Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 149322
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Herv�: A few years later, they opened the Suez Canal. | Bir kaç yıl sonra Süveyş Kanalı'na açıldılar. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
After that, a journey to Japan would take twenty days, | Bundan sonra, Japonya'ya geri dönüşü daha az olan bir yolculuk bile... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Even less to come back. | ...yirmi gün sürüyordu. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: A new era had begun. | Yeni bir çağ başladı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: So the years passed. | Böylece yıllar geçti. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
We traveled. | Seyahate çıktık. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: We accepted the fact that we would not have a child. | Çocuğumuzun olmayacağı gerçeğini kabullendik. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Helene: Nine plus seven equals sixteen. | Dokuz artı yedi eşittir on altı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Now, sometimes it may seem like numbers keep their secrets. | Şimdi, bazen rakamlar sırlarını saklar gibi görünür... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: And a sort of peace Entered our lives. | Ve bir tür huzur girdi hayatımıza. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Helene: But you have to be patient. You have to keep trying. | Ama sabırlı olmalı ve denemeye devam etmelisiniz. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: But it didn't last long. | Ama uzun sürmedi. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Not long enough. | Yeterince uzun değildi. Yalnız bırak, lütfen. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Yes, but are you certain? | Evet, ama emin misiniz? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Doctor: No change. She needs to rest. | Değişiklik yok. İstirahata ihtiyacı var. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
But you've been saying that for weeks. | Ama haftalardan bahsediyorsunuz. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
All she's been doing is resting. | Tüm yapması gereken dinlenmek. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
She's just getting weaker. | Gitgide daha zayıf düşüyor. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Be patient. I am being patient! | Sabırlı olun. Ben sabırlıyım! | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Good day, Ludovic. | İyi günler Ludovic. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Good day, Madame. | İyi günler Madam. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Do you have a moment? | Bir dakikan var mı? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I have a favor to ask you. | Senden istediğim bir iyilik var. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Whatever I can do. | Elimden ne gelirse. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I would like you to help Herv� with the garden. | Herve'ye bahçede yardım etmeni istiyorum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I mean, in the future. | Yani, gelecekte. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
He's going to need your help. | Yardımına ihtiyacı olacak. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
You can depend on me. | Bana güvenebilirsiniz. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
[water splashing] Herv�: Beatrice stopped by. | Beatrice uğradı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
She brought us dinner. | Bize yemek getirmiş. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Hm. You'll have to thank her for me. | Benim için teşekkür etmek zorunda kalacaksın. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: And Baldabiou sent over a dozen quail. | Baldabiou da bir düzineden fazla bıldırcın gönderdi. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
God knows where he got them. | Onları nereden bulmuştur, Allah bilir. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Probably sent someone on a journey. | Muhtemelen, birisini bir yolculuğa göndermiştir. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
There's things that I haven't told you, Helene. | Sana anlatmadığım şeyler var, Helene. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Helene: I know. | Biliyorum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I just I couldn't find the words. | Ben sadece nasıl söyleyeceğimi bilemedim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Do you remember the first day you showed me the land? | Bana araziyi gösterdiğin ilk günü hatırlıyor musun? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
You said there'd be a garden there. | Orada bir bahçe olacağını söylemiştin. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
You said, "This is where we'll grow old." | "Burası yaşlanacağımız yer." demiştin. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Are we old, Herv�? | Biz yaşlandık mı, Herve? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: She died in late April... | Zambaklarının açmasından bir kaç gün önce, Nisan sonunda öldü. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: And then, something extraordinary happened. | Sonra, olağanüstü bir şey oldu. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: The one handed Baldabiou... Hmm. | Baldabiou tek eliyle... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Pulled off an impossible shot. | ...imkansız bir sayı yaptı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Fancy that. | Bir hayal. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: So, he gave his mill to Verdal, | Böylece, değirmenini Verdal'a verdi,... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
packed one suitcase, | ...bavulunu topladı... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
