dunham's mind. | ...Ajan Dunham'ın beyninde. | Fringe-1 | 2008 | |
| If you're referring to current or former patients, | Bowman ve Hicks için. | Fringe-1 | 2008 | |
| What crimes? | Ne suçu? | Fringe-1 | 2008 | |
| Robert Norton, captain, united states air force. | Robert Norton, Hava Kuvvetleri Yüzbaşısı. | Fringe-1 | 2008 | |
| I just talked to Evan McNeil's wife. | Bu parçaları beyninizle yeniden bağlantıya sokmanın tek yolu bu. | Fringe-1 | 2008 | |
| remember to brush her teeth. | Nazikçe. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're sure? | Lazer optik donanım. Bulması bir hayli zordur. ...ama sanırım o sapığı yakalamak için bir yol bulduk. | Fringe-1 | 2008 | |
| Sewer. | Kanalizasyon. | Fringe-1 | 2008 | |
| Come on, man! Come on, you can do it! Come on! | Hadi ahbap, yapabilirsin. Hadi! | Fringe-1 | 2008 | |
| Reach out a little further! Come on! | Swift bir genetikçi ile çalışıyormuş. | Fringe-1 | 2008 | |
| License plate number 10562 sierra. | Walter. | Fringe-1 | 2008 | |
| We know everything about you. | Blöf yapıyorsun. | Fringe-1 | 2008 | |
| I've been in rooms like that, | Bu tip odalarda bulundum. | Fringe-1 | 2008 | |
| on both sides of the table. | Daha iyi bir fikrin var mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| You're a tough guy. | Sen sert bir adamsın. Ben de öyle. | Fringe-1 | 2008 |