Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156688
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| The memories brought tears, and the resolve to endure. | Hatıralar beraberinde gözyaşlarını getirdi, gözyaşları da dayanma gücü. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Today is Saturday, and I'm screwed again. | Bugün cumartesi ve yine biriyle yattım. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Tonight, there was nothing to do but to go to him. | Ona gitmekten başka yapacak bir işim yoktu bu gece. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| He has a wife. | Bir karısı var. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| She's away studying. | Uzaklarda eğitim görüyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| We met at a karaoke bar. | Bir karaoke salonunda tanıştık. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I really feel we're in the same boat. | Kendimi onunla aynı görüyorum. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Alone and without purpose. | Yalnız ve amaçsız. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| A colleague who knows the law told me | Hukuktan anlayan bir iş arkadaşım... | Summer Palace-2 | 2006 | |
| that our affair isn't illegal, but immoral. | ...ilişkimizin yasal ama ahlaka aykırı olduğunu söyledi. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| What is morality? | Ahlak neymiş? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Two people together. | İki insan birlikteler. Bence ahlak bu. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| When he and I are like that, when our bodies merge, | Onunla beraberken, vücutlarımız birleştiğinde... | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I feel the will to succeed. | Başarma hissi doğuyor içimde. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Making love with him consumes my mind entirely. | Onunla sevişmek tüm zihnimi kaplıyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| There's no room for anything else. | Başka bir şeye yer kalmıyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| But I know with a terrible certainty that my passion for him will not last. | Ancak biliyorum ki ona olan tutkum sonsuza kadar sürmeyecek. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Humans yearn to be alone. | İnsanlar yalnız kalmayı severler. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| But as long as you're next to me, I'm happy. | Ama yanında olduğum zaman mutlu oluyorum. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I want to lie down beside you and never leave. | Yanına uzanıp hiç kalkmamak istiyorum. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Is he like me? Thinking of someone else? | O da benim gibi mi? Başka birini mi düşünüyor? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Go back. | Dön sen. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Go back. Take care. | Dön sen dön. Kendine iyi bak. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Be careful. Okay. | Dikkat et. Tamam. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Zhou Wei. | Zhou Wei. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Why would your name suddenly come to mind? | Neden birden bu isim aklıma geldi? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Are we really going to be apart? | Gerçekten ayrılacak mıyız şimdi? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Now? | Olmadı ki... | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Do you have the number of someone we can call? | Arayabileceğimiz birinin numarası var mı? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| 8230067. | 8230067. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| What name? Wang Bo. | İsmi nedir? Wang Bo. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Wang Bo. | Wang Bo, tamam. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Tell us what happened. | Ne olduğunu anlatın. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I just came from Yanzhiping... | Yanzhiping'den yeni dönmüştüm. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Comrade, no one's answering. No answer? | Amirim, cevap vermiyor. Vermiyor mu? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Is there anybody else we can call? | Arayabileceğimiz başka biri var mı? Bir tanıdığınız? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| 8230076. | 8230076. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| What's the name? | İsmi ne? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I'll give it a try. All right, please. | Bir deneyeyim. Pekâlâ, dene. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Don't tell anyone at work. | İş yerinde kimseye anlatma. Anlatmam, merak etme. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Wu Gang? That's right. | Wu Gang? Benim. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| How do you know her? We're colleagues. | Kendisini nereden tanıyorsunuz? İşten. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| She's been examined, nothing serious. | Muayene edildi, ciddi bir durum yok. Ama gözetim altında tutulması gerek. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Outside, the sun blazes, | Dışarıda güneş parlıyor... | Summer Palace-2 | 2006 | |
