Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 157809
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| No, we're going to the hotel. | Hayır, otele devam et. | Swindled-1 | 2004 | |
| No, we're going to see Luis Onieva with our own eyes. | Hayır, Luis Onieva'yı kendi gözlerimizle onaylayacağız. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm going to call Federico. No, don't, please. | Federico'yu arıyorum. Lütfen arama. | Swindled-1 | 2004 | |
| There's a lot at stake, I'm not taking any risks. | Ortada çok param var, hiç bir riski göze alamam. | Swindled-1 | 2004 | |
| It's 8.00 a.m. There won't be anyone at the ministry. | Saat daha 8:00 . Bakanlık'ta kimseyi bulamayız. | Swindled-1 | 2004 | |
| Let's go to the hotel and discuss it over breakfast. | Otele gidelim, kahvaltıda konuşuruz. | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't answer! | Açma! | Swindled-1 | 2004 | |
| We're at the hotel, Orozco wants to go to the ministry. | Oteldeyiz, Orozco Bakanlığa gitmek istiyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| Stop him! | Engelle! | Swindled-1 | 2004 | |
| He's made up his mind. | Herif keçi gibi inatçı. | Swindled-1 | 2004 | |
| Mr. Onieva's office, please? | Sayın Onieva'nın ofisi nerede acaba? | Swindled-1 | 2004 | |
| That way, second floor. | Bu taraftan, ikinci kat. | Swindled-1 | 2004 | |
| Orozco, let's go. It's very risky. | Orozco, bırak gidelim. Çok riskli. | Swindled-1 | 2004 | |
| Mr. Onieva, please? | Sayın Onieva makamında mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| Office 201, second door on the left. | 201 no'lu, soldan ikinci oda. | Swindled-1 | 2004 | |
| We've checked what you wanted. | İstediğini aldın mı. | Swindled-1 | 2004 | |
| Let's go before he sees us. | Bizi farketmeden gidelim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm off. Call me and confirm it. Perfect. | Ben izindeyim. Beni ararsın. Tamam. | Swindled-1 | 2004 | |
| I've booked a court for 7.30 tomorrow. | Yarın 7:30'da kortta yer ayırttım. | Swindled-1 | 2004 | |
| Thanks. See you tomorrow. | Teşekkürler. Yarın görüşürüz. | Swindled-1 | 2004 | |
| How could you not foresee it? | Nasıl olur da bunu sezemezsin? | Swindled-1 | 2004 | |
| You spend time with him. | Onunla çok zaman geçirdin. | Swindled-1 | 2004 | |
| He surprised me. | Beni şaşırttı. | Swindled-1 | 2004 | |
| He seemed fine in the plane, a bit quieter, it's true, but... | Uçakta normaldi, doğru, biraz sessizdi ama... | Swindled-1 | 2004 | |
| That behavior should have alerted you. | Bu hali seni kuşkulandırmalıydı. | Swindled-1 | 2004 | |
| If he doesn't want to speak, what can I do? | Konuşmak istemeyen birine ne yapabilirdim ki? | Swindled-1 | 2004 | |
| He seems worried about something. | Bir şeylerden kuşkulanıyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| So you all knew something was wrong! | Yani hepiniz bir terslik olduğunun farkındasınız! | Swindled-1 | 2004 | |
| I want to know how many peanuts he eats in the plane, | Uçakta ne yedi, | Swindled-1 | 2004 | |
| how much he smokes, | günde kaç sigara içer, | Swindled-1 | 2004 | |
| when he changes his tie, etc. etc. etc. | kravatını ne zaman değiştirir, vs. vs. herşeyden haberim olacak. | Swindled-1 | 2004 | |
| I want to know everything! | Herşeyden! | Swindled-1 | 2004 | |
