Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169768
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Any use of the sexual act other than procreation is a waste of vital energy. | Herhangi bir cinsel ilişki, iki kişi için de hayati sıvıyı israf etmektir. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Wasted seeds are wasted lives. | İsraf edilen tohum israf edilen hayatlardır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Eating meat? He that killeth the ox... | Et yemek? Kişinin kestiği öküz ölürken aynı derecede ise öldüreni çevresinde döndürür | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Each juicy morsel of meat is alive and swarming with the same filth... | Etin her bir sulu parçası canlıdır ve içinde sürü halinde benzer pislik ilerler... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| as found in the carcass of a dead rat. | Ölü bir farenin leşini yapmak gibi. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| A meat eater, sir, is drowning in a tide of gore. What is a sausage? | Bir et yiyen, efendim, gelgitte boğulur. Sosis nedir? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| A sausage is an indigestible balloon... | Sosis zor hazmedilen bir balondur... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| of decayed beef riddled with tuberculosis. | Bozulan sığır eti delik deşiktir, verem eder. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Eat it and die. | Ye ve öl. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| For I have seen many a repentant meat glutton... | Gördüğüm kadarıyla pek çok şişman et müftelasıdır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| his body full of uric acid and remorse, his soul adrift on a raft... | Onun bedeni ürik asitle doludur ve pişmadır Ruhu ise başıboş bir saldadır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| in an ocean of poisonous slime... | Bir zehirli balçık okyanusundadır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| sloshing against the walls of the body's kitchen. | O kişinin mutfağını saran duvarları çamurdan geçilmez. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Smoking? | Sigara içmek? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| The liver is the only thing standing between the smoker and death. | Karaciğer biricik ihtiyaçtır ve sürekli sigara ile ölüm arasındadır | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Also certain other things have to be avoided... | Aynı zamanda kuşkusuz diğer şeylerden de kaçınmak zorundasınız. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| like feather beds... | Kuş tüyü benzeri yataklar... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| and romantic novels... | Ve duygusal romanlar... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| and the touching of one's organs. | Ve kendi organlarına dokunmak... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Masturbation is the silent killer of the night... | Mastürbasyon gecenin gizli katilidir. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| the vilest sin of self pollution, the sin of Onan. | Kişiyi kirleten günahların arasında en berbat olanıdır. Bu Onan'ın günahı. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Dr. Kellogg, how did you come to invent the cornflake? | Dr. Kellogg mısır gevreğini nasıl keşfettiniz? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| The cornflake, sir, is just one of 75 of my creations for healthy living... | Efendim, mısır gevreği sağlıklı yaşam için benim 75 kreasyonumdan yalnızca biridir... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| among them peanut butter and the electric blanket. | Yer fıstığı ezmesi ile elektirikli battaniye arasında. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And what about your imitators? There are 103 other cornflakes... | Ve, taklitçileriniz hakkında ne düşünüyorsunuz? 103 farklı mısır gevreği var. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| presently being manufactured here in Battle Creek. | Şu anki varlığı imalatı burada Battle Creek'te | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Sir, corn is the Injun's gift to the New World... | Efendim, mısır İnjun'ın Yeni Dünya'ya hediyesidir | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| and the cornflake is my gift to the entire world. | ...ve mısır gevreği de benim tüm dünyaya armağanımdır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And what do you think about your brother? | Ve, erkek kardeşiniz hakkında ne düşünüyorsunuz? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| My younger brother, W.K. Kellogg, worked for me... | Benim genç kardeşim W.K. Kellogg benim için çalışıyordu... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| as a low paid assistant for many years. | Düşük ücretle yıllarca asistanım oldu. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Now he's on his own and amassing fortunes with my cornflake invention. | Şimdi o, benim mısır gevreği icatlarımla kendi servetini topluyor. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Unfortunately he has chosen the family name to promote it. | Maalesef aile adını tanıtmak için o seçmişti | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| But the whole world knows only one Kellogg: | Fakat bütün dünya yalnızca bir Kellogg tanıyor : | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Me, Dr. John Harvey Kellogg... | Beni, DR. John Harvey Kellogg | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| surgeon, inventor, author and crusader for biological livin'. | Cerrah, mucit, yazar ve biyolojik hayat için mücadeleci. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I do not seek monetary reward... | Ben maddi bir mükafat aramam | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| for I am called to a greater glory. | mükemmel bir şanla aranmak için. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Here, at the Battle Creek Sanitarium... | Burada, Battle Creek Sanatarium'da (Battle Creek Sağlıkevi) | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| the spirits soar, the mind is educated... | Ruhlar yükseklerde uçar, akıl eğitilir. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| and the bowels... the bowels are born again. | ve bağırsaklarım, bağırsaklarım yeniden yanıyor. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Every woman | Her kadın | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And every man | ve her adam | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Is at the temple of health | sağlık tapınağındadır | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Here at the Battle Creek San | Burada, Battle Creek Sağlıkevi'nde | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| In, out. In, out. | Çek, bırak. Çek, bırak. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Did you? Nothing. | Yaptın mı? Hayır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Oh, my darling Will, I'm so sorry. | Oh, sevgilim Will, çok üzgünüm. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Eleanor, if I could only eat something. | Eleanor, eğer birşeyler yiyebilseydim. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| My poor thing. | Benim şanssız kuşum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Not now, Will. | Şimdi değil, Will. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Excuse me, sir. But would you mind if we joined your table? | Affedersiniz efendim. Ama masanızda size katılmamızın bir mahsuru var mı? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I'm afraid the dining car is rather crowded. | Sanırım yemek vagonu oldukça dolu. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| No, no, no. Not at all. Please. Thank you. | Hayır, hayır, hayır. Hepsi dolu değil. Lütfen. Teşekkürler. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Ossining. Charles Ossining. Eleanor Lightbody. | Ossining. Charles Ossining. Eleanor Lightbody. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And this is my husband, Will. | Ve bu benim eşim Will. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| How do you do. Allow me to give you my card. | Nasıl gidiyor? İzin verin, size kartımı vereyim. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I'm in the breakfast food business. | Ben iş yeri işletmecisiyim. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Really? Which one? Try a Bita? Krinkle? Foodle? | Gerçekten mi? Hangisi? Try a Bita? Krinkle? Foodle? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Cero Fruito? Fush? Goodness, there's so many, suddenly. | Cero Fruito? Fush? İyilik, çok fazla var, aniden. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| It's hard to keep up. Per Fo. | Akılda tutması zor. Per Fo. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Per Fo? Don't believe I've heard of that one. | Per Fo? İnanmıyorum. O duyduklarımdan biri. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Actually, we haven't started yet. | Aslında, henüz başlamadım. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| In fact, I'm on my way to Battle Creek to start the company. | Gerçekte, Battle Creek'te bir şirket açmak için yoldayım. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| How nice. You're eating oysters. | Ne kadar hoş. İstiridye yiyorsunuz. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Yes. Bluepoints. They're quite good. | Evet, Mavinoktalılar. Oldukça güzeller. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Would you like to try one? No! | Denemek ister misin? Hayır! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| It's his stomach. May I take your order, sir, madam? | O istiridyeden pek hoşlanmaz. Ne alırdınız efendim? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I'll have the cucumber salad and a glass of water. Thank you. | Ben bir çoban salatası ve bir bardak su istiyorum. Teşekkürler. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And sir? Toast. And a glass of water. | Efendim siz? Tost ve bir bardak su. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Toast? Toast. | tost? Tost. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And how would you like that, sir? | Tostunuzu nasıl istersiniz efendim? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Toasted. Dry. On its own. On a plate. | Kızarmış, sade. Bir tabakta. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Battle Creek, you say. Well, what a coincidence. | Battle Creek demiştin. Ne hoş bir rastlantı. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| That's our destination too. We're going to the sanitarium for the cure. | Biz de oraya gidiyoruz. Tedavi için sağlıkevine gidiyoruz | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I've never been. Third time for me. First for Will. | Ben hiç gitmedim. Benim üçüncü gidişim. Will için bu ilk. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I'm one of those Battle freaks that you read about. | Ben o hakkında okuduğunuz Battle hilkat garibelerinden biriyim. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Well, well, well. | Aman ne hoş. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Scavengers of the sea, you know. Excuse me? | Denizdeki leş yiyen hayvanlar, biliyor musunuz? Anlamadım? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Eleanor, not again, please. | Eleanor, lütfen yine başlama. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Oysters live in muck and filth, and they feed on it. | İstiridyeler gübre ve pislik içinde yaşar ve onları yer. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You said you wouldn't do this. | Bunu yapmayacağını söylemiştin. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Oyster juice is nothing more than urine. | İstiridye suyu sidikten farksızdır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Urine? Piss, to use the vernacular. | Sidik mi? İşemek, anadilimizi konuşuyorum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Eleanor, that's enough! | Eleanor, bu kadar yeter! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| But, Will, the gentleman should know that he's ingesting slimy piss. | Ama Will, beyefendi bu yapışkan çişi bilmeli. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Will you never shut up! | Asla çeneni kapamıyorsun! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Terrible thing, indigestion. | Sindirim güçlüğü, korkunç bir şey. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Bye, Mr. Ossining. Good luck with your new company. | Bye, Mr. Ossining. Yeni şirketinde iyi şanslar. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Bend and stretch. | Eğil ve uzan. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Twist, twist. | Bükülün, bükülün. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And I will show to you... | Ve size göstereceğim... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| that in the sluggish bowels of the flesh eater... | et yiyen birinin uyuşuk bağırsaklarında... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| lays the source of 9/10... 9/10... | insanoğlunun çektiği hastalıkların 9/10'unda... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| of the chronic ills from which human beings suffer. | 9/10, kronik hastalıklar yatar. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Ah, Mr. Dab, you're back. | Ah, Sayın Dab, döndünüz. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Good. We can continue with the " Question Box" with a small demonstration. | Güzel, küçük gösterimize ''Soru kutusuyla'' devam edebiliriz, | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Sir, he's here. Later, Poult, later. Sit down. | Efendim o burada. Sonra, Poult, sonra. Otur. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Ladies and gentlemen, here I have in front of me a steak... | Bayanlar ve baylar, burada öümde bir biftek var... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| which my assistant, Mr. Poultney Dab, assures me... | ...asistanım Sayın Poultney Dab bana garantisini veriyor... | The Road to Wellville-1 | 1994 |