Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158211
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Then you move on. That's what it's all about. | O zaman devam et. Olay bu zaten. Yardım edecek başka birini bulabilirsin. | Taken-5 | 2002 | |
| Here, make sure she stares straight ahead. | İşte. Sürekli ileriye baktığından emin ol. Ön camdaki kanlara bakmasın tamam mı? | Taken-5 | 2002 | |
| Thanks, chief. | Sağ ol şef. | Taken-5 | 2002 | |
| MAN: Get out of the road. You nuts? | Yoldan çekilsene manyak mısın? | Taken-5 | 2002 | |
| I can't believe you're still out here. | Hala burada olmana inanamıyorum. Bak hepsi benim suçum. | Taken-5 | 2002 | |
| The other guys thought you were with me. | Diğer çocuklar benimle birlikte olduğunu sanmışlar. Ben de şerifin adamlarıyla gittiğini sandım. | Taken-5 | 2002 | |
| How long have I been out here? | Hep yanımda taşırım. Ne kadar zamandır buradayım? İki buçuk, üç saattir. | Taken-5 | 2002 | |
| Look, I'm really sorry, chief. I don't know what else to say. | Bak şef çok üzgünüm. Başka ne söyleyeceğimi bilmiyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| ALLIE: Some people put a lot of work into their lawn. | Bazı insanlar, sanki bir parça yeşillik dünyanın en önemli şeyiymiş gibi çimlerine özen gösterirler. | Taken-5 | 2002 | |
| as if they thought that as long as the lawn out front | Sanki o bahçeyi her zaman temiz ve yeşil tutarlarsa, evde olan şeylerin hiç önemi olmayacakmış gibi. | Taken-5 | 2002 | |
| Let's get this place cleaned up before Mum gets home, okay? | Annen gelmeden ortalığı toparlayalım oldu mu? Tamam. | Taken-5 | 2002 | |
| Come on. Get in. | Hadi yatağa. | Taken-5 | 2002 | |
| Dad said he's gonna come see my play. | Babam benim oyunumu görmeye geleceğini söyledi. Evet, eminim gelir canım. | Taken-5 | 2002 | |
| Can you help me with my costume? | Giyinmeme yardım eder misin? Tabii. | Taken-5 | 2002 | |
| Mum... | Kavgan artık benimle değil. Anne... | Taken-5 | 2002 | |
| Is Dad all right? | Babam iyi mi? | Taken-5 | 2002 | |
| Yeah, of course he is. | Evet. Elbette iyi. | Taken-5 | 2002 | |
| What do you mean? I don't know. | Neden siz söylemiyorsunuz doktor? Nereden çıktı bu? Bilmiyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| It's just... | Yalnızca...Bir şeyden korkmuş gibi geldi bana. | Taken-5 | 2002 | |
| I've known your father a long time. | Babanı uzun zamandır tanırım. Onun hakkında bildiğim tek şey hiçbir şeyden korkmadığıdır. | Taken-5 | 2002 | |
| 'Night, kiddo. | İyi geceler ufaklık. | Taken-5 | 2002 | |
| Right there, ace. | Kıpırdama hocam. | Taken-5 | 2002 | |
| Hey, I know you. I'm Luke Reynolds. | Seni tanıyorum. Ben Luke Reynolds. | Taken-5 | 2002 | |
| You pulled my son Moe out of our sweep auger last year. | Evet öyle. Geçen sene benim oğlum Moe'ya yardım etmiştin. Burada ne halt ediyorsun? | Taken-5 | 2002 | |
| Oh. You come to look at my lower field. | Benim aşağı tarlaya bakmaya geldin. | Taken-5 | 2002 | |
| Lower field? My glow in the dark wheat. | Aşağı tarla mı? Karanlıkta parlayan buğdaylarıma. | Taken-5 | 2002 | |
| Heh heh. Come on. | Gel hadi. | Taken-5 | 2002 | |
| Ain't that a bitch? | Harika değil mi? Bugün burada bir kaza oldu. | Taken-5 | 2002 | |
| Yep, pretty bad one. | Evet, bayağı kötüydü. Burası kazadan önce de parlıyor muydu? | Taken-5 | 2002 | |
| Nope. It started right after that. | Hayır. Hemen sonra başladı. Aslında beni düşündüren şekli. | Taken-5 | 2002 | |
| Look at it. Looks like a damn flying saucer. | ve ben de yapmam gerekeni yapacağım. Şuna bak. Kahrolası bir uçan daireye benziyor. | Taken-5 | 2002 | |
| This hostage thing shows you what happens | Bu rehine krizi, düşmanların zayıf noktalarını görürse, neler olacağını gösteriyor. | Taken-5 | 2002 | |
| We should've gone in there the moment they were taken | Sizce bunlar işe yarayacak mı? Bu olay olduğu anda oraya girmeli ve ne pahasına olursa olsun onları oradan çıkarmalıydık. | Taken-5 | 2002 | |
| Miss Fox says if we'd done that, they might've killed the hostages. | Bayan Fox, öyle bir durumda rehinelerin hayatı tehlikeye girer diyor. | Taken-5 | 2002 | |
