Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20697
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| No! You used to drive me crazy. | Hayır. Beni deli ederdin. | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't do math anymore. I don't care about math. | Artık matematikle uğraşmıyorum! İlgilenmiyorum! Onu bırakamam. Bayan Donovan! Yardımımı istediniz. | Fringe-1 | 2008 | |
| Dr. Bishop. | Dr. Bishop. Melezler tasarladılar... | Fringe-1 | 2008 | |
| No, I need to know where she took you, damn it. | Seni nereye götürdüğünü öğrenmem gerek. | Fringe-1 | 2008 | |
| That's enough! It's time to go. | Yeter, gitme vakti. | Fringe-1 | 2008 | |
| Where is she? I've got him. | Nerede o? Tuttum. Sanal ses telleri yapıyormuş gibi düşünün. Ne? | Fringe-1 | 2008 | |
| Please, dashiell, it's only | Lütfen, Dashiell... | Fringe-1 | 2008 | |
| What do you mean you sedated him? | Ne demek ona yatıştırıcı verdiniz? | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter is legally in my custody. | Walter yasal olarak benim vesayetimde. Onu burada tutmaya hakkınız yok. | Fringe-1 | 2008 | |
| Not only do I have every right to hold him | Bu sadece hakkım değil aynı zamanda sorumluluğum. Başarıyla tamamlayın ve beni görmeye gelin. | Fringe-1 | 2008 | |
| He accosted mr. Kim. | Bay Kim'e saldırdı. | Fringe-1 | 2008 | |
| If I release him and something else happens | Onu salarsam ve başka bir şey yaşanırsa... | Fringe-1 | 2008 | |
| I can assure you that's not going to happen. | Böyle bir şey olmayacak, sizi temin ederim. | Fringe-1 | 2008 | |
| He's under our supervision. | Kendisi bizim gözetimimiz altında. | Fringe-1 | 2008 | |
| Perhaps that's what compounded the problem. | Belki sorunun kaynağı da bu? Ne demek şimdi bu? | Fringe-1 | 2008 | |
| Meaning what? | Oraya tekrar girdi. | Fringe-1 | 2008 | |
| I had some time to talk to dr. Bishop | Biraz yatıştıktan sonra Dr. Bishop'la... | Fringe-1 | 2008 | |
| After he calmed down about his work assisting you | ...sizinle yaptığı çalışmalar hakkında konuştum. | Fringe-1 | 2008 | |
| And it is clear that exposing him | Onu cinayet soruşturmalarına maruz bırakmak, onun sözüm ona... | Fringe-1 | 2008 | |
| To the pressures of criminal investigations | ...hiçbiri yanmayana kadar ışıkları kapatmak. | Fringe-1 | 2008 | |
| His fantastical pseudo scientific notions | ..."bilimsel" hevesini tatmin etmek hastalık durumunu... | Fringe-1 | 2008 | |
| Has exacerbated the worst features of his mental illness. | ...daha da kötüleştirmekten başka bir işe yaramıyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Really? Really. | Sahi mi? Sahi. | Fringe-1 | 2008 | |
| 'Cause after some of the things I've seen | Çünkü son 3 ayda gördüğüm şeylerden yola çıkarsam... | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter strikes me as being one of the sanest people I know. | ...Walter tanıdığım en aklı başında insanlardan biri. Diyorsun. Birilerinin bizimle oynadığı aşikar. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm gonna make this really simple | Olayı sizin için kolaylaştırayım, Dr. Sumner. | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter bishop is assisting us | Walter Bishop, sizin şu anda engellemekte olduğunuz... | Fringe-1 | 2008 | |
| Which you are currently obstructing. | Gerçek açığa çıkacak. | Fringe-1 | 2008 | |
| So either you release him into our custody | Bu raddeden sonra tek düşündüğüm Şekil Değiştirenler de değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| Welcome back walter. | Aramıza hoş geldin, Walter. | Fringe-1 | 2008 | |
| Where are we on that tip from rochester? | Rochester gelen ihbar ne âlemde? | Fringe-1 | 2008 | |
