Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 148398
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| There's someone over there. | Orada birileri var. | Shaman-1 | 1996 | |
| Well friend, the choice is yours. | Evet arkadaşım, seçim sana ait. | Shaman-1 | 1996 | |
| Not bad, hey? | Gördün mü bunu? | Shaman-1 | 1996 | |
| Don't you like it? | Ne var? Beğenmedin mi? | Shaman-1 | 1996 | |
| I do. | Ben beğendim. | Shaman-1 | 1996 | |
| Hey, you! | Hey sen, aşağıdaki! | Shaman-1 | 1996 | |
| Put your hands up! | Yavaşça kal ayağa! | Shaman-1 | 1996 | |
| Was it good? | Ee güzel miydi? | Shaman-1 | 1996 | |
| Was it your hare? | Tavşan sizin miydi? Özür dilerim. | Shaman-1 | 1996 | |
| I was starving. | İki gündür yemek yemiyordum. | Shaman-1 | 1996 | |
| I'll help you get back to the camp, traitor! | Kampa dönünce sana yardım edeceğim, hain! | Shaman-1 | 1996 | |
| To the kolkhoz? | Kolkhoz'a mı? | Shaman-1 | 1996 | |
| Do they know you're a poacher? | Kaçak bir avcı olduğunu biliyorlar mı? | Shaman-1 | 1996 | |
| Are you Yakut? | Yakut musun? | Shaman-1 | 1996 | |
| lf you are, you must know | Yakutsan, burada şans... | Shaman-1 | 1996 | |
| I didn't find that hare by chance. | ...eseri bulunmadığımı biliyorsundur. | Shaman-1 | 1996 | |
| The spirits must've wanted to help me. | Ruhlar bana yardım etmek istedi. | Shaman-1 | 1996 | |
| My friend. | Bir arkadaşım. | Shaman-1 | 1996 | |
| A Yakut. | Bir Yakut. | Shaman-1 | 1996 | |
| He was a shaman. | Bana şaman olduğunu söyledi. | Shaman-1 | 1996 | |
| His name was Anatoli. | Adı Anatoli idi. | Shaman-1 | 1996 | |
| Did you know Anatoli Sergeievitch? | Anatoli Sergeievitch'i tanıyor musun? | Shaman-1 | 1996 | |
| We were in the camp together. | Kampta birlikte çalıştık. | Shaman-1 | 1996 | |
| His body is dead, | Bedeni öldü ama... | Shaman-1 | 1996 | |
| but his spirit is free. | ...ruhu özgür. | Shaman-1 | 1996 | |
| Follow me. I'll help you. | Gel, takip et beni. Sana yardım edeceğim. | Shaman-1 | 1996 | |
| Is that the kolkhoz? | Kolkhoz mu bu? | Shaman-1 | 1996 | |
| No, it's 100km to the west. | Hayır. Kolkhoz, buradan yüz kilometre batıda. | Shaman-1 | 1996 | |
| That's the grazing area. | Burası otlak yeri. | Shaman-1 | 1996 | |
| Depending on the season, we stay from one to three months. | Sezona göre, bir ile üç ay arası burada kalırız. | Shaman-1 | 1996 | |
| Do you have any horses? | Atın var mı? | Shaman-1 | 1996 | |
| No. I used to breed them, | Hayır, önceden at yetiştirirdim ama.. | Shaman-1 | 1996 | |
| but the management | ...yönetim.. | Shaman-1 | 1996 | |
| decided to get rid of them | ...atlardan kurtulmamızı istedi. | Shaman-1 | 1996 | |
| and breed reindeer. | Biz de ren geyiği beslemeye başladık. | Shaman-1 | 1996 | |
| Apparently their horns sell for a lot abroad. | Sanırım boynuzları yurt dışında çok aranıp pahalıya satılıyor. | Shaman-1 | 1996 | |
| This tea is good. | Çayınız gerçekten çok güzel. | Shaman-1 | 1996 | |
| I've never tasted reindeer's milk. | Ren geyiği sütünü daha önce hiç tatmamıştım. | Shaman-1 | 1996 | |
| It's very rich. | Çok değerli ve nadirdir. | Shaman-1 | 1996 | |
| Richer than mare's milk. | Kısrak sütünden daha değerlidir. | Shaman-1 | 1996 | |
| I want to go home to Moscow. | Evime gitmek istiyorum. Moskova'da yaşıyorum. | Shaman-1 | 1996 | |
| What's your profession? | Söyle bana, mesleğin ne? | Shaman-1 | 1996 | |
| I'm a musician. I play the violin. | Müzisyenim, keman çalarım. | Shaman-1 | 1996 | |
| You slept like a log. | Köstebek gibi uyudun. | Shaman-1 | 1996 | |
| My son, Anatoli, has found you a good horse. | Oğlum Anatoli, sana iyi bir at bulmuş. | Shaman-1 | 1996 | |
| Take this saddle. I had a horse but it was taken away. | Al bu eyeri. Bir atım vardı ama aldılar benden. | Shaman-1 | 1996 | |
| The horse's spirit protects you. | Atın ruhu seni koruyacak. | Shaman-1 | 1996 | |
| It's reindeer skin. It'll keep you warm. | Ren geyiği derisi. Seni sıcak tutacak. | Shaman-1 | 1996 | |
| This is what you drank yesterday. It'll keep you going. | Bu da dün gece içtiğimiz. Seni canlı tutar. | Shaman-1 | 1996 | |
