Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156565
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| No, I don't need anyone. I'm not looking now. | Yok, sağ ol. Elemana ihtiyacım yok. Şu anda lazım değil. | Sugar-2 | 2008 | |
| Thanks for your time. No problem. | Zaman ayırdığınız için, teşekkürler. Mühim değil. | Sugar-2 | 2008 | |
| Carpenter and assistant. | "Marangoz ve çırak." | Sugar-2 | 2008 | |
| 3 years experience and driver's license necessary. | "Minimum üç yıl tecrübeli ve ehliyeti olan." | Sugar-2 | 2008 | |
| Frank called last night. Where are you? | Dün gece Frank aradı. Neredesin sen? | Sugar-2 | 2008 | |
| Oh, my God. What are you doing in New York? | Aman Tanrım! Ne işin var New York'ta? | Sugar-2 | 2008 | |
| I don't understand. Your team's looking for you. | Anlamıyorum. Takımın, seni arayıp duruyor. | Sugar-2 | 2008 | |
| I can't play anymore. | Daha fazla oynayabileceğimi sanmıyorum. | Sugar-2 | 2008 | |
| Are you hurt? What do you mean you can't play? | Sakatlandın mı? Oynayamam ne demek? | Sugar-2 | 2008 | |
| No, I'm fine. It's just... | Yok, ben iyiyim. Şey... | Sugar-2 | 2008 | |
| We've been working for this your whole life, Miguelito. | Hayatımız boyunca bu anı bekledik, Miguelito. | Sugar-2 | 2008 | |
| My God! When you're so close. | Aman Tanrım! Hem de, bu kadar yaklaşmışken. | Sugar-2 | 2008 | |
| Don't worry, Mom. | Endişelenme, anne. | Sugar-2 | 2008 | |
| I have some money. Everything will be all right. | Param var sayılır. Her şey yoluna girecek. | Sugar-2 | 2008 | |
| You have to go back. Listen to me, my sweet Sugar. | Geri dönmen lazım. Lafımı dinle, Şeker'im. | Sugar-2 | 2008 | |
| Call Frank. They'll take you back. | Frank'ı ara. Seni gelip alacaktır. | Sugar-2 | 2008 | |
| Did I raise you like this? | Yaptığın sana yakışıyor mu? | Sugar-2 | 2008 | |
| Did I raise you to give up? | Böyle bırakıp vazgeçmek, sana yakışıyor mu? | Sugar-2 | 2008 | |
| I didn't give up. I... | Ben bırakmıyorum. Sadece... | Sugar-2 | 2008 | |
| I'm starting something new here. | Yeni bir şeyler deniyorum. | Sugar-2 | 2008 | |
| Miguel, where are you staying? | Miguel, nerede kalıyorsun? | Sugar-2 | 2008 | |
| Listen, Mom, I have to go. The card's almost out of minutes. | Anne bak, kapatmam lazım. Kartım bitmek üzere. | Sugar-2 | 2008 | |
| Miguel, listen to me, please. | Miguel, lütfen! Lafımı dinle. | Sugar-2 | 2008 | |
| Don't worry. I'm staying with a friend. | Merak etme. Bir arkadaşımda kalıyorum. | Sugar-2 | 2008 | |
| I have a job. Everything's all right. I'll send money tomorrow. | Bir işe girdim. Her şey yolunda. Yarın, sana para göndereceğim. | Sugar-2 | 2008 | |
| Listen to me. You have to go back. | Beni dinle. Geri dönmelisin. | Sugar-2 | 2008 | |
| I love you. I'm sorry. | Seni seviyorum. Özür dilerim. | Sugar-2 | 2008 | |
| I was here the other day. | Ben, geçen gün de gelmiştim. | Sugar-2 | 2008 | |
| Did you find your friend? | Arkadaşını bulabildin mi? | Sugar-2 | 2008 | |
| No... Actually, I'm looking for a job. | Maalesef. Şey, aslında, bir iş arıyorum. | Sugar-2 | 2008 | |
| Tell him you like his shirt. | Ona, gömleğini beğendiğini söyle yeter. | Sugar-2 | 2008 | |
