Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 157807
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| No, forgive me, Paloma. | Hayır, bağışla beni Paloma. | Swindled-1 | 2004 | |
| Call Security now. | Şu güvenliği arasana şimdi. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's enough, all right? | Uzatma, tamam mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| Sorry, Paloma. | Üzgünüm, Paloma. | Swindled-1 | 2004 | |
| Why the hell did you come here? | Ne bok yemeye geldin buraya? | Swindled-1 | 2004 | |
| It's urgent, man. I need money. | Önemli bir şey dostum. Meteliksiz kaldım. | Swindled-1 | 2004 | |
| Whatever you've got on you. | Üstünde ne kadar varsa artık. | Swindled-1 | 2004 | |
| This'll get me nowhere. | Bu bir işime yaramaz ki. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'll do something crazy if you don't help me. | Bana yardım etmezsen istenmedik şeyler yapabilirim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm begging you. | Yalvarıyorum sana. | Swindled-1 | 2004 | |
| You got a friend who doesn't look like a junkie? | Keş gibi görünmeyen bir arkadaşın var mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| May I have some coffee? | Kahve alabilir miyim? | Swindled-1 | 2004 | |
| When do you return to Buenos Aires? | Buenos Aires'e ne zaman döneceksin? | Swindled-1 | 2004 | |
| As soon as possible. I miss my husband. | En kısa zamanda. Kocamı özledim. | Swindled-1 | 2004 | |
| The same. | Bir değişiklik yok. | Swindled-1 | 2004 | |
| What's wrong with... | Kocanızın neyi... | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm sorry for the delay. Please don't get up. | Geciktiğim için üzgünüm. Lütfen oturun. | Swindled-1 | 2004 | |
| The hotel service has been overwhelming! | Otelin servisi bir harika! | Swindled-1 | 2004 | |
| One second. | İzninizle. | Swindled-1 | 2004 | |
| This is suite 904. I want a plate of pasta. | 904 numaralı süitten arıyorum. Bir tabak makarna lütfen. | Swindled-1 | 2004 | |
| Whatever you have. | Elinizde ne varsa. | Swindled-1 | 2004 | |
| No spices, just butter. | Baharat koymayın, sadece tereyağı olsun. | Swindled-1 | 2004 | |
| Dinner or negotiations. | Yemek mi yoksa iş mi konuşacağız. | Swindled-1 | 2004 | |
| I've got no problem | Bana göre hava hoş, | Swindled-1 | 2004 | |
| in sharing both pleasures. | ikisine de bayılırım. | Swindled-1 | 2004 | |
| I fear that if you've brought us here, | Bizi Bu kadar acilen çağırdığına göre, | Swindled-1 | 2004 | |
| the matter is very urgent. | önemli bir şeyler olsa gerek. | Swindled-1 | 2004 | |
| Yes, there is a problem. | Evet, bir sorun var. | Swindled-1 | 2004 | |
| My informer rang to tell me that | Muhbirimle telefon görüşmesi yaptım, | Swindled-1 | 2004 | |
| he wants more money or the deal is off. | eğer ücretini artırmazsak anlaşmamızı sona erdirecekmiş. | Swindled-1 | 2004 | |
| More money? | Para mı istiyor? | Swindled-1 | 2004 | |
| Let's say no. | Ona "olmaz" de. | Swindled-1 | 2004 | |
| And the money we've paid? | Ya ödediğimiz para ne olacak? | Swindled-1 | 2004 | |
| "Vitum est." | "Vitum est." | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't talk rubbish. | Boş boş konuşma. | Swindled-1 | 2004 | |
| It's just Latin. | Latinceydi. | Swindled-1 | 2004 | |
| Let's not lose our nerve. | Soğukkanlılığımızı koruyalım derim. | Swindled-1 | 2004 | |
| We're negotiating with a speculator. | Vurguncunun tekiyle anlaşmışız meğer. | Swindled-1 | 2004 | |
| We're moving in his terrain of illegality. | Onun yasadışı bölgesine doğru ilerliyoruz. | Swindled-1 | 2004 | |
| The judge is right. | Hakim haklı. | Swindled-1 | 2004 | |
| Neither do l. To be honest... | Dürüst olmak gerekirse, ben de emin değilim... | Swindled-1 | 2004 | |
| Up to now, he's always honored our agreements. | Şu ana kadar anlaşmamıza sadık kalmıştı. | Swindled-1 | 2004 | |
| For me, I have no problem in making the extra payment, | Bana kalırsa, biraz daha para verebiliriz, | Swindled-1 | 2004 | |
| if it's not excessive. | tabi fahiş bir fiyat çekmediyse. | Swindled-1 | 2004 | |
| I think 150 million is a very respectable amount. | Bence 150 milyon hayli yüklü bir miktar. | Swindled-1 | 2004 | |
| Who guarantees that even if we pay | Parayı versek bile, bunun son olacağının.. | Swindled-1 | 2004 | |
| he won't ask for more? Gentlemen, | ...garantisi var mı? Beyler, | Swindled-1 | 2004 | |
| this person is ambitious but not stupid. | evet bu adam hırslı, ancak aptal değil. | Swindled-1 | 2004 | |
| He's making the most of a unique opportunity, as we are. | O da bizim gibi, elindeki büyük fırsatı değerlendirmek istiyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| 150 million between all of us? | Hepimiz 150 miyon mu veriyoruz? | Swindled-1 | 2004 | |