| Maybe, but they would've been less likely to do it again. | Belki, ama onlar da bunu bir daha göze alamazlar. | Taken-5 | 2002 | |
| Can we talk about something else? | Başka bir şey konuşabilir miyiz? | Taken-5 | 2002 | |
| How would you like to move? | Nereye taşınmak istersin? | Taken-5 | 2002 | |
| Like to Henderson, someplace a little further outside of town? | Mesela Henderson gibi kasabanın az dışında bir yere? | Taken-5 | 2002 | |
| No. I was thinking more like Maine. | Hayır. Ben Maine gibi bir yer düşünüyorum. | Taken-5 | 2002 | |
| Don't you think this is a little sudden? | Sence bu biraz ani değil mi? Baba, Maine'de uçan daireler var diye mi? | Taken-5 | 2002 | |
| Dylan Peters said you were the flying saucer soldier | Dylan Peters senin uçan daire askeri olduğunu ve bütün işi yönettiğini söyledi. | Taken-5 | 2002 | |
| No, I don't think it's too sudden at all. | Hayır, bence ani değil. | Taken-5 | 2002 | |
| ALLIE: Do you know the feeling | Kendinizi karanlık bir odada yürümeye zorladığınız zamanki hissi bilir misiniz? | Taken-5 | 2002 | |
| That way you're excited because you know | Orada size zarar verecek bir şey olmadığını, gerçekten olmadığını bildiğiniz için heyecanlısınızdır. | Taken-5 | 2002 | |
| Some people get to choose their dark rooms. | Bazı insanlar kendi karanlık odalarını seçerler. | Taken-5 | 2002 | |
| They get to look for places where fear is only skin deep. | Çok korkunç olmayan yerleri bulurlar. Ama bazı insanlar o kadar şanslı değildir. | Taken-5 | 2002 | |
| What do you want from me?! Leave me alone! | Benden ne istiyorsunuz? Beni rahat bırakın! | Taken-5 | 2002 | |
| Why are you coming back now? What do you want? | Neden şimdi geri geldiniz? Ne istiyorsunuz? | Taken-5 | 2002 | |
| Leave my family alone! | Ailemi rahat bırakın! | Taken-5 | 2002 | |
| What do you want now?! | Şimdi ne istiyorsunuz?! | Taken-5 | 2002 | |
| Jesse! | Başka şeyler de yaptım. Ama dönüp dolaşıp ona gidiyor. Clarke ailesi önemli. Bu işin anahtarı onlar. | Taken-5 | 2002 | |
| What are you doing? Jess? | Ne yapıyorsun Jess? | Taken-5 | 2002 | |
| For a while after they pulled me out of that temple in Vietnam, they stopped. | Beni Vietnam'daki tapınaktan çıkardıktan sonra bir süre ara verdiler. | Taken-5 | 2002 | |
| I'd think about them once in a while, | Arada bir onları düşünürdüm. | Taken-5 | 2002 | |
| but I'd convinced myself that the stuff that happened | Ama daha sonra babamın başına gelenlerin ve ormandaki olayın benim hayal gücümün oyunu olduğuna kendimi inandırdım. | Taken-5 | 2002 | |
| These are the guardian angels you told me about. | Bunlar bana anlattığın koruyucu melekler. | Taken-5 | 2002 | |
| I don't know if I call them angels, | Ben onlara melek demezdim, | Taken-5 | 2002 | |
| but...they were the reason why | Ama onlar geçmişte yaptığım bir sürü şeyin sebebidir. | Taken-5 | 2002 | |
| I did some pretty crazy things just to see if, you know, they would save me. | Bu nedenle onun baba olmadığını anladım. Bakalım beni kurtaracaklar mı diye denemek için bir sürü çılgınca şey yaptım. | Taken-5 | 2002 | |
| And they did? | Kurtardılar mı? | Taken-5 | 2002 | |
| Honey... | Canım...Belki hepsi senin kafandadır. Sinirlerin çok zayıf. | Taken-5 | 2002 | |
| See what? | Neyi? Kızarıklık. El şeklinde. | Taken-5 | 2002 | |
| We've been through a lot, you and l, yeah? | İkimiz çok şeyler atlattık değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| And we're gonna get through this, just like all the rest. | Bunu da diğerleri gibi atlatacağız. | Taken-5 | 2002 | |
| Jesse, I want you to see someone for me. | Jesse, hatırım için doktora görünmeni istiyorum. Bana bu kadarını borçlusun. Sadece bir doktor. | Taken-5 | 2002 | |
| They'll just tell me I have a tumour. | Bir tümörüm olduğunu söyleyecekler. İlla öyle söyleyecekler diye bir şey yok. | Taken-5 | 2002 | |
| I was diagnosed with a brain tumour when I was 1 6. | 16 yaşındayken bende bir tümör tespit edilmişti. Babam aynı sebepten öldü. | Taken-5 | 2002 | |
| Okay, then you really do need to see someone. | O zaman gerçekten bir doktora görünmen lazım. | Taken-5 | 2002 | |
