Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19598
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
I'm just You look terrible. | Ben sadece... Korkunç görünüyorsun. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I'm just tired. I'm... | Sadece yorgunum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Graphia says you almost passed out | Graphia geçen hafta viziteye çıktığınızda... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
during grand rounds last week. | ...neredeyse bayılacağını söyledi. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
You wanna tell me what's going on? | Ne olduğunu söylemek ister misin? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Oh, we we don't need to to do that. | Hayır. Bunu yapmana gerek yok. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Why do you have a central line? | Neden bir toplardamar tüpün var? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
It's for the chemo. | Kemoterapi için. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Chemo? | Kemoterapi mi? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
renal cell carcinoma. | ...böbrek hücre kanseri var. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Stage four. | Dördüncü seviye. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Um, about a year. | Yaklaşık bir yıldır. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Had my kidney out just before I started here. | Burada işe başlamadan hemen önce böbreğim alındı. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
This is why you tried to kill yourself that | Kendini öldürmeye çalışmanın sebebi buydu. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Oh, Bryce. | Bryce. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I was terrified. | Çok korkmuştum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I didn't think that I could face the prospect of dying. | Ölümü beklemekle yüzleşemeyeceğimi düşündüm. ...hamileliği sizin için olasılılık dışı hale getiriyor. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I didn't want to put my family through that. | Aileme sıkıntı çektirmek istemedim. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I can't believe you have been going through this alone. | Bununla kendi başına uğraştığına inanamıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I can't believe I didn't see it. | Bunu anlayamadığıma da. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
It hasn't been that bad so far. | O kadar da kötü değil. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
It's rough for a few days after chemo, but then I bounce back. | Kemoterapiden sonraki birkaç gün zor geçiyor fakat sonra kendime geliyorum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Anyway, since the blackout, things are different now. | Her neyse, bayılmadan sonra, her şey değişti. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I've got something to live for. | Uğruna yaşayacağım bir şey var. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I don't need the cheese. | Peynir istemiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
This smells great. When I was in the military, | Harika kokuyor. Ben ordudayken,... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
this crazy staff sergeant in my detail made the best food | ...benim bölüğümdeki çılgın bir çavuş, şimdiye kadar yediğim... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I ever threw a lip on. | ...en güzel yemekleri yapardı. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Have you drinking here. | Burada içmene izin veremem. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
It's just a glass of wine. | Bu yalnızca bir kadeh şarap. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Doesn't matter. A glass of wine | Fark etmez. Ha bir kadeh şarap... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
or a fifth of vodka | ...ha da beş kadeh votka. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
It just doesn't work for me. | Bu bana göre değil. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Come on, Dad. Relax. I'm not asking you to drink. | Yapma, baba. Rahat ol. Senden içmek için izin istemiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I can't be in the same room as it. | Onun olduğu odada olamam. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
After everything I've been through, | Yaşadığım bunca şeyden sonra, bir kadeh şarap içemeyeceğimi mi söylüyorsun? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I'm 24 years old, and I've been through hell. | 24 yaşındayım ve cehennemden çıktım. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I can't have a drink? | Bir içki içemem mi? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Baby, I'm not talking about what you can or can't do. | Bebeğim, neyi yapıp neyi yapamayacağından bahsetmiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I'm telling you what I can't do. | Sana benim neyi yapamayacağımdan bahsediyorum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Fine. I'll go somewhere else. | İyi. Ben de başka bir yere giderim. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
The N.S.A.'s digital forensics team uncovered this symbol | Milli Güvenlik dijital araştırma birimi Şüpheli X'in yüzüğündeki sembolün buldu. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Arigato, kondo san. Arigato. | Tamam. Seni seviyorum. Ben de seni. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
No. You kidding? It's the least I can do. | Haydi ama. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Priority number one, finding what caused this. | Birincil önceliğimiz buna neyin neden olduğunu bulmak. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Priority number two is figuring out whether or not it'll happen again. | İkincil önceliğimiz bir daha gerçekleşmemesinden emin olmalıyız. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Our experiment killed 20 million people. We have to go public | Deneyimiz 20 milyon insanı öldürdü. Halka açılmalı ve... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
and tell the world we caused the blackout. | ...tüm Dünya'yı bayılmanın bizim yüzümüzden olduğunu söylemeliyiz. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
D. Gibbons was on the phone during the blackout. | D. Gibbons bayılma sırasında telefonda başkasıyla konuşuyormuş. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
"He who foresees calamities, suffers them twice over." | Afetleri önceden gören kişi onların acısını iki kere yaşar. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
D Gibbons escaped. We got his cell phone and a white queen. | D. Gibbons kaçtı. Elimizde bir cep telefonu ve beyaz vezir var. 1 | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I love you, even if my parents don't. | Ailem seni sevmese de ben seni seviyorum. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I didn't have a flashforward because I will be dead. 1 | Bir geleceği görüşüm yok çünkü öleceğim. Ne gördüğümü biliyorum. Kumsal. Düğünümüz. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Our wiretapping program intercepted a phone call to a Bureau cell phone. | Telefon dinleme bölümümüz Büro'dan birisinin cep telefonuna bir çağrı yakaladı. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
