Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20710
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
What, precisely, is going on here? | Pek yapmam, hayır. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
An unsub that may be | Bunu yapanlar formülü başka nereden bulmuş olabilir? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
These things... these things that | Sorun değil. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
these things that we investigate... | ...sfenoid kemikte bulunan hipofiz bezinin oturduğu hipofiz çukurunun... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Dunham, you understand what kind of scrutiny we're under? | Norveç'in ela filleri Norveç filleri | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I know. | Sana bir şey soracağım. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Maybe it's better if I just take some time off... | ...yok etmek için onu aktif etti. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Take care of yourself. | İyi de neden? Ve onları neden muhafaza etti? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
It wasn't something that happened to him. | Olivia geldi. Seninle konuşmak istiyor. Sayılarla aramda bir bağ var. Bir gördüm mü bir daha unutmuyorum. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Dr. Miller. Come with me. | Birkaç soru sorabilir miyiz? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
He was already a residential patient | Peter, neden bana Ajan Dunham'ın burada olduğunu söylemedin? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
He had an emotional brightness. | Bunu söyleyeceğime inanamıyorum. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Hyper emotive is the clinical term. | Klinik tanımı, aşırı hassas. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
No, if anything, his ideation tended toward self contempt. | Walter... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Toward the suicidal. | İntihara meyilliydi. Çok değişmişsin. Klinik tanımı, aşırı hassas. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
when his delusions were florid. | ...biraz ruhsal denge bozukluğu yaşamıştı. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
for a series of top secret experiments. | ...alınmış biri olduğuna inandırmıştı. ...bana söyleyemez. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
"There is a war coming. | Bir savaş yaklaşıyor. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
a battle for survival. | ...var olma savaşı. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
What? | Haklı olsan bile onu bir önseziye dayanarak burada tutamayız. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Jacksonville, Florida. | Gerek yok. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
since my lab assistant was killed in a fire. | ...laboratuar asistanım yangında öldüğü için. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
What can you tell me about Cortexiphan? | "İlk başta fark edilmesi zor bazı doğal olmayan olaylarla başlayacak... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
William theorized that it might enhance certain abilities in... | William doğum öncesi çocukların bazı yetenekler... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
We had quite a disagreement about it. | Bu imkânsız. Çalışanlarım iyi insanlardır. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
That's reductive, but essentially, yes. | Yaklaş lütfen. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
wasn't affecting people with his thoughts? | Evet, gösteri yapıyorlar. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
in your dreams. | Jimmy Hoffa? Evet. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Is that true, Agent Dunham? | Ciddiyim. İnceledim. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Well, that's good news. | Bu iyi bir haber. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
It means I may know how to find him. | ...nasıl bulabileceğimi bildiğim anlamına geliyor. Yani yaşasalardı 40 yaşlarında falan olacaklardı. Karşılaştığın bazı insanlar vardır. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
The dancer... | Doktora bir zencefilli gazoz getirebilir misin, Ajan Farnsworth? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
This boy is essentially a reverse empath. | Hayır, öldürmedin. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Agent Dunham... | O zaman söylediğinde anlamamıştım. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
"What was written will come to pass." | ...hâlâ neden konuya girmedik? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
He's not alone. | Arkadaşım Joe'ya şunu sorun; | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
he may become more contagious. | Yaptığımdan pişman değilim. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Great. | Aslında bana kalırsa durum bundan çok daha karmaşık. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I mean, if we get too close to him, | Lütfen, bana yardım et. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I think they meant for us to forget. | Hâlâ oturmamış olan bir şey var. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I just couldn't. | Beni duydun. Geldin. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I shouldn't have listened to him. | ...herhangi biri herhangi bir yerden getirilebilirdi. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Olive... | Bu sorun değil. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I'm breaking about a thousand regulations by doing this. | Ama neden beni kaçırdılar? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
The body was found here by Pierre Seven. | Ceset burada, Pier 7'de bulundu. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Police are canvassing the area. | Polis bölgeyi çember altına alıyor. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
No witnesses have come forward at this time. | Şimdiye kadar ortaya çıkan görgü tanığı yok. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
And authorities are baffled | Boston tarihindeki... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
by what appears to be one of the most gruesome murders | ...en korkunç cinayetlerden biri gibi görünen olay yetkilileri şaşkına çevirdi. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
in Boston's history. | Ben öteki Peter'dan bahsediyorum. Diğer taraftakinden. Ben öteki Peter'dan bahsediyorum. Diğer taraftakinden. Ben öteki Peter'dan bahsediyorum. Diğer taraftakinden. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
