Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158207
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| We'll try it with that deck. | Bir de o desteyle deneyelim. Belki bu sefer yapabilirim. | Taken-4 | 2002 | |
| Aw, come on. That's a good trick. | Haydi. Bu iyi bir numara. | Taken-4 | 2002 | |
| Hey, Jake, come here. I want to talk to you about something. | Jake yanıma gelsene. Seninle bir şey konuşacağım. | Taken-4 | 2002 | |
| How long has Mum been talkin' about, you know, | Annem bu uzay meselesini ne kadar zamandır diline doladı? | Taken-4 | 2002 | |
| I don't know. It's just something she says sometimes. | Bilmem. Sürekli bahsediyor. | Taken-4 | 2002 | |
| How long has she been building that machine? | Ne kadar zamandır o cihazla uğraşıyor? | Taken-4 | 2002 | |
| She's not crazy. She's just sad. | O deli değil. Sadece üzgün. | Taken-4 | 2002 | |
| Well...you think this is the best place for you to be? | Peki, sence sürekli üzgün birinin yanında olmak senin için iyi bir şey mi? | Taken-4 | 2002 | |
| Thank you all for coming, and a Happy New Year! | Geldiğiniz için hepinize çok teşekkürler. Mutlu yıllar. | Taken-4 | 2002 | |
| CROWD: Happy New Year! | Mutlu Yıllar! | Taken-4 | 2002 | |
| Are you all ready to greet our space brothers? | Uzaylı kardeşlerimizi karşılamaya hazır mısınız? Evet hazırız! | Taken-4 | 2002 | |
| I see a lot of you have brought devices for that purpose. | Görüyorum ki hepiniz bu amaç için cihazlarınızı getirmişsiniz. | Taken-4 | 2002 | |
| If you'll just turn them on now, | Onları çalıştırıverin de açık büfe yemeğimize başlayalım. İnşallah yemeğe misafirler gelir. | Taken-4 | 2002 | |
| That's a sophisticated looking device. How does it work? | Bu çok gelişmiş bir cihaza benziyor. Nasıl çalışıyor? | Taken-4 | 2002 | |
| I made it from a plan out of Fate magazine. | Fate dergisindeki tarife göre yaptım. | Taken-4 | 2002 | |
| These antennas are supposed to broadcast my brain waves up into space. | Bu antenlerin beyin dalgalarımı uzaya göndermesi gerekiyor. | Taken-4 | 2002 | |
| How do they do that? | Bu nasıl olacak? | Taken-4 | 2002 | |
| Well, you could either buy this thing that looked like a salad bowl | Ya bu salata kâsesine benzeyen şeyi satın alacaksın, ya da şuradaki metal kovayı kullanacaksın. Ve de kaykayın başarısının. Sen Vegas'ta büyüdün, bir sürü acayip insan tanımışsındır. | Taken-4 | 2002 | |
| I'm kiddin'. | Şaka yapıyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| There's a radio transmitter in there. | Burada bir radyo vericisi var. Mikrofonu çalıştırıp bekleyeceğim. | Taken-4 | 2002 | |
| You don't remember me, do you? | Beni hatırlamıyorsun değil mi? Eğer ona yardım ettiysen,bu dek oluyor ki kendi kendine yardım edemez durumdaydı. | Taken-4 | 2002 | |
| I come to a lot of these things. | Bunlardan çok gördüm. | Taken-4 | 2002 | |
| Your machine it's to send a message to that... | Sen bu cihazı, kulübende bulmuş olduğun arkadaşına mesaj göndermek için kullanacaksın değil mi? | Taken-4 | 2002 | |
| You were With the army. | Sen.. Ordudaydım. | Taken-4 | 2002 | |
| I came to see you once. I lost my job over your friend. | Birken seni görmeye gelmiştim. Arkadaşın yüzünden işimi kaybettim. | Taken-4 | 2002 | |
| I filed a report saying I believed the man in your shed | Kulübende bulduğun adamın, daha sonra gezegenine dönen bir uzaylı olduğunu söyleyen bir rapor yazmıştım. | Taken-4 | 2002 | |
| That opinion cost me my job and my pension... | Bu görüşüm işime ve emekliliğime mal oldu. Evliliğimi saymıyorum bile. | Taken-4 | 2002 | |
| I thought you were lookin' for him 'cause you knew he was from space. | Ben, onu uzaydan gelmiş olduğu için aradığınızı sanıyordum. | Taken-4 | 2002 | |
| There are levels and there are levels. | Her şeyin bir sınırı var. Onlara bildiklerimi anlatınca beni gönderdiler. | Taken-4 | 2002 | |
| I'll tell you something, though, | Bak ne diyeceğim, onlarla bunca zaman çalıştım ama hiçbir zaman inanmadım. | Taken-4 | 2002 | |