| When you have them here... | Onları, buraya yerleştirmeden önce... | Sugar-2 | 2008 | |
| you just have to make sure you get all the scraps off. | ...artıkları temizlediğinden emin olmalısın. | Sugar-2 | 2008 | |
| Because the machine won't wash that off. | Yoksa, makine temizleyemiyor. | Sugar-2 | 2008 | |
| A little splash of water... | Birazcık suya tutuyorsun... | Sugar-2 | 2008 | |
| You raise this up here... | ...bu şekilde dik koyup... | Sugar-2 | 2008 | |
| put them inside. | ...içine yerleştiriyorsun. | Sugar-2 | 2008 | |
| And that's it. | İşte bu kadar! | Sugar-2 | 2008 | |
| How long have you been working here? | Ne zamandır burada çalışıyorsun? | Sugar-2 | 2008 | |
| Do you have family here? | Ailen burada mı kalıyor? | Sugar-2 | 2008 | |
| No. My wife and kids are in Mexico. | Hayır. Karım ve çocuklar, Meksika'da. | Sugar-2 | 2008 | |
| My family is in the Dominican. | Benim ailem de, Dominik'te. | Sugar-2 | 2008 | |
| Remember me? Yes. | Hatırladın mı beni? Evet. | Sugar-2 | 2008 | |
| But sorry, I still don't have a job for you. | Ama kusura bakma, hala elemana ihtiyacım yok. | Sugar-2 | 2008 | |
| That's okay. I already found one. | Sorun değil. Bir iş buldum zaten. | Sugar-2 | 2008 | |
| Actually, I'm trying to make a table... | Aslında, bir masa yapmaya çalışıyorum. | Sugar-2 | 2008 | |
| And I'd like to buy some wood and supplies. | Ve de senden, malzemeye almaya gelmiştim. | Sugar-2 | 2008 | |
| I don't really sell raw materials. | İyi de, ben malzeme satmıyorum ki. | Sugar-2 | 2008 | |
| I just moved here... | Ben de, aslında yeni taşınmıştım... | Sugar-2 | 2008 | |
| and I don't have a space to work. So I was wondering if... | ...işlerimi yapacak pek bir yer bulamıyorum. Eğer, sana da uyarsa... | Sugar-2 | 2008 | |
| If I could use your workshop. | ...burayı, atölye olarak kullanabilir miyim diye soracaktım. | Sugar-2 | 2008 | |
| I could work for you in exchange. Help you clean up... | Karşılığında, senin için çalışabilirim. Temizliğe filan yardımcı olurum. | Sugar-2 | 2008 | |
| Whatever you need. | Neye ihtiyacın olursa, yapmaya hazırım. | Sugar-2 | 2008 | |
| You don't have to pay me. | Bana para vermek zorunda değilsin. | Sugar-2 | 2008 | |
| Somebody paying you for the table? | Peki, masanın parasını nasıl çıkartacaksın? | Sugar-2 | 2008 | |
| No. It's a gift for my mom. | Yok, sadece anneme hediye olsun diye yapıyorum. | Sugar-2 | 2008 | |
| Something I like to do. | Bir çeşit hobi işte. | Sugar-2 | 2008 | |
| Who taught you to make tables? | Masa yapmayı nereden öğrendin? | Sugar-2 | 2008 | |
| My dad. He was a carpenter in San Pedro. | Babam öğretti. San Pedro'da, marangozluk yapardı. | Sugar-2 | 2008 | |
| I've got a few guys from there working here. | Burada çalışan birkaç adamım var işte. | Sugar-2 | 2008 | |
| I'm Puerto Rican. | Ben, Porto Rikolu'yum. | Sugar-2 | 2008 | |
| What are you doing in New York? | New York'ta ne arıyorsun? | Sugar-2 | 2008 | |
| I came to work. I used to play baseball. | Çalışmaya geldim. Eskiden beysbol oynuyordum. | Sugar-2 | 2008 | |
| The whole world plays baseball. | Tüm dünya, beysbol oynar. | Sugar-2 | 2008 | |
| My son's sixteen. | 16 yaşında bir oğlum var. | Sugar-2 | 2008 | |