| but inside me, there's only hatred and rancor. | ...içimde ise yalnızca nefret ve kin var. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| It doesn't matter to whom. | Kiminle olacağının önemi yok. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Good wine! | Kaliteli bir şarap! | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Ruo Gu, Zhou Wei's here. Ruo Gu. | Ruo Gu, Zhou Wei geldi. Ruo Gu! | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Someone's waiting. | Bak içeride kim var. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Does it pay well? | Maaşı iyi mi? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Pretty well. | Çok iyi. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I don't speak German very well. There, I don't have to talk much. | Almancam zaten iyi değil. Konuşmaya da ihtiyacım olmuyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I've got a friend in Chongqing who has offered me work. | Chongqing'teki bir arkadaşım güzel bir iş teklifi yaptı. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Nina's glass is empty. Shall we open another? | Nina'nın bardağı boş. Bir şişe daha açalım mı? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I feel like I'm in transit here, as if everything is in flux, | Kendimi boşlukta hissediyorum burada. Her şey rüya gibi. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| and I don't like the feeling. | Hoşuma gitmiyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| But do you think that in China everything will become clear to you? | Çin'de her şey istediğin gibi mi olacak peki? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| We'll talk about it another time. Yeah. | Sonra konuşuruz. Tamam. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Two coffees, please. | İki kahve lütfen. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Do you have cigarettes? We only have rolling tobacco. | Sigaranız var mı? Sarılmış tütün var. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Six marks total. | Altı mark etti. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| What's Warsaw like? | Varşova nasıl? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| And Beijing? | Pekin nasıl? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Very far away. | Çok uzaklarda. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| In China? | Çin'de mi? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Where are we right now? | Biz şimdi neredeyiz? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| In Berlin? | Berlin'de mi? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| All right. Ready. | Tamam. Çekiyorum. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Take another one. Okay. | Çek bir tane daha. Tamam. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Did you get the bridge? One more. | Köprüyü de alıyor musun? Alıyorum dur. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Madam, could you take our picture? I'll take one for you. | Fotoğrafımızı çeker misiniz? Çekeyim tabii. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Any film left? No. | Film kaldı mı? Hayır. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| "Each man should cherish the life he has not yet lived." | "Her insan henüz yaşamadığı hayatın değerini bilmelidir." | Summer Palace-2 | 2006 | |
| It's true. | Çok doğru. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| But I think whoever wrote this, had never known love. | Ama bunu her kim yazdıysa, aşkı hiç tanımamış olmalı. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| As soon as love touches you, life is knocked off balance. | Aşk yüreğinize dokunduğu an hayatın dengesi yerle bir oluyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| True love can only appear at the most intense moments | Gerçek aşk yalnızca en zor anlarda ortaya çıkıyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| of anguish and suffering. | Izdırapta ve acıda. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Yu Hong, are you sick? | Yu Hong, hasta mısın? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| So we have a direction, | Hedefimizi belirledik... | Summer Palace-2 | 2006 | |
| and for the coming year, each of us must establish goals. | ...bu hedef için de gelecek sene hepimiz çok iyi çalışmalıyız. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Secondly, we have a problem in our department. | İkinci olarak, bölümümüzde bir problem var. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Let's discuss that first. | Onu tartışalım. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I insist on addressing discipline. | Disiplinin sağlanması konusunda ısrar ediyorum. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| ...some workers have told me, and I've also noticed it myself. | ...bazı çalışanların belirttiğine göre, keza ben de fark ettim... | Summer Palace-2 | 2006 | |
| It's not good. | ...hoş olmayan davranışlar mevcut. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Yu Hong, don't go. | Yu Hong, gitme. Seni de ilgilendiriyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I'm not pointing out anyone in particular. | Tek bir kişi hakkında konuşmuyorum. Suçlular kendilerini biliyordur zaten. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Phone calls during working hours are a disturbance to others. | Mesai saatlerinde uzun telefon görüşmeleri diğer insanları rahatsız ediyor. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Yu Hong, are you okay? | Yu Hong, iyi misin? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Slow down. | Yavaş iç. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| They also say that you were carrying on with a married man. | Evli bir adamla görüştüğünü de söylüyorlar. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| What do you mean, you don't care? | Ne demek umrunda değil? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| That's in the past. I really don't care. | Onlar geçmişte kaldı. Umrumda değil. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| No. | Hayır. Ateşin yok. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Yu Hong. | Yu Hong. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| Yu Hong! What? | Yu Hong! Ne var? | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I didn't mean anything by it. | Yanlış anlama beni. Bana güvenebilirsin. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| I believe you. | Hiç de bile. | Summer Palace-2 | 2006 | |
| It's all true, you know. | Doğruları söylüyorum ama. | Summer Palace-2 | 2006 |