| Local agents are heading to the convenience store | Yerel ajanlar çocuğun görüldüğü markete gidiyorlar. | Fringe-1 | 2008 | |
| They're hoping video surveillance can confirm | Video kayıtlarından gerçekten Ben olup olmadığına bakacaklar. ...kolaylaştırması için bir yemek, müzik ya da resim ismi sorardı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay well have we set up checkpoints? | Sınır kontrol noktalarına bakıldı mı? Bakıyorlar. Şu ana dek bir şey yok. | Fringe-1 | 2008 | |
| I have the general counsel's office on the phone. | Baş hukuk müşaviri arıyor. Dr. Bishop ile ilgili. Dunham. Dönün, güneye doğru gidin. | Fringe-1 | 2008 | |
| This is agent dunham. | Ajan Dunham. | Fringe-1 | 2008 | |
| No I wanted you to work around the protocol. | Hayır, ben size protokolü yumuşatın dedim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Please I need your help. I need to get bishop out. | Lütfen, yardım edin. Bishop'un çıkması gerek. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay 7:00 a.m. | Tamam, sabah 7'de. | Fringe-1 | 2008 | |
| Thank you. What was that? | Sağ olun. Kimdi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay we have to wait till morning | Salıverme kâğıdı için sabaha kadar beklemek zorundayız. | Fringe-1 | 2008 | |
| But then he's out. | Sonra çıkacak mı? Söz. Ve özür dilerim. | Fringe-1 | 2008 | |
| I promise. And I'm sorry. | Tamam, kesin şunu, ikiniz de. Beni korkutuyorsunuz. | Fringe-1 | 2008 | |
| And obviously you were right. | Sen haklıydın. Hayır, bu Walter'ın seçimiydi. | Fringe-1 | 2008 | |
| So if you want to go down to reception | İstersen danışmaya git sana araba ayarlasınlar... | Fringe-1 | 2008 | |
| And then at least one of us can get some sleep. | ...en azından birimiz biraz uyuyabilir. Ben'i kaçıran kadın... | Fringe-1 | 2008 | |
| Joanne ostler | Joanne Ostler... | Fringe-1 | 2008 | |
| Up until now everybody thought she was dead right? | Şu ana kadar herkes onu ölü sanıyordu, değil mi? Evet. | Fringe-1 | 2008 | |
| Well she's been walking around | 10 yıldır elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyordu. | Fringe-1 | 2008 | |
| She must have been using somebody's name. | Başka bir isim kullanıyor olmalı. Aramalarda sonuca rastlamadık. | Fringe-1 | 2008 | |
| What'd you base the search on? | Neye göre arama yaptınız? Anagrama. | Fringe-1 | 2008 | |
| Like combinations of different family names. | Farklı isimlerin kombinasyonlarına. | Fringe-1 | 2008 | |
| Thanks I know that I've done this once or twice myself. | Joanne Ostler... | Fringe-1 | 2008 | |
| The best lie the one that's easiest to remember | En iyi yalan, belli bir tutarlılıkla hatırlanabilen en kolay yalan... Öyleyse tahmin edilebilir bir düzen var. | Fringe-1 | 2008 | |
| With consistency is the one that's based on the truth. | Ama her şey birer yalandı ve o bana ihanet etti. ...değildi. Hayır. | Fringe-1 | 2008 | |
| Bishop. So peter king. | Bishop. Mesela Peter King. | Fringe-1 | 2008 | |
| Peter knight. | Peter Knight. Soy ismin Bishop kadar basit bir şeyse bu iyi bir fikir. | Fringe-1 | 2008 | |
| What do you do when it's ostler? | Ostler olsa ne yapacaksın? Boş bir bilgisayar var mı? Size birinci testi bitirtmeye çalışıyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Is there a computer around here I could use? | Ne var ne yok? | Fringe-1 | 2008 | |
| I want a record of every stolen car | Ona biraz süre tanıyalım. Vereceği zor bir karar. Son 36 saatteki bütün araba kaçırma olaylarını istiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| From the last 36 hours. | ...ve kahraman kelimelerinin anlamı düşündüğün kadar basit değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| Hey where does this print? | Bunun yazıcısı nerede? | Fringe-1 | 2008 | |
