Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 151040
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I'll wait for you outside by the swing. | Seni dışarıda salıncağın yanında bekliyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| If he decided to come, it's because he considers the matter so important. | Meselenin önemini iyice düşünüp tartmadan gelmez. | Solaris-5 | 1972 | |
| I didn't want to see outsiders today any more than you did. | Bugün senden fazla yabancıyla görüşmek istemedim. | Solaris-5 | 1972 | |
| It's good to hear you say that. | Senden bunu duymak güzel. | Solaris-5 | 1972 | |
| Upstairs, I guess. | Üst katta, galiba. | Solaris-5 | 1972 | |
| Well, I'll be down by the swing. | Pekala, ben aşağıda salıncağın yanında olacağım. | Solaris-5 | 1972 | |
| It's just a horse. | Sadece bir at. | Solaris-5 | 1972 | |
| I've seen it already. | Onu zaten gördüm. | Solaris-5 | 1972 | |
| I think that Solaristics is at an impasse | Bence Solaris bilim sorumsuz imgelemin... | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm only interested in truth, | Ben sadece gerçekle ilgiliyim... | Solaris-5 | 1972 | |
| I can't draw conclusions based on "reasons of heart". | 'Kalbi nedenler'e dayanarak bir yargı bildiremem. | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm not a poet. My problem is simple: | Ben şair değilim. Benim sorunum basit: | Solaris-5 | 1972 | |
| No, I don't advocate knowledge at any price. | Hayır, ben koşulsuz bilgiyi savunmuyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| Then don't make science immoral! It's strange... | Ki ahlak dışı bilim üretme! Garip... | Solaris-5 | 1972 | |
| all you had seen weren't just hallucinations. | sen bile emin değilsin. | Solaris-5 | 1972 | |
| Is anything the matter? I'm leaving. | Yanlış bir şey mi var? Gidiyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| We've known each other for 20 years. It had to end someday, I guess. | 20 yıldır tanışıyoruz. Bir gün bitmek zorunda, galiba. | Solaris-5 | 1972 | |
| It's dangerous to send your kind to the cosmos. | Senin cinsini kozmosa yollamak tehlikeli. | Solaris-5 | 1972 | |
| It'd been established that the Solaris ocean is a peculiar kind of brain. | Solaris okyanusunun garip bir beyin olduğu kanıtlandı. | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm calling from the city. | Şehirden arıyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| What I talked to Chris about was not important. I should have told him | Chris'le konuştuğum şey önemsizdi. Onunla şu toplantıda farklı bir | Solaris-5 | 1972 | |
| It turned out that Fechner has an orphaned son, he had left his family. | Fechner'in yetim bir oğlu olduğu, ailesini terk ettiği ortaya çıktı. | Solaris-5 | 1972 | |
| Messenger and I paid a visit to Fechner's widow. | Messenger'la Fechner'in karısını ziyarete gittik. | Solaris-5 | 1972 | |
| I saw this child with my own eyes. | Çocuğu kendi gözlerimle gördüm. | Solaris-5 | 1972 | |
| I didn't have a chance. All right, what about it? | İmkanım olmadı. Pekala, anlat bakalım? | Solaris-5 | 1972 | |
| He looked exactly like the child I'd seen on Solaris. | Tıpkı Solaris'te gördüğüm çocuğa benziyordu. | Solaris-5 | 1972 | |
| It wouldn't be good for him to think about it before the launch, | Oraya varmadan önce bunu dert etmesi onun için iyi değil ama, | Solaris-5 | 1972 | |
| All my research notes, my thesis... I wonder why we kept all these? | Bütün araştırma notlarım, tezlerim... Acaba bunları neden sakladık? | Solaris-5 | 1972 | |
| Should something happens, I'll find someone to take care of them. | Bir şey olmalı, onlara bakması için birilerini bulurum. | Solaris-5 | 1972 | |
| Oh, don't look for the film with the campfire. I'm taking it with me. | Kamptaki filmi arama. Onu yanımda götürüyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| I seem to be losing stability. | Galiba dengemi kaybediyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm Kelvin, psychologist. | Ben psikolog Kelvin. | Solaris-5 | 1972 | |
