Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20090
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| You'll never believe who just applied for a travel visa. | Az önce kimin seyahat vizesi için başvurduğuna inanmayacaksın. | Forever-1 | 2014 | |
| Is that the telephone directory? | Telefon rehberi mi o? 1 | Forever-1 | 2014 | |
| If that's your way of telling me you want the sports section... | Spor bölümünü isteme şeklin buysa | Forever-1 | 2014 | |
| There are dozens of Weinraubs living in this very city. | Bu şehirde yaşayan onlarca Weinraub var. Biri akrabam olabilir. | Forever-1 | 2014 | |
| Of course. How thoughtless of me. | Tabii canım. Ne düşüncesizim. Artık asıl soy adını bildiğine göre... | Forever-1 | 2014 | |
| I can find my family tree. | Soy ağacımı bulabilirim. | Forever-1 | 2014 | |
| Whoa, whoa, whoa. Hey. Here's one. | Bak, burada var bir tane. | Forever-1 | 2014 | |
| Lives on Park Avenue. | Park Avenue'de oturuyor. Park Avenue! | Forever-1 | 2014 | |
| We can start uptown and work our way down. | Şehrin dışından başlayıp merkeze doğru geliriz. | Forever-1 | 2014 | |
| Wait a minute. No, no. No. | Dur bir dakika. Hayır, hayır. | Forever-1 | 2014 | |
| I'm the one who's being thoughtless now. I... | Şimdi düşüncesizlik yapan benim. | Forever-1 | 2014 | |
| Don't beat yourself up. I'm used to being ignored at the breakfast table. | Kendini suçlama. Kahvaltı masasında umursanmamaya alışığım. | Forever-1 | 2014 | |
| No, no, what I mean is, | Hayır, demek istediğim, asıl atalarımı bulmak için soy ağacına ihtiyacım yok. | Forever-1 | 2014 | |
| Nor I my real son. | Ne de benim asıl oğlumu bulmak için. | Forever-1 | 2014 | |
| Why do we feel compelled to trace our roots? | Neden atalarımızı bulmak zorunda hissederiz? | Forever-1 | 2014 | |
| Those names in the family tree are just that... names... | Soy ağacımızdaki isimler, yalnızca isimden ibarettir. | Forever-1 | 2014 | |
| And yet the kinship we feel to them is powerful. | Buna rağmen, onlara karşı hissettiğimiz yakınlık çok güçlüdür. | Forever-1 | 2014 | |
| Does the fact that we're rooted in history | Köklü bir geçmiş bizi daha mı güvende hissettirir? | Forever-1 | 2014 | |
| But what if our family trees are more like vines, | Ya soy ağaçlarımız asmalar gibi... | Forever-1 | 2014 | |
| twining aimlessly throughout the ages? | ...çağlar boyu amaçsızca sarmalanmışsa? | Forever-1 | 2014 | |
| False alarm, doc. | Yanlış alarm doktor. Bildiren çaylak, cinayet zannetmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Yep. No sign of foul play, though. | Aynen. Kurallara aykırı bir şey yok gibi zaten. | Forever-1 | 2014 | |
| Other than pigeons pooping all over him. | Üstünü başını batırmış güvercinleri saymazsak tabii. | Forever-1 | 2014 | |
| Flying rats! | Uçan sıçanlar resmen! | Forever-1 | 2014 | |
| How can you be so certain? | Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? | Forever-1 | 2014 | |
| I'm no expert, doc, | Uzman değilim doktor ama sonunu getirenin akciğer kanseri olduğundan oldukça eminim. | Forever-1 | 2014 | |
| Aha. Yes, now I see it. | Evet, anlıyorum şimdi. | Forever-1 | 2014 | |
| Swelling of the hands, jaundice of the skin, | Elde şişlikler, deride sarılıklar ve saç dökülmesi. | Forever-1 | 2014 | |
| Telltale signs of radiation therapy. | Hepsi radyasyon tedavisini gösteriyor. Bravo dedektif. | Forever-1 | 2014 | |
| The guy was wearing a medical bracelet. | Adam tıbbi bileklik takıyordu. Numarayı aradık, bir onkolog açtı. | Forever-1 | 2014 | |