| We fleeced them with the "dyed notes scam". | Onları "Sahte Para İşinde" iyice soyduk. | Swindled-1 | 2004 | |
| And I thought you were just a bad tempered pickpocket. | Sanırım sen de huysuz bir yankesiciydin. | Swindled-1 | 2004 | |
| Ernesto... He's mixed up in something big. | Ernesto... Büyük bir iş peşinde gibi. | Swindled-1 | 2004 | |
| What do you know about it? | Senin bu işten haberin var mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| I was part of it too, like in the old days. | Eski günlerdeki gibi, ben de işteydim. | Swindled-1 | 2004 | |
| With all of you, there must be big money. | Hepiniz işin içindeyseniz, büyük bir vurgun olmalı. | Swindled-1 | 2004 | |
| What's the deal? | Miktar ne? | Swindled-1 | 2004 | |
| I can't tell you, I'm sorry. You mustn't find out. | Kusura bakma, söyleyemem. Bence hiç burnunu sokma. | Swindled-1 | 2004 | |
| We've found a rare bird. | Bir kelaynak yakaladık. | Swindled-1 | 2004 | |
| Well, what a surprise. | Vay, şaşırttın beni. | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers. | Cepçi. | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers! | Cepçi! | Swindled-1 | 2004 | |
| That's how I found him, | Onu bu şekilde buldum, | Swindled-1 | 2004 | |
| Iying quietly in bed. | yatakta sessizce uzanmıştı. | Swindled-1 | 2004 | |
| A nice way to die. | Ölmek için güzel bir yol. | Swindled-1 | 2004 | |
| Unless you can't sleep with your head on the pillow. | Yastıkla uyuyamıyorsanız tabi. | Swindled-1 | 2004 | |
| I asked in the bar | Barda birkaç kişiye sordum, | Swindled-1 | 2004 | |
| and they told me he'd been drinking with the Gypsy. | Çingene'yle içki içerken görmüşler. | Swindled-1 | 2004 | |
| What did you do to the old man? | İhtiyara ne yaptın? | Swindled-1 | 2004 | |
| What did you do to him? What the hell are you on about? | Ne yaptın dedim? Ne saçmalıyorsun? | Swindled-1 | 2004 | |
| You got him drunk, | Onu sarhoş ettin, | Swindled-1 | 2004 | |
| you followed him home and went up to rob him. | ihtiyarı soymak için evine kadar takip ettin. | Swindled-1 | 2004 | |
| He woke up and you killed him! | Uyanınca da öldürdün! | Swindled-1 | 2004 | |
| That's not true! | Yalan bu! | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't touch me again! | Sakın bana dokunmaya kalkma! | Swindled-1 | 2004 | |
| We were together earlier but I didn't kill him. | Akşam ihtiyarla beraberdik, ama onu öldürmedim. | Swindled-1 | 2004 | |
| He probably pegged out on his own. | Muhtemelen kendiliğinden gebermiştir. | Swindled-1 | 2004 | |
| Let go of me. He was blind drunk. | Çek ellerini. Kör kütük sarhoştu. | Swindled-1 | 2004 | |
| Let go of me. | Çek ellerini. | Swindled-1 | 2004 | |
| Ernesto. | Ernesto. | Swindled-1 | 2004 | |
| For the first time since my father left me I felt alone. | Babam beni terkettiğinden beri ilk kez kendimi yalnız hissetmiştim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I didn't know who to go to. | Nereye gideceğim hakkında hiç bir fikrim yoktu. | Swindled-1 | 2004 | |
| Federico was no use, and Pilar wasn't the right person. | Federico'nun faydası yoktu, Pilar'sa doğru kişi değildi. | Swindled-1 | 2004 | |
| Or maybe she was. | Belkide yanılıyordum. | Swindled-1 | 2004 | |
| But there was no one else. | Ama başka kimse de yoktu. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm sorry to turn up like this. | Bu şekilde ortaya çıktığım için kusuruma bakma. | Swindled-1 | 2004 | |
