Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 157803
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| He hopes to take him for 30 million! | 30 milyona konmayı planlıyor! | Swindled-1 | 2004 | |
| Do you have a record? | Sicilin kirli mi? | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers wasn't exaggerating. | Cepçi abartmamıştı. | Swindled-1 | 2004 | |
| Federico isn't a con. He's an artist. | Federico bir dolandırıcı değildi. O bir sanatçıydı. | Swindled-1 | 2004 | |
| His method is meticulous and he stays back. | İşlerinde kılı kırk yarıyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| He chooses someone he can trust to give instructions to the rest. | Güvenebileceği bir kişi ayarlıyordu, bir muhbir. | Swindled-1 | 2004 | |
| He gathers information | Verileri topluyor... | Swindled-1 | 2004 | |
| and submits his victims to an exhaustive study. | ve kurbanları hakkında geniş çaplı bilgi ediniyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| He never repeats a scam twice in a row nor the city. | Aynı şehirde ardarda iş yapmıyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| The paraphernalia he has around him is essential. | Elinde her türlü alet edavat vardı. | Swindled-1 | 2004 | |
| He takes care of every detail. | Her detaya dikkat ediyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| You must surprise the sucker from the start, | Enayiyi en başta şaşırtıyorsan, | Swindled-1 | 2004 | |
| and be a first rate actor. | o zaman assolistsin demektir. | Swindled-1 | 2004 | |
| It's not easy to spend time mingling in an officers' club | Askeri gazinoda turlamak, | Swindled-1 | 2004 | |
| You have to win people over | İnsanların dostluğunu kazanman... | Swindled-1 | 2004 | |
| and wait for the right person to appear. | ve doğru kişi çıkagelene kadar beklemen gerekir. | Swindled-1 | 2004 | |
| In this case, there were two | Bu işte iki kişi vardı, | Swindled-1 | 2004 | |
| in "The Colonel Scam", | "Albay Tokadı", | Swindled-1 | 2004 | |
| a favorite of his. | onun favori tokadıydı bu. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm a soldier, not a businessman, | Ben askerim, iş adamı değilim, | Swindled-1 | 2004 | |
| so we can avoid | yani ticaret dilinden uzak durup... | Swindled-1 | 2004 | |
| the commercial liturgies and get to the point. | direk olaya girelim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'll be intermediary between you and the Portuguese army | Sizinle Portekiz Ordusu arasında arabuluculuk yapacağım, | Swindled-1 | 2004 | |
| in the purchase of 500,000 sheets for 600 million, | 600 milyon karşılığında 500,000 parça malzeme alacaksınız, | Swindled-1 | 2004 | |
| which you will then sell to the Spanish Army for 1,200. | daha sonra İspanyol ordusuna 1 milyar 200 milyona satacaksınız. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'll receive 60 million, as commission, of course. | Tabi ki ben de komisyon olarak 60 milyon alacağım bu işten. | Swindled-1 | 2004 | |
| Who'll guarantee the sale to the army? | İspanyolların satın alacağını kim garanti edecek peki? | Swindled-1 | 2004 | |
| The quartermaster of the army currently in that position. | Ancak Karargah Levazım Komutanı bunu garanti edebilir. | Swindled-1 | 2004 | |
| Myself. | Yani ben. | Swindled-1 | 2004 | |
| We could have got three times that much, | Bu işten üç kat daha fazla kazanç sağlayabilirdik, | Swindled-1 | 2004 | |
| but Federico won't do scams of over 100 million, | fakat Federico 100 milyonun üstünde işler çevirmiyordu, | Swindled-1 | 2004 | |
| to avoid the attention of the press and the police. | böylece basının ve polisin gözüne de batmıyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| When collecting the money, Federico prefers the swap. | Para tahsil edilince, Federico takası tercih ediyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| There are good times for doing scams. | Dalaverede de doğru karar verilmeliydi. | Swindled-1 | 2004 | |
| The Seville Expo was a goldmine. | Seville Sergisi bir altın madeniydi. | Swindled-1 | 2004 | |
| Federico, a committee member, | Federico bir kurul üyesi olarak, | Swindled-1 | 2004 | |
| had accepted a bribe to cede the advertising exclusive. | reklam alanında dalavere yapmak için rüşvet almayı kabul etti. | Swindled-1 | 2004 | |
| As instructed, the businessman brought 60 millions in a bag. | Kendisine söylendiği gibi, iş adamı 60 milyonu bir poşette getirdi. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'll finish my drink, | İçkimi bitireyim, | Swindled-1 | 2004 | |
| then I'll take the bag and leave. | ardından çantayı alır ve çıkar giderim. | Swindled-1 | 2004 | |
| The selection is on the 22nd. | Seçimler bu ayın 22'sinde. | Swindled-1 | 2004 | |
| Your company, naturally, will be chosen. | Doğal olarak senin şirketin seçilecek. | Swindled-1 | 2004 | |
| That sounds fine but... | Kulağa hoş geliyor... | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm risking a lot here. | Ama çok fazla paramı riske atıyorum. | Swindled-1 | 2004 | |
| Today, you can see the money. | Bugün, parayı sana göstereceğim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'll give it to you on the 22nd. | Ancak 22'sinde eline geçecek. | Swindled-1 | 2004 | |
| Yes, but that's what there is. | Öyle, ama bu şekilde olacak. | Swindled-1 | 2004 | |
