Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20694
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| We've tried running facial recognition software. | Yüz tanımlama veritabanlarına baktık. | Fringe-1 | 2008 | |
| Nothing. | Hiçbir şey çıkmadı. | Fringe-1 | 2008 | |
| So what happened to the other victims? | Peki, bu kurbanlara ne oldu? | Fringe-1 | 2008 | |
| The first was found wandering the shoulder of I 91 | İlki Northampton yakınlarında, I 91'de dalgın şekilde dolaşırken bulundu. Telefonunu düşür... | Fringe-1 | 2008 | |
| The second in the supermarket | Diğeri bir markette dondurucunun içinde kıvrılmış şekilde. | Fringe-1 | 2008 | |
| Meaning what? They were let go? | Ne yani? Salmışlar mı? Muhtemelen. | Fringe-1 | 2008 | |
| But not before whatever'd been done to them | Ama onlara, delirmelerine neden olan şeyler yaptıktan sonra. | Fringe-1 | 2008 | |
| Drove them insane. | Biraz bekler misin? Başka bir arama var. Evet. | Fringe-1 | 2008 | |
| Two weeks after she was found | Evet mi? İtalyan Ciabatta ekmeği. | Fringe-1 | 2008 | |
| One of the victims actually tried to lobotomize herself | ...2 hafta sonra kendine lobotomi yapmaya çalışmış. Burası kütüphane değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| Using a butter knife. | Tereyağı bıçağı ile. | Fringe-1 | 2008 | |
| And all of them completely incapable of recalling | Hepsi de kaçırılmadan önce olup biteni hatırlamaktan aciz durumdaydı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Even under hypnosis. | İçeride yatan adam sadece bir meslektaş değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| A probability theorist | Bir olasılık kuramcısı, yapı mühendisi... | Fringe-1 | 2008 | |
| If we're looking at a serial abduction 1 | Seri bir kaçırma vakası ise bu, 10 yaşındaki çocuk profile hiç uymuyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| No but other than that | Hayır, ama yok olmasının ardındaki detaylar birbirleriyle örtüşüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Are identical to the others. | Saklayacağım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Interacting with the woman in the sketch | Çizimdeki kadınla karşılaşma ve zaman kavramının yitimi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Peculiar flashing lights. | Olağandışı titreşen ışıklar. | Fringe-1 | 2008 | |
| Green green green red. | Yeşil, yeşil, yeşil, kırmızı. Yılbaşı ışıkları gibi. | Fringe-1 | 2008 | |
| How did you know that dr. Bishop? | Bunu nereden biliyorsunuz, Dr. Bishop? | Fringe-1 | 2008 | |
| But that's what happened isn't it? | Ama böyle oldu, değil mi? | Fringe-1 | 2008 | |
| Think you might be able | Kafandakini bize de açsan, Walter? | Fringe-1 | 2008 | |
| Could be kind of helpful. | Biraz yardımı olurdu. Yılbaşı ışıkları. Evet, bu onun için geç anlamına geliyor. Kafandakini bize de açsan, Walter? İçer misiniz? Pardon? | Fringe-1 | 2008 | |
| That's all I can recall. Sorry. | Tek hatırladığım bu. Üzgünüm. Çoğu geceler öyleydi. | Fringe-1 | 2008 | |
| I know what it sounds like. | Kulağa nasıl geldiğini biliyorum. Delice sözler. Ama ben deli değilim. | Fringe-1 | 2008 | |
| Like I'm crazy. I'm not. | Kanıtların peşinden inatla giden ve hiç tereddüt etmeden acısını... | Fringe-1 | 2008 | |
| I talked to her. | Onunla konuştum, arabasına dokundum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Police grilled my brother for hours. | Polis kardeşimi saatlerce sorguladı. Ona şüpheliymiş gibi davrandılar. | Fringe-1 | 2008 | |
| I know what I saw. She was real. | Ne gördüğümü biliyorum. O gerçekti. | Fringe-1 | 2008 | |
| Why doesn't anyone believe him? | Neden kimse inanmıyor? Vakit kaybediyoruz. | Fringe-1 | 2008 | |
| We need to find ben. | Ben'i bulmalıyız. Ben size inanıyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| In fact we think that the same woman | Hatta o kadının başka kaçırmalarda da rol oynadığını düşünüyoruz. | Fringe-1 | 2008 | |
