Search
English Turkish Sentence Translations Page 168827
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| My first day out, he gave me a blank sheet of paper | Çıktığım ilk gün, bana boş bir kağıt parçası verdi Çıktığım ilk gün, bana boş bir kağıt parçası verdi... Çıktığım ilk gün, bana boş bir kağıt parçası verdi... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| and he said, "That's your future. | ve dedi ki, "İşte geleceğin bu. ...ve dedi ki, "İşte geleceğin bu. ...ve dedi ki, "İşte geleceğin bu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "You can write and apply for a job or you can wipe your arse on it." | "Bununla ya bir iş başvurusu yaparsın ya da kıçını temizlersin." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| And I said, "I'm not afraid to get my hands dirty." | Ve ben de dedim ki, "Ellerimi kirletmekten korkmam." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Before I met Simon, I was thievin' and hitting people. | Simon'la tanışmadan önce, hırsızlık yapıp insanları çarpıyordum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I'm a fishmonger. | balıkçılık yapıyorum. ...balıkçılık yapıyorum. ...balıkçılık yapıyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's another string to me bow. | Yayımdaki başka bir tel. Sazımdaki başka bir tel. Sazımdaki başka bir tel. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 12 months ago, I was in prison. | 12 ay önce hapishanedeydim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Now I'm a sub service support network supervisor | Artık Bay Garden sayesinde, şebeke ağı yönetici desteği veriyorum, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| providing PC, Mac and mainframe infrastructure | PC, Mac ve ana bilgisayar altyapılarına ...PC, Mac ve ana bilgisayar altyapılarına... ...PC, Mac ve ana bilgisayar altyapılarına... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| with online E task back up. | çevrimiçi E task desteği sağlıyorum. ...çevrimiçi E task desteği sağlıyorum. ...çevrimiçi E task desteği sağlıyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Not many people can say that. | Çoğu insan söyleyemez bunu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Do you have anything to add regarding Mr Garden? | Bay Garden hakkında söyleyeceğiniz başka bir şey var mı? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| He is annoying. | Can sıkıcıdır. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's true. He is annoying. | Doğru. Can sıkıcıdır. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We talked to your clients, Mr Garden. | Müşterilerinizle konuştuk, Bay Garden. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| They're good people. I used to say, | İyi insanlardır. Eskiden derdim ki, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "You're halfway up a mountain. Crime is the easy path to the bottom. | "Dağı yarıladınız. Suç, en dibe giden kolay yoldur. ..."Dağı yarıladınız. Suç, en dibe giden kolay yoldur. ..."Dağı yarıladınız. Suç, en dibe giden kolay yoldur. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "Responsibility is the hard path to the top. | "Sorumluluk, en tepeye çıkan zor yoldur. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "But when you get there, it's a great view. | "Ama bir kere oraya çıktığınızda, manzarası çok güzeldir. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "Cos in every sinner..." Thank you. | "Çünkü her günahkarın içinde..." Teşekkür ederiz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| There's a vacancy in Manchester. | Manchester'da boş yer var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I said far out... Wanker. | Pislik. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Hey! Slow down! Idiot! | Hey! Yavaşla! Aptal! Hey! Yavaşla. Aptal. Hey! Yavaşla. Aptal. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'Pull over, driver! Pull over!' | Kenara çek! Kenara çek! Kenara çek. Kenara çek. Kenara çek. Kenara çek. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Get away from there! | Uzaklaş oradan! Uzaklaş oradan. Uzaklaş oradan. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You just saved that girl's life. | Az önce o kızın hayatını kurtardın. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Dl Burton, City Police. | DI Burton, şehir polisi. Dedektif Burton, şehir polisi. Dedektif Burton, şehir polisi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, right...sir. | Elbette, efendim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, hello. You must be Kirsty. Yeah. | Merhaba. Sen Kirsty olmalısın. Evet. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You all right? Got a bit of a... | İyi misin? Orada biraz... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, uh, I I fell. Right. | Düştüm de. Tabi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Now... "Car theft, car theft, ram raiding, | Bakalım, "Araba hırsızlığı, araba hırsızlığı, mağazadan araba çalma, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "arson, car theft, car theft and car theft." | "kundaklama, araba hırsızlığı, araba hırsızlığı ve araba hırsızlığı." ...kundaklama, araba hırsızlığı, araba hırsızlığı ve araba hırsızlığı." ...kundaklama, araba hırsızlığı, araba hırsızlığı ve araba hırsızlığı." