Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20693
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| If you'd like me to use them. | İstersen kullanabilirim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Say yes olivia. | Olur de, Olivia. | Fringe-1 | 2008 | |
| It'll give me an excuse to call you again. | Seni aramak için bahanem olur. | Fringe-1 | 2008 | |
| But while you were unconscious | Ama sen bilinçsiz yatarken bir şey keşfettik. | Fringe-1 | 2008 | |
| That an organization with connections to the pattern | Aramızda, Düzen ile ilintili bir örgütün elemanı olabilir. | Fringe-1 | 2008 | |
| John scott. | John Scott. | Fringe-1 | 2008 | |
| That was our first thought. | İlk aklımıza gelen oydu. | Fringe-1 | 2008 | |
| But he would have needed to have higher clearance | Ama o, Scott'ın erişebileceğinden daha çok bilgiye erişebiliyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Than scott was afforded. | Babanla buluşmak istedi. | Fringe-1 | 2008 | |
| We thought that perhaps you were talking to him | Onunla konuşmuş olabileceğini düşündük. | Fringe-1 | 2008 | |
| Because you might have discovered who that person was. | Çünkü o kişinin kim olduğunu öğrenmiş olabilirsin. | Fringe-1 | 2008 | |
| Scott's the only one I know of. | Benim tek bildiğim Scott'tı. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're making me paranoid. | Beni de paranoyaklaştırdın. | Fringe-1 | 2008 | |
| All I want to do is make you better. | Tek istediğim senin iyi olman. Ama sen bilinçsiz yatarken bir şey keşfettik. | Fringe-1 | 2008 | |
| Please seeing you! | Selam, Sam. | Fringe-1 | 2008 | |
| How is he? | İşte başlıyor. O nasıl? Sonia ve ben... | Fringe-1 | 2008 | |
| The doctor here removed that thing | Doktor kalbindeki şeyi çıkardı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter made sure he saved it for him. | Walter da onu kendisi için aldı. Almasa şaşardım. | Fringe-1 | 2008 | |
| But what about answers? | Peki ya cevaplar? | Fringe-1 | 2008 | |
| The question jones asked smith. | Jones'un Smith'e sorduğu soru. | Fringe-1 | 2008 | |
| And the response he got "little hill"? | Tek cevap "Little Hill" miymiş? | Fringe-1 | 2008 | |
| We know that agent loeb was infected | Ajan Loeb'a bunu yapanın kim olduğunu bilmiyoruz. | Fringe-1 | 2008 | |
| Jones says it wasn't him. | Jones, kendisinin yapmadığını söylüyor. Hiçbir şey bilmiyoruz. | Fringe-1 | 2008 | |
| You have a problem agent nham. | Senin bir sorunun var, Dunham. | Fringe-1 | 2008 | |
| You're not easily satisfied. | Kolay kolay tatmin olmuyorsun. Her şey hemen önüne gelsin istiyorsun. | Fringe-1 | 2008 | |
| In your mind somehow a small victory is no victory. | Senin gözünde küçük bir zafer zaferden sayılmıyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| What you did was save a man's life | Bir adamın hayatını kurtardın ama bu sana hiçbir şey ifade etmiyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| To stop whining about what you can't know | Bilemeyeceğin, kontrol edemeyeceğin değiştiremeyeceğin... | Fringe-1 | 2008 | |
| Because tomorrow we'll do this all over again | Çünkü yarın bunu tekrar yapacağız. Tahmin et. | Fringe-1 | 2008 | |
| You'll have a million new answers | 1 milyon cevabın olacak ama bir milyon da yeni soru. | Fringe-1 | 2008 | |
| Because your dissatisfaction | Çünkü seni bu kadar iyi yapan bu memnuniyetsizliğin. | Fringe-1 | 2008 | |
| Someone I'm proud to say I work with. | Seninle çalıştığım için gurur duyduğum bir özelliğin bu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Now go get some sleep while you can. | Vaktin varken git biraz uyu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Hey how you feeling? | Hey, nasılsın? | Fringe-1 | 2008 | |
| Good job. thank you. | İyi iş çıkardın. Teşekkürler. | Fringe-1 | 2008 | |
| You too. | Sen de öyle. | Fringe-1 | 2008 | |
| After everything I saw today | Bugün gördüklerimden sonra hayır, hiç değilim. | Fringe-1 | 2008 | |
| No not at all. | Söyleme şekli bir garipti. | Fringe-1 | 2008 | |
| But I am thirsty. | Ama susadım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Really really thirsty. | Hem de acayip. | Fringe-1 | 2008 | |
| Look at that. | Şunlara bak. | Fringe-1 | 2008 | |
| Yeah look at that. | Evet, kavuştular. | Fringe-1 | 2008 | |
| So did it work what we did? | Yaptığımız şey işe yaradı mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| Yes. it led them back to Mr. jones. | Evet. Onları tekrar Bay Jones'a yönlendirdi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Did he ask the question? | Soruyu sordu mu? | Fringe-1 | 2008 | |
| And did we get the answer? | Cevabı aldık mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| Little hill. | Little Hill. | Fringe-1 | 2008 | |
| Previously on fringe | Boston, Massachusetts. Fringe'de daha önce... Alternatif bir evren ve içinde de bizim birer versiyonumuz mevcut. | Fringe-1 | 2008 | |
| Olivia dunham FBI. | Olivia Dunham. FBI. | Fringe-1 | 2008 | |
| They're calling these events a pattern | Bu olaylara Düzen diyorlar. | Fringe-1 | 2008 | |
| His name's walter bishop. | Adı Walter Bishop. Babam... | Fringe-1 | 2008 | |
