Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169771
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Not his real son. I'm adopted. Oh, of course. | Gerçek oğlu değil,üvey oğlu. Oh, anlıyorum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| He adopted lots of us. | Onun bir çok üvey evladı var. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Yes, I know. | Yes, biliyorum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I've got 39 brothers and sisters. Lucky, aren't I? | 39 kız ve erkek kardeşim var, ne şans değil mi? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Yes, that's very nice. | Evet, bu çok hoş. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| But why are you here? | Ama neden buradasın? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I came for my allowance. | Tahsilatım için geldim. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And I like to look at the nude ladies. | Çıplak hanımlara bakmaktan hoşlanıyorum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You have a very nice body, Mrs. Nicebody. | Çok hoş bir bedene sahipsin Bayan Nicebody. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Lightbody. Mrs. Lightbody. | Lightbody. Bayan Lightbody. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| My mother had a nice body. | Annem de hoş bir bedene sahipti. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| She did? | Vasfı neydi? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| She was a whore. | O bir fahişeydi. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| In Chicago. | Chicago'da. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| She was dead when the doctor took me in. | Doktorun beni sahiplendiğini öğrenince öldü. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| They found me sitting by her dead body. | Onun ölü bedenini bulduklarında onun üstünde oturuyormuşum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| George Kellogg! | George Kellogg! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Your coat, George. Where's your coat? | Ceketin, George. Ceketin nerede? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Why don't you ever speak, George? | Neden hiç konuşmuyorsun, George? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| It is of great distress to me, to Mrs. Kellogg, to your brothers and sisters. | Bu benim için inanılmazbir acı, Bayan Kellogg senin abilerin ve ablaların için de öyle. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Your coat, George. Your coat is on the floor, not on the hook. | Ceketin George, ceketin yerde. Askıda değil. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| How many times must you be told to hang your coat up on the hook? | Daha ne kadar ceketini askıya asmanı söylemeliyiz? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Yes, sir, Doctor. | Evet efendim, Doktor. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You will supervise. George will enter this house, close the door... | Sen denetleyeceksin. George bu eve girecek, kapıyı kapatacak... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| climb the stairs, remove his jacket and hang it on its hook. | ...merdivenleri çıkacak, ceketini çıkaracak ve askıya asacak. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| He will do so until bedtime... | Yarın, yatma vakti gelinceye kadar... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| and then continue after breakfast until this time tomorrow. | ...ve kahvaltı sonrasında bunu sürdürecek. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Until 4:00 tomorrow. Is that understood? | Yarın 4 :00 ' e kadar, anlaşıldı mı? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Yes, sir, Doctor. Understood. | Evet efendim, anlaşıldı. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I said until 4:00 p.m. It is now 7:00. | Akşamın 4'üne kadar demiştim, şimdi saat 7 : 00 | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| He won't stop, sir. We've tried to, all of us, but he won't take any notice. | O durmuyor efendim, denedim, hepimiz denedik ama o kimseyi dikkate almıyor. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| George, that's enough now. You've learned your lesson. | George, bu kadar yeter şimdilik. Dersini almışsındır. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Run off to your supper. | Akşam yemeğine git. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| George, stop this moment, I say. | George, hemen dur, ben söylüyorum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Stop, I say! | Dur, ben söylüyorum! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Very well, suit yourself. I have work to do. You'll continue until you drop. | Çok güzel, sana uygun. Ben çalışmaya gidiyorum. Ben dönünceye kadar şunu kes. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| George, stop this madness immediately! | George, derhal kes şu çılgınlığı! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Stop it. George, stop, stop, stop! | Kes şunu George, dur, dur, dur! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| George, I'm so sorry. | George, çok üzgünüm. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I'm sorry. Please, please go to your room and sleep. | Üzgünüm, lütfen. Lütfen odana git ve uyu. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Oh, Virginia, isn't this wonderful? | Oh, Virginia, mükemmel değil mi? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Don't you sometimes feel you're in the healthiest spot on the whole planet? | Sen bazen bütün gezegenin en sağlıklı yerinde olduğunu hissetmiyor musun? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| My dear Eleanor, there is no greater pleasure for a woman... | Sevgili Eleanor, bir kadın için çiçeklerle çevrili... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| than bicycling in one's bloomers. | bir patikada bisiklet sürmek kadar kusursuz zevk yoktur | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You know, bicycling for women is still very much frowned upon in Peterskill. | Biliyorsun, Peterskill'de bisiklet sürmek kadınlar için hâlâ keyif verici. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Oh, what they're missing. | Oh, diğerleri ne kadar da özlüyordur. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Fresh air, the exercise! | Temiz hava, egzersiz! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And the pleasure of a leather saddle between one's thighs. | Ve bacak arasındaki deri semerin verdiği zevk. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Oh, Virginia, what do you mean? | Oh, Virginia, neyi kasdediyorsun? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| "Bicycle smile," I believe they call it. It's changed my life. | ''Bisiklete binmenin mutluluğu'' : hayatımı değiştirdi. Eminim diğerleri bunu arıyordur. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I'm afraid I don't follow. | Sanırım anlamıyorum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| My dear, I have very little use for my husband... | Tatlım, kocamı yatak odasında mutlu etmek... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| in the sexual gratification department. | için bu pedalları çevirmeye başladım. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| And so I find a long ride on my bicycle once a week does the trick. | Ve daha sonrasında haftada bir kez bisikletimin üstünde uzun gezilere çıkarak hünerimi gösteririm. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Come on, you two! Keep up. You're lagging. | Hadi ama, siz ikiniz, arkada kaldınız. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You go ahead, Eleanor. I feel a smile coming on. | Sen önden git Eleanor. Benim gülesim geldi, hadi. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Every woman, every man | Her kadın, her adam | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Is at the temple of health Nurse Graves? Irene? | Sağlık tapınağındadır. Hemşire Graves? Irene? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I'm Nurse Bloethal. Would you join me in the bathroom, please? | Ben hemşire Bloethal. Lütfen yatakodana girmemeizin verir misin? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I've already had one of those. | Ben daha önce elindekinden kullandım. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Well, now you get another. | Güzel, şimdi şimdi başka bir tane kullanacaksın. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Bender, Mr. Bender. Fetch him this instant. | Bender, Mr. Bender. Hemen bana onu getirin. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Where the hell have you been? Please, Charles, please. | Hangi cehennemdesin sen? Lütfen Charles, lütfen. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You're making a scene. Have a seat. | Patırtı yapıyorsun, bir koltuk kap. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Are you hungry? You must be. | Aç mısın? Öyle olmalısın. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| We had an appointment. We're supposed to be out looking for factories. | Bir görevimiz vardı. Fabrikaları aramak için dışarıda zannediliyoruz. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Ah, slipped my mind. | Ah, aklımdan çıkmış. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Delmonico steak, rare, for this gentleman. | Bu beyefendi için Delmonico bifteği, az pişmiş. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Smothered with onions and a plate of your delicious fried potatoes. | Enfes patateslerin dağıldığı tabağı soğanla kaplayın. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You look starved. We're supposed to be on a budget! | Açlıktan ölecekmiş gibi bakıyorsun. Bir sermayemiz olduğunu sanılıyor. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Hello. I'm George. | Hello. Ben George. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Meet my luncheon companion, George Kellogg. | Öğle yemeği arkadaşımla tanış, George Kellogg. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Charles Ossining. Pleased to meet you. Did you say "Kellogg"? | Charles Ossining. Tanıştığıma memnun oldum. Sen "Kellogg" mu dedin? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| George has the proud distinction of being John Harvey Kellogg's son. | John Harvey Kellogg'un oğulları arasında George'un oldukça şerefli bir yeri var. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| The doctor's a very great man. | Doktor harika bir adam. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| He's a fuck pig. I hate him. | Lanet olası bir domuz. Ondan nefret ediyorum. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Charles, this worthless bundle of piss and vomit beneath our table... | Charles, masamızın altındaki sidik ve kusmuk karışımı; bu değersiz yığın... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| is the good doctor's estranged adopted son. | iyi doktorun üvey evlatlarından uzaklaştırdığı birisi. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| No love lost between them, I'm afraid. Did you say "worthless"? | Sanırım onları sevgisizlik uzaklaştırdı. Sen ''değersiz'' mi dedin? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Yeah. Goodloe, hear me now. | Hee. Güzel, şimdi beni dinle. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| This man is the key to our fortune. | Bu adam bizim servet anahtarımız. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You need your steak. You're delirious. | Bifteğinini yemelisin. Sen azıtmışsın. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| What if we made him our partner? You're most certainly delirious. | Eğer onu bize ortak yaparsak ne olur? Sen gerçekten de kafayı yemişsin. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Where the hell is this man's luncheon? The name! | Bu adamın yemeği hangi cehennemde? İsim! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| The magic name. Kellogg. | Büyülü isim. Kellogg. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| The good doctor's brother has spent millions advertising it. | İyi doktorun kardeşi milyonlarını tersliyor. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Don't you see? It's so simple! | Gördün mü? Çok basit. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| We become... Ah! | Bizim adımız... Ah! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Kellogg's Per Fo Incorporated! | Kellogg's Per Fo Holding! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| It's brilliant, Charles. | Bu hayranlık uyandırıcı, Charles. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| You are brilliant. There's no doubt. | Zekana hayranım, inan bana. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| I feel a wind crackling with banknotes blowing in our direction. | Kontrolümüzdeki banknotların hışırtısını hissediyorum. Serin bir rüzgar gibi; yüzüme yüzüme... | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| But maybe it's... It's what? | Ama şey olabilir... Şey ne? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Maybe it's a tad dishonest. | Sahtekârlığımız ortaya çıkabilir. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| It's enterprise. | Bu girişimdir. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| It's the lifeblood that pumps through the veins of this wonderful country. | Girişimimiz can damarına kan pompalayarak bu güzel ülkenin damarlarından geçecek. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| It's a stroke of genius. | Bu dahice bir hareket. | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Lift up your eyes. Look. What do you see? | Aç gözlerini, bak. Ne görüyorsun? | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| Wellville. Yes! | Wellville. Evet! | The Road to Wellville-1 | 1994 | |
| The shining spires of Wellville, gleaming in the sun. | Wellville'in tepelerindeki pırıltı, güneş bizi selamlıyor. | The Road to Wellville-1 | 1994 |