| Right. That would work, too. | Evet. Bu da olur tabii. | Forever-1 | 2014 | |
| Okay. Well, I'm famished. Anybody up for a bite? | Epey acıktım. Bir şey yiyen var mı? | Forever-1 | 2014 | |
| Uh, will you hold on a moment, if you don't mind? | Sakıncası yoksa bir saniye durur musunuz? | Forever-1 | 2014 | |
| Lucas, what would you say that is? | Lucas, bu nedir dersin? | Forever-1 | 2014 | |
| Old appendectomy scar? | Eski bir apandis ameliyatı izi mi? Biçimi, oldukça sıra dışı. | Forever-1 | 2014 | |
| Must have had a sucky surgeon. | Zorlu bir ameliyat geçirmiş olmalı. | Forever-1 | 2014 | |
| Or else his physician didn't have | Veya tabibi uygun bir ameliyathane bulamamış. | Forever-1 | 2014 | |
| We mustn't presume anything, Lucas. | Tahmin ederek bir yere varamayız Lucas. İncelemeler için laboratuara götürelim. | Forever-1 | 2014 | |
| Well. This is lovely. | Çok tatlıymış. Sonunda yalnız kaldığımıza inanamıyorum. | Forever-1 | 2014 | |
| I do hope Abraham's all right. | Abraham'ın bir şeyi yoktur umarım. | Forever-1 | 2014 | |
| A month with my parents in Oxfordshire? | Bizimkilerle Oxfordshire'da bir ay mı? Cennettedir kesin. | Forever-1 | 2014 | |
| This trip was supposed to be about us. | Bu seyahat bizim hakkımızda olacaktı hani. | Forever-1 | 2014 | |
| What if we were to have a baby? | Bebeğimiz olsa nasıl olurdu? Bunu daha önce konuştuk. | Forever-1 | 2014 | |
| The pain of bringing a child into the world... | Bir çocuğu dünyaya getirmenin verdiği acı... | Forever-1 | 2014 | |
| Just think of how much joy Abraham's brought to our lives. | Abraham'ın hayatımıza kattığı neşeyi hatırla. | Forever-1 | 2014 | |
| I thought this trip was about us. | Bu seyahat bizim hakkımızda olacak sanıyordum. | Forever-1 | 2014 | |
| Are you the doctor? | Doktor siz misiniz? Benimle gelin. | Forever-1 | 2014 | |
| Hello, young man. | Merhabalar genç adam. | Forever-1 | 2014 | |
| Now, let me see. | Bir bakayım. | Forever-1 | 2014 | |
| It's acute appendicitis. | Şiddetli apandis ağrısı. Ameliyat etmeliyiz. | Forever-1 | 2014 | |
| Doctor. Thank you. | Doktor. Teşekkürler. | Forever-1 | 2014 | |
| Dare I ask what that is? | Onun ne olduğunu sorabilir miyim? Başlatma sıvısı. | Forever-1 | 2014 | |
| It contains diethyl ether. It's a general anesthetic. | Çift etilli eter içerir. Genel anestetik içindir. | Forever-1 | 2014 | |
| Careful... don't breathe it in. I need you awake for this. | Dikkatli ol, içine çekme. Bana uyanık lazımsın. | Forever-1 | 2014 | |
| Where are the child's parents? | Çocuğun anne ve babası neredeler? Apandisi patlamış ve hayatı... | Forever-1 | 2014 | |
| Is more precious than you know. | Sandığından daha kıymetli. | Forever-1 | 2014 | |
| You will save the boy... | Çocuğu kurtaracaksın, yoksa... | Forever-1 | 2014 | |
| Well, if you're gonna threaten me, | Beni tehdit edeceksen çocuğun kim olduğunu söyle bari. | Forever-1 | 2014 | |
| He is the son of the king. | Kralın evladı. | Forever-1 | 2014 | |
| Heir to the throne of Urkesh. | Urkesh tahtının vârisi. | Forever-1 | 2014 | |
| Courage. | Cesur ol. Kralın oğlusun sen. | Forever-1 | 2014 | |
| Don't suppose you can tell the conductor to slow down? 1 | Makiniste yavaşlamasını söylemen gerekmez miydi? | Forever-1 | 2014 | |
| Excuse me, m ma'am. | Affedersiniz hanımefendi. Cesetleri yüz yüze teşhis ettirmeyiz. | Forever-1 | 2014 | |
| Uh... Please. | Lütfen. | Forever-1 | 2014 | |
| Ma'am, do you mind telling us your relation to the deceased? | Hanımefendi merhuma yakınlık derecenizi sorabilir miyim? | Forever-1 | 2014 | |
| He was my husband. | Kendisi kocamdı. | Forever-1 | 2014 | |