| It appears you weren't expecting me. | Anlaşılan beni beklemiyordunuz. | Solaris-5 | 1972 | |
| I knew Guibariane. It's not like him to... | Guibariane'i tanırdım. Bu onun yapacağı... | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm impatient to meet with Guibariane... I mean Sartorius. | Guibariane'le tanışmaya sabırsızlanıyorum... Yani Sartorius. | Solaris-5 | 1972 | |
| I doubt if he'll let you in. He's up in his laboratory. | İçeri girmenize izin vereceğinden kuşkuluyum. Yukarda laboratuvarında. | Solaris-5 | 1972 | |
| Listen, I'm aware that something extraordinary has happened, | Bakın, olağanüstü bir şey olduğunun farkındayım... | Solaris-5 | 1972 | |
| and perhaps I... | ve belki ben... | Solaris-5 | 1972 | |
| If you see anything out of the ordinary, not me or Sartorius, | Olağanüstü bir şey görürsen, ben ya da Sartorius'tan başkasını, | Solaris-5 | 1972 | |
| What would I see? That depends on you. | Ne görebilirim ki? Bu size bağlı. | Solaris-5 | 1972 | |
| A. GUIBARIANE | A. GUIBARIANE | Solaris-5 | 1972 | |
| HUMAN BEING | İNSAN | Solaris-5 | 1972 | |
| TO C. KELVIN | C. KELVIN'E | Solaris-5 | 1972 | |
| I still have a little time left. | Hala biraz zamanım var. | Solaris-5 | 1972 | |
| There're certain things I must tell you, | Sana muhakkak söylemem gereken şeyler var. | Solaris-5 | 1972 | |
| that I must warn you about. | Seni uyarmalıyım. | Solaris-5 | 1972 | |
| I suppose you've been told what happened to me. | Sanırım sana bana ne olduğu söylendi. | Solaris-5 | 1972 | |
| If not, Snout or Sartorius can tell you the details. | Eğer söylenmediyse, Snout ya da Sartorius sana detayları anlatır. | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm afraid that what's happened to me is only a beginning. | Korkarım bana olanlar sadece başlangıç. | Solaris-5 | 1972 | |
| I wouldn't wish it, of course, | Olsun istemem, elbette, | Solaris-5 | 1972 | |
| But don't think that I've gone mad. | Ama çıldırdığımı düşünmüyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| If I have enough time, I'll tell you why I did this. | Vaktim olursa, sana bunu neden yaptığımı anlatırım. | Solaris-5 | 1972 | |
| If it does happen to you, you will know it's not madness. | Eğer senin de başına gelirse, bunun çılgınlık olmadığını anlarsın. | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm of the same opinion as Sartorius. | Ben Sartorius'la aynı kanıdayım. | Solaris-5 | 1972 | |
| It's prohibited, but there's no other choice. | Yasak, ama başka bir seçenek yok. | Solaris-5 | 1972 | |
| It may offer a way to break this deadlock. | Belki bu çıkmazdan kurtulmanıza yardımcı olur. | Solaris-5 | 1972 | |
| It's your only chance to establish contact with this monster. | Bu canavarla temas kurmanızın tek yolu. | Solaris-5 | 1972 | |
| If you... | Eğer sen... | Solaris-5 | 1972 | |
| Doctor Sartorius, my name is Kelvin. I arrived two hours ago. | Doktor Sartorius, adım Kelvin. İki saat önce geldim. | Solaris-5 | 1972 | |
| Look, I'm in a ridiculous situation here. | Bakın, ben burada komik bir durumdayım. | Solaris-5 | 1972 | |
| Either you open up, or I'll break the door! | Ya siz kapıyı açın, ya da ben kırarak gireyim! | Solaris-5 | 1972 | |
| All right, I'll open the door, but don't come in. I'll come out. | Tamam, açıyorum, ama içeri girmeyin. Ben dışarı çıkıyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| You must have heard of me. I worked with Guibariane. | Beni duymuş olmalısınız. Guibariane'le çalışmıştım. | Solaris-5 | 1972 | |
| Dr. Snout told me about Guibariane... I can't believe it. | Dr. Snout bana Guibariane'e olanları anlattı...İnanamıyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| Yes, it's horrible. I have no details, I only know he's dead. | Evet, korkunç. Detayları bilmiyorum, tek bildiğim öldüğü. | Solaris-5 | 1972 | |