| ...right before I met you when I saw the lights in the sky. | ...seninle tanışmadan hemen önce gökyüzünde bazı ışıklar gördüm. | Taken-4 | 2002 | |
| You want to get a little dinner? | Biraz yemek ister misin? | Taken-4 | 2002 | |
| Like your pendant. Thank you. | Kolyen hoşuma gitti. Teşekkür ederim. | Taken-4 | 2002 | |
| Actually, it used to be a pair of earrings. | Aslında bunlar büyükannemin küpeleriydi. | Taken-4 | 2002 | |
| What happened to the other one? I gave it away. | Diğerine ne oldu? Birine verdim. | Taken-4 | 2002 | |
| Now it truly is a Lone Star, then, huh? | O zaman bu gerçekten "Yalnız Yıldız" demek ki? | Taken-4 | 2002 | |
| I think whatever their plan is, it's not gonna be changed | Bizden gelecek birkaç mesajla planlarını değiştireceklerini sanmıyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| Well, why do you do it, then? | Neden yapıyorsunuz peki? | Taken-4 | 2002 | |
| Passes the time. | Zaman öldürmek için. | Taken-4 | 2002 | |
| Because I miss him | Çünkü onu çok özlüyorum ve bilmesini istediğim bir şey var. | Taken-4 | 2002 | |
| That's Tom, Becky. | Tom ve Becky. | Taken-4 | 2002 | |
| These are my kids from my late but not at all lamented husband. | Arkasından pek de üzülmediğim rahmetli kocamın çocukları. | Taken-4 | 2002 | |
| That's Jacob. | Bu da Jacob. | Taken-4 | 2002 | |
| QUARRINGTON: Folks, can I have your attention, please? | Bir dakika dikkatinizi rica edeceğim. Az sonra 1959 yılına gireceğiz. | Taken-4 | 2002 | |
| so I'd like to say Happy New Year again | O yüzden hepinize tekrar Mutlu Yıllar demek istiyorum. Geldiğiniz için hepinize teşekkürler. | Taken-4 | 2002 | |
| I'm I'm only sorry we weren't more successful, | Keşke onlarla iletişim konusunda daha başarılı olabilseydik. Ama gelecek ay tekrar deneyeceğiz. | Taken-4 | 2002 | |
| Maybe you should have sprung for the salad bowl, huh? | Belki de salata kâsesini kapmalıydın ha? | Taken-4 | 2002 | |
| He knows, Sally. Wherever he is, he knows. | O biliyor Sally. Her neredeyse, biliyor. | Taken-4 | 2002 | |
| It was nice running into you again after all these years. | Bunca yıl sonra seninle karşılaşmak güzeldi. Evet öyle. | Taken-4 | 2002 | |
| Maybe we'll see each other again at one of these things, | Belki seninle bu toplantılardan birinde tekrar görüşürüz. | Taken-4 | 2002 | |
| although I have to admit I'm gettin' a little tired | Aslına bakarsan Dr. Quarington'dan ve Venüs gezilerinden sıkıldım. | Taken-4 | 2002 | |
| With Renuthia? | Renuthia ile gidiyordu değil mi? | Taken-4 | 2002 | |
| You heading home in the morning? | Sabah eve mi gideceksin? | Taken-4 | 2002 | |
| Mm. Well, I hope we do. | Umarım. Evet. | Taken-4 | 2002 | |
| See each other again. | Yani yeniden karşılaşırız. Ben de öyle. | Taken-4 | 2002 | |
| You said that filing that report cost you your marriage? | O raporların evliliğine mal olduğunu söylemiştin. | Taken-4 | 2002 | |
| I was just thinking that your wife must have been | Seni bıraktığı için karının ne kadar aptal olduğunu düşünüyordum. | Taken-4 | 2002 | |
| Night. Good night. | İyi geceler. Sana da. | Taken-4 | 2002 | |
| Are you gonna do that every day? | Bunu her gün yapacak mısın? Çarşafları havalandırmak iyidir. | Taken-4 | 2002 | |
| Kate, we had to call off the manhunt today. | Kate bugün aramayı durdurmak zorunda kaldık. | Taken-4 | 2002 | |
| Come on, it's been seven days now. | Bugün yedinci gün. | Taken-4 | 2002 | |
| (sobs) No. We have to | Hayır. Artık... | Taken-4 | 2002 | |
| We have to face the facts now. | Artık gerçekleri kabullenmeliyiz. | Taken-4 | 2002 | |
| Okay? Come on. | Tamam mı? Haydi canım. O daha çocuk Bill. | Taken-4 | 2002 | |
| He's just a little boy. I just... | O daha çocuk. Ben... | Taken-4 | 2002 | |
| There you go. Like that. | İşte oldu. Aynen böyle. | Taken-4 | 2002 | |
| Kids, this is Owen Crawford. | Çocuklar. Bu Owen Crawford. | Taken-4 | 2002 | |
| About the only evidence of UFOs at my convention | Toplantıda UFO'larla ilgili tek kanıt kamyonetimin esrarengiz bir şekilde bozulması oldu. | Taken-4 | 2002 | |
| Mr Crawford was kind enough to give me a ride home. | Bay Crawford beni eve getirme nezaketini gösterdi. | Taken-4 | 2002 | |