| Won't touch a piece of wood that's not a baseball bat. | Hayatında ahşaba elini sürmedi. Beysbol sopası da dahil! | Sugar-2 | 2008 | |
| I never cared for the game, myself. Too slow. | Zaten, bu oyunu bir türlü sevemedim. Çok yavaş. | Sugar-2 | 2008 | |
| Your mom still in San Pedro? | Annen hala San Pedro'da mı? | Sugar-2 | 2008 | |
| Yeah. With my sister and brother. | Evet. Kardeşlerimle beraber. | Sugar-2 | 2008 | |
| So, let's see... | Yani şimdi sen, bana... | Sugar-2 | 2008 | |
| You're telling me that you want to make a table for your mom... | ...annen için bir masa yapmak istediğini, ve de sonra... | Sugar-2 | 2008 | |
| then mail it back to her in the Dominican Republic? | ...onu, Dominik'e göndereceğini mi söylüyorsun? | Sugar-2 | 2008 | |
| Osvaldo. | Osvaldo. | Sugar-2 | 2008 | |
| Is Sofia there? | Sofia orada mı? | Sugar-2 | 2008 | |
| Yes, it's Miguel again. | Evet, yine ben. | Sugar-2 | 2008 | |
| Could you tell her... | Ona... | Sugar-2 | 2008 | |
| Just tell her I called. | ...kendisini daha sonra arayacağımı söyler misiniz? | Sugar-2 | 2008 | |
| So you never liked baseball? Not even as a kid? | Yani beysbolu hiç sevmiyorsun, öyle mi? Çocukken de mi sevmezdin? | Sugar-2 | 2008 | |
| Sometimes during the play offs I'll watch a game or two. | Bazen, play offlarda bir iki maç seyrederim. | Sugar-2 | 2008 | |
| Who's your favorite player? | Favori oyuncun kim? | Sugar-2 | 2008 | |
| I don't know enough to have a favorite. | O kadar anlamıyorum desem? | Sugar-2 | 2008 | |
| C'mon, everybody has a favorite player. | Hadi ama! Herkesin sevdiği bir oyuncu vardır. | Sugar-2 | 2008 | |
| Fine. | Peki! | Sugar-2 | 2008 | |
| Jose Canseco. | Jose Canseco. | Sugar-2 | 2008 | |
| That's the best you can do? | En iyisi, o mu yani? | Sugar-2 | 2008 | |
| It's all the same to me. What about you? | Bana sorarsan, hepsi aynı işte. Peki senin? | Sugar-2 | 2008 | |
| Roberto Clemente. | Roberto Clemente. | Sugar-2 | 2008 | |
| What do you know about Clemente? | Clemente hakkında ne biliyorsun? | Sugar-2 | 2008 | |
| I read something where he said... | Bir yerde, bir lafını okumuştum. | Sugar-2 | 2008 | |
| "lf you have the opportunity... | "Eğer, birilerine yardım etme... | Sugar-2 | 2008 | |
| "to help someone, and you don't, then you're wasting your life." | ...imkanınız varken etmiyorsanız, hayatınızı boşa harcıyorsunuz." | Sugar-2 | 2008 | |
| Besides... | Bu arada... | Sugar-2 | 2008 | |
| He was a carpenter, too. | ...o da, bir marangozdu. | Sugar-2 | 2008 | |
| Get out of here. | Hadi oradan! | Sugar-2 | 2008 | |
| For real. He used to make furniture during the off season. | Gerçekten. Hatta, sezon aralarında mobilya yaparmış. | Sugar-2 | 2008 | |
| Are you messing with me? | Benimle kafa mı buluyorsun? | Sugar-2 | 2008 | |
| Because you know I can google this fool right now. | Çünkü, gidip hemen Google'dan öğrenebilirim. | Sugar-2 | 2008 | |
| Google? Yeah, the lnternet. | Google mi? Evet, internet yani. | Sugar-2 | 2008 | |
| Don't worry. I'll teach you someday. | Takma kafanı. Bir gün, sana da öğretirim. | Sugar-2 | 2008 | |
| When did you get released? | Sözleşmen ne zaman sona erdi? | Sugar-2 | 2008 |