| There is something in my head. | Kafamda bir şey var. | Taken-5 | 2002 | |
| It's no tumour, though. | Ama tümör değil. | Taken-5 | 2002 | |
| It's something they put there. Something that tells them | Onların koyduğu bir şey. Onlara benim | Taken-5 | 2002 | |
| For god's sake, Jesse, would you listen to yourself?! | Tanrı aşkına Jesse, ağzından çıkanı kulağın duysun?! | Taken-5 | 2002 | |
| Look, honey, see someone. | Canım. Doktora görün. | Taken-5 | 2002 | |
| If you won't do it for me, do it for Charlie. | Benim için yapmayacaksan, Charlie için yap. | Taken-5 | 2002 | |
| You found a small tumour on the front of my brain | Beynimin ön kısmında kurşun kalem ucu kadar bir tümör buldunuz. | Taken-5 | 2002 | |
| I talked to Amelia. | Amelia ile konuştum. Bana tuhaf davranışlar sergilediğini söyledi. | Taken-5 | 2002 | |
| The tumour is very small, no sign of a fluid build up, | Tümör çok ufak. Herhangi bir sıvı birikmesi yok. ama yine de garip davranışlarını açıklayabilir. | Taken-5 | 2002 | |
| Dr Franklin Traub is the best brain tumour man in the country. | Dr. Franklin Traub, ülkedeki en iyi beyin tümörü uzmanı. | Taken-5 | 2002 | |
| He's at the Rivers Clinic in St. Paul. I just spoke to him. | St. Paul'daki Rivers kliniğinde. Onunla şimdi konuştum. Yarına randevun var. | Taken-5 | 2002 | |
| Um...any commonality in the stories? | Hikâyelerin ortak bir yanı var mı? | Taken-5 | 2002 | |
| Well. I think the first thing you want to remember | Aslında en önemli şey sen ve ben, hiç psikoz, şizofreni veya herhangi bir akıl hastalığı geçirmemiş... | Taken-5 | 2002 | |
| with no history of psychosis or schizophrenia. no mental illness. | ....normal insanlara birer örneğiz. | Taken-5 | 2002 | |
| They're normal people talking about something | Bunlar başlarına gelen garip şeyleri anlatan normal insanlar. | Taken-5 | 2002 | |
| The striking thing is how similar all the stories are. | İlginç olan hikâyelerin birbirine aşırı benzemesi. | Taken-5 | 2002 | |
| He always was comfortable in a crowd. | Topluluk önünde hep rahat olmuştur. | Taken-5 | 2002 | |
| Any minute, he's going to start doing card tricks. | Her an iskambil numaraları yapmaya başlayabilir. | Taken-5 | 2002 | |
| I always knew, Jake. | Hep biliyordum Jake. Hep biliyordum. | Taken-5 | 2002 | |
| But I never thought that contactor Mum was building out in the garage | Ama annemin garajda yaptığı o cihazın, babanın dikkatini çekeceğine hiç ihtimal vermemiştim. | Taken-5 | 2002 | |
| She needed a better power supply with an impedance matched output coupling. | Empedans çıkışları uyumlu daha kuvvetli bir güç kaynağına ihtiyacı vardı. | Taken-5 | 2002 | |
| You can sit around here all afternoon reminiscing | Orada bütün gün eski günleri anabilir, ya da garajı temizlememde bana yardımcı olabilirsiniz. | Taken-5 | 2002 | |
| Your loudmouth brother's gonna ride both sides | Geveze kardeşin bu uzaylılar konusunda akşama kadar konuşacak gibi. | Taken-5 | 2002 | |
| Kim, Andy, you're done playing. We got work to do. | Kim, Andy oyun bitti. Yapacak işimiz var. | Taken-5 | 2002 | |
| Uncle Ronnie, just 'cause you're jealous | Ronnie enişte, Becky teyzem babamla daha fazla vakit geçirdiği için kıskanıyor olman... | Taken-5 | 2002 | |
| It's not going to make the fact | Ayrıca bu Tom dayımın daha fazla ilgi görmesi gerçeğini değiştirmeyecek. | Taken-5 | 2002 | |
| She is your daughter, isn't she? | O senin kızın değil mi? | Taken-5 | 2002 | |
| Mr Clarke. I don't mean to question your ability or your expertise. | Bay Clarke, yeteneğinizi ya da tecrübenizi sorgulayacak değilim. | Taken-5 | 2002 | |
| but I have to point out here that up until very recently. you were one | Ama belirtmeliyim ki yakın zamana kadar bu olayı reddedenlerin başında geliyordunuz. | Taken-5 | 2002 | |
| So we'd all like to know what changed your mind. | Ne oldu da fikriniz değişti? Bunu bilmek istiyoruz. | Taken-5 | 2002 | |
| I have personal information. You were taken? | Şahsi bilgiler edindim. Sizi de mi aldılar? | Taken-5 | 2002 | |
| No. No. that's not what I said. | Hayır. Hayır. Böyle bir şey demedim. Bu hikâyeyi hepimiz duymak isteriz. | Taken-5 | 2002 |