Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156033
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You think you're better than me? Do you? | Benden iyi olduğunu mu sanıyorsun? Benden daha iyi olduğunu sanıyorsun, değil mi? | Stiletto-1 | 2008 | |
| You forget what you were doing when I first met you? | Sana ilk rastladığımda ne yapmakta olduğunu unuttun mu? Tanıştığımız zaman ne halde olduğunu unuttun mu? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Fuck you for throwing it at my face. | Yüzüme vurduğun için adisin. Yüzüme vurduğun için sağ ol! | Stiletto-1 | 2008 | |
| I do what I have to do to survive, because assholes like you | Hayatta kalabilmek için ne gerekiyorsa onu yapıyordum, Ne yaptıysam hepsi hayatta kalabilmek içindi çünkü senin gibi pislikler... | Stiletto-1 | 2008 | |
| have been fucking me since I was 9 years old. | çünkü senin gibi götverenler beni 9 yaşımdan beri sikiyorlardı. ...9 yaşımdan beri beni beceriyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| And you enjoyed every minute of it. | Ve bunun her dakikasından zevk alıyordun. Ve her dakikası hoşuna gidiyordu. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Fucking... | Pis orospu... Kahrolası | Stiletto-1 | 2008 | |
| I'm sorry. That was a stupid thing to say. | Özür dilerim. Bunu söylemek yanlıştı. Özür dilerim. Aptalca bir şey söyledim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| So, you're saying we were contacted by aliens? | Yani, diyorsunuz ki uzaylılarla temas halindeydik? Uzaylılarla bağımız olduğunu söylüyorsun, öyle mi? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Can we get the fuck out of here now? | Buradan gidebilirmiyiz? Bu kahrolası yerden gidebilir miyiz? | Stiletto-1 | 2008 | |
| No, it just started. | Hayır, daha yeni başladı. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I have a stronger will. | İçimde çok güçlü bir istek var. Oldukça güçlü bir iradeye sahibim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I don't care how many of them I have to kill in order to stay alive. | Hayatta kalabilmek için onlardan kaç tane öldürmem gerekeceği umurumda değil. Hayatta kalma pahasına kaç tane öldürdüğüm umurumda değil. | Stiletto-1 | 2008 | |
| (woman) How many of us are left? | Bizlerden kaç tane kaldı? Geriye kaç tane kaldı? | Stiletto-1 | 2008 | |
| What the fuck? | Kahretsin. Bu da ne? | Stiletto-1 | 2008 | |
| I'm so, so sorry. | Çok özür dilerim. Çok üzgünüm. | Stiletto-1 | 2008 | |
| What is your problem? | Nedir senin problemin? Senin derdin ne? | Stiletto-1 | 2008 | |
| I can clean this up. | Bunu temizleyebilirim. Hemen temizlerim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Don't touch me! You better no. You stay there. | Dokunma bana! Dokunma. Kal orada. Dokunma bana! Sakın! Olduğun yerde kal. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Do you want some Kleenex? | Mendil istermisin? Biraz Kleenex ister misin? | Stiletto-1 | 2008 | |
| You fuck. | Kes sesini. Canın cehenneme. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Get the fuck out of my way, okay? | Kapa çeneni, tamam mı? Yolumdan çekil, tamam mı? | Stiletto-1 | 2008 | |
| I'm going to the fucking ladies' room. | Kadınlar tuvaletine gidiyorum. Kadınlar tuvaletine gideceğim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I have some napkins if she likes. | İsterse kağıt mendillerim var. İstersen mendil vereyim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You're a fucking cunt. | Sen lanet bir pisliksin. Kahrolası kaltağın tekisin. | Stiletto-1 | 2008 | |
| (man) You're gonna be out there on your own | Sen burada kafana göre yaşayacaksın. Ölüm ya da yaşam çizgisinde... | Stiletto-1 | 2008 | |
| making life and death decisions. | Yaşam ve ölüm kararları alacak, ...kendi kararını kendin vereceksin. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You have carte blanch to kill when you think it's necessary. | gerektiği zaman öldürmeye yetkili olacaksın. Gerek gördüğün takdirde öldürmeye yetkilisin. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Seems you and I have come full circle. | Her ikimiz aynı çemberdeyiz gibi görünüyor. Görünüşe göre dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I don't believe in coincidence, do you? | Teasdüflere inanmam, ya sen? Rastlantılara inanmayan biriyimdir, ya sen? | Stiletto-1 | 2008 | |
