Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19588
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Blythe Flemming the psychiatrist | Blythe Flemming, psikiyatr. | FlashForward-2 | 2009 | |
| you're supposed to be following up with every week? | Hani şu her hafta gitmen gereken. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, well, it's just, you know, | Evet, yani, bilirsin... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I've had my rounds and, um... | ...seanslarım bitti ve... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Come on. Less than a month ago, | Haydi ama. Bir aydan kısa bir süre önce bir rıhtımda, elinde silah, dikiliyordun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Look, I know how it sounds, | Bak, kulağa nasıl geldiğini biliyorum... | FlashForward-2 | 2009 | |
| But trust me, things have change If you wanna keep working here, | ...fakat her şey değişti. Eğer burada çalışmak istiyorsan,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| you need to follow up with psych at twice a week. | ...bu psikiyatr ile haftada iki gün görüşmen gerekecek. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You got it? Yeah. | Anladın mı? Evet. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Excuse me, ohh! | Affedersiniz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Bollocks. | Hay, lanet! | FlashForward-2 | 2009 | |
| That Simcoe kid is awfully tuned out. | ...şu Simcoe'nun çocuğunun durumu giderek kötüleşiyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I wanna transfer him to physical therapy. | Onu fizik tedavi bölümüne göndermek istiyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, but he's on I.V. antibiotics. | Evet ama halen antibiyotik kullanıyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Just as soon as you can, okay? | Gönderebildiğin en kısa sürede gönder, tamam mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah. And I need that scan of Ned's, | Tamam. Ayrıca şu Ned'in tomografi... | FlashForward-2 | 2009 | |
| so wheel him to the scanner yourself if you have to. | ...istiyorum. Eğer onu cihaza zorla sokman gerekiyorsa, sok! Tamam. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You wanna go to Somalia now? | Şimdi de Somali'ye mi gitmek istiyorsun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Last week, you talked me into flying you to Germany | Geçen hafta, küçücük bir kâğıtta gördüğün bir şey için benden... | FlashForward-2 | 2009 | |
| because of an index card. And it paid off. | ...Almanya'ya gitmeyi istedin. Buna deydi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Mm hmm. You found out some crows | Şimdi de, Somali'de 18 yıl önce ölen kargalar buldun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You know, your definition of "paid off" | Biliyor musun, senin "Buna deydi" anlayışınla benimkisi arasında çok fark var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| If a blackout had happened before, | Eğer daha önce de bir bayılma olduysa, bu büyük bir şey olabilir. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I agree, which kind of makes you wonder | Katılıyorum. Fakat bunu neden daha önce duymadığımızı merak eden yok mu? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Evidence, Stan. There is evidence. | Kanıt, Stan. Elimizde kanıt var. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Last I checked, | Son baktığımda, tek sahip olduğunuz şey Afet Merkezi'ne yapılan... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I have been working with Mark on trying to get | Mark'la birlikte Langley'den bölgenin 1991'de çekilen... | FlashForward-2 | 2009 | |
| They've been giving us the runaround, so | Fakat bizi başlarından savıyorlar, yani... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Maybe the CIA's just a little busy these days | Belki de CIA geçen 10 yılın uydu kayıtlarını... | FlashForward-2 | 2009 | |
| to dig through satellite intel from last decade. | ...incelemek için biraz meşgul durumdadır. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Guys, I get it. | Beyler, anlıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Germany didn't exactly work out, | Almanya işi pek de işe yaramadı ve... | FlashForward-2 | 2009 | |
| and you're trying to stretch a single into a triple. | ...siz de konu hakkında daha çok bilgi sahibi olmak istiyorsunuz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I get it. | Anlıyorum. Fakat bunu yapmanızın yolu CIA ile karşı karşıya gelmek değil! | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hey, Al, | Al, yakaladığımız şu internet korsanını hatırlıyor musun? | FlashForward-2 | 2009 | |
| You know, the one who broke in the D.O.D.'s network, | Şu D.O.D'nin internet ağını ele geçiren ve... | FlashForward-2 | 2009 | |
| trying to take our overseas drones for a joyride? | ...bizim insansız uçakları zevk için kaçırmaya çalışan. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Mr. Cheeto Dust? | Bay Cheeto Dust? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, that's him. Don't you think | Evet, o. Sence Langley'in... | FlashForward-2 | 2009 | |
| he'd find Langley's mainframe a delightful challenge? | ...ana sistemine sızma olayı ona haz vermez mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, he'd find it delightful. It's illegal. | Evet, bunu haz verici bulacaktır. Çünkü yasadışı bir iş. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Whoa. Spying on your own country? | Kendi ülkene casusluk yapmak ha? | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're talking about a federal offense. | Federal bir saldırıdan söz ediyorsun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah. You're right. Where's Demetri? | Evet, haklısın. Demetri nerede? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Uh, he brought that hot blonde terrorist over from holding. | Şu ateşli sarışın kadını gözaltından aldı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| He's questioning her now. Why? | Şu an sorguya çekiyor. Neden ki? | FlashForward-2 | 2009 | |
| I don't know. 'Cause she's hot? | Bilmem. Belki ateşli olduğundandır. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'll repeat what I've said many times. | Birçok kez söylediğimi yine tekrarlıyorum;... | FlashForward-2 | 2009 | |