| Every gas station from middletown to rochester. | Middletown'dan Rochester'a her benzin istasyonu. | Fringe-1 | 2008 | |
| And pull all the credit card receipts. | Bütün kredi kardı faturalarına bak. | Fringe-1 | 2008 | |
| "ostler" middle english for "innkeeper." | Ostler, eski İngilizce'de "Hancı". | Fringe-1 | 2008 | |
| Middle english. | Eski İngilizce. "Hancı"dan aklıma otel geldi. | Fringe-1 | 2008 | |
| So I cross indexed last names | Mevcut soy isimleri, ismiyle uyuşan otellerle indeksledim. Brian Dempsey'in evine gitmeni istiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| No photo just a p.o. Box in clarksburg. | Resim yok, sadece Clarksburg'te posta kutusu. | Fringe-1 | 2008 | |
| P.o. Box. | Posta kutusu. Suçlular senin gibilerin... | Fringe-1 | 2008 | |
| What is it ben? What's wrong? | Ne oldu, Ben? Sorun ne? | Fringe-1 | 2008 | |
| I just I don't see it. | Ben göremiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's okay bean. | Sorun değil, Bean. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're doing great honey. | Gayet iyi gidiyorsun, tatlım. | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't know how it ends. | Nasıl bittiğini bilmiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Please I don't want to go away. | Lütfen, gitmek istemiyorum. Bu Ben'in elinde, değil mi? | Fringe-1 | 2008 | |
| What are you doing to her?! | Ona ne yapıyorsun? Sana söyledim anne. MIT'den kovulmadım, istifa ettim. | Fringe-1 | 2008 | |
| If you lose her again | Eğer onu bir daha kaybedersen hep kendini suçlayacaksın. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm sorry I upset you last night. | Dün gece seni sinirlendirdiğim için üzgünüm. | Fringe-1 | 2008 | |
| There's a little boy out there. | Bir çocuk var. | Fringe-1 | 2008 | |
| He's in trouble. | Başı dertte. | Fringe-1 | 2008 | |
| We're his only hope. | Tek umudu biziz. | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't want to talk about math walter. | Matematikten konuşmak istemiyorum, Walter. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay okay. | Peki, tamam. | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't need to talk about the equation. | Seninle denklem hakkında konuşmayacağım. | Fringe-1 | 2008 | |
| I need to know about the woman. | Kadın hakkında bir şeyler öğrenmeliyim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Where she took you. | Seni kaçırdığı yeri. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're wrong. | Yanılıyorsun. O zaman büyüdüğümde ben de FBI olacağım. | Fringe-1 | 2008 | |
| There was no woman. | Kadın yoktu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Dashiell. | Kahretsin. Kahretsin. Dashiell. | Fringe-1 | 2008 | |
| If you don't the boy... | Eğer bundan vazgeçmezsen... | Fringe-1 | 2008 | |
| He'll end up like us. | ...çocuğun sonu bizim gibi olacak. Walter, lütfen. Hazır mısın? | Fringe-1 | 2008 | |
| Yes you can. | Yapabilirsin. | Fringe-1 | 2008 | |
| She promised me things. | Bana bazı şeyler sundu. | Fringe-1 | 2008 | |
| What I wanted most of all. | En çok istediğim şeyleri. | Fringe-1 | 2008 | |
| But when I couldn't solve the equation | Ama denklemi çözemeyince... | Fringe-1 | 2008 | |
| She took it away. | ...hepsini geri aldı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Everything she promised. | Sunduğu her şeyi. | Fringe-1 | 2008 | |
| It was all a lie. | Benim burada ne işim var? Hepsi bir yalandı. | Fringe-1 | 2008 | |
| None of it was real. | Hiçbiri gerçek değildi. | Fringe-1 | 2008 | |
| She hurt me. | Canımı yaktı. Koridorun sonunda. | Fringe-1 | 2008 |