| Armen Aronov... | Armen Aronov... | Forever-1 | 2014 | |
| Son of Amin Aronov. | Amin Aronov'un oğlu. | Forever-1 | 2014 | |
| So, you're from Urkesh? | Urkesh'tensiniz öyleyse? Duymuş muydunuz? | Forever-1 | 2014 | |
| We're sorry for your loss. | Başınız sağ olsun. | Forever-1 | 2014 | |
| It's Russian for, uh, "long live the king. " | Rusça'da "Kralımız çok yaşa." demek. | Forever-1 | 2014 | |
| I don't get it, Henry. | Anlamıyorum Henry. Bildiklerini bilmek için on kere yaşamak gerek. | Forever-1 | 2014 | |
| Or just one very long one. | Veya epey uzunundan bir tane. | Forever-1 | 2014 | |
| So, it turns out | Meğer telefon rehberindeki Weinraublardan biri, Larry... | Forever-1 | 2014 | |
| Is a distant cousin on my father's side. | ...baba tarafından uzak kuzenimmiş. | Forever-1 | 2014 | |
| Oh, and Larry said that we have another cousin, | Buffalo'da kuru temizleme zengini başka bir kuzenimiz daha varmış. | Forever-1 | 2014 | |
| Hey, what if I turned out to be | Epey ünlü biriyle akraba çıksam ne olurdu? | Forever-1 | 2014 | |
| You know, like Charlemagne, or, uh, Napoleon, | Şarlman, Napolyon veya George Washington falan. | Forever-1 | 2014 | |
| I don't believe any of those gentlemen are Jewish. | O beyefendilerden hiçbirinin Yahudi olduğunu sanmıyorum. Kusura bakma. | Forever-1 | 2014 | |
| Uh, what about Albert Einstein or Karl Marx | Ya Albert Einstein, Karl Marx veya Groucho Marx falan? | Forever-1 | 2014 | |
| All this after one day of research. | Bunlar bir günlük araştırmadan çıkanlar. Başka neler bulacağım kim bilir? | Forever-1 | 2014 | |
| Watching you do all this makes me wonder... | Bunları yaptığını görmek beni meraka sürüklüyor. | Forever-1 | 2014 | |
| Did you ever want children? | Hiç çocuk sahibi olmak istedin mi? | Forever-1 | 2014 | |
| Well, I... | Doğrusu... | Forever-1 | 2014 | |
| I had a few close calls, you know. | Birkaç sefer ucundan dönmüşlüğüm var. | Forever-1 | 2014 | |
| I always expected the urge to kick in, | Tekmeyi atmak için hep o dürtüyü bekledim ama bir türlü gelmedi. | Forever-1 | 2014 | |
| Do you ever think about your legacy? | Mirasına ne olacağını düşünüyor musun? 1 | Forever-1 | 2014 | |
| What do you mean, an heir? | Nasıl yani, vâris falan mı? | Forever-1 | 2014 | |
| Now, why would I need an heir? | Vârise ne gerek? Sen varsın ya. | Forever-1 | 2014 | |
| So, uh, part of me, spiritually, will go on forever. | Bir tarafım, ruhen sonsuza dek süregelecek. | Forever-1 | 2014 | |
| That's very sweet of you. | Çok naziksin. Galiba. | Forever-1 | 2014 | |
| Can I ask you a question? | Sana bir soru sorabilir miyim? Tabii ki. | Forever-1 | 2014 | |
| What do you want with my ring? | Yüzüğümden ne istiyorsun? Yüzüğünden mi? | Forever-1 | 2014 | |
| Yes, my ring... The one you and mom gave me | Evet. Şark Ekspresi'yle gitmeye mecbur bıraktığınızda annemle verdiğiniz yüzük. | Forever-1 | 2014 | |
| Look, this ring belonged to the king of Urkesh. | Bu yüzük Urkish kralına aitti. | Forever-1 | 2014 | |
| Really? | Sahiden mi? Bir servet eder o zaman. | Forever-1 | 2014 | |
| Compared to its sentimental value, that's nothing. | Manevi değeriyle karşılaştırıldığında, solda sıfır. | Forever-1 | 2014 | |
| I'm sorry, Abe. | Üzgünüm Abe. Bunu asıl sahibine iade edeceğim. | Forever-1 | 2014 | |
| Urkesh... Is that a real country? | Urkesh'miş, gerçek bir ülke mi o? | Forever-1 | 2014 | |
| According to Wikipedia, it is... And with a turbulent history. | Vikipedi'ye göre, evet. Çalkantılı bir geçmişi de varmış. | Forever-1 | 2014 |