| 10 more per head. 30, in all. | Kişi başı 10 artırıyoruz. Toplamda 30. | Swindled-1 | 2004 | |
| If the profit is so big, | Kazancımız yüksek olacaksa, | Swindled-1 | 2004 | |
| Iet's pay. | ödeyelim gitsin. | Swindled-1 | 2004 | |
| Judge? | Hakim? | Swindled-1 | 2004 | |
| For my part, I'm willing. | Kendi payıma razıyım. | Swindled-1 | 2004 | |
| 30, but on one condition. I want to meet him. | 30 tama, ama bir şartla. Onunla görüşmek istiyorum. | Swindled-1 | 2004 | |
| The deal was that only I would contact him. | Anlaşmaya göre, sadece benimle görüşecek. | Swindled-1 | 2004 | |
| All right, but the deal was 20 and didn't include 10 more. | İyi de, anlaşmamız 20 'ydi, 10 artacak diye bir madde de yoktu. | Swindled-1 | 2004 | |
| What I'm asking is fair. Do you agree, Pilar? | Eşitlik istiyorum. Sen ne dersin Pilar? | Swindled-1 | 2004 | |
| Given Mr. X's excessive ambition, I think that's reasonable. | Bay X'in aşırı hırsı, bence kabul edilebilir. | Swindled-1 | 2004 | |
| Take it easy. | Sert davranma. | Swindled-1 | 2004 | |
| Police! Turn off the music! | Polis! Kapat şu müziği! | Swindled-1 | 2004 | |
| Everyone! Please pay attention! | Millet! Lütfen bana kulak verin! | Swindled-1 | 2004 | |
| We're going to carry out a routine search. | Sıradan bir arama yapacağız. | Swindled-1 | 2004 | |
| Please collaborate when you are asked for your l.D. | Kimliğiniz sorulduğunda lütfen bizlere yardımcı olun. | Swindled-1 | 2004 | |
| No one can leave the premises until we've finished. | Aramamız tamamlanmadan mekanı terketmeyeceksiniz. | Swindled-1 | 2004 | |
| "1 50 million is a very respectable amount." | "Bence 150 milyon hayli yüklü bir miktar." | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm sorry. You old shit! | Üzgünüm. Seni adi moruk! | Swindled-1 | 2004 | |
| You could have fucked it all! | Tüm işin içine edebilirdin! | Swindled-1 | 2004 | |
| He didn't realize. He can't keep his mouth shut! | Böyle olsun istemezdi. Çenesine hakim olamıyor! | Swindled-1 | 2004 | |
| And he was drunk! | Ayrıca sarhoştu! | Swindled-1 | 2004 | |
| I only drank a bit. | Birazcık içtim ama. | Swindled-1 | 2004 | |
| You're finished. | Senin işin bitti. | Swindled-1 | 2004 | |
| You know better than anyone. Your time is up. | Zaten farkındasındır. Miadın doldu senin. | Swindled-1 | 2004 | |
| You've seen it in others. | Diğer işlerde de vardın. | Swindled-1 | 2004 | |
| I won't let you fuck this up. I'd end up like you some day. | Bu işi sikip atmana izin vermem. Ben bir gün senin gibi emekli olacağım. | Swindled-1 | 2004 | |
| I swear I won't put my foot in it again. | Yemin ederim bir daha ayak bağı olmam size. | Swindled-1 | 2004 | |
| I swear on my life! | Hayatım üzerine yemin ederim! | Swindled-1 | 2004 | |
| On your life. That's not worth a lot! | Hayatın üzerine mi. Beş kuruş etmez ki! | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers is finished. | Cepçi'nin işi bitti. | Swindled-1 | 2004 | |
| Give him a chance. I'll look after him. | Ona bir şans daha ver. Ben ilgilenirim kendisiyle. | Swindled-1 | 2004 | |
| I don't know how, | Nasıl yaparsınız bilmem ama, | Swindled-1 | 2004 | |
| but he's out. | artık işin dışında. | Swindled-1 | 2004 | |
| If I hear he's talking, | Eğer sağda solda konuştuğunu duyarsam, | Swindled-1 | 2004 | |
| you'll pay for it, I'm warning you. | cezasını sen çekersin, uyarmadı deme. | Swindled-1 | 2004 | |
| Do it as a favor. | Bir güzellik yap ona. | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't be stupid. Forget about that old drunk. | Saçmalama. Unut artık o ayyaş moruğu. | Swindled-1 | 2004 | |
| He's not an old drunk. | O ayyaş bir moruk değil. | Swindled-1 | 2004 | |
| Know something? lfl don't know it now, | Bildiğim birşey var! Şu an ben bilmiyorsam, | Swindled-1 | 2004 | |
| it's not worth knowing. | demekki önemsiz birşey. | Swindled-1 | 2004 | |
| Before, | Eskiden, | Swindled-1 | 2004 | |
| everything was easier. | her şey daha kolaydı. | Swindled-1 | 2004 | |
| In those days, | O günlerde, | Swindled-1 | 2004 | |
| I didn't mess up. | hiç faka basmazdım. | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't get depressed. We've all blown it some time. | Moralini bozma. Bazen hepimiz çuvallarız. | Swindled-1 | 2004 | |
| Federico never spoke to me like that. | Federico benimle hiç bu şekilde konuşmamıştı. | Swindled-1 | 2004 | |
| It's late, I have to go. Will you see him home? | Geç oldu, gitmem lazım. Cepçi'yi sen bırakır mısın? | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers, | Cepçi, | Swindled-1 | 2004 | |
| I didn't know you got on so well. | Aranızın bu kadar iyi olduğunu bilmiyordum. | Swindled-1 | 2004 | |
| Why did you never talk about her? | Niçin ondan hiç bahsetmiyorsun? | Swindled-1 | 2004 |