Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19388
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
They had burnt everything. | Her şeyi yakmışlar. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Where did this come from? | Bu nereden çıktı? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Henna. | Kına. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What? Of my henna. Don't lie. | Ne? Benim kınam. Yalan söyleme. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Since Nazo has been born, you haven't gone to apply henna. | Nazo doğduğundan beri kına yakmaya gitmedin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I didn't give Sameer sir his money. | Sameer beye parasını vermedim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What? Why did you do that? | Ne? Neden böyle bir şey yaptın? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You think you are very clever. | Zeki olduğunu mu sanıyorsun? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You're not worried about the house. | Evin sorunlarını düşünmüyorsun tabii. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Were you going to mend the broken sofa? | Kırık kanepeyi onarmayacak mıydın? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You wanted to sit on the sofa. Sit now. | Kanepede mi oturmak istiyordun. Şimdi otur. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Sit, you idiot. | Otur, geri zekalı. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I told you so many times. | Sana defalarca söyledim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I told you so many times that we will go... | Sana defalarca bir kez olsun gidip eve... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...and see the house once. But no. | ...bakalım dedim. Ama nerede! | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What if they had killed you? That was better than this. | Ya seni öldürselerdi? Bundan kötü olmazdı herhalde. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
She forgot to add salt again. | Tuz atmayı yine unutmuş. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Get the salt. | Tuzu getir. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Once the riots stop, the vegetable vendor will come. | Hele bir ayaklanmalar dursun, sebze satıcısı çıkar piyasaya. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Otherwise, we would have to make do with onions and potatoes. | Aksi takdirde soğan ve patatese talim etmeye devam. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What are you thinking about these days? Give me. | Kafanda neler var bu günlerde? Ver bana. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
No one was knocking. | Kapı çalmadı ki. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I think she has gone crazy. | Sanırım kafayı sıyırıyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
'But anyone can actually... ' | Aslında herhangi biri... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I'm going to Ritesh's house. | Ritesh'lerin evine gidiyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Dear, learn a little, though you are not going to school. | Tatlım, okula gitmiyor olsan da bir şeyler öğrenmelisin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Am I taking this bag for nothing then? | Bunları boşuna almıyoruz herhalde, değil mi? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
This is an astounding statement on the security situation... | Gujurat'da, özellikle medyanın olmadığı yerlerdeki... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...in Gujarat, especially the remote areas... | ...güvenlik durumuyla ilgili... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...which are away from the media gaze. | ...şaşırtıcı bir açıklama geldi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
These English newsreaders. Filthy liars. | Bu İngiliz spikerler var ya, katıksız yalancı. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
'The police officers we met at the... ' | Karşılaştığımız polis memurları... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
These rogues were silent when Hindus were killed. | Hindular öldürülürken bu serserilerin hiç sesi çıkmıyordu. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Keep watching. The entire world will hit them. Yes. | Gör bak. Bütün dünya onlara gününü gösterecek. Evet. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Brother Sanjeev, what will happen now? | Sanjeev ağabey, şimdi ne olacak? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I had told you to give one Black Label (brand of liquor)... | O memura bir şişe Black Label vermeni... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...bottle to that officer. You didn't listen to me. | ...söylemiştim sana ama beni dinlemedin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
"What will happen now?" | ..."Sanjeev abi, şimdi ne olacak?" diyorsun. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
If they come here with the warrant... | Ya buraya izin belgesiyle gelirlerse... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
There is no F.I.R. How will they get a warrant? | Hava sahaları yok ki, izin belgesini nasıl alacaklar? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
If you waste time in eating, that fellow will go away. Get up. | Yemeğini biraz daha yavaş yersen, o arkadaşı kaçıracağız. Kalk hadi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It's 8 o'clock. Make something good. | Saat sekiz oldu. Akşama güzel yemekler yap. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Are you going out? No. | Dışarı mı çıkıyorsun? Hayır. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I have a habit of standing in the middle of the door... | Kapının önünde dikilip anahtarları döndürmek... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...and twirling the scooter keys. | ...çok hoşuma gidiyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Come on now. | Gelsene hadi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Today, a truck with vegetables is standing at the square. | Bugün meydanda sebze kamyonu olacak. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Buy some good vegetables. | Gidip taze sebzeler al. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What happened? Again you are lost somewhere? | Ne oldu? Yine dalmışsın uzaklara. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Sister. Sister. Door. They will kill me. Open. Open. | Abla. Abla. Kapı. Beni öldürecekler. Aç. Aç. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Open the door. Open the door. Open. They will kill me. | Kapıyı aç. Kapıyı aç. Aç. Beni öldürecekler. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
They will kill me. They will cut me. | Beni öldürecekler. Beni kesecekler. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
