Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 18921
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
No, just a cup of coffee or something? Or to the movies or a date? | Kahve içmek gibi yani. Ya da sinemaya gidebiliriz. Randevu yani. Kahve içmek gibi yani. Ya da sinemaya gidebiliriz. Randevu yani. | Fatso-1 | 2008 | ![]() |
I am actually engaged. Sorry. That I do not know. | Ben nişanlıyım. Özür dilerim, bilmiyordum. Ben nişanlıyım. Özür dilerim, bilmiyordum. | Fatso-1 | 2008 | ![]() |
And if you were not engaged then? | Peki ya nişanlı olmasaydın? Peki ya nişanlı olmasaydın? | Fatso-1 | 2008 | ![]() |
I will be charmed when someone I think is cute in this shirt. | Biri bu gömleğin içinde hoş göründüğümü söylediğinde çok hoşuma gidiyor. Biri bu gömleğin içinde hoş göründüğümü söylediğinde çok hoşuma gidiyor. | Fatso-1 | 2008 | ![]() |
And you seem as a nice guy, so... | Ayrıca oldukça iyi birine benziyorsun, bu yüzden... Ayrıca oldukça iyi birine benziyorsun, bu yüzden... | Fatso-1 | 2008 | ![]() |
Why not? Yes, why not? | Neden olmasın ki? Evet, neden olmasın ki. Neden olmasın ki? Evet, neden olmasın ki. | Fatso-1 | 2008 | ![]() |
Bye Bye. | Görüşürüz. Görüşürüz. Görüşürüz. Görüşürüz. | Fatso-1 | 2008 | ![]() |
Can I get you anything else? | Başka bir arzunuz? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Well, in that case. | O zaman. Hazır olduğunuz da. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I'll be right back. | Hemen geri dönerim. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
That's a voucher from the hotel. | O kuponu otelden aldım. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Y Yes it is, but uh, this voucher's been used already. | Evet ama bu kupon daha önce kullanılmış. Hayır, kullanılmadı. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
See here? 1 | Burayı görüyor musun? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
These are my initials. | Bunlar benim baş harflerim. Ben buranın müdürüyüm. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
When the voucher's been used, I mark it with my initials and | Kupon kullanıldığı zaman baş harflerimle imzalarım ve bu sayede işlem görür. 1 | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I was given that by the hotel. | O bana otel tarafından verildi. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I understand. | Anlıyorum. Ama söylemeye çalıştığım şey, bunu dün gece kullanmışınız. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
And it looks like you, or someone, you know, tried to | Görünen o ki sen ya da bir başkası bu yazıyı silmeye çalışmış. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
But it's pen ink. | Ama bu tükenmez kalem. Yani biraz silinmiş gibi ama hala burada. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I am a guest of the hotel. | Ben otelin misafiriyim. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I was promised one complimentary meal a day while | Burada kaldığım sürece bana ikram olarak günde bir öğün yemek sözü verildi. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
That's fine, but I don't know anything about that. | Olabilir ama benim bundan haberim yok. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
You're going to have to take it up with hotel management, okay? | Bunu gidip otelin müdürü ile konuşman gerekiyor. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
But this is no good, and I need you to pay for your food. | Bu hiç hoş değil ve yediğin yemeğin parasını almam gerekiyor. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
How much is it? | Ne kadar peki? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Okay, I'm going to have to ask you to leave. | Burayı terk etmenizi istiyorum. Ben de yemeğimi bitirmek istiyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
And I'd like for you to leave. | Ve ben de gitmeni istiyorum. Ayrıca, yeterince yedin zaten. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
No, stop that. | Hayır, kes artık şunu. Hadi. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
We're not gonna do that. | Bunu yapmıyoruz. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
No, w We're not going to do that. | Hayır, bunu yapmıyoruz. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
No, no, no, n... | Hayır, hayır... | Faults-1 | 2014 | ![]() |
no, come on. | Hayır, hadi artık. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Don't make this hard. Come on. | Bunu daha da zorlaştırma. Hadi. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I want you to know I saw you take that voucher | O kuponu çöpten alırken seni gördüğümü bilmeni isterim. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I wasn't going to say anything because I didn't want | Seni küçük duruma düşürmemek için hiçbir şey söylemeyecektim. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
And then this happened. | Ama bunu sen istedin. Şimdi söylüyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I don't know you, so I don't know how you would know me. | Seni tanımıyorum ve beni nasıl tanıdığını da bilmiyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Only a few more hours until your presentation. | Sunumunuza sadece birkaç saat kaldı. İhtiyacınız olan her şey hazır mı? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
My sign was on the ground. | İlanım yerde duruyordu. Bunu duyduğuma üzüldüm. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Housekeeping was wondering at what point they may expect | Oda servisi merak ediyor da, eşyalarınızı tam olarak ne zaman... | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Also, why was my dinner only comped last night? Your things to be... | Ayrıca akşam yemeğim neden sadece dün akşamla sınırlıydı. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I was under the impression I would get one free meal | Halbuki her gün bir öğün bedava yemek alacağımı zannediyordum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I think there's been some sort of misunderstanding. | Sanırım ortada bir yanlış anlaşılma var. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Well, according to the agreed Upon terms of the | Yaptığımız sözlü anlaşmanın esaslarına göre... | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Terry is aware of this? | Terry 'nin haberi var mı? Terry'nin kim olduğunu bilmiyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
My manager. | Menajerim. Anlaşmayı yapan kişi. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Terry agreed to the terms, yes. | Terry bu şartları kabul etti. Çıkışınız öğlen olması gerekiyordu. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Can you be out of the room in the next hour? | Önümüzde ki bir saat içinde odayı boşaltabilir misiniz? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Housekeeping! | Oda servisi! Bir saniye lütfen. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
