Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 157804
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I'd never before seen the cold, calculating Federico in a rage. | Bu soğuk ve öfkeli Federico'ya daha önce hiç şahit olmamıştım. | Swindled-1 | 2004 | |
| Did you bring her? | Sen mi çeğırdın? | Swindled-1 | 2004 | |
| No. I don't know who she is. | Hayır. Kim olduğunu bile bilmiyorum. | Swindled-1 | 2004 | |
| Madam is waiting in the garden. | Hanımefendi bahçede sizi bekliyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| You may wait here. | Siz burada bekleyin. | Swindled-1 | 2004 | |
| If you want an apology, | Özür dilememi istersen, | Swindled-1 | 2004 | |
| I can beg your pardon a thousand times, | binlerce defa özür diliyorum, | Swindled-1 | 2004 | |
| now that I'm on my knees. | hem de diz çökmüş bu halimle. | Swindled-1 | 2004 | |
| It's a bit late for that, | Sanırım biraz geç kaldın, | Swindled-1 | 2004 | |
| I see you've never attacked a woman. | Bir kadına saldırdığını hiç görmemiştim. | Swindled-1 | 2004 | |
| You insult her, then you hit her, not the other way round. | Ona hakaret ettin, sonra vurdun. | Swindled-1 | 2004 | |
| I want nothing you've touched. | Elinin deydiği hiçbir şeyi istemiyorum. | Swindled-1 | 2004 | |
| When I left and took the money... You stole it! | Parayı alıp ayrıldığım zaman... Çaldığın zaman! | Swindled-1 | 2004 | |
| I still spent it. | Hala o parayı harcıyorum. | Swindled-1 | 2004 | |
| I had good and bad spells | Beş yıl önce, kocam Jorge Durante ile... | Swindled-1 | 2004 | |
| A multimillionaire, old, and widowed. | Multimilyoner, yaşlı, ve dul. | Swindled-1 | 2004 | |
| I don't give a shit! | Hiç sikimde değil! | Swindled-1 | 2004 | |
| For a year, he's been in bed with heart ailment. | Bir yıldır kalp rahatsızlığı nedeniyle yatalak durumda. | Swindled-1 | 2004 | |
| It's a matter of days. | Günleri sayılı. | Swindled-1 | 2004 | |
| I'm heart broken. | Sen benim kalbimi kırdın. | Swindled-1 | 2004 | |
| Do you love him or are you using him? | Ona aşık mısın yoksa onu kullanıyor musun? | Swindled-1 | 2004 | |
| My stepchildren are waiting to kick me out on my ass | Üvey çocuklarım, kıçıma tekmeyi vurup beni meteliksiz bırakmak için... | Swindled-1 | 2004 | |
| and leave me with nothing. | fırsat kolluyorlar. | Swindled-1 | 2004 | |
| While I'm Mrs. Durante I can plan something, | Bayan Durante olduğum sürece bazı planlar yapabilirim, | Swindled-1 | 2004 | |
| a good scam with a lot of money at stake. | iyi bir iş çıkarabilirim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I don't love my husband. | Kocama aşık değilim. | Swindled-1 | 2004 | |
| I've only ever loved one man, you know that. | Hayatımda tek erkeğe aşık oldum, biliyorsun bunu. | Swindled-1 | 2004 | |
| What do you want, an apology after all this time? | İsteğin ne, onca süreden sonra bir özür mü? | Swindled-1 | 2004 | |
| You went off without a word and with my money! | Tek kelime etmeden, hem de benim paramla çekip gittin! | Swindled-1 | 2004 | |
| Federico, it's a lot of money. | Federico, meblağ çok yüksek. | Swindled-1 | 2004 | |
| But we have to do it now, | Ama bu işi yapmalıyız, | Swindled-1 | 2004 | |