| This has happened before. | Bu daha önce de mi olmuş? Oğlumu neden kaçırmak istesinler? 1 | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't know. | Bilmiyorum. ...amaçlarımın hiçbir önemi kalmamıştı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Honestly he doesn't really fit the profile | Aslında oğlunuz ile diğer kurbanların profilleri uyuşmuyor. Radyasyon değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| For one they were all adults. | Diğerlerinin hepsi yetişkindi... | Fringe-1 | 2008 | |
| And another they were all academics. | Denemek için can atıyorum. Ama burada olmaz. 1 | Fringe-1 | 2008 | |
| Experts in various fields. | Farklı alanlarda uzman. | Fringe-1 | 2008 | |
| What? | ...arkada artık radyasyon bırakır. Ne oldu? | Fringe-1 | 2008 | |
| Ben is kind of an expert himself. | Ben de bir çeşit uzman sayılırdı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Nine months ago my wife was walking ben to school. | 9 ay önce karım Ben'i yürüyerek okula götürüyordu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Some idiot late for a dentist appointment ran a red light. | Dişçiye geç kalan bir ahmak kırmızı ışıkta geçti. | Fringe-1 | 2008 | |
| And they were hit in the crosswalk. | Mark Young hiçbir psikolojik sorunu olmayan üst düzey bir idareciydi. Sahte bir isim altında yasa dışı para biriktirmiş. | Fringe-1 | 2008 | |
| The doctors told me they didn't know | Doktorlar Ben'in başarabileceğinden emin değillerdi. | Fringe-1 | 2008 | |
| He was in a coma for six days. | 6 gün komada kaldı. | Fringe-1 | 2008 | |
| And when he woke up | Uyandığında ise... | Fringe-1 | 2008 | |
| It's easier if I just show you. | Göstersem daha iyi olacak. | Fringe-1 | 2008 | |
| This is the day I took him home from the hospital. | Bu onu hastaneden aldığım gün. | Fringe-1 | 2008 | |
| And we got home | Eve geldiğimizde... | Fringe-1 | 2008 | |
| And he just sat down at the piano | ...piyanonun önüne oturdu... | Fringe-1 | 2008 | |
| And started to play. | ...ve çalmaya başladı. | Fringe-1 | 2008 | |
| He's very talented. | Kobalt ve magnezyum kullanıyor. 1 | Fringe-1 | 2008 | |
| Before this | Bundan önce... Belki. | Fringe-1 | 2008 | |
| He had never taken a single lesson. | ...tek bir ders bile almamıştı. | Fringe-1 | 2008 | |
| His doctors told me there had been other cases. | Doktorlar bu durumun görüldüğünü... | Fringe-1 | 2008 | |
| People with severe brain traumas | ...ağır beyin travması geçiren kişilerde... ...bu soruşturmanın sonuna dek gideceğim. | Fringe-1 | 2008 | |
| One piece in particular. | Özellikle bir parçayı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Stopped being interested in everything else. | Diğer her şeyle alakasını kesti. | Fringe-1 | 2008 | |
| You said the other people that had been taken | Kaçırılan diğer insanların bir alanda başarılı olduğunu söylediniz. | Fringe-1 | 2008 | |
| Were accomplished at something. | ...bir çeşit eski tarz krom alaşımı. Bunu açılmasını gerçekten istememişler. | Fringe-1 | 2008 | |
| Do you think | Acaba Ben'i de bu yüzden mi aldılar? | Fringe-1 | 2008 | |
| Thank you so much for your time. | Vakit ayırdığınız için teşekkürler. | Fringe-1 | 2008 | |
| After abby died | Abby öldükten sonra, kardeşim... | Fringe-1 | 2008 | |
| He barely held it together. | Kendini zar zor toparladı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Without ben I don't think he'll make it. | Dr. Bishop, merhaba. Ben olmadan bunu bir daha yapabileceğini sanmıyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'll do everything I can. | Elimden geleni yapacağım. Sen de yakındaydın, Carl. | Fringe-1 | 2008 | |
| How are you feeling ben? | Nasıl hissediyorsun, Ben? | Fringe-1 | 2008 | |
| I just wanna see my dad. | Babamı istiyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Well I have something better for you. | Senin için daha iyi bir şeyim var. | Fringe-1 | 2008 | |