| It's all predestined everything. | Herşey önceden tasarlanmış herşey. Her şeyin önceden yazıldığına inanıyorum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You were the one in charge hunting me. | Sen beni avlamak için görevlendirildin. Beni yakalamak isteyen sendin. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Eliminating me and my kind. | Beni ve ırkımı yoketmek için. Beni ve benim gibileri yok eden kişi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Don't mess with the Russians. | Ruslarla kırıştırma. Ruslara sakın bulaşma. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I cannot wait to see the look on your face | Ailene ne yaptığını idrak ettiğin zaman Ailene yaptığın şeyi öğrendikten sonra... | Stiletto-1 | 2008 | |
| when you realize what you've done to your family. | yüzündeki ifadeyi görmek isterim. ...yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I figured it out yesterday. | Herşeyi dün tasavvur ettim. Bunu dün fark ettim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| How to survive here. This absolutely hink of a planet. | Bu döküntü gezegende, nasıl hayatta kalınacağını. Nasıl hayatta kalacağımı. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I'm trying to save your life. Do you understand? | Hayatını kurtarmaya çalışıyorum. Anlıyormusun? Hayatını kurtarmaya çalışıyorum. Anlıyor musun? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Wait five minutes before you turn around, | Geriya dönmeden önce beş dakika bekle, Arkana dönmek için beş dakika bekle... | Stiletto-1 | 2008 | |
| and don't even think about going back into that theater. | ve bu sinemaya geri dönmeyi aklına getirme. ...ve sakın içeriye dönmeyi aklından geçirme. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Do you understand? Just nod your head. | Anladın mı? Sadece başını salla. Anladıysan başını salla. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Take a long vacation, | Uzun bir tatile çık, Uzun bir tatile çık... | Stiletto-1 | 2008 | |
| and make some new friends. | ve yeni arkadaşlar edin. ...ve kendine yeni arkadaşlar edin. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I didn't touch that money. | Bu paraya dokunmadım. O paraya dokunmadım. | Stiletto-1 | 2008 | |
| And I've nothing to do with that girlfriend of yours. | Ve senin kız arkadaşınla hiçbir ilgim yok. Ve sevgilinle aramda hiçbir şey yok. | Stiletto-1 | 2008 | |
| So, if she knew about it | O nerede olduğunu, Ama meseleyi... | Stiletto-1 | 2008 | |
| and where it was, | biliyormuydu? ...ve paranın nerede olduğunu biliyorsa... | Stiletto-1 | 2008 | |
| I don't know. | Bilmiyorum. ...bunu bilemem. | Stiletto-1 | 2008 | |
| But it wasn't me. | Ama ben değildim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You know, I asked you if you took it. | Sana alıp almadığını sordum mu? Sana alıp almadığını daha önce sormuştum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| No, I'm just thinking out... | Hayır, sadece düşünüyorum... Sadece sesli olarak | Stiletto-1 | 2008 | |
| Now you're going on about it. | Bu konuyu açma. Sürekli ağzında geveleyip duruyorsun. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Maybe I'm wrong. | Belki yanılıyorum. Belki yanılıyorumdur. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I... I, maybe I should just ask you flat out. | Ben... ben, belki de sana direkt olarak sormalıyım. Belki de doğrudan sana sormam gerekirdi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| The answer's no. | Cevabım "hayır" dır. Cevabım hayır. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Why are you so fucking paranoid, Lee, huh? | Niye bu kadar paranoyaksın Lee, ha? Neden bu kadar paranoyaksın Lee, ha? | Stiletto-1 | 2008 | |
| I don't see Raina. | Raina'yı göremedim. Raina'yı göremiyorum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You rather have this conversation on a cell? | Bu konuşmayı cepten mi yapmayı tercih edersin? Telefon mu etseydim? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Your girl's not making it easy to keep the cops off track. | Kız arakadaşın polisleri devre dışı bırakmaya yardımcı olmuyor. Sevgilin polisleri üzerimize çekiyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| She's been cutting up her ex boyfriends. | Eski erkek arkadaşlarını kesiyor. Eski erkek arkadaşlarını öldürüyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Those scumbags were known accomplices who pulled out jobs together. | Bunların hepsi beraber iş çevirmiş suç ortakları. Bu pisliklerin işleri birlikte yürüttüğünü düşünüyorlar. | Stiletto-1 | 2008 | |
| So she's doing the cops a favor. | Böylece polislere iyilik yapmış oluyor. Yani polislere iyilik yapıyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| They were connected. | Birbirleriyle bağlantılı. Aralarında bir bağ var. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Do you wanna tell me now before my captain does how these guys are tied to you? | Bu adamların seninle ne tür bağlantıları olduğunu söylemek istermisin? Bu bağı yüzbaşımdan önce anlatmaya ne dersin? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Uh uh. They have no ties to me. | Benimle bağlantıları yok. Bana göre aralarında bir bağ yok. | Stiletto-1 | 2008 | |
