Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19748
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Well, the main thing is the eggs are okay. | Güzel, önemli olan yumurtaların sorunsuz olması. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
It's all settled. | Her şey yoluna girdi. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
There was no way I was ever gonna eat anything... | Juli Baker ile uzaktan yakından alakalı... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...that had anything to do with Juli Baker. | ...bir şey yememin imkanı yoktu. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
I'm not eating them. | Onlardan yemeyeceğim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Well, why not? | Neden yemeyeceksin? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Have you seen their yard? It's... | Bahçelerini hiç gördün mü? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
There's not even any grass. It's all mud and chicken turds. | Çimen bile yok. Her tarafta çamur ve tavuk gübresi var. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Ew. Gross. Salmonella. | İğrenç. Salmonella. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Do you suppose they could have salmonella? | Salmonella taşıyor olmaları mümkün mü? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
It's not very likely. Why take the risk? | Pek olası değil. Risk almaya değer mi? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
What do we do with the eggs? | Yumurtaları ne yapacağız? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Give them back. | Geri verin. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Give them back? To Juli? Sure. | Geri mi verelim. Juli'ye mi? Evet. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
You talked to her before, right? It didn't kill you. | Onunla daha önce konuştun değil mi. Seni öldürecek değil ya. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Well, what do I say? | Ne söyleyeyim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Tell her we don't eat eggs. | Ona, yumurta yemediğimizi söyle. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Uh, we're allergic to them or something. | Yumurtaya alerjimiz falan olduğunu söyle. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Come on, use your brains. | Hadi ama, aklını kullan. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
It didn't feel right to lie. | Yalan söylemek, kötü hissettiriyor. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Besides, even a seventh grader would know that entire families aren't allergic to eggs. | Ayrıca, tüm ailenin yumurtaya karşı alerjik olmadığını... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
But I didn't wanna hurt her feelings either. | Onun duygularını incitmek de istemiyordum. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
So that left me with only one option. | Benim için geriye tek bir seçenek kalıyor. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
And thus another near death experience... | Böylece, Juli Baker ile devam eden maceramızda... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...in my ongoing saga with Juli Baker had been successfully avoided. | ...başka bir ölümle yüzleşme deneyimi de önlenmiş oldu. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Until one week later. | Ta ki bir hafta sonrasına kadar. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Hi, Bryce. Brought you some more eggs. | Selam Bryce. Size biraz daha yumurta getirdim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Thanks. Did your family like the first batch? | Teşekkürler. Ailen, ilk getirdiklerimi sevdi mi? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Do you even have to ask? | Sormana bile gerek yok. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Great. See you at school. | Harika. Okulda görüşürüz. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
What I hoped would be a one time event... | Bir kereliğine mahsus olduğunu umduğum bu durum... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...was just the beginning of a life consumed with lies, intrigue and deception. | ...yalanlar, entrikalar ve aldatmacalarla dolu... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Every morning I'd be on the lookout for Juli... | Her sabah, Juli gelecek mi diye tetikteydim... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...so if she happened to come, I could whip the door open before she knocked. | ...böylece gelecek olursa şayet, kapıyı, o çalmadan önce açabilirdim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Then I'd dump the eggs before anyone noticed. | Ardından, kimse fark etmeden önce yumurtaları çöpe atardım. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
And why? Why couldn't I just face her? | Ve neden? Neden sadece onunla yüzleşemiyordum? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
"No, thanks. Don't want them. Don't need them. Give them to the snake"? | "Hayır, teşekkürler. İstemiyoruz... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Was I really afraid of hurting her feelings... | Gerçekten, onu incitmekten mi korkuyordum... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...or was I just afraid of her? | ...yoksa ondan mı korkuyordum? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Now, you wanna make sure you get it... | Şimdi, onu dikkatlice... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
When Mrs. Brubeck first suggested hatching eggs as my science project... | Bayan Brubeck, bilim projem için yumurtadan civciv çıkarmayı... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...I was less than excited. | ...önerdiğinde pek de ilgimi çekmemişti. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
That is, until I saw my first sign of life. | Ta ki, ilk hayat belirtilerini görene kadar. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Is that it? | Şu mu? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Wow. | İşte o, embriyo. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
It looks like a bean. It does. | Fasulyeye benziyor. Öyle. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Let's try the other ones. | Hadi diğerlerini de deneyelim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Suddenly it felt real. | İş birden ciddiye biniverdi. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
All the eggs were alive. | Bütün yumurtalarda hayat vardı. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
There were, like, little bean babies inside every one. | Sanki her birinin içinde küçük fasulye yavruları vardı. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
On the day of the fair, all six chicks hatched. | Fuar günü, yumurtaların altısından da civciv çıktı. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