| Don't you want to know why I'm here? | Niye buraya geldiğimi merak etmiyor musun? | Swindled-1 | 2004 | |
| If you want to tell me... | Anlatmak istersen... | Swindled-1 | 2004 | |
| I'll dress it for you. | Pansuman yapayım. | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers is dead. | Cepçi öldü. | Swindled-1 | 2004 | |
| She could have killed Fingers and been pretending, | Cepçi'yi o öldürmüş ve numara yapıyor olabilirdi, | Swindled-1 | 2004 | |
| but I needed consolation and I knew she'd give it to me. | ama teselliye ihtiyacım vardı, ve bana fazlasıyla verebilirdi. | Swindled-1 | 2004 | |
| Poor Malaquias. | Zavallı Malaquias. | Swindled-1 | 2004 | |
| So that was the old guy's name. | Demek ihtiyarın adı buymuş. | Swindled-1 | 2004 | |
| The scam continued. The second act was starting. | İşe devam ettik. İkinci perde açılıyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| BlSHOPRlC OF MADRlD | MADRID PİSKOPOSLUĞU | Swindled-1 | 2004 | |
| I admit that I'm surprised by your interest in that land. | İtiraf etmeliyim ki arsaya olan ilginiz beni çok şaşırttı. | Swindled-1 | 2004 | |
| That estate has belonged to the Church since 1737 | Mülk 1737'den beri kilisenin malı, | Swindled-1 | 2004 | |
| and no one has ever been interested in it. | ve şu ana kadar kimse satın almaya kalkmadı. | Swindled-1 | 2004 | |
| It fits our aims perfectly. | Tam anlamıyla işimizi görecek bir arazi. | Swindled-1 | 2004 | |
| What kind of aims? | Ne tür bir iş? | Swindled-1 | 2004 | |
| Business ones. | Ticaret. | Swindled-1 | 2004 | |
| I can appreciate a businessman's discretion, | Bir iş adamının içgüdülerine elbette saygım var, | Swindled-1 | 2004 | |
| but the Church doesn't sell a flowerpot | ancak sonuçta ne tür bir manzara ile... | Swindled-1 | 2004 | |
| without knowing what it will decorate. | karşılaşacağını bilmeden, kilise sizlere bir saksı dahi satmaz. | Swindled-1 | 2004 | |
| We want to set up a research center for a medical company. | Bir ilaç firması için araştırma merkezi kurmayı planlıyoruz. | Swindled-1 | 2004 | |
| The site is far away from centers of population. | Arazi, nüfusun yoğun olduğu bölgeden oldukça uzak. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's a legal requirement. | Bu da kanuni bir gereksinim zaten. | Swindled-1 | 2004 | |
| Medical research. Helping humanity. Very praiseworthy. | Tıbbi araştırma. İnsanlığa yardım etmek. Takdire şayan. | Swindled-1 | 2004 | |
| We're offering 800 million. | 800 milyon öneriyoruz. | Swindled-1 | 2004 | |
| Holy Mother of God! 800! | Yüce Tanrım! 800 mü! | Swindled-1 | 2004 | |
| We're looking at other options | Başka seçeneklerimiz de var, | Swindled-1 | 2004 | |
| so we'd be grateful for a quick answer. | bu nedenle kısa zamanda yanıtınızı verebilirseniz seviniriz. | Swindled-1 | 2004 | |
| I can only say that I chair the committee | Size sadece komiteyi kısa sürede toplayacağımı söyleyebilirim, | Swindled-1 | 2004 | |
| and you have my consent. But I can do nothing | ben onay verdim bile. Ancak onların oy birliği olmadan | Swindled-1 | 2004 | |
| without the others. | hiç bir şey yapamazsınız. | Swindled-1 | 2004 | |
| 800! | 800! | Swindled-1 | 2004 | |
| Anyone hear from Orozco? | Orozco'dan haberi olan var mı? | Swindled-1 | 2004 |