The media has been blocked | Medya derhal olay yerinden uzaklaştırıldı... Evet. Kızımı benim içim yerime de öp. Hoşça kal. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
and all we could cope was that a body 1 | ...ve tek öğrenebildiğimiz, cesedin av bıçağına benzer bir aletle... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
by what might have been a hunting knife. | ...bozulmuş olduğu. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Police are with holding the name of the victim | Polis ailesiyle iletişime geçene kadar, kurbanın ismini açıklamayacak. 1 | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
There are a number of nightclubs around here | Etrafta bir kaç gece kulübü var... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
that's not the safest neighbourhood, | ...ve burası en güvenli mahalle değil... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
but there haven't been violent crimes | ...ama daha önce bu şiddette bir cinayet olmamıştı. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Until someone with information comes forward, | Bilgisi olan biri ortaya çıkana kadar... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
police have no clues at this bizzare murder | ...Polis'in bu akşam burada işlenen garip cinayetle ilgili hiçbir ipucu yok. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Hello, beautiful. | Selam güzelim. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Finally. Where you've been? | Sonunda. Neredeydin? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Did you get my message? | Mesajımı aldın mı? Aldım. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
But you didn't call me back. | Ama beni geri aramadın. Hayır, seni sonra arayacaktım. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I was at a conference. | Bir konferanstaydım. Dün gece neredeydin, Bob? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Where would I be? I was at home, | Nerede olabilirim ki? Evde uyuyordum. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
But I called. | Ama aradım. Uyuyabilmek için telefonu kapıyorum. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Come on, now, | Haydi ama, tekrar o yola yönelmeye başladın. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Before you know it, you'll be all upset. | Farkında bile olmadan, üzüleceksin. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I think this has more to do with the miles between us, | Bence bunun aramızdaki mesafeyle... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
all that dreary weather you're having | ...Portland'daki o kasvetli havayla daha çok ilgisi var. Çalışıyor mu? Burada ve henüz değil. Sıcaktan yamulmamış bile. Bir kasap için fena iş değil. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
You'll feel much better when you get back tomorrow. | Yarın döndüğünde çok daha iyi hissediyor olacaksın. Güzel bir şeyler yaparız. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
In fact, we'll stay in. | Aslında, evde otururuz. Ben yemek yaparım. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I'd like that, Bob. | Bu hoşuma gider, Bob. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Listen, love, | Dinle aşkım, akşam eve gittiğimde seni ararım. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Right now I've gotta go have dinner | Şu anda Hong Kong'dan gelen dayanılmaz takım elbiselilerle yemeğe gitmem gerek. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I hope it won't be too awful. | Umarım çok kötü olmaz. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
You never can tell. | Belli olmaz. Hoşça kal. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
You know what's funny... | Biliyor musun, bu komik. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Before I came in here, I thought I was good looking. | Buraya gelmeden önce iyi göründüğümü düşünmüştüm. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Seriously, though, I can tell you're my type of girl. | Ama cidden, tam benim tipim olduğunu söyleyebilirim. Nereden biliyorsun? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I know these things. | Böyle şeyleri bilirim. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I can tell you're my kind of girl. | Sana benim sevdiğim tipte bir kız olduğunu söyleyebilirim. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Oh, Olivia, | Olivia, Neal'le Helen'in nasıl tanıştıklarını duyman lazım. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
you have to hear how Neal and Helen met. | Sanırım Williamsburg Köprüsü. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
This could be good for my sister. | Bu kardeşim için iyi olabilir. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
We're both single... Uh, we're in our thirties, | İkimiz de otuzlarımızda... kimseyle çıkmamış bekarlardık. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
We wanted to have kids. | Çocuk sahibi olmak istedik. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Then I heard about this program called | Sonra şu İki Bekar Birarada denen bir program duydum. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Two Singles Together was the answer for us. | İki Tek Birarada bizim cevabımızdı. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I'm sorry, Two | Affedersiniz, İki | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Two Singles Together. Two Singles Together. | İki Bekar Birarada. İki Bekar Birarada. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
It's a matchmaking service. | Bir çöpçatanlık hizmeti. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Not just a matchmaking service, Rachel. | Sadece çöpçatanlık merkezi değil, Rachel. Bir yaşam tarzı. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Two Singles Together? | İki Bekar Birarada mı? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Uh, I have my own schedule. | Benim kendi programım var. Bana uyuyor. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I have no interest in controlling Neil's, either. | Neil'inkini kontrol etmek gibi bir niyetimde yok ayrıca. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I like vacations in the sun and | Ben güneşli tatilleri ve... | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
I like the snow. | Ben de karı severim. | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Doesn't that kind of defeat the purpose | O çeşit bir şey ilişki içinde bulunmanın amacı değil mi zaten? | Fringe-1 | 2008 | ![]() |
Well, I'm | Ben | Fringe-1 | 2008 | ![]() |