He will keep repairing the entire world's instruments. | Elinde olsa dünyadaki bütün enstrümanları tamir edecek. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
But this dead TV won't be repaired till I die. | Ama bu bozuk televizyonu ben ölene kadar tamir etmeyecek. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Everything can be heard. | Her şey duyulabilir. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
The TV is meant for watching. | Televizyon izlemek içindir. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You will know more about the world... | Dinleme alışkanlığını geliştirirsen... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...if you develop the habit of listening. | ...dünyada olup bitenden daha fazla bilgi sahibi olursun. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I keep listening to the hazy sound of the TV and your snores. | TV'nin cızırtısı ve sizin horlamanızdan başka bir şey duymuyorum. 1 | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
If you listen carefully, then you would find rhythm there too. | Dikkatli dinlersen, orada da ritmi yakalayabilirsin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
But you don't have such intellect. 1 | Ama sen bunu algılayamıyorsun. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Yes, you are right. | Evet, haklısınız. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I'm serving you since 40 years for my little brains. | Size 40 yıldır şu küçük beynim yüzünden hizmet ediyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Stop meddling with this box. Prepare for the morning. | Şu kutuyla uğraşmayı bırak. Sabah tamir edersin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Where is sugar candy for tomorrow? It is full. | Yarın için akide şekeri yok mu? Dolu ya işte. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
This is full? | Bu mu dolu? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It is full according to the people who will come. | Gelecek insanlara yeter de artar bile. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You'll see that more people will come tomorrow. | Yarın görürsün, çok daha fazla kişi gelecek. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Every Thursday night, you never stop from ordering... | Perşembe akşamları, dünyevi şeyler, ev eşyaları... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
...for worldly things, moving furniture and spreading carpets. | ...ve serpme kilim siparişi vermekten vazgeçmiyorsunuz. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
And I too obey like a fool. | Ben de bir aptal gibi dediklerinizi yapıyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
And who comes on Saturday? Only your doctor. | Peki Cumartesi günü kim geliyor? Yalnızca doktorunuz. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Wake up, Mr. Khan. Open your eyes. | Uyanın, Bay Khan. Açın gözlerinizi. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It's not enough to keep listening in such times. | Böyle zamanlarda sadece dinlemek yeterli olmuyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I will break the three into six if more people come. | Daha fazla kişi gelecek olursa o üçünü altı parçaya bölerim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I don't know how I will sing without Mr. Khan. | Bay Khan olmadan nasıl şarkı söyleyeceğim bilemiyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I'm really feeling very guilty. Forget it. | Kendimi çok suçlu hissediyorum. Unut gitsin. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Now, we've decided, right? | Kararımızı vermiş olduk, değil mi? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I just wish we didn't had to watch that CD today. | Keşke bugün o CD'yi izlemek zorunda olmasak. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Really? I feel finally there will be some closure. | Gerçekten mi? Bazı sonuçları olacağını hissediyorum. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
We are leaving this city. What more closure do you want? | Şehirden ayrılıyoruz. Daha ne sonucu bekliyorsun ki? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
What's the use of watching the store getting robbed? | Mağazanın soyulmasını izlemenin ne yararı var ki? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Listen, what time did you call the movers? | Baksana, nakliyeciye saat kaçta gelmesini söyledin? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
They said they will come at 8am tomorrow. | Yarın sabah 8'de geleceklerini söylediler. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
But while talking to me, it finally hit me. | Ama konuşurken, bana şu gerçeği hatırlattı. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
We are actually moving. | Gerçekten taşınıyoruz. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
You always have a delayed response to everything, right? | Olaylara tepkini hep geç verirsin zaten, değil mi? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Are you blind? Hey. Get out. Hey. Will you kill me? | Kör müsün? Hey. Dışarı çıkın. Hey. Öldürecek misin be? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
I had just serviced and brought it. | Bakımdan daha yeni çıkartıp getirmiştim. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Please. Please. Please. If you come at such speed... | Lütfen. Lütfen. Lütfen. O kadar hızlı gelirseniz... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Is it okay, Sameer? | Sorun var mı, Sameer? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
First, you hit and then you say 'okay'. | Önce çarpıyorsunuz sonra "Sorun var mı?" diyorsunuz. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Brother Sameer, forget about our speed. | Sameer kardeş, hızımızı boş ver. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
This is bound to happen when ladies drive the car. | Bunun olmasının tek nedeni kadınların araba kullanması. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It happened for the first time. | İlk defa böyle bir şey oluyor. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
First time or last, but I have to bear the expenses. Oh, you... | İlk ya da son, sonuçta masraf bana patlayacak. Of, siz... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Look here, everything is bashed up. Just look at this. Oh, God. | Şuraya bak, her yeri haşat oldu. Şuna baksana. Of, Tanrım. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
This will not solve my problem. Go eat snacks at Mehta's with this. | Bu masrafı karşılamaz. Bununla sen git Mehta'da karnını doyur. | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
Come on, now, who is going to argue with him? | Yürü hadi gidelim, şimdi kim onunla tartışacak? | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |
It wasn't my fault. I swear. It wasn't my fault. Just... | Benim hatam değildi. Yemin ederim. Benim hatam değildi. Sadece... | Firaaq-1 | 2008 | ![]() |