| I saw Sartorius and we spoke. | Sartorius gördüm, konuştuk. | Solaris-5 | 1972 | |
| I don't find him very likable. | Onu çok cana yakın bulmadım. | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm afraid I don't feel so well. | Korkarım onun hakkında bu kadar iyi düşünmüyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| And you, how do I know who you are? | Ya sen, senin kim olduğunu nasıl bilebilirim? | Solaris-5 | 1972 | |
| Don't worry, I'm not going to think you're insane. | Endişelenme, sizin delirdiğinizi düşünmem. | Solaris-5 | 1972 | |
| It's all so absurd. | Hepsi o kadar saçma ki. | Solaris-5 | 1972 | |
| They're sure that I've gone mad. | Çıldırdığıma eminler. | Solaris-5 | 1972 | |
| Though it's something like insanity, I've got to do this. | Çılgınca bir şey olsa da, bunu yapmalıyım. | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm afraid that Snout and Sartorius will try to force their way in. | Snout'la Sartorius'un kendi yollarına çekmeye çalışmalarından korkuyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| They don't understand what they're doing. I'm frightened, Chris... | Ne yaptıklarını bilmiyorlar. Korkuyorum, Chris... | Solaris-5 | 1972 | |
| I'm my own judge. | Ben kendimin yargıcıyım. | Solaris-5 | 1972 | |
| Try to understand, Chris, I'm not mad. | Anlamaya çalış, Chris, ben çılgın değilim. | Solaris-5 | 1972 | |
| It has to do with my conscience. | Bu benim vicdanımla alakalı. | Solaris-5 | 1972 | |
| I really hoped you'd get here in time. | Gerçekten zamanında burada olacağını umuyordum. | Solaris-5 | 1972 | |
| It's so good! | Çok iyi! | Solaris-5 | 1972 | |
| But you can't possibly... How did you find out where I was? | Ama belki yapamazsın...Nerede olduğumu nasıl öğrendin? | Solaris-5 | 1972 | |
| I have a feeling | Sanki bir şeyi... | Solaris-5 | 1972 | |
| as if I've forgotten something. | unutmuş gibiyim. | Solaris-5 | 1972 | |
| I've got to go out. I won't be long, wait here. | Çıkmalıyım. Uzun sürmez, bekle burada. | Solaris-5 | 1972 | |
| Can't I come with you? No. I'll be back soon. | Seninle gelemez miyim? Hayır. Hemen dönerim. | Solaris-5 | 1972 | |
| I don't know... I can't... | Bilmiyorum... Yapamam... | Solaris-5 | 1972 | |
| I feel like I've got to be with you... all the time, to see you... | Sanki seninle olmak zorundayım... her an, seni görmeliyim... | Solaris-5 | 1972 | |
| Why are you being so childish? I've work to do, Hari. | Bu kadar çocukça davranma. İşlerim var, Hari. | Solaris-5 | 1972 | |
| You're right, I'm acting childish. | Haklısın, çocukça davranıyorum. | Solaris-5 | 1972 | |
| I've got to go. If you want, you can come with me. | Gitmeliyim. İstersen, benimle gelebilirsin. | Solaris-5 | 1972 | |
| Help me, I can't do it by myself. | Yardım et, tek başıma beceremem. | Solaris-5 | 1972 | |
| I thought I heard you talking to someone. | Biriyle konuştuğunu duydum sandım. | Solaris-6 | 1972 | |
| I hope you used moderation in the beginning. | Başlangıçta yatıştırıcı aldın umarım. | Solaris-6 | 1972 | |
| If you came here to clown, you might as well leave. | Eğer şebeklik yapmaya geldiysen, artık geri dönebilirsin. | Solaris-6 | 1972 | |
| I don't suppose you threw an inkwell as Luther did? | Senin Luther gibi hokkayı fırlattığını sanmıyorum. | Solaris-6 | 1972 | |
| Imagine if you had seen something else, | Başka bir şey gördüğünü düşün, | Solaris-6 | 1972 | |
| I don't see what you mean... | Ne demek istiyorsun anlamıyorum... | Solaris-6 | 1972 | |
| I got scared and acted not very... | Korktum ve pek şey davranmadım... | Solaris-6 | 1972 | |
| If I make out the report, will you sign it? | Eğer raporu yazıp bitirirsem, imzalar mısın? | Solaris-6 | 1972 | |
| I've prepared a list of books for you. | Size kitapların bir listesini çıkardım. | Solaris-6 | 1972 |