Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20429
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Fucking move over there. Do you wanna get fucking shot? | Kıpırdayayım deme. | Freerunner-1 | 2011 | |
| You stay there. Stay there. | Orada kal! Sakın kıpırdama. | Freerunner-1 | 2011 | |
| CHELSEA: No! No! | Hayır! Olamaz! | Freerunner-1 | 2011 | |
| FRANK: Come here. | Gel buraya. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Hold it, Ryan. Hold on. | Dur bakalım, Ryan. Bekle. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Recognize the collar she's wearing, yeah? | Boynundaki halkayı fark ettin mi? | Freerunner-1 | 2011 | |
| Now look at your timer. | Şimdi zamanlayıcına bak. | Freerunner-1 | 2011 | |
| You got about 30 seconds to live. | Ölmene 30 saniye var. | Freerunner-1 | 2011 | |
| And so does she unless you do exactly as I say. | Dediklerimi yapmazsan kız için de aynı süre. | Freerunner-1 | 2011 | |
| What is it? A deal so you don't blow us aLl up. | Ne yapmamı istiyorsun? | Freerunner-1 | 2011 | |
| In this briefcase there's $1 miilion. | Çantada 1 milyon dolar var. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Now, i'm a man of my word. | Sözünün eri biriyimdir. | Freerunner-1 | 2011 | |
| You jump off the boat, I'll reiease the collar. | Tekneden atlarsın ben de halkayı çıkarırım. | Freerunner-1 | 2011 | |
| You keep the money, I'll keep the girl. | Sen parayı alırsın, ben de kızı. | Freerunner-1 | 2011 | |
| You got about 20 seconds. | 20 saniyen kaldı. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Eighteen, 1 7 | 18, 17... | Freerunner-1 | 2011 | |
| i'li do it! Ryan! | Tamam, yapacağım. Ryan! | Freerunner-1 | 2011 | |
| Good boy. Ha ha ha. | Aferin evlat! | Freerunner-1 | 2011 | |
| Good decision for both of you. | İkiniz içinde alınmış iyi bir karar. | Freerunner-1 | 2011 | |
| CHELSEA: Ryan, no. | Ryan, yapma. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Love bites, doesn't it? it sure does. | Aşk ısırır değil mi? Evet ısırır. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Aah! Fuck! | Siktir! | Freerunner-1 | 2011 | |
| RYAN: Enjoy the headache, asshole! | Başağınla eğlenmeye bak, adi herif! | Freerunner-1 | 2011 | |
| RYAN: Decks, Freebo... | Decks, Freebo... | Freerunner-1 | 2011 | |
| ...Mitch, West... | ...Mitch, West... | Freerunner-1 | 2011 | |
| ...Finch, Turk, Kid Elvis. | ...Finch, Türk, Küçük Elvis. | Freerunner-1 | 2011 | |
| They were my friends. They were freerunners. | Onlar arkadaşlarımdı. Onlar Özgür koşuculardı. | Freerunner-1 | 2011 | |
| And if they don't allow free running in heaven, well... | Cennette özgürce koşmaya izin verilmiyorsa.. | Freerunner-1 | 2011 | |
| ...these guys wilL find a way. | ...bu çocukların bir yolunu bulacağına eminim. | Freerunner-1 | 2011 | |
| As for me and Chelsea... | Benle Chelsea'ya gelirsek... | Freerunner-1 | 2011 | |
| ...we couldn't beLieve there was a million bucks in Mr. Frank's briefcase. | ...Bay Frank'in çantasında gerçekten 1 milyon dolar olduğuna inanamadık. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Got Gramps back to the ocean. | Büyükbabamı da alıp okyanusa açıldık. | Freerunner-1 | 2011 | |
| StiLl cranky, but you gotta Love the guy. | Biraz huysuz ama ne yapayım seviyorum bu adamı. | Freerunner-1 | 2011 | |
| As for CheLse, she just keeps getting more and more beautifuL. | Chelsea ise her geçen gün daha da güzelleşiyor. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Me? l'm good. | Ben mi? Her şey yolunda. | Freerunner-1 | 2011 | |