and he left for good. | ...ve bir daha dönmemek üzere ayrıldı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Baldabiou: I knew a man once who built his own railroad. | Bir defasında kendi demiryolunu yapan bir adamla tanışmıştım. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
And the beautiful thing is, | Güzel olan şey ise,... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
he built it completely straight, | ...onu en ufak bir kıvrım bile olmadan,... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
without a single curve. | ...dümdüz yapmıştı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
He had a reason for that. | Bunun için bir nedeni vardı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I can't recall what it was. | Sebebi neydi hatırlayamıyorum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
The reasons get forgotten. | Sebepler unutulur. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Not long after that, I found something | Çok geçmeden, beni başka bir... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
that sent me on another journey... | ...yolculuğa çıkaracak bir şey buldum. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
though not quite as far this time. | Yine de, bu defa çok uzak olmadığını düşündüm. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Woman: She's gone, sir. | Gitti efendim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Gone to Paris. | Paris'e gitti. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Yes, but do you have an address for her? | Evet ama Paris'te bir adresi var mı? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I'm sorry. I cannot help you. | Özür dilerim. Size yardım edemem. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Madame Blanche: How did you find me? | Beni nasıl buldun? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I've knocked on every door in Paris. | Paris'teki her kapıyı çaldım. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
It was you who wrote that letter, wasn't it? | Bana o mektubu yazan sendin, değil mi? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Wasn't it? | Değil mi? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
It was not I who wrote it. | Yazan ben değildim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
It was Helene. | Helene'di. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Madame Blanche: She had already written it when she came to see me. | Beni görmeye geldiğinde, zaten yazmıştı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
She asked me to copy it out in Japanese, and I did. | Benden Japoncaya çevirmemi istedi ve ben de yaptım. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
She read me that letter. | Mektubu bana okudu. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
She read those words with a voice | O sözleri, bana asla unutamayacağım... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
That I have never been able to forget. | ...bir ses tonuyla okudu. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Madame Blanche: I know it's hard to understand... | Anlaması zor, biliyorum... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
But I heard her read that letter... | ...ama o mektubu okuyuşunu duydum,... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
and more than anything... | ...o kadın olmayı... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
she wanted to be that woman. | ...her şeyden fazla istiyordu. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
<I>She was that woman. | O zaten o kadındı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Ludovic: Good day, sir. | İyi günler efendim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
What are you doing here on a Sunday? | Pazar günü burada ne yapıyorsun? Pazar günleri çalışmamalısın. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
How was your trip to Paris? | Paris'e yolculuğunuz nasıl geçti? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Fine. Thank you. | İyiydi. Teşekkür ederim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Would you like to sit with me? | Benimle oturmak ister misin? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I think you like this place as much as I do. | Sanırım, sen de burasını en az benim kadar seviyorsun. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Very much, sir. | Çok seviyorum efendim. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
In a way, I suppose it's your garden, too. | Bir bakıma, sanırım senin de bahçen sayılır. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Remember that little tree I planted with Madame? | Madamla birlikte diktiğimiz şu küçük ağacı hatırlıyor musunuz? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
It's grown so tall now. | Şimdi çok büyüdü. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Death is a strange thing, Ludovic. | Ölüm, garip bir şey Ludovic. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: Strange. | Garip. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: But why should I tell you about this? | Ama bunu size neden anlatmalıyım? | Silk-1 | 2007 | ![]() |
I guess it all began when I came back home | Sanırım her şey, ordudan ayrılıp eve... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
on leave from the army, when I first saw Helene. | ...dönünce, Helene'i ilk görüşümle başladı. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
And now you know the real story. | Ve şimdi, artık hikayenin aslını biliyorsun. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Herv�: It's late now. | Geç oldu. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Finish your work tomorrow. | İşini yarın bitir. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Helene: My beloved... | Sevgilim... | Silk-1 | 2007 | ![]() |
do not be afraid. | ...korkma. | Silk-1 | 2007 | ![]() |
Do not speak. | Konuşma. | Silk-1 | 2007 | ![]() |