Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 148396
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Even when it's just an innocent little kiss, we must be aware of unforeseen consequences. | Küçük, masum bir öpücük de olsa, beklenmedik sonuçlara hazır olmalıyız. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| The body is unpredictable. | Nefsin ne yapacağı belli olmaz. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| We will kiss each other. | Öpüşeceğiz. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| And when it's done... | Ve bittiğinde... | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| ...we won't say anything. | ...bir şey söylemeyeceğiz. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| We will not say a word. Not even goodbye. | Hiçbir şey ama. Güle güle bile demeyeceğiz. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| We will say goodbye first. | Önce veda edeceğiz. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| We will remain silent as not to betray our feelings. | Sonra da sessiz kalacak ve duygularımızı açığa vurmayacağız. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| You don't know my last name. I don't know yours. | Soyadımı bilmiyorsun. Ben de seninkini bilmiyorum. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| We won't try to find out about them, nor try to meet each other. | Öğrenmeye ya da bir daha görüşmeye çalışmayacağız. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| When the kiss is over... | Bitince... | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| ...you'll leave... | ...hiçbir söz söylemeden... | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| ...without a word or glance... | ...ya da herhangi bir yüz ifadesi belli etmeden... | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| ...or even a facial expression. | ...gideceksin. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| We will keep our feelings to ourselves. | Hislerimizi kendimize saklayacağız. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| Do you agree? To be honest... | Kabul ediyor musun? Açıkçası... | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| ...I have to say I like these rules. | ...kuralları beğendiğimi söylemeliyim. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| It has been a wonderful evening. | Harika bir akşam geçirdim. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| The time has come to say goodbye. | Vedanın vakti geldi. | Shall We Kiss?-1 | 2007 | |
| It's me, Dad. Hal. | Benim baba. Hal. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Second, don't be satisfied with routine poontang. | Benim yaptığımı yapma. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| with a perfect can | Ama baba, annemin adı Marian. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| It's all in here. | Ve üçüncüsü, kendine | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Yes, sir. | Ateşli genç bir kalça. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Yeah? Can I get you a drink? | O... Anlat bakalım. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Yeah? How goes that? | Baldırların ayakla birleşmesi gibi, arada başka bir şey yok. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Go on, say it. You know what? | Neler oluyor? Sen çıldırdın mı? Hayır çıldırmadım. Sadece... | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| You live right across the hall. | Evet. Zamanı gelmişti Dave. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| She's a proven entity. A big producer. | Tam vazgeçtiği sırada ben erkek arkadaşımdan ayrıldım ve o oradaydı. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Dumped you? Don't you have to be going out to get dumped? | Terk mi etti? Terk edilmek için önce çıkman gerekmiyor mu? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| whenever you meet someone in the future, | onların sadece içini göreceksin. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| You saw a woman, thought you were better than she was? | Her zaman. Her zaman. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Not just talk about it. Here's what I want you to do. | O aynı zamanda Sierra Leone'de bölüm liderimdi. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Just relax. All right. | Bir kadının gözlerine bakıyorsun ve onun kalbini hissediyorsun. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| It's a warm day, and the sun is just starting to set. | Sıcak bir gün ve güneş batmaya başlamış. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I was saying something... I thought you meant... Never mind. | "Merhaba?" Mudwhistle, giyin. Dışarı çıkıyoruz. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| At the time I thought it was sort of a joke. | Sorun ne? Walt'la bir sorunun mu var? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I'm getting back in there! | Rosemary bir kaç gündür | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| and you disappear! Oh, my... | Anladım. Yelkenlinin bezini söktün, değil mi? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Let's start over. | Evet. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| You mean humanidocious, right? | Çok doğru. Eğer böyle yaşayabiliyorsan devam et. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Well, yeah | Sorun nedir? Sesin kötü geliyor. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| No, I'll remember it. | Evet. Biraz kilo vermeye çalışıyorum. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| You sure you don't want a dog? | Sosisli istemediğine emin misin? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Want something from the snack bar? | Evet, bana bir bira ve üstü tam soslu bir nachos. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I told you. | İnekler gelene kadar seni kucağımdan indirmeyeceğim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Heyllgotanidea. Do you want to play the kissing game? | Hayır. Çok iyiydin. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Jesse. | Hayır. Çok iyiydin. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Is that right? Yeah. | Küçük bir köpek yavrusu gibi. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Be nice to her. She's a good girl. All right. | Sorun da bu. Şimdiye kadar hiç kimseye üzülecek kadar yakın olmadım. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I... I've never been close enough to anybody to get burnt. | Ralph, eğer ona kötü davranır ve onu mutsuz edersen, | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I heard, | Hazır ol Li'iBoy. Gösteri başlıyor. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I just wanted to apologize for last night. | Dün gece için özür dilemeliyim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I know you're not... My God. Hal! | Burada olmaya hakkın yok. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| And also, I've seen him around the office. | Ve onu ofiste de görüyorum. Hiç bir benzerliğiniz olmadığını söylemeliyim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I gotta say, I don't see the slightest resemblance. | Harika. Bunu çok isterim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Really? Yeah. | Öyle mi? Herkes onun bir peruk takarsa aynen bana benzeyeceğini söyler. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Good to see ya. | Seni görmek çok güzel. Bu Hal Larson, size bahsettiğim kişi. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| We were at the beach. | Plajdaydık. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| could ever market this product. | Köpeklerle ilgili her şeye bayılırım. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Just talk about the same things that you talked about here tonight. | Rosemary'le ilk tanıştığım zaman bana kendisini güzel bulmadığını söylemişti. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| or your $20 million Lear Jet and your Picasso out in the front hall. | Picasso tablonuz gibi bir mal olarak görürsünüz. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| possibly interpret what she sees in the mirror to be anything other than that? | kendini aynada nasıl daha farklı görebilir diye düşünmüştüm. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Well, now I know. | Ama şimdi anladım. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| What in... How did... | Nasıl olur...? Ama nasıl...? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I'm gonna call you later. | Seni sonra ararım. Tamam. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Well, now, as to your meeting in there. | Ve içerideki toplantıya gelelim, kesinlikle birinci sınıftı. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I need your balls. | Sana ihtiyacım var. Efendim? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| So I've decided. | Bundan sonra direkt olarak benim için çalışmana karar verdim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| If you have one ounce of integrity left, you'll break it off immediately, | Ne? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| before you hurt the poor girl. | bu işi bitirirsin. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I suppose the girls we partied with a couple weeks ago downtown | Her an gelebilir. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| if her father wasn't company president. | o kıllı mamutla konuşmazdın bile. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I guarantee you've never met anyone like this guy who's coming with us. | Tam vazgeçtiği sırada ben erkek arkadaşımdan ayrıldım ve o oradaydı. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| You two know each other? | Siz tanışıyor musunuz? Evet. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Hey, I want you to be honest. | Hey, | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Yeah. You got a light? | Ben Hal. Ah, affedersin. Hal. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| and he has all this time on his hands, | bir şeyler planlaya biliriz | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| You remember Li'iBoy? | Li'iBoy'u hatırlıyor musun? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Mahalo, Rosemary. | "Mahalo," Rosemary. Ne haber? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I knew this Hawaiian guy in high school | Lisede Havaili bir çocuk vardı, buz hokeyi denemeye kalkmıştı. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Thanks. I am. | Teşekkürler. Mutluyum. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Excuse me, Mr. Robbins. Can I have a word with you, sir? | Affedersiniz Bay Robbins. Konuşabilir miyiz? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Anyway, apparently, you gave him like a pep talk, | Siz ona etkileyici bir konuşma yaptınız, | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Look, I didn't come here to debate you! I just want my friend back! | Sizinle tartışmaya gelmedim. Sadece arkadaşımı geri istiyorum. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| So, what'd you wanna talk to me about? | Benimle ne konuşmak istiyordun? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Sorry? | Rica ederim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| It's this flimsy ass four star restaurant. | Burası lanet olası dört yıldızlı bir restoran. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Yes. | Merhaba? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Sir, I'm the only hostess in the restaurant. | Efendim, buradaki tek görevli benim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Which is? | Neyi? Kadınlar için dayanılmaz değildin. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| It's like he gave you beer goggle laser surgery. | Hey, sanırım seni gerçekten mahvettim. Şimdi ne yapacağım? | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| When I found out what he did, | Robbins'in yaptığını anladığımda onu transı kaldırmaya ikna ettim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Hal. Hal, come on. | Hal, yapma. Hey Hal. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| We shared the cab together. | Aynı taksiye binmiştik. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I didn't recognize you. The hair and the... | Berbat bir şey olduğunu söylemiştim. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I got something in my eye. I had to run back here and flush it out. | Gözüme bir şey kaçtı. Buraya gelip onu çıkartmam lazımdı. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| I'm... I'm... | Ben... Ve onun bir erkek olduğunu anlar, bunun önemi yoktur çünkü ona aşıktır. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| In your business suit? | Takım elbiseyle mi? İçimde eşofman vardı. | Shallow Hal-1 | 2001 | |
| Hey, Rosemary, don't worry. Everything... | peniskafa gibi geldin. | Shallow Hal-1 | 2001 |