| He was part of a classified u.s. Army experimental program 1 | Amerikan ordusu adına gizli bir deney programında çalıştı. | Fringe-1 | 2008 | |
| In an area called fringe science. | "Sınır Bilim" adı verilen alanda. 1 Neler yaptınız bize siz? | Fringe-1 | 2008 | |
| You're telling me | Yani babam Dr. Frankenstein mıydı? Onla konuştun mu? Size hiçbir yararı olmaz. O sadece gözlem yapıyor. Onunla mı konuştun? | Fringe-1 | 2008 | |
| So much happened here | Burada çok şey yaşandı. Ve çok şey de yaşanacak. | Fringe-1 | 2008 | |
| Are those notes you're writing ben? | Yine nota mı o çizdiğin? | Fringe-1 | 2008 | |
| You know about taking a break from the music | Müziğe ara verecektin hani. | Fringe-1 | 2008 | |
| So you'd have time for other things. | Böylece diğer uğraşlara yönelecektin. | Fringe-1 | 2008 | |
| Dad don't get mad at me | Baba, kızma ama... | Fringe-1 | 2008 | |
| But the windshield wipers can you slow them down? | ...şu silecekleri biraz yavaşlatır mısın? | Fringe-1 | 2008 | |
| Slow them down? | Yavaşlatayım mı? Sen iyi misin? | Fringe-1 | 2008 | |
| The tempo. | Ritmi. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's messing me up. | Kafamı toplayamıyorum. Henüz burada çalışmıyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| I need to be able to see. | Önümü görmem gerek. Kontrol ettin, değil mi? Tabii. | Fringe-1 | 2008 | |
| Stop,I need help. | Durun, yardıma ihtiyacım var. | Fringe-1 | 2008 | |
| Don't know. Let's see. | Bilmiyorum. Bakacağız. | Fringe-1 | 2008 | |
| You okay? | İyi misiniz? İyiyim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh I'm fine. | Lanet olsun! Hadi ama. Nereye gidiyoruz? | Fringe-1 | 2008 | |
| I can't say the same for my car. | Ama arabam için aynı şeyi söyleyemem. | Fringe-1 | 2008 | |
| It kind of shuddered and then stopped. | Önce titremeye başladı sonra durdu. Telefonumun şarjı da bitti. | Fringe-1 | 2008 | |
| And my phone's dead. | Planlarda şurada başka bir oda daha vardı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh hold on. | Bir saniye. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's not a night you wanna get stuck out here. | Rica ederim. Yol ortasında kalmak için iyi bir gece değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| Yeah I need a tow. | Bir çekici istiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm on route 12 | 12. güzergâhtayım, Fair Oak'un 3 km kuzeyinde. | Fringe-1 | 2008 | |
| 3 3 2 e w d. | Beton çatlamış. | Fringe-1 | 2008 | |
| All right thanks. | Sağ olun, teşekkürler. | Fringe-1 | 2008 | |
| Ah they're busy. It's gonna be a while. | Yoğunlarmış, biraz gecikebilir. | Fringe-1 | 2008 | |
| Then I definitely am not gonna make it | Bu toplantıya geç kalamam. Normalde bu hediye gibi olur ama... | Fringe-1 | 2008 | |
| But this one's really important. | ...bu seferki önemli. Arabalardan pek anlamam ama. | Fringe-1 | 2008 | |
| But why don't you let me take a look? | İsterseniz bir bakayım. | Fringe-1 | 2008 | |
| No no you've done enough. No.That's alright. | Hayır, gerek yok. Zahmet etmeyin. Sorun değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| Transmission's dry. | Transmisyon kuru. Umarım yaramıştır. | Fringe-1 | 2008 | |
| Some kind of electrical short. | Kısa devre falan yapmış olmalı. "Gecikmeli Momentum" | Fringe-1 | 2008 | |
| Hey easy. | Sakin ol, seni korkutmak istememiştim. Şef aşçı. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's okay. I didn't hear you. | Önemli değil. Geldiğini duymamışım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Yeah listen sorry it took so long. | Bu kadar uzun sürdüğü için üzgünüm. | Fringe-1 | 2008 | |
| Man you okay? | Ahbap, sen iyi misin? | Fringe-1 | 2008 | |
| Where's her car? | Araba nerede? | Fringe-1 | 2008 | |
| The boy's name is ben stockton. | Çocuğun adı Ben Stockton. | Fringe-1 | 2008 | |
| According to his father they were driving home | Babasının dediğine göre kadını gördüklerinde... | Fringe-1 | 2008 | |
| From a school function last night | Çeviri; Emre Bekman Bakın. Ajan Dunham ve diğerleri meşgul. Ajan Farnsworth'un aile sorumlulukları var. | Fringe-1 | 2008 | |
| When he saw a woman having car trouble. | Onları dışarı yollayabilir misin? Bir ceset yolluyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| The father claims that while he was looking | Kadının arabasına bakarken bir şey olmuş. | Fringe-1 | 2008 | |
| And his son the woman and her car were suddenly gone. | Oğlu, kadın ve araba birdenbire yok olmuş. | Fringe-1 | 2008 | |
| So he just blacked out. | Yani adam kendinden mi geçmiş? Polise verdiği ifadede... Hayır, hayır | Fringe-1 | 2008 | |
| So any other witnesses to back up the dad's story? | Bu hikâyeyi destekleyecek herhangi bir görgü tanığı var mı? | Fringe-1 | 2008 | |
| No but this is not the first time this has happened. | Hayır, ama bu olay ilk defa olmuyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Dating back ten years. | Ve o gün düşündüğünden de yakın zamanda olabilir. Ve o gün düşündüğünden de yakın zamanda olabilir. | Fringe-1 | 2008 | |
| In each one witnesses describe seeing the same woman. | Hepsi de aynı kadını gördüklerini söylediler. | Fringe-1 | 2008 |