Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158205
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Fifteen dollars includes a buffet dinner. | 15$ açık büfe dâhil. Uzaylı kardeşlerimize ulaşmaya çalışacağız. | Taken-4 | 2002 | |
| Thank you. Bye, now. | Sağ ol. Hoşça kal. | Taken-4 | 2002 | |
| Compliments of Irish Dave and the others. | İrlandalı Dave ve arkadaşlarından saygılarla. | Taken-4 | 2002 | |
| They're gone? Left in kind of a hurry. | Gittiler mi? Acele çıktılar. | Taken-4 | 2002 | |
| Dave, um, wanted you to have these back | Dave bunları geri almanı ve üzgün olduğunu bilmeni istedi. | Taken-4 | 2002 | |
| and that if he ever saw you again | Ve eğer seni tekrar görecek olursa ki bunun olmamasını umuyor onu affetmeni istedi. | Taken-4 | 2002 | |
| (train whistle blows) | Onlar kafanın içinde! | Taken-4 | 2002 | |
| Whenever you're in the mood, | Hazır olduğun zaman dün gece burada neler olduğunu öğrenmek isterim. | Taken-4 | 2002 | |
| I was a pilot in the war. Did I mention that? | Ben savaşta pilottum. Bahsetmiş miydim? Bende yok. | Taken-4 | 2002 | |
| You flew B 1 7s, right? That's right 23 missions. | B 17 uçurdun değil mi? Evet. 23 göreve çıktık. | Taken-4 | 2002 | |
| I guess you earned those medals the hard way. | O zaman sen bu madalyaları zor yoldan kazanmışsın. Bir yanlış anlaşılma mı? Gerçekten mi? | Taken-4 | 2002 | |
| My crew. | Ekibim. | Taken-4 | 2002 | |
| Nine men. All of them are dead. | Dokuz kişiydi. Hepsi öldü. | Taken-4 | 2002 | |
| Something like what happened last night. | Dün gece olanlara benzer şeyler. | Taken-4 | 2002 | |
| We were taken. | Bizi götürdüler. | Taken-4 | 2002 | |
| That's the best way I know how to describe it. | Sanırım açıklamanın en iyi yolu bu. Kim götürdü? | Taken-4 | 2002 | |
| Whatever they did to us, it killed my men. | Bize her ne yaptılarsa, bu adamlarımı öldürdü. | Taken-4 | 2002 | |
| What I don't know... | Bilmediğim... | Taken-4 | 2002 | |
| ...what I c what I can't understand... | ...anlayamadığım şey... | Taken-4 | 2002 | |
| ...is why am I alive? | ...ben neden sağ kaldım? | Taken-4 | 2002 | |
| What's that? | O da ne? Amerika'nın hava haritaları. | Taken-4 | 2002 | |
| You see, I keep a record. | Gördüğün gibi kayıt tutuyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| Every place they pick me up, | Beni aldıkları tüm yerler. Tam yerleri ve zamanları yazılı. | Taken-4 | 2002 | |
| I l I'm just trying to find a pattern to it. | Mantığını anlamaya çalışıyorum. Böylece belki tekrar ne zaman geleceklerini bilebilirim. | Taken-4 | 2002 | |
| I could You could what run? | O zaman belki... Ne? Kaçabilecek misin? | Taken-4 | 2002 | |
| You could get away? Yeah. | Kaçabilecek misin? Evet. | Taken-4 | 2002 | |
| From what I saw last night, it... | Dün gece gördüklerimden sonra...Bu biraz zor gibi. | Taken-4 | 2002 | |
| Maybe they don't know, either. | Belki onlar da senin... | Taken-4 | 2002 | |
| They don't know why you're the only one that lived. | Senin neden yaşadığını bilmiyorlardır. Gördüğün her şeyi. Anladın mı? | Taken-4 | 2002 | |
| Maybe that's why they keep taking you | Belki de bunun sebebini bulmak için seni sürekli kaçırıyorlardır. | Taken-4 | 2002 | |
| Maybe there's something in the blood... | Belki de kanında seni özel kılan bir şey vardır? | Taken-4 | 2002 | |
| Jesse, your mother needs your help in the living room. | Jesse, annenin salonda yardımına ihtiyacı var. | Taken-4 | 2002 | |
| Go ahead. | Fırla. | Taken-4 | 2002 | |
| You're not welcome here, Russell. | Burada istenmiyorsun Russell. | Taken-4 | 2002 | |