| My name is Alda Hertzog, and I'm an honest businessperson. | ...adım Alda Hertzog ve ben güvenilir bir iş kadınıyım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, we caught you doing business | Evet, bayılmanın olduğu gün de iş üzerinde yakaladık seni. Hatırladın mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| With known terrorists, | Teröristlerleydin ve onlara silahlaştırılmış nükleer teçhizat satıyordun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Then charge me with a crime. | O zaman beni bir suçla suçlayın artık. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You can't hold me here indefinitely. | Burada beni süresiz olarak tutamazsınız. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You should call your embassy and complain. | Elçiliğini arayıp bizi şikâyet etmelisin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Which embassy is that, by the way? | Hangi elçilik bu, bu arada? | FlashForward-2 | 2009 | |
| We wanna know 'cause, uh, | Sana doğru telefon numarasını... | FlashForward-2 | 2009 | |
| we wanna get you the right phone card. | ...verebilmemiz için, bunu bilmemiz gerekiyor. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I'm truly flattered that you still feel the need | Tüm bu olanlardan sonra yine de benimle konuşmak istemeniz hoş... | FlashForward-2 | 2009 | |
| But I've done nothing wrong. | ...ama ben yanlış bir şey yapmadım. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's my associates who you want. | Aradığınız kişiler ortaklarımdı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Honey, your associates died on the day of the blackout. | Tatlım, bayılmanın olduğu gün ortakların öldü. | FlashForward-2 | 2009 | |
| They were super dead. | Bas baya ölülerdi. | FlashForward-2 | 2009 | |
| So you wanna give me somebody else? | Bana başka bir isim verecek misin? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Customer Choice restaurant group. | "Halkın Tercihi" lokantalar zinciri. | FlashForward-2 | 2009 | |
| It's in Indio. | Indio'daymış. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Town comes up a bunch of times in wiretaps, | Defalarca dinleme cihazları yerleştirilmişti... | FlashForward-2 | 2009 | |
| but we never found out the significance. | ...ancak hiçbir sonuç alınamadı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Customer Choice restaurant group. | Halkın Tercihi lokantalar zinciri. | FlashForward-2 | 2009 | |
| That's all I have for you today. | Bugünlük size verebileceğim bu kadar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're running out of time | Bu halk mevzusundan konuşarak zamanını harcıyorsun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Really, Agent Noh? | Gerçekten mi, Ajan Noh? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Here I thought you were the one running out of time. | Bence zamanı harcanan birisi varsa o da sizsiniz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You really should get out there before it's too late. | Çok geç olmadan buradan çıkıp gitmelisiniz. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah, well, despite the luxury of two rigid plastic chairs | Şu an birlikte olduğu insanlar onu ellerinde tutmak istiyorlar. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You know, I've never even had the urge to have a baby. | Biliyorsun, bebek sahibi olmak gibi bir isteğim hiç olmadı. | FlashForward-2 | 2009 | |
| There I was. I don't even have a boyfriend. | Oradaydım. Fakat bir erkek arkadaşım bile yok. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I know you're worried about Olivia. | Olivia hakkında endişelendiğini biliyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| You're worried you're gonna fall off the wagon in the future. | Gelecekte yoldan çıkacağından korkuyorsun. | FlashForward-2 | 2009 | |
| If you wanna prevent your future and save your marriage, | Geleceğe engel olmak ve evliliğini kurtarmak istiyorsan,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| first step isn't keeping secrets from your wife. | ...yapman gereken ilk şey karından sır saklamamak. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Remember that hacker: Mr. Cheeto Dust? | Şu internet korsanını hatırladın mı? Bay Cheeto Dust. 1 | FlashForward-2 | 2009 | |
| Give him a call. Is Somalia really that important? 1 | Ona ulaş. Somali meselesi bu kadar önemli mi? | FlashForward-2 | 2009 | |
| Yeah. | Evet. Bayılma olayının bir daha olacağından endişelendik fakat... | FlashForward-2 | 2009 | |
| we haven't stopped to ask ourselves: | ...kendimize şu soruyu sormayı unuttuk;... | FlashForward-2 | 2009 | |
| What if it happened before? | Ya bu daha önce de olduysa? | FlashForward-2 | 2009 | |
| DEMETRI: Thanks, man. VREEDE: You're actually | Sağ olun beyler. Aslında sen... | FlashForward-2 | 2009 | |
| All things being equal, | Bu böyle gittiği sürece,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| it wouldn't have been the worst thing in the world | ...bu dünyadaki en kötü şey olur... | FlashForward-2 | 2009 | |
| if I had Forget it. Forget it. | ...eğer tabii... Unut gitsin, unut gitsin. | FlashForward-2 | 2009 | |
| I just wanted you to know | Yalnızca şunu bilmeni istiyorum;... | FlashForward-2 | 2009 | |
| the details I do remember, | ...hatırladığım detayları,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| I remember clearly. | ...gayet net hatırlıyorum. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Fabulous. Look, just keep your mouth shut. | Harika! Bak, yalnızca çeneni kapalı tut, tamam mı? | FlashForward-2 | 2009 | |
| You tell anyone else about this, we are D.O.A. | Eğer bunu birisine daha söylersen, hepimizin işi biter. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Hey. Just wanted to share some good news with you. | Seninle birkaç güzel haberi paylaşayım dedim. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Even though the whole trip's been a bit of a disaster, | Yolculuk bir felakete dönüşmüş olsa da,... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Wedeck pulled some kind of rabbit. | ...Wedeck bir şekilde şapkasından tavşan falan çıkardı herhalde. | FlashForward-2 | 2009 | |
| Maybe he wouldn't have had (tires screeching) | Belki de tavşana falan... | FlashForward-2 | 2009 | |
| Get out! Let's go! Go! Oh! Go! | Dışarı! Çabuk! Haydi! Dışarı! | FlashForward-2 | 2009 | |
| VREEDE: Senate hearings I understand. | 39 SAAT ÖNCE Senato soruşturmasını anlıyorum. | FlashForward-2 | 2009 |