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Expelled from St John Fisher's, Hogarth, Glenbrook Junior. | St John Fisher's, Hogarth, Glenbrook Junior'dan atılmışsın. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Not expelled from St Thomas Moore. Why's that? | St Thomas Moore'dan atılmamışsın. Neden peki? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It burnt down. | Yandı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Ah, yes. Hence the arson. Yeah, all starting to make sense now. | Ah, evet. Kundaklama. Şimdi kavramaya başladım. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You could hang your hat on that. | Buna şapkanı bile asabilirsin. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, huh, he is. | Asmış bile. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We'll come back to this. | Bunu sonra konuşuruz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Big Dipper. Oh, uh... | Büyük Kepçe. Şey... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You're interviewing Kirsty Clark? Yes. | Kirsty Clark'la mı görüşüyorsun? Evet. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Kirsty! Kirsty! | Kirsty! Kirsty! | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I've got you! Get off me! | Tuttum seni! Bırak beni! Tuttum seni. Bırak beni. Tuttum seni. Bırak beni. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Ah! There she is. | Buradaymış. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Come on, Kirsty. | Hadi ama, Kirsty. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You've admitted to taking the car. | Arabayı aldığını itiraf ettin. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Admit to possession of drugs and we'll drop the other charges | Uyuşturucu bulundurduğunu da itiraf et, biz de diğer suçlamaları düşürelim, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| reckless driving, resisting arrest, arson. | mesela dikkatsiz sürüş, göz altına direniş, kundaklama. ...mesela dikkatsiz sürüş, göz altına direniş, kundaklama. ...mesela dikkatsiz sürüş, göz altına direniş, kundaklama. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We'll call it a day, I'll take us down the pub, buy us a pint of lager. | Çalışmaya son vereceğiz, sizi bara götüreceğim, hepimize bir bardak Alman birası alacağım. Çalışmaya son vereceğiz, sizi bara götüreceğim, hepimize... Çalışmaya son vereceğiz, sizi bara götüreceğim, hepimize bir bardak Alman birası alacağım. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| And half a shandy, if no one's looking, for Mr Garden. | Bay Garden'a da zencefilli gazoz, kimse bakmıyorsa tabi ki. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| All protesters charged today can collect their bikes... | Bugün salıverilen tüm göstericiler, bisikletlerini alabilirler... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Inspector Burton? Hello, Simon. | Müfettiş Burton? Merhaba, Simon. Dedektif Burton? Merhaba, Simon. Dedektif Burton? Merhaba, Simon. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I know she stole the car, | Arabayı çaldığını biliyorum, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| but she says she knew nothing about the drugs and I believe her. | ama uyuşturucu konusunda hiçbir şey bilmediğini söylüyor ve ben ona inanıyorum. ...ama uyuşturucu konusunda hiçbir şey bilmediğini söylüyor... ...ama uyuşturucu konusunda hiçbir şey bilmediğini söylüyor ve ben ona inanıyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You're new here, aren't you? | Burada yenisin, değil mi? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| She did have class A drugs on her person. | Ne yazık ki üzerinde A sınıfı uyuşturucu taşıyordu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| She said the drugs were... | Dedi ki uyuşturucular şeymiş... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'ln a koala bear.' Were what? | 'Bir koalanın içinde.' Neymiş? "Bir koalanın içinde." Neymiş? "Bir koalanın içinde." Neymiş? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| ..not hers. Listen. | ...onun değilmiş. Dinle. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We got muggers and rapists to catch. | Yakalamamız gereken soyguncular ve tecavüzcüler var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We can't stand around, we're not probation officers. No offence. | Boşa harcayacak vaktimiz yok, gözetim memuru değiliz ne de olsa. Üstüne alınma. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Cheerio, Simon. | Görüşürüz, Simon. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| There's something I forgot to ask Inspector Burton. | Müfettiş Burton'a sormayı unuttuğum bir şey var. Dedektif Burton'a sormayı unuttuğum bir şey var. Dedektif Burton'a sormayı unuttuğum bir şey var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| He'll be at 44 Faulkner Street. Gets a lot of information there. | 44 Faulkner Sokağı'nda olacak. Oradan bolca bilgi topluyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, you know that gay porn magazine? Wasn't mine. | O eşcinsel porno dergisi vardı ya? Benim değildi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I've nothing against gays. | Eşcinsellere karşı bir önyargım olduğundan değil. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's just that, er... I am not gay! | Sadece şey... ben eşcinsel değilim! Sadece şey... ben eşcinsel değilim. Sadece şey... ben eşcinsel değilim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Right. So, uh, given that, | Tabi. Evet, bu yüzden, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| um, how would you like to have... dinner with me one night? | bir akşam benimle yemeğe çıkmaya ne dersin? ...bir akşam benimle yemeğe çıkmaya ne dersin? ...bir akşam benimle yemeğe çıkmaya ne dersin? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| OK. Oh, good! | Olur. Güzel! Olur. Güzel. Olur. Güzel. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Ah! We'll meet again. | Tekrar karşılaşacağız, genç adam. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Yes, very scary. | Evet, çok korkutucu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Right. Occupation? | Pekala. Meslek? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| The accountants run football these days. | Bugünlerde futbolu muhasebeciler yönetiyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| See, they tell the managers who they can and cannot buy. | Yöneticilere kimi alıp alamayacaklarını söylüyorlar. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Come to think of it, we're running everything these days. | Aslına bakarsan, bugünlerde her şeyi biz yönetiyoruz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Accountants are running the world. | Dünyayı muhasebeciler yönetiyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Still, that ain't bad for business, is it? | İş için hiç de fena değil, değil mi? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| That's why Man U are winning everything. It's down to money. | Manchester United, bu yüzden her şeyi kazanıyor. Her şey parayla ilişkili. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Where's Cochran? Polishing his shoes. | Cochran nerde? Ayakkabılarını cilalıyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Here's your girlfriend. | İşte kız arkadaşın, al. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| What about my Porsche? You're insured for fire and theft. | Peki ya Porsche'm? Yangına ve hırsızlığa karşı sigortalı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Got something for me? | Benim için nelerin var? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Why the bonus? Golden handshake. | İkramiye nerede? En iyi anlaşma bu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Market's flooded with class A. Gram of coke's 40 quid. | Pazarı A sınıfı işgal etti. Kokainin gramı 40 sterlin. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Just not worth the risk, is it? So we're goin' legit. | O kadar riske değmez, değil mi? Biz de meşrulaşıyoruz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Yeah, well, just one problem with that as far as I can see. Me. | Evet, görebildiğim kadarıyla bir problem var. Ben. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| And me. That's, uh, two problems. | Ben de varım. İki problem etti. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We can't push our luck. It's not luck. I've been busy. | Şansımızı zorlayamayız. Şansla alakası yok. Çok çalışıyoruz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I've just nailed some tart to cover his arse. It's a good scam, Paul. | Onun kıçını örtmek için bir sokak kızını mıhlamak zorunda kaldım. İyi bir dalavere, Paul. Mahvetmeyelim. Onun kıçını örtmek için bir sokak kızını mıhlamak zorunda kaldım. Onun kıçını örtmek için bir sokak kızını mıhlamak zorunda kaldım. İyi bir dalavere, Paul. Mahvetmeyelim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You'll get a pension. | Emekliliğini alacaksın. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Look at Al Pacino. You're just a dwarf with a calculator. | Şuna bak. Kendini Al Pacino mu sanıyorsun? Sen, elinde hesap makinesi olan bir cücesin. Şuna bak. Kendini Al Pacino mu sanıyorsun? Şuna bak. Kendini Al Pacino mu sanıyorsun? Sen, elinde hesap makinesi olan bir cücesin. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Yeah, I got a calculator, which is useful. | Evet, elimle yararlı bir hesap makinem var. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Cos I can account for every bill, receipt and cheque in boring detail. | Çünkü her hesabın, faturanın ve çekin sıkıcı detaylarının açıklamasını yapabiliyorum. Çünkü her hesabın, faturanın ve çekin sıkıcı detaylarının... Çünkü her hesabın, faturanın ve çekin sıkıcı detaylarının açıklamasını yapabiliyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| The taxman's always welcome at my house. | Vergi memurları, evimde her zaman iyi karşılanır. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| If he was tipped off about you... | Ama senin hakkında bir uyarı alsalar derler ki... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Let's see. "He's a copper, so he earns this much. | Bir bakalım. "Bu adam bir polis yani bu kadar para kazanıyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| "Bugger all. And he spends this much. | "Ve bu kadar da harcıyor. Ve bu kadar da harcıyor. Ve bu kadar da harcıyor. | The Parole Officer-1 | 2001 |