| I know. I had something I needed to tell Jesse. | Biliyorum. Jesse'e söylemem gereken bir şey var. | Taken-4 | 2002 | |
| You lost the chance when you ran out on him and his mother. | Onu ve annesini terk ettiğin zaman bu şansını kaybettin. | Taken-4 | 2002 | |
| You can stay in the lockup. I didn't come here for that. | Nezarette yatabilirsin. Bunun için gelmedim. | Taken-4 | 2002 | |
| Bill, Jesse's in danger. I need to talk to him. | Bill, Jesse tehlikede. Onunla konuşmam lazım. Bu olmayacak Russell. | Taken-4 | 2002 | |
| We need more sticks for hair. | Saçları için çalı çırpı lazım. | Taken-4 | 2002 | |
| Hello, Jesse. | Merhaba Jesse. | Taken-4 | 2002 | |
| Christmas is all about hope. | Noel umut doludur. Çocuklar yeni oyuncaklar bekler. | Taken-4 | 2002 | |
| You get older. and the toys get bigger. but the hope stays the same. | Siz büyüdükçe oyuncaklar da büyür. Ama umutlar aynı kalır. | Taken-4 | 2002 | |
| Some people might hope for peace on earth | Bazı insanlar dünya barışı umarlar. | Taken-4 | 2002 | |
| or maybe for a better tomorrow. whatever their idea of that might be. | Bazıları daha iyi bir gelecek ister. Bu nedir sadece onlar bilir. | Taken-4 | 2002 | |
| but most people still just want something bright and shiny and new. | Ama çoğu insan hala yeni ve pırıltılı şeyler isterler. | Taken-4 | 2002 | |
| It's a local. Get us as far as maybe the Kentucky line. | Bu yerel bir tren belki bizi Kentucky hattına kadar götürebilir. | Taken-4 | 2002 | |
| You ever done this before? No, sir. | Bunu daha önce yaptın mı? Hayır efendim. | Taken-4 | 2002 | |
| You willin' to try? You bet. | Denemek istiyor musun? Kesinlikle. | Taken-4 | 2002 | |
| On 3 1, 2, 3! | 3'e kadar sayıyorum. 1, 2, 3! | Taken-4 | 2002 | |
| What are you looking at? You look just like your mother. | Neye bakıyorsun? Tıpkı annene benziyorsun. | Taken-4 | 2002 | |
| Everyone says I look more like you. | Herkes sana benzediğimi söylüyor. | Taken-4 | 2002 | |
| I don't see it. | Bana pek öyle görünmedi. | Taken-4 | 2002 | |
| Oh, I got something. | Unutmadan... | Taken-4 | 2002 | |
| I've, uh, been wanting to give you these. | Bunları sana vermek istiyordum. Al bakalım. | Taken-4 | 2002 | |
| These are your war medals? | Bunlar savaş madalyası mı? | Taken-4 | 2002 | |
| You can put 'em on later if you want. | Daha sonra istersen takabilirsin. | Taken-4 | 2002 | |
| I got this one the first time I was shot down, over Belgium. | Bunu Belçika üzerinde vurulduğumda almıştım. | Taken-4 | 2002 | |
| This one was for one time when we took a lot of flak, | Bunu da bir seferinde yediğimiz birçok şarapnel için verdiler. Ayağımda da biraz olacak. | Taken-4 | 2002 | |
| And this one | Ve bu da | Taken-4 | 2002 | |
| that's a Silver Star. | Bu Silver Star. | Taken-4 | 2002 | |
| Got that on my last mission. | Son görevimde aldım. | Taken-4 | 2002 | |
| When you were shot down and captured and you saved your entire crew. | Vurulup düşürüldükten sonra tüm ekibini kurtardığın görev. | Taken-4 | 2002 | |
| Mum said it was the war that made you go away. | Annem senin savaş yüzünden gittiğini söylüyor. | Taken-4 | 2002 | |
| But you know it wasn't, don't you? | Ama sen öyle olmadığını biliyorsun değil mi? | Taken-4 | 2002 | |
| So...is this what you been doing the whole time? | Yani sen bunca zamandır bunu mu yapıyordun? Buralarda mı yaşıyordun? | Taken-4 | 2002 | |
| Yeah, I live where I can. | Evet. Nerede olursa orada. Dinle beni Jesse. | Taken-4 | 2002 | |
| What was happening to me... | Bana olanlara seni ve anneni bulaştırmak istemedim. | Taken-4 | 2002 | |