| They're garbage. | Onlar pislik. Boş laf sadece. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Well, she cut you up the same as them. | Seni de onlar gibi kestiğine göre, Onları da seni yaraladığı gibi yaraladı. | Stiletto-1 | 2008 | |
| So, in her eyes you're no different. | onun gözünde farklı görünmüyorsun. Yani ona göre sen de onlardan birisin. | Stiletto-1 | 2008 | |
| How are you? | Nasılsın? İyiyim. Nasılsınız? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Now we can party, right? | Şimdi eğlenebiliriz, değil mi? Artık partiye başlayabiliriz, değil mi? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Mr. Molinas. | Bay. Molinas. Bay Molinas. | Stiletto-1 | 2008 | |
| All right. C'mon, show me. | Pekala. Haydi, gösterin bana. Pekâlâ. Hadi gidelim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Right this way. Chef's been waiting for you. | Bu taraftan lütfen. Şef sizi bekliyor. Bu taraftan. Şef sizi bekliyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Okay. What do we got? | Pekala. Neyimiz var? Tamam. Elimizde ne var? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Don't worry. The best for you. | Merak etmeyin. Sizin için en iyisi. Endişelenmeyin. Sizin için en iyisi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| So, what's best? | En iyisi ne? Peki, en iyisi nedir? | Stiletto-1 | 2008 | |
| We got beef, some nuggies. | Bifteğimiz var, kuşbaşı çeşitleri. Sığır eti ve esrar. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Me gusta. | Severim. Güzel. | Stiletto-1 | 2008 | |
| How's business? | İşler nasıl gidiyor? İşleriniz nasıl? | Stiletto-1 | 2008 | |
| (man) My business is none of your business. | İşim sizi ilgilendirmez. Seni ilgilendirmez. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Right this way. See? Best table on the house. | Bu taraftan, lütfen. Kulübün en iyi masası. Bu taraftan. Gördünüz mü? Buradaki en iyi masa. | Stiletto-1 | 2008 | |
| So, Mr. Molinas, a bottle of champagne on the house. | Bay Molinas bir şişe şampanya. Bay Molinas, bir şişe şampanya şirketten. | Stiletto-1 | 2008 | |
| A bottle of champagne on the house? | Bir şişe şampanya mı? Şirketten bir şişe şampanya mı? | Stiletto-1 | 2008 | |
| How about two bottles of champagne on the house? | Neden iki şişe şampanya olmasın? Şunu iki yapmaya ne dersin? | Stiletto-1 | 2008 | |
| The money I spend here. [laughs] | Burada çok para harcarım. Parayı burada harcıyorum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Hey, I got a joke. | Şaka yaptım. İspanyolca söylemeliyim. Hey bir şaka biliyorum. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Vadalos. | Vadalos. | Stiletto-1 | 2008 | |
| Put your hands away. You want them cut off? | İndir ellerini. Kesilmelerini mi istiyorsun? Çek ellerini. Onları kesmemi ister misin? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Hey. Vadalos. What's up, man? | Hey, Vadalos. Nasılsın? Hey Vadalos. N'aber dostum? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Why don't you show some respect? We're having dinner. | Neden saygı göstermiyorsun? Burada yemek yiyoruz. Neden biraz saygı göstermiyorsun? Akşam yemeği yiyorduk. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I can see that. You're sitting here having dinner. | Belli oluyor. Burada oturmuş yemek yiyorsunuz. Bunu görebiliyorum. Burada oturup yemek yiyebiliyorsunuz. | Stiletto-1 | 2008 | |
| My boy Ernesto is in a fucking slab. Crazy shit, huh? | Benim zavallı Ernesto'm ise ölmüş bulunuyor. Dostum Ernosto şu an kahrolası bir tabutun içinde. Manyakça, ha? | Stiletto-1 | 2008 | |
| Yeah. Ernesto. | Evet. Ernesto. | Stiletto-1 | 2008 | |
| He was a real hermano. | Gerçek bir kardeşti. Kardeşim gibiydi. | Stiletto-1 | 2008 | |
| But I sent something very speclal to his wife and kids. | Lakin, karısına ve çocuklarına çok özel birşey gönderdim. Ama ona ve çocuklarına çok özel bir şey gönderdim. | Stiletto-1 | 2008 | |
| I I should've delivered it personally but, as you know, um, | Kendi ellerimle teslim etmeliydim ama, bildiğin gibi... Kendim teslim etmek isterdim ama biliyorsun... | Stiletto-1 | 2008 | |
| I'm suffering from injuries myself. | ben de yaralanmış durumdayım. ...yaralarım canımı yakıyor. | Stiletto-1 | 2008 | |
| You and I both know that you took out Ernesto. | Sen ve ben Ernesto'yu senin öldürdüğünü biliyoruz. İkimiz de Ernesto'nun işini senin bitirdiğini biliyoruz. | Stiletto-1 | 2008 | |
| But don't ever think you're gonna fucking get away with it. | Fakat böyle kolay sıyrılacağını sakın düşünme. Ama bunun yanına kâr kalacağını aklından geçirme. | Stiletto-1 | 2008 |