| I'm just trying to figure out how a guy free runs out here. | Burada nasıl özgürce koşabilirim onu bulmaya çalışıyorum. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Um A warm welcome for our unexpected guests... | Davetsiz misafirlerimize sıcak bir karşılama... | Freerunner-1 | 2011 | |
| ...the Metro Police Department! | ...Polis abilermiş gelenler. | Freerunner-1 | 2011 | |
| COP: Let's go, honey. STACEY: Hands off. | Gidiyoruz, tatlım. Çek ellerini. | Freerunner-1 | 2011 | |
| COP: We're going downtown. | Merkeze gidiyoruz. | Freerunner-1 | 2011 | |
| STACEY: Hey, hey! Watch the stick, buddy! | Hey, hey! Copuna dikkat et! | Freerunner-1 | 2011 | |
| COP: Let's go. | Yürü. | Freerunner-1 | 2011 | |
| STACEY: Fuck off! Fuck off! COP: Take this downtown. | Uzak dur! Silktirin! Merkeze görürün şunu. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Just put the laptop there. | Laptopu şuraya koy. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Terence, which one of your private islands are you currently residing at? | Terence, hangi adaya gitmek istersin? | Freerunner-1 | 2011 | |
| What month is it? January. | Hangi aydayız? Ocak. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Then the January island. | O zaman Ocak adasına gideyim. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Twelve private islands, one for each month of the year. | 12 özel adam her aya bir tanesine giderim. | Freerunner-1 | 2011 | |
| Don't you get lonely? | Yalnızlık çekmeyecek misin? | Freerunner-1 | 2011 | |
| Okay. There's three flags, eight races. | Pekâlâ. Üç bayrak, sekiz yarış. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Speed demon mayhem. Odds to win, 4 to 1. | Hızlı şeytan Mayhem. Oranlar 1'e 4. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Ryan. | Ryan. 1 | Freerunner-2 | 2011 | |
| He's known for his jet propelled jumps. Decks. 1 | Uzun sıçramalarıyla ünlü. | Freerunner-2 | 2011 | |
| One win, odds 17 to 1. | Oranlar 1'e 17. | Freerunner-2 | 2011 | |
| one word to describe him: Relentless. | ...onu tanımlayacak tek kelime: amansız. | Freerunner-2 | 2011 | |
| You gotta see this. Ryan got the first two flags. | Chelsea, görmen lazım. Ryan ilk iki bayrağı aldı. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Myles, I just want him to be okay. Just teil me Ryan's okay. | Myles, tek istediğim onun iyi olması. İyi olduğunu söyle yeter. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Where is he? He took a shortcut. | Nerede? Kestirmeden geçiyor. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Mitch the bitch. Come and get it. | Kıç Mitch. Gel de al bakalım. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Right behind you, man. Ain't gonna make it. | Hemen arkanda dostum. Başaramayacak. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Way to go, Finch! There you go, son. | Tebrikler, Finch! İşte bu evlat. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Crazy son of a bitch. He got lucky. | Şerefsizin çocuğu. Şansın varmış. | Freerunner-2 | 2011 | |
| That could've killed you. What happened? | Nalları dikebilirdin. Ne oldu? | Freerunner-2 | 2011 | |
| Finch happened. This is a champion. | Finch oldu. İşte şampiyon. | Freerunner-2 | 2011 | |
| is online, Mr. Frank. | ...çevrimiçi olacak, Bay Frank. | Freerunner-2 | 2011 | |
| You must be real proud. I am. Look at him. | Gurur duyuyor olmalısın. Öyleyim, şuna baksana. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Hell of a race. If you say so. | Sağlam yarıştı. Öyle diyorsan, öyledir. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Yeah, I know. Tomorrow, right? | Evet, biliyorum. Yarın değil mi? | Freerunner-2 | 2011 | |