This is the most basic freedom. | Bu özgürlüğün en basit tarifi. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I'm talking about free will. | Özgür iradeden bahsediyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Choice. | Tercihler. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Making a choice for yourself based on what life gives you. | Kendiniz için yaptığınız tercihler, hayatın size verdiklerine bağlıdır. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
That is free will. | İşte bu özgür iradedir. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
But what if someone else is in control? | Fakat, ya başka biri bunu kontrol altına alırsa? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
What if they control your physical body? | Ya onlar sizin fiziksel bedeninizi kontrol ederse? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Your mind's every thought? | Zihninizde ki her düşünceyi. Ruh sağlığınızı. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Well ladies and gentlemen, cults do this. | Evet bayanlar ve baylar, tarikatlar bunu yapar. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
They exploit the fact that inside every single one of us | Her birimizin içinde bulunduğu durumu sömürürler. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Is the capacity to be captivated. | Bu bizi esir alan bir güç. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
To be manipulated. | Manipüle eden. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Controlled. | Kontrol eden. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
They exploit your weaknesses and remove you from those who | Zayıflığınızı sömürüyorlar ve tüm bunları düşünmekten alıkoyuyorlar. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
They create emotional and physical barriers, distancing | Duygusal ve fiziksel sınırlar yaratıp sizi bildiğiniz herkesten ve her şeyden... | Faults-1 | 2014 | ![]() |
They mold you. 1 | Siz şekillendiriyorlar. Uyumlu bir hale sokuyorlar. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Even with that voice in the back of your head screaming | Kafanızın arkasında ki ses bile çığlık atıyor. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
"Get out!" | "Kurtul!" | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Most give in. | Çoğu yenilgiyi kabul ediyor. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
When another human being makes decisions for you, | Başka insanlar sizin adınıza karar vermeye başlarsa... | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Your free will ceases to be. | ...özgür iradeniz sona erecek. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
You're a follower. | Siz bir takipçisiniz. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
At that point you have become a follower. | Bu noktada artık siz de takipçi olacaksınız. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
But, you don't have to be. | Fakat, böyle olmanız gerekmiyor. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
You may ask "how do I escape this imprisonment?" | Benim bu hapishaneden nasıl kurtulduğu mu, belki sormak istersiniz. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
well I'm going to talk with you about that now. | Şimdi sizinle bu konu üzerine konuşacağım. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
And I encourage you to follow along at this point in | Bu noktadan itibaren beni, kitabımdan takip etmenizi tavsiye ediyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
For those who do not have a copy, they can be purchased | Kitabı olmayanlar, 15$ vererek hemen satın alabilirler. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I'm sorry, do you have a question? | Özür dilerim, bir sorunuz mu var? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
No, I do not. | Hayır, yok. Tamam, güzel. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
No one needs a book? | Kimsenin kitaba ihtiyacı yok mu? Çoğunuzda kitap olmadığını görüyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Fuck you. | Siktir git. Ben mi? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
You. | Sen. Seninle konuşuyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Okay, I, I don't understand what you're trying to say. | Ne söylemeye çalıştığını anlamadım. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Who are you? | Asıl sen kimsin? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
You brainwashed my family into thinking what they were doing | Ailemin aklını yıkadın ve onlara yaptıklarının doğru olduğu fikrini aşıladın. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
You and people who claimed to care about her | Sen ve onu önemsediğini söyleyen insanlar, onun beynine toplu tecavüz ettiniz. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
She wouldn't have died alone. | Bu şekilde yalnız ölmezdi. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
We tried to help her. | Ona yardım etmeye çalıştık. Bunu anlamalısın. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Please, understand. | Lütfen anlamaya çalış. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Okay, you are right. | Evet, haklısın. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Your sister was broken, but I had nothing to do with it. | Kız kardeşin ümitsiz bir vakaydı ama benim bununla hiçbir ilgim yok. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
She had the choice of living with people who ignored her, | Onu önemsemeyen, kontrol eden ve kullanan insanlarla yaşamayı kendisi tercih etti... | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Piece of shit. | Seni aşağılık herif. Umarım ölürsün! | Faults-1 | 2014 | ![]() |
do you need a hand with that? | Yardıma ihtiyacınız var mı? | Faults-1 | 2014 | ![]() |
just stack it on the dolly, please. | Sadece düştüm, önemli bir şey yok. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
This is my wife Evelyn. | Bu benim eşim Evelyn. Ben de Paul. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
We attended your seminar. | Seminerinize katıldık. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
Did you buy a book? | Kitap aldınız mı? Önceden almıştık. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I can sign it if you like for five dollars. | 5 dolar verirseniz, imzalayabilirim. | Faults-1 | 2014 | ![]() |
I don't think that'll be necessary. | Bunun gerekli olacağını düşünmüyorum. | Faults-1 | 2014 | ![]() |