| Can you keep them from coming back for me again? | Tekrar beni almalarını engelleyebilir misin? Bunu da bilmiyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| But I'm sure as hell gonna try. | Ama deneyeceğimden emin olabilirsin. | Taken-4 | 2002 | |
| Merry Christmas! Merry Christmas. | Mutlu Noeller. Mutlu Noeller. | Taken-4 | 2002 | |
| TOM: Watch out, now! | Dikkat! | Taken-4 | 2002 | |
| Hey, there, little brother. Where's Mum? | Hey ufaklık. Annem nerede? Kulübede. | Taken-4 | 2002 | |
| In the shed? What's she doin' in there? | Kulübede mi? Orada ne yapıyor? | Taken-4 | 2002 | |
| She's working on something. Workin'? It's Christmas Day. | Bir şey üzerinde çalışıyor. Noel günü çalışıyor mu? | Taken-4 | 2002 | |
| I didn't bring all these presents for nothin'. | Bu hediyeleri boşuna getirmedim ya. Sanırım sizi daha geç bekliyordu. | Taken-4 | 2002 | |
| She hasn't put the turkey in the oven yet. | Henüz hindiyi de fırına koymadı. Bakalım yardım edecek bir şey var mı? | Taken-4 | 2002 | |
| Hello, hello! | Selam, selam. Mutlu Noeller. Arabanın sesini duyar gibi oldum. | Taken-4 | 2002 | |
| Merry Christmas. What are y'all doin' here so soon? | Mutlu Noeller. Bu kadar erken ne işiniz var? Sizi akşama bekliyordum. | Taken-4 | 2002 | |
| Well, it's 5:00. | Saat 5:00. Tanrım zaman nasıl da geçmiş. | Taken-4 | 2002 | |
| What are you doin' in there, makin' moonshine? | İçeride ne işler çeviriyorsun? Ayı mı cilalıyorsun yoksa? | Taken-4 | 2002 | |
| Oh, get on inside. I'm so happy to see y'all. | Haydi, bakalım içeri. Hepinizi gördüğüme çok sevindim. | Taken-4 | 2002 | |
| Sounds like clothes. | Galiba elbise. | Taken-4 | 2002 | |
| This one looks like a cookie, here. | Bunlar kurabiyeye benziyor. | Taken-4 | 2002 | |
| Mum, is Dad home yet? | Anne babam daha gelmedi mi? | Taken-4 | 2002 | |
| Not yet, sweetheart. | Henüz değil canım. | Taken-4 | 2002 | |
| Could I open just one present? | Bari bir tanesini açsam? Biraz daha bekleyelim olmaz mı? | Taken-4 | 2002 | |
| Your dad wants to be here when you open his gifts. | Babanız hediyeler açılırken burada olmak ister. | Taken-4 | 2002 | |
| How much longer, Mum? Just a little while. | Ne kadar daha anne? Birazcık daha. | Taken-4 | 2002 | |
| Tom's pullin' money in hand over fist on that real estate, Mama. | Tom emlak işinden iyi para kazanıyor anne. | Taken-4 | 2002 | |
| I know he is. I'm so proud of him. | Biliyorum. Onunla gurur duyuyorum. Seninle de öyle. Ailemizde koleje ilk sen gittin. | Taken-4 | 2002 | |
| Tom and I were talkin' about with all his extra money, | Tom'la konuştuk. Bu paralarla belki Jacob'ı başka bir okula gönderebiliriz. | Taken-4 | 2002 | |
| Jacob is fine here with me. | Jacob burada benimle rahat. Tom'un bulduğu okul Montana'da. | Taken-4 | 2002 | |
| It's for children who are special, different. | Özel ve farklı çocuklar için. Tabii ki o farklı. | Taken-4 | 2002 | |
| When is the last time you saw him laugh or cry? | En son ne zaman ağladığını ya da güldüğünü gördün? | Taken-4 | 2002 | |
| When is the last time he hugged you? When is the last time he smiled? | Sana en son ne zaman sarıldı? Ne zaman gülümsedi? | Taken-4 | 2002 | |
| This school might be able to help him, Mum. | Bu okul belki ona yardımcı olabilir anne. | Taken-4 | 2002 | |
| There's nothin' wrong with Jacob. | Jacob'da hiç bir sorun yok. Burada benimle mutlu. | Taken-4 | 2002 | |
| I'm sorry about the turkey, y'all. | Hindi için çok üzgünüm millet. Mutlu Noeller. | Taken-4 | 2002 | |
| Merry Christmas. Merry Christmas, Mama. | Mutlu Noeller. Mutlu Noeller anne. | Taken-4 | 2002 | |
| RUSSELL: Merry Christmas. | Mutlu Noeller. | Taken-4 | 2002 |