What are the odds? | Şansa bakın. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
This year's top prize goes to Juli Baker... | Bu yılki büyük ödül... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...for her wonderful project: | ..."Bir Civcivin Doğuşu" adlı harika projenin sahibi... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
"A Chicken is Born." | ...Juli Baker'a gidiyor. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
I won first place. | Ben kazanmıştım. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
And that was cool, but all I really cared about were my chicks. | Harika bir duygu olsa da, ilgimi çeken tek şey civcivlerimdi. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
There you go. There you go, guys. | Alın bakalım. Alın bakalım, çocuklar. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
My mom wasn't crazy about us raising chickens. | Annem tavuk beslememize şiddetle karşı çıktı. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
But I begged and pleaded. | Yine de onu, yalvar yakar ikna ettim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
I told her I would take care of everything. And I did. | Her şeyi ben hallederim dedim ve dediğimi de yaptım. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Where's Clyde? | Clyde nerede? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Clyde? | Clyde? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Hey, Clyde. What's the matter? | Clyde, bir şey mi oldu? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Are you okay? Aren't you hungry? | İyi misin? Acıkmadın mı? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Come on. Come here. What's wrong, baby? | Hadi. Buraya gel. Sorun ne küçüğüm. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Hey, you're not Clyde. You're Clydette. | Hey, sen Clyde değilsin. Sen Clydette'sin | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
As it turned out, my hens laid more eggs than we could eat. | Zamanla tavuklarım, yiyebileceğimizden çok daha fazla yumurtlamaya başladı. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
At first we tried to keep up... | İlk başlarda yetişmeye çalıştık... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...but after a month of boiling, frying and deviling... | ...haşlama, kızartma, kavurmayla geçen bir ayın sonunda... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...like that movie The Blob, we were being overtaken by eggs. | ..."The Blob" filmindeki gibi, yumurtalara yenik düştük. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Then opportunity in the form of our neighbor, Mrs. Steuby, knocked. | Sonra şans, komşumuz Bayan Steuby kılığında kapımızı çaldı. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Hello, dear. | Merhaba tatlım. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
If you ever have any extra, I'd be happy to buy them from you. | Eğer yumurtaların fazla geliyorsa, satın almaktan memnuniyet duyarım. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Really? Certainly. | Gerçekten mi? Kesinlikle. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
And I happen to know that Mrs. Helms would be interested as well. | Ayrıca Bayan Helms'in de benim kadar istekli olduğunu bilmelisin. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Great. Nothing like fresh eggs. | Harika. Taze yumurta gibisi yoktur. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Thanks, Mrs. Steuby. You bet, dear. Bye. | Sağ olun Bayan Steuby. Sen de tatlım. Hoşça kal. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Between Mrs. Steuby and Mrs. Helms, my egg overflow problem was solved. | Bayan Steuby ve Bayan Helms sayesinde fazla yumurta sorunum çözülmüş oldu. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Then I realized that Mrs. Loski deserved eggs too. | Daha sonra, Bayan Loski'nin de yumurtalarıma layık olduğu, aklıma geldi. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
But I didn't think it would be right to charge her. | Ama karşılığında ondan para istemenin doğru olmadığını düşündüm. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
She had been such a good neighbor, lending us supplies when we ran out... | Hep çok iyi bir komşu olmuştu. Ne zaman evde bir şeyler bitse ödünç verir... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...giving my mother a ride when our car wouldn't start... | ...arabamız bozulduğunda annemi gideceği yere bırakırdı. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...it was the least I could do. | En azından, onun için bunu yapabilirdim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Besides, if I happened to run into Bryce, that wouldn't be the end of the world. | Hem Bryce'la karşılaşsam bile dünyanın sonu demek değildi. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Hi, Bryce. | Selam Bryce. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
By the third time I brought eggs over to the Loskis... | Loski'lere üçüncü kez yumurta getirişimde... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...I realized Bryce was waiting for me. | ...Bryce'ın beni beklediğini fark ettim. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Waiting to pull open the door and say, "Thanks, Juli. See you at school." | Kapıyı açıp, "Teşekkürler, Juli. Okulda görüşürüz" demek için bekliyordu. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
And in return, I got a few moments alone... | Karşılığında ise dünyanın en büyüleyici gözleriyle... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...with the world's most dazzling eyes. | ...birkaç dakika geçirebiliyordum. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Thanks, Juli. See you at school. | Teşekkürler, Juli. Okulda görüşürüz. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
It was a bargain. | Anlaşma böyleydi. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Until the day it wasn't. | Ta ki, öyle olmadığı gün gelene kadar. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
It was two weeks after the sycamore tree was cut down... | Çınar ağacı kesildikten iki hafta sonraydı... | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
...and I was just starting to feel normal again. | ...ve daha yeni yeni normale dönüyordum. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Hey, Juli. Right on schedule. | Selam Juli. Tam zamanında. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Yeah, well, neither rain nor sleet. | Yağmur çamur demeden. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Huh? You know, the mailman thing? | Postacı muhabbeti var ya? | Flipped-1 | 2010 | ![]() |
Oh. Right. | Doğru. | Flipped-1 | 2010 | ![]() |