| before he dies, or his children will ruin me. | o ölmeden, veya çocukları beni mahfetmeden önce. | Swindled-1 | 2004 | |
| For the funeral expenses. | Cenaze masrafları için sende kalsın. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's how I met Federico's only weakness. | Federico'nun tek zayıflığıyla da böyle tanışmış oldum. | Swindled-1 | 2004 | |
| She brought us bad luck. | Bize kötü şans getirdi. | Swindled-1 | 2004 | |
| The next scam was a total failure. | Bir sonraki işimiz tamamen fiyasko oldu. | Swindled-1 | 2004 | |
| We had to get out fast. | Bir süre gözden kaybolduk. | Swindled-1 | 2004 | |
| Fingers and I had an enforced vacation. | Cepçi'yle beraber zorunlu bir tatile çıktık. | Swindled-1 | 2004 | |
| Is it African? | Afrika malı mı? | Swindled-1 | 2004 | |
| The bracelet. | Bilezik. | Swindled-1 | 2004 | |
| How do you know? | Nasıl tahmin ettin? | Swindled-1 | 2004 | |
| I work there. | Orada çalışmıştım. | Swindled-1 | 2004 | |
| It was Christmas. | Noeldi. | Swindled-1 | 2004 | |
| A good time for the Nazareth scam. | Nazaret* işi için uygun bir zamandı. | Swindled-1 | 2004 | |
| You buy goods wholesale from a company | Bir şirketten toptan malzeme alırsın | Swindled-1 | 2004 | |
| to which you only pay the first orders. | sadece ilk partinin ücretini ödersin. | Swindled-1 | 2004 | |
| Then you re sell the stuff at sale price. | Daha sonra diğer parti malları alış fiyatına elden çıkarırsın. | Swindled-1 | 2004 | |
| How's it going? Fine, fine. | İşler nasıl? İyi, iyi. | Swindled-1 | 2004 | |
| You set up a legal company, hire employees | Yasal bir şirket kurarsın, personel tedarik edersin, | Swindled-1 | 2004 | |
| and do everything properly. | herşeyi kitabına göre uydurursun. | Swindled-1 | 2004 | |
| They never know they're working for a con man. | Personel hiç bir zaman bir dolandırıcı için çalıştığını farketmez. | Swindled-1 | 2004 | |
| Your company must have a legal representative. | Şirketin yasal bir acentesi de olmalıdır. | Swindled-1 | 2004 | |
| Not just anyone can do it. | Herkes yapamaz. | Swindled-1 | 2004 | |
| Your l.D. | Kimliğiniz. | Swindled-1 | 2004 | |
| If there's a problem with the police | Eğer polisle başınız belaya girerse... | Swindled-1 | 2004 | |
| all the responsibility falls on him. | bütün sorumluluk onun üzerinde olur. | Swindled-1 | 2004 | |
| Where? Here. | Nereyi? Şurası. | Swindled-1 | 2004 | |
| Put your name there. | Adını da yaz. | Swindled-1 | 2004 | |
| When will you give me the money? | Parayı ne zaman vereceksiniz? | Swindled-1 | 2004 | |
| Right now. You go downstairs | Hemen! Aşağı in... | Swindled-1 | 2004 | |
| and ask the fat guy for any bottle you want. | ve şişko heriften istediğin şişeyi iste. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's great. | İşte böyle. | Swindled-1 | 2004 | |
| You're company president. How does it feel? | Şirketin genel müdürüsün. Nasıl bir his? | Swindled-1 | 2004 | |
| No, we don't stock glazed fruits. | Hayır, meyveleri cam içinde depolamıyoruz. | Swindled-1 | 2004 | |
| Get me the director of Molina Meats on the line. | Molina Meats'in yöneticisini telefona bağlayın. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's the problem. | İşte o biraz zor. | Swindled-1 | 2004 | |
| The phone company cut two of the lines. | İletişim şirketi hatların ikisini kesmiş. | Swindled-1 | 2004 | |