| Everybody move! Get out! Get out! | Herkes kaçsın! Def olun! Uzayın! | Freerunner-2 | 2011 | |
| any way he can, wins the money. | ...nasıl olduğu fark etmez, parayı kazanır. | Freerunner-2 | 2011 | |
| But they can bet on themselves and fix the race. | Kendi adlarına bahis oynayıp, şike yapabilirler. | Freerunner-2 | 2011 | |
| I toid them I'd break the legs of any freerunner... | Özgür koşuculara söyledim, eğer içlerinden biri... | Freerunner-2 | 2011 | |
| that bet on the races. | ...bahis oynarsa kemiklerini kırarım. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Yeah, but I'm watching it on my phone. | Evet ama, telefonumdan takip edebiliyorum. | Freerunner-2 | 2011 | |
| And the kids eat that shit up. Then I had this idea. | Koşucular öyle bir bok yiyemezler. | Freerunner-2 | 2011 | |
| You coming in for a cuddle? Hey, baby | Sarılmaya mı geliyorsun? Merhaba, bebeğim. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Nah, I'm fine. | Gerek yok, iyiyim. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Which gives us these amazing sunsets. | Bize harika gün batımı manzarası veriyor. | Freerunner-2 | 2011 | |
| I've gotta get ready for work, baby. | Canım iş için hazırlanmam gerekiyor. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Yeah, I'm gonna work at the hospitaL and see my gramps for a bit. | Hastaneye işe gideceğim sonra büyükbabamı ziyaret ederim. | Freerunner-2 | 2011 | |
| I'll come by after. Okay. I'm on at 9. | Sonra uğrarım. Tamam, 9'da çıkıyorum. | Freerunner-2 | 2011 | |
| I'll catch a later set? Whatever. | Bir sonrakini yakalarım. Neyse. | Freerunner-2 | 2011 | |
| And now you work for me. 1 | Şimdiyse benim için çalışıyorsun. | Freerunner-2 | 2011 | |
| No, Mr. Frank, it's fine. I trust you. | Gerek yok, Bay Frank. Size güveniyorum. | Freerunner-2 | 2011 | |
| I gotta get us out of here. | Buradan kurtulmam gerek. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Man, I'm so damn broke. | Ama beş parasızın tekiyim. | Freerunner-2 | 2011 | |
| I don't know. Didn't Reese say he'd kill you... | Bilmiyorum. Reese kendi adınıza bahis oynarsanız... | Freerunner-2 | 2011 | |
| you place a bet on yourself? | ...sizi öldürürüm, dememiş miydi? | Freerunner-2 | 2011 | |
| Yeah, if I bet on the race. | Evet, eğer ben oynarsam. | Freerunner-2 | 2011 | |
| If I bet on the race. But... | Eğer ben oynarsam, peki ya... | Freerunner-2 | 2011 | |
| what if I deposit ali of my money into your account? | ...bütün paramı senin hesabına aktarırsam? | Freerunner-2 | 2011 | |
| experimentai software programs, all right? | ...hackliyorum, tamam mı? | Freerunner-2 | 2011 | |
| like cheese. I'm late for work. | ...peynir dilimi gibi oluruz. İşe geç kalıyorum. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Hold still? For christsake, you're holding a straight razor to my neck. | Durabilir misin? İsa aşkına, jileti boğazıma dayamışsın. | Freerunner-2 | 2011 | |
| Where am I gonna go? | Nereye gideceğim ki | Freerunner-2 | 2011 | |
| Check that out. What do you think? | kontrol et bakalım, ne diyeceksin? | Freerunner-2 | 2011 | |
| How'd I know you were gonna go somewhere dirty like that? | Konuyu böylesi edepsiz bir noktaya çekeceğin aklıma gelmezdi. | Freerunner-2 | 2011 | |
| It shows. There's a little sign up here that says "dirty". | Anlımda işaret var. Küçük harflerle yazılı "edepsiz" | Freerunner-2 | 2011 | |
| You spend all your break time in my room? | Molanın tamamını odamda mı harcıyorsun? | Freerunner-2 | 2011 | |
| What? Do you come in here and look at everything? | Ne yapıyorsun, buraya gelip etrafa mı bakıyorsun? | Freerunner-2 | 2011 |