| There's someone else here | Burada seni görmeyi çok isteyen biri var. | Fringe-1 | 2008 | |
| Who would very much like to see you. | Davetli olmayan biri. Hayır. | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't care! | Etrafındaki insanların... 1 Banane! Ben babamı görmek istiyorum! | Fringe-1 | 2008 | |
| Well your mother will be very disappointed to hear that. | Annen bunu duysaydı çok üzülürdü. | Fringe-1 | 2008 | |
| My mom's dead. | Bir şey bulabildin mi? | Fringe-1 | 2008 | |
| Hey,Walter | Hey, Walter... | Fringe-1 | 2008 | |
| Don't you think it's a little early in the season | Sence de Noel kutlamalarına başlamak için biraz erken değil mi? Bilmiyoruz. Bu tesislerin en büyük özelliği gizlilikleridir. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm reciting christmas carols | Yeşil ve kırmızı ışıklardan nerede bahsedildiğini hatırlamak amacıyla... | Fringe-1 | 2008 | |
| Some details from my subconscious | ...bilinçaltımdaki bazı detayları... Belki de atmosfer basıncındandır. Bana farklı bir şeyler olmadığını söyleme. | Fringe-1 | 2008 | |
| But sadly it hasn't yet worked. | Ama ne yazık ki, şu ana kadar işe yaramış değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| So you thought it would be more useful | Sen de kendini Noel ağacı süslemeyi mi verdin? Bu hiç mantıklı değil. | Fringe-1 | 2008 | |
| It did give me an idea a theory | Onu birkaç saat oyalar. Ve ne olursa olsun kesinlikle içki içmesin. | Fringe-1 | 2008 | |
| I was hired to design a technology | Bir ara, etkin hipnoz durumu oluşturmaya yarayan karmaşık modelli titreyen ışık... Dürüst çocuk. Üç çocuğu var. | Fringe-1 | 2008 | |
| An intricate pattern of flashing lights | Loeb'ü gördüğümde, bir şey dedi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Intended to create a suggestible state of hypnosis. | ...teknolojisi tasarlamak için tutulmuştum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Theoretically the test subjects | Teoride denekler kendilerinden istenen her şeyi yapacaktı. Hayvanlar daima deniyordu galiba. | Fringe-1 | 2008 | |
| Bark like a dog,dance a jig,wash the car. | Burada olanları anlamak için detaylı testler yapmalıyım. Köpek gibi havlamak, deli gibi dans etmek, araba yıkamak. | Fringe-1 | 2008 | |
| U.S.Government had you working on mind control? | İrtibatçı. Git de bir bak şuna. Devlet seni zihin kontrolü üzerine mi çalıştırdı? | Fringe-1 | 2008 | |
| Not the government. | Devlet değildi. | Fringe-1 | 2008 | |
| It was an advertising agency. | Annesini sinirden deli ederdi. Walter, o ben değildim, sendin. Bir reklâm ajansıydı. | Fringe-1 | 2008 | |
| They hoped to broadcast the flashing lights during commercials | Reklâmları sırasında bu ışıkları yayına vermeyi umuyorlardı. | Fringe-1 | 2008 | |
| So that the viewers would have no choice | Böylece seyircilerin bu malları almaktan başka çareleri kalmayacaktı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Unfortunately it merely caused nausea. | Ne yazık ki yaptıkları sadece mide bulantısına neden oldu. Teknolojinin gelişmesiyle gelen yıkım. Astrid... Şunu aratır mısın? | Fringe-1 | 2008 | |
| Which was unfortunate because apparently | Ki bu talihsiz bir durumdu... | Fringe-1 | 2008 | |
| People don't like to shop | ...çünkü midesi bulanan insanlar alışveriş yapmaktan soğudu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Where is the remote? | Kumanda nerede? | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh hey walter walter. | Hey, Walter, Walter. | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter dial it down a notch all right? | Kendine hakim ol, tamam mı? Örnek çalışanlarmış. Yerin sahibi, böyle bir işe karışmalarına çok şaşırdı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Now I posit that the flashing lights | Varsayımıma göre çocuğu kaçırıldığı sırada babanın... | Fringe-1 | 2008 | |
| Of the flashes not the colors. | Eğer imzalarsanız... | Fringe-1 | 2008 |