On March 15th, 2010, you are going to be murdered. | 15 Mart 2010'da öldürüleceksiniz. ...şimdi de hepsi öldü. "Mavi El. Limit yok, korku yok." | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
You're not going to Hong Kong, end of story. | Hong Kong'a gitmiyorsunuz, hikâyenin sonudur. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
We're going. | Gidiyoruz. Wedeck çok kızacak. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I am here to warn you tonight | Bu gece buraya seni uyarmak için geldim... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
that there is yet a chance and a hope of you escaping my fate, | ...benim kaderimden kurtulman için bir umut ve bir şans var... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
a chance and a hope of my securing, Ebenezer, | ...Ebenezer'imi güvene alma şansın var... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
your freedom in the afterlife. Tonight, | ...ahiret hayatında özgürlük şansın var. Bu gece... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
you will be haunted by three spirits. | ...üç hayalet sana dadanacak. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Is that the chance and hope you mentioned? | Bahsettiğin umut ve şans bu mu şimdi? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
It is. | Evet bu. Eğer seni ziyaret etmezlerse... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
you cannot hope to shun the path I've tread. | ...benim aştığım yollardan sakınma şansın olmayacak. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Expect the first tomorrow | İlkini yarın kapın bir kere çaldığında bekle. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Expect the second on the next night, | İkincisini gelecek gece aynı saatlerde bekle. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Expect the third on the next night, | Üçüncüsünü de sonraki gece... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
when the last stroke of 12 ceases to vibrate. | ...çanlar tam 12 defa çaldıktan sonra bekle. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
You think we can find the woman who called me? | Gerçekten beni arayan kadını bulabileceğimizi mi sanıyorsun? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Linguists expect your caller is here, specifically from Tehran. | Dilbilimciler seni arayan kadının buraya özellikle Tahran'dan geldiğini düşünüyor. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
London educated. | Londra'da eğitim almış. Hong Kong'da bu aksanda konuşan kaç tane Acem kadın var? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
We're gonna find her, Dem. We're going all the way. Come on. | Onu bulacağız, Dem. Sonuna kadar gidiyoruz. Haydi. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
You really should answer your cell. | Cep telefonunu gerçekten açmalısın. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Marshall Vogel, FBI office, Hong Kong. | Marshall Vogel, FBI Dış işler Ofisi, Hong Kong. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Did you think you were gonna stroll in | Gerçekten göçmen sınıfına sokulmadan burada öylece dolaşabileceğinizi mi sandınız? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Mark Benford. This is... Agent Demetri Noh. | Ben Mark Benford, bu da... Ajan Demetri Noh. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Badge number 4587, born February 17th, 1977. | Rozet numarası 4587. 17 Şubat 1977'de doğdu. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Potentially murdered, March 15th, 2010. | Muhtemel cinayet kurbanı. 15 Mart 2010. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I know about the mystery woman and why you're looking. | Beyler aradığınız kişiyi, Ajan Noh'un gizemli kadınını biliyoruz. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
This is a sovereign territory of communist China, | Burası Komünist Çin egemenliğindeki bir bölge. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
a country that ours believes was responsible for the blackout. | Bizimkilerin bayılmadan sorumlu tuttuğu bir ülkenin hâkimiyetinde yani. Şu an elimize ulaşan görüntüde, görünüşe göre... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
So you're here to offer help. | Yardım teklifi için mi buradasın yani. Yani... Evinize gidin. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
If you catch the first flight back, your jobs might still be there. | Eğer ilk uçuşu yakalarsanız, işiniz hala yerinde duruyor olabilir. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Unless you're willing to arrest us, we'll take our chances. | Eğer bizi tutuklamayı düşünmüyorsan, şansımızı deneyeceğiz. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Hi, cupcake. What part of | Selam, çörek. Siz iki salak, "Hong Kong'a gitmeyin"... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
did you two idiots not understand? | ...sözünün hangi bölümünü anlamadınız? | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Al Gough did a half gainer off the building you're in | Stan, sen de öylece dikilirken, Al Gough geleceğin değiştirilebileceğini kanıtladı. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
You two are disobeying a direct order! By the way, | Siz ikiniz doğrudan emirlere karşı geliyorsunuz. Bu arada... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
I lied to Demetri. I told him you changed your mind about us coming. | ...Dimitri'ye yalan söyledim. Gelmemiz konusunda fikrini değiştirdiğini söyledim. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Why'd you tell him you lied to me? If things go south, | Neden bana yalan söylediğini söyledin? Çünkü işler tersine dönerse... O da iyilerdendir. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
you're definitely gonna need to keep carrying a gun. | ...gerçekten silah taşıman gerekebilir. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
We're live here in Palo Alto, where sources are claiming | Palo Alto'dan canlı yayındayız, kaynaklarımıza göre burada... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
a major announcement will be made concerning the causes of the blackout. | ...bayılmanın sebepleri hakkında çok önemli bir açıklamaya şahitlik edeceğiz. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Thank you for attending this press conference. | Bu basın toplantısına iştirak ettiğiniz için teşekkürler. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
My name is Gordon Myhill. I am the director | Adım, Gordon Myhill. Milli Liner Hızlandırma Projesi başkanıyım. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Today we have some important information concerning the events | Bugün size 6 Ekim'de yaşanan olaylarla ilgili bazı önemli bilgiler vereceğiz,... | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
What's a little martyrdom between friends? | Arkadaşlar arasındaki ne eziyet ama. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Stick to the points we discussed. | Sadece birlikte kararlaştırdığımız noktalara sadık kal. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |
Last thing we need is your conscience dragging us further. | İhtiyacımız olan son şey senin suçluluk duygunun bizi daha da ileri götürmesi. | FlashForward-2 | 2009 | ![]() |