| I can't phone until you hang up. | Siz kapatmadan diğer telefonu bağlayamıyorum. | Swindled-1 | 2004 | |
| Mr. Ramos? | Sayın Ramos? | Swindled-1 | 2004 | |
| Can I call you later? | Sizi sonra arayabilir miyim? | Swindled-1 | 2004 | |
| The phone bill has not been paid. | Telefon faturanızı ödememişsiniz. | Swindled-1 | 2004 | |
| But you cut two lines and left me one. | Ama iki hattı kesmişsiniz, şu an sadece birisi çalışıyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| Why? I don't understand. | Niye? Anlam veremedim. | Swindled-1 | 2004 | |
| We cut all three, then we were ordered to reconnect one. | Aslında üçünü de kesmiştik, ancak bir tanesini açmamız emredildi. | Swindled-1 | 2004 | |
| An order? | Emir mi? | Swindled-1 | 2004 | |
| From whom? | Kimin emriyle? | Swindled-1 | 2004 | |
| I can't tell you that, Mr. Arrojo. | Bunu size söyleyemem Sayın Arrojo. | Swindled-1 | 2004 | |
| I want a flight to Sydney. | Sydney'e bir uçak bileti rica ediyorum. | Swindled-1 | 2004 | |
| A window seat, please. Business class. | Cam kenarı olsun lütfen, ve Business Class. | Swindled-1 | 2004 | |
| The police have tapped the phones. | Polis telefonları dinliyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| How do you know? My intuition says so. | Nerden biliyorsun? İçgüdüm öyle diyor. | Swindled-1 | 2004 | |
| And it never lies. | Hiç de yanılmaz. | Swindled-1 | 2004 | |
| And from Miami to Lima? | Bir de Miami'den Lima'ya? | Swindled-1 | 2004 | |
| Fine, I'll reserve it. Thank you. | Güzel, ikisini de ayırın. Teşekkürler. | Swindled-1 | 2004 | |
| He started leaving false trails | Kurguyu dağıtırken zaman kazanmak ve polisleri şaşırtmak için... | Swindled-1 | 2004 | |
| to gain time while we dismantled the set up. | kar üzerinde farklı yönlere giden izler bırakıyordu. | Swindled-1 | 2004 | |
| He phoned clients, suppliers... | Müşterilere, satıcılara telefon etti... | Swindled-1 | 2004 | |
| I never knew if the police were after us, | Polisin peşimizde olup olmadığı hakkında hiçbir fikrim yoktu, | Swindled-1 | 2004 | |
| but, knowing Federico, | ama Federico'yu tanıyordum, | Swindled-1 | 2004 | |
| I'd say his intuition was right. | İçgüdüsünün doğru olduğunu söyleyebilirdim. | Swindled-1 | 2004 | |
| That's how Fingers and l ended up at the beach | Böylece Cepçi ile kendimi bir sahilde bulduk... | Swindled-1 | 2004 | |
| and I met Miriam. | ve Miriam'la tanıştım. | Swindled-1 | 2004 | |
| When I saw her I had a feeling, | Onu ilk gördüğümde bir his kapladı beni, | Swindled-1 | 2004 | |
| or an intuition, as Federico called it. | veya içgüdü, Federico'nun dediği gibi. | Swindled-1 | 2004 | |
| She was a special girl. | Özel bir kızdı. | Swindled-1 | 2004 | |
| It took me a month to win her confidence. | Güvenini kazanmak tam bir ayımı aldı. | Swindled-1 | 2004 | |
| She fell in love with me. | Bana aşık oldu. | Swindled-1 | 2004 | |
| Well, with an adventurous doctor who renounced career and fortune | Kariyer ve servetinden feragat edip NGO* adına çalışmaya başlayan... | Swindled-1 | 2004 | |
| and worked for an NGO. | maceraperest bir doktora. | Swindled-1 | 2004 | |
| I honestly liked Miriam. | Miriam'dan sahiden hoşlanmıştım. | Swindled-1 | 2004 |