| Did anyone follow you? Follow me? No. | Takip edildin mi? Takip mi? Hayır. | Swindled-1 | 2004 | |
| Those two guys are policemen. | Şu ikisi, polis memuru. | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't look, relax. | Bakma, dikkat çekme. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'll tell you what. | Planımız şu. | Swindled-1 | 2004 | |
| We'll hide the bag to avoid suspicion. | Şüphe çekmesin diye poşeti saklayacağız. | Swindled-1 | 2004 | |
| Go to the next table and order something. | Yan masaya geç ve birşeyler ısmarla. | Swindled-1 | 2004 | |
| And the bag? | Ya poşet? | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't touch it, don't look at it. | Sakın uğraşma poşetle, hatta bakma bile. | Swindled-1 | 2004 | |
| Have you got this brand? Yes. | Sizde şu sigaradan var mı? Evet, var. | Swindled-1 | 2004 | |
| In the cigarette machine. | Sigara makinesine bakın. | Swindled-1 | 2004 | |
| In the machine? | Makinede mi? | Swindled-1 | 2004 | |
| Well, will you serve me | Şuraya bir yere otursak | Swindled-1 | 2004 | |
| a few beers? | bize bira getirir misiniz? | Swindled-1 | 2004 | |
| Relax, don't look at me. | Sakin ol, bana bakma. | Swindled-1 | 2004 | |
| Wait five minutes and then leave. | Beş dakika bekle, sonra çık git. | Swindled-1 | 2004 | |
| He taught me how to live well without paying a cent. | Bana beş kuruş harcamadan nasıl yaşanacağını öğretmişti. | Swindled-1 | 2004 | |
| You can get everything, just by winning people's trust. | İnsanların güvenini kazanarak herşeyi elde edebilirsiniz. | Swindled-1 | 2004 | |
| You need a credible story, a friendly face and good clothes. | İnandırıcı bir hikaye, dostça yaklaşım ve temiz giysiler yeterli. | Swindled-1 | 2004 | |
| Your image is essential. | En önemlisi dış görünüşünüz. | Swindled-1 | 2004 | |
| I enjoy cheating, | Aldatmayı seviyorum, | Swindled-1 | 2004 | |
| and I can make a living doing what I like most. | ve hayatımın geri kalanını en çok sevdiğim işi yaparak geçirebilirim. | Swindled-1 | 2004 | |
| What a lovely car. | Ne hoş araba. | Swindled-1 | 2004 | |
| You son of a bitch! You bastard! | Seni orospu çocuğu! | Swindled-1 | 2004 | |
| Son of a bitch! | Siktir git! | Swindled-1 | 2004 | |
| Son of a bitch! | Defol! | Swindled-1 | 2004 | |
| I was only sorry about one thing. | Sadece bir şey canımı sıkıyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| Not seeing the suckers' faces when they realized the scam. | Dolandırıldığını farkeden enayinin yüzünün büründüğü hali hiç göremedim. | Swindled-1 | 2004 | |
| Becoming his right hand man was wonderful for me. | Onun sağ kolu olmak benim için harika bir olaydı. | Swindled-1 | 2004 | |
| I was his link with the group, I handed over the loot, | İlişkileri ben ayarlar, parayı da ben teslim ederdim, | Swindled-1 | 2004 | |
| and he paid us the money by bank transfer. | o da bize banka havalesiyle ödeme yapardı. | Swindled-1 | 2004 | |
| Got any short term plan? | Kısa vadeli bir planın var mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| Professional or personal? Personal. | Mesleki mi kişisel mi? Kişisel. | Swindled-1 | 2004 | |
| The small one. | Küçüğünü kullan. | Swindled-1 | 2004 | |
| We've pulled off a big one. Do as I do. | İyi bir iş çıkardık. Benim gibi davran. | Swindled-1 | 2004 | |
| Spend every last peseta on living well | Her kuruşunu iyi bir hayat için harca... | Swindled-1 | 2004 | |
| and then think about work. | ve sonra işini düşün. | Swindled-1 | 2004 | |
| I know a lot of very good con men | Bir çok işinde iyi dolandırıcı tanırım, | Swindled-1 | 2004 | |
| who ended up in jail for being too ambitious. | fakat çoğu hırsları yüzünden hayatlarını kodeste tamamladı. | Swindled-1 | 2004 | |
| We are privileged, Ernesto. | Bizler ayrıcalıklıyız, Ernesto. | Swindled-1 | 2004 | |
| They build a family, kill themselves working, | Aile kurmuşlar, eşek gibi çalışıyorlar, | Swindled-1 | 2004 | |
| pay taxes, Social Security, | vergi veriyorlar, Sosyal Güvenlik taksitleri, | Swindled-1 | 2004 | |
| and don't care if they're robbed by lnland Revenue or the banks, | Maliye veya bankalarca dolandırıldıkları umurlarında bile değil, | Swindled-1 | 2004 | |
| or that the State grows rich on them. | veya ülke onların sırtından zenginleşiyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| They accept that. | Bunu kabullenmişler. | Swindled-1 | 2004 | |
| What's that got to do with us? | Bizimle ilişkileri ne? | Swindled-1 | 2004 | |
| You and I stand up in front of this rotten system, | Sen ve ben bu kokuşmuş sistemin dışındayız, | Swindled-1 | 2004 | |
| we win its confidence by our talent, | yeteneklerimiz sayesinde güvenlerini kazanıyoruz, | Swindled-1 | 2004 | |
| we feed its greed of which there is a lot | o kadar açgözlüler ki onları, bir karşılığında bin teklif ederek, | Swindled-1 | 2004 | |
| by offering a lot for a little, | ancak biz doyuruyoruz, | Swindled-1 | 2004 | |
| and take it for a ride. | ve kendi hallerine bırakıyoruz. | Swindled-1 | 2004 | |
| Isn't that fairer? | Çok adil değil mi? | Swindled-1 | 2004 | |
| To your Caribbean trip. | Karayiplere yapacağın gezinin şerefine içelim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I guess you can be trusted. | Güvenilir birisi olduğunu sanmıştım. | Swindled-1 | 2004 |