| Tommy, go after him. Jacob?! | Tommy onun peşinden git. Kahve güzelmiş. | Taken-4 | 2002 | |
| When you're little. you like to think you know everything. | Küçükken her şeyi bildiğinizi sanırsınız. Ama çok şey bilmeyi de istemezsiniz. | Taken-4 | 2002 | |
| What you really want is for grownups to make the world a safe place | Asıl istediğiniz, büyüklerin dünyayı güvenli, verilen sözlerin tutulduğu bir yer haline getirmesidir. | Taken-4 | 2002 | |
| And when you're little. it doesn't seem like a lot to ask. | Küçükken, bu çok da zor bir şey gibi gelmez. | Taken-4 | 2002 | |
| He's come here for me. | Buraya benim için geldi. Özel olup olmadığımı bilmek istiyor. | Taken-4 | 2002 | |
| Well, then whatever you do... don't act special. | O zaman sen de özel biri gibi davranma. | Taken-4 | 2002 | |
| Your mother tells me you're in real estate, Tom. | Annen, emlak işinde olduğunu söyledi Tom. Geçen sene doğu Teksas'ta bayağı temizlik yapmışsın diye duydum. | Taken-4 | 2002 | |
| I did all right. | Bir şeyler yaptım. | Taken-4 | 2002 | |
| Guess you'll be headin' back to your empire soon? | Yakında imparatorluğuna dönüyorsun herhalde. | Taken-4 | 2002 | |
| Yeah, I'm leavin' tonight. | Evet, bu gece yola çıkıyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| Sorry I won't get more of a chance to talk. | Fazla konuşacak vaktimiz olmadığı için üzgünüm. | Taken-4 | 2002 | |
| What do you do now, Owen, now that you're not a soldier? | Sen ne yapıyorsun Owen, artık asker olmadığına göre? | Taken-4 | 2002 | |
| I was never a soldier. I was more of a spy. | Ben hiç asker olmadım. Bir çeşit ajandım. | Taken-4 | 2002 | |
| SALLY: Gosh, I've never met a real spy before. | Vay, daha önce hiç gerçek ajanla tanışmamıştım. | Taken-4 | 2002 | |
| Really? How would you know? | Sahi mi? Ne biliyorsun? | Taken-4 | 2002 | |
| It was never very glamorous. I mostly filed reports. | Ben çok şaşalı işler yapmadım. Genelde rapor yazıyordum. | Taken-4 | 2002 | |
| Mum says you got fired for the one you filed on our...visitor. | Annem, bizim...ziyaretçi ile ilgili yazdığın rapor yüzünden kovulduğunu söyledi. | Taken-4 | 2002 | |
| Well, the, uh, the army and l had a disagreement. | Ordu ile görüş ayrılığına düştüm diyelim. | Taken-4 | 2002 | |
| So what do I do now, Tom? | Şimdi ne mi yapıyorum Tom? | Taken-4 | 2002 | |
| They didn't exactly give me a letter of recommendation. | Ordunun bana pekiyi referans olduğunu söyleyemeyeceğim. | Taken-4 | 2002 | |
| I knocked around the Southwest for a while, odd jobs and such, | Güneybatı taraflarında çeşitli işler yaptım. Sonra bir akrabam öldü ve elime biraz para geçti. | Taken-4 | 2002 | |
| I was thinking about buying into something | Bir yatırım yapmayı düşünüyordum. Bir benzinci, ya da bir lokanta. | Taken-4 | 2002 | |
| Mr Tyler's talkin' about sellin' the diner, isn't he? | Bay Tyler lokantasını satmaktan bahsediyordu değil mi? | Taken-4 | 2002 | |
| He already knew about Mr Tyler. That's why he said it. | Bay Tyler'dan zaten haberi var. O yüzden bu konuyu açtı. | Taken-4 | 2002 | |
| TOM: What are you tellin' him to buy the diner for? | Niye ona lokantayı almasını söyledin? Ağzımdan çıkıverdi. Bence iyi biri. | Taken-4 | 2002 | |
| He got booted out of the army | Bizim eve gelen adam uzaylı dediği için ordudan atılmış. | Taken-4 | 2002 | |
| Mum met him at a flying saucer party. | Annem onunla bir uçan daire partisinde tanışmış. Onun hayatında biri olmalı Tom. | Taken-4 | 2002 | |
| I'm goin' back to U.T., you're goin' back to work. | Ben okula gideceğim, sen işinin başına döneceksin. Jacob'da giderse tamamen yalnız kalacak. | Taken-4 | 2002 | |
| Yeah, just her and the little green men. | Evet, yeşil adamlarla baş başa kalacak. Yolda dikkatli olun tamam mı? | Taken-4 | 2002 | |
| You gonna call me? I will, Mama. | Beni arayacak mısın? Arayacağım anne. | Taken-4 | 2002 | |
| Mum, will you think about what we talked about? | Anne, konuştuğumuz konuyu düşündün mü? Çoktan düşündüm canım. | Taken-4 | 2002 |