| I won't need it where I'm going. | Gittiğim yerde onlara ihtiyacım olmayacak. | Shaman-1 | 1996 | |
| Are you a stranger here? | Buralardan değilsin, değil mi? | Shaman-1 | 1996 | |
| I've been travelling for a long time. | Uzun zamandır yolculuk ediyorum. | Shaman-1 | 1996 | |
| Do you want to eat? | Aç mısın? | Shaman-1 | 1996 | |
| I'm hungry, comrade. | Açım, yoldaş. | Shaman-1 | 1996 | |
| Well sit down and eat. | Otur öyleyse ve ye. | Shaman-1 | 1996 | |
| The meat's not cooked yet. | Et henüz pişmedi, yoldaş. | Shaman-1 | 1996 | |
| Your horse is funny. | Atın garipmiş. | Shaman-1 | 1996 | |
| Put your hands up! Turn round. | Ellerini başının üstüne koy. Arkanı dön. | Shaman-1 | 1996 | |
| Search him. He must be armed. | Üstünü araştır. Kesin silahı var. | Shaman-1 | 1996 | |
| Put your hands up, I said. | Dikkat et. Dediğim gibi ellerini kaldır. | Shaman-1 | 1996 | |
| I know who you are. | Konuşulanları duydum. | Shaman-1 | 1996 | |
| You're the escaped prisoner. | Kaçan mahkumlardan birisin. | Shaman-1 | 1996 | |
| The army are looking for you. I'll get a good reward. | Ordu seni arıyor. Bana çok iyi bir ödül verecekler. | Shaman-1 | 1996 | |
| Stop it! | Bırak onu, dur! | Shaman-1 | 1996 | |
| Were you afraid? | Ne var, korktun mu? | Shaman-1 | 1996 | |
| Don't be, it's me. | Korkma, benim. | Shaman-1 | 1996 | |
| Everything around you | Etrafındaki her şeyin... | Shaman-1 | 1996 | |
| has a spirit. | ...doğal bir ruhu vardır. | Shaman-1 | 1996 | |
| You have to learn to see it and respect it. | Öğrenmek, görmek ve saygı duymak zorundasın buna. | Shaman-1 | 1996 | |
| But you have to fight to get your food from the land. | Ama bu topraklardan yiyeceğini çıkarmak için dövüşmelisin. | Shaman-1 | 1996 | |
| The spirit won't come running | Ruh, arkandan bir bebek... | Shaman-1 | 1996 | |
| with a baby's bottle. | ...şişesiyle koşmayacak. | Shaman-1 | 1996 | |
| Come on, get up. | Haydi, ayağa kalk. | Shaman-1 | 1996 | |
| Captain Nikola� Roumianov, | Yüzbaşı Nikolaï Roumianov... | Shaman-1 | 1996 | |
| cossack to the tsar. | ...çarın atlı birliği. | Shaman-1 | 1996 | |
| Out the way, muzhik. | Yolumdan çekil köylü. | Shaman-1 | 1996 | |
| I see. | Tamam, anladım. | Shaman-1 | 1996 | |
| It's a fine Yakut horse. | İyi bir Yakut atı diyebilirim. | Shaman-1 | 1996 | |
| It's seven or eight years old, | Yedi veya sekiz yaşında. | Shaman-1 | 1996 | |
| has a lively look, | Canlı bir bakışı var. | Shaman-1 | 1996 | |
| a strong back, | Dengeli bir sırtı... | Shaman-1 | 1996 | |
| solid legs. | ...güçlü bacakları var. | Shaman-1 | 1996 | |
| Good for work. | Çalışmak için çok uygun. | Shaman-1 | 1996 | |
| Just needs shoeing, | Sadece nallanması lazım... | Shaman-1 | 1996 | |
| or it'll get a limp. | ...yoksa topallamaya başlar. | Shaman-1 | 1996 | |
| A horse without feet | Bacaksız bir at... | Shaman-1 | 1996 | |
| is not a horse. | ...at değildir. | Shaman-1 | 1996 | |
| Long live the tsar! | Çok yaşa çar! | Shaman-1 | 1996 | |
| Well, old friend. | İşte yaşlı dostum. | Shaman-1 | 1996 | |
| We're going to risk it. | Riske gireceğiz. | Shaman-1 | 1996 | |
| I owe you at least that. | En azından yanımda sen varsın. | Shaman-1 | 1996 | |
| "When in doubt, wonder about the fate of the land. | Şüpheye düşünce, yurdun kaderini merak et. | Shaman-1 | 1996 | |
| "You are my only hope and support. | Benim tek umudum ve desteğim sensin. | Shaman-1 | 1996 | |
| "O strong and free Russian tongue." | Sen güçlü ve özgür Rus dilisin. | Shaman-1 | 1996 | |
| Ivan Turgenev. | Ivan Turgenev. | Shaman-1 | 1996 | |
| Three Georgians accost a woman. | Üç Gürcü sokakta kadına yaklaşıp bir şeyler söyledi. | Shaman-1 | 1996 | |
| One of them says: | Biri şöyle dedi: | Shaman-1 | 1996 | |
| "Do you want some chicken's milk? | "Biraz tavuk sütü ister misin?" | Shaman-1 | 1996 | |
| "Suck these two cocks!" | Öyleyse şu iki aleti yala, dedi. | Shaman-1 | 1996 | |
| I've another one for you. | Benden sana bir içki. | Shaman-1 | 1996 |