Search
English Turkish Sentence Translations Page 168828
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| "It doesn't make sense, unless he's on the take." | "Hiç mantıklı değil, tabi çalıyorsa başka." Hiç mantıklı değil, tabi çalıyorsa başka." Hiç mantıklı değil, tabi çalıyorsa başka." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| What the bloody hell you doin'? | Ne yaptığını sanıyorsun? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Still thinking of going legit? No, just changed me mind. | Hala meşrulaşmayı düşünüyor musun? Hayır, fikrimi değiştirdim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You've killed him. What? | Ölmüş. Onu öldürdün. Ne? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Some more crisps. | Patates cipsi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Who are you? Please don't shoot. | Sen de kimsin? Lütfen ateş etme. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Are those my crisps? I'm hypoglycaemic. | Onlar benim cipslerim mi? Benim şekerim düşük. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Th The opposite of, er, diabetes. | Diyabetin tam tersi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I overproduce insulin, my sugar levels crash, | Ensülini fazla üretiyorum, şeker seviyem dibe vuruyor, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I get lethargic and I need regular carbohydrate snacks. | uyuşuklaşıyorum ve karbonhidrat atıştırmam gerekiyor. ...uyuşuklaşıyorum ve karbonhidrat atıştırmam gerekiyor. ...uyuşuklaşıyorum ve karbonhidrat atıştırmam gerekiyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, look, he's alive! | Bakın, yaşıyor! Bakın, yaşıyor. Bakın, yaşıyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Get him! | Yakalayın! Yakalayın. Yakalayın. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| There he is! | Orada! Orada. Orada. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Uh, right, listen. Could I just say something? | Tamam, dinleyin. Bir şey diyebilir miyim? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| If you attack me, I will go to the police. | Bana saldırırsanız polise giderim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It'll be reported. You'll have a criminal record. | Rapor edilir. Sabıkanıza işler. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You've got one. OK. | Zaten var. Tamam. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| In my wallet, I've got...�40! That's 20 each. | Cüzdanımda 40 sterlinim var! Her birinize 20 düşüyor. Cüzdanımda 40 sterlinim var. Her birinize 20 düşüyor. Cüzdanımda 40 sterlinim var. Her birinize 20 düşüyor. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Plus a cash card. | Ayrıca bir kredi kartı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's got a �200 limit, of which I've withdrawn 40. | 200 sterlin limiti var, gerçi 40'nı kullandım. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You've got that. Now, the PIN number. It's the Battle of Hastings. | Bunu alın. PIN kodu: Hastings Harbi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh! Oh, that really hurt! Oh, oh... | Çok acıdı! Çok acıdı. Çok acıdı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, bloody shit! Bloody hell! | Amanın! Lanet olsun! | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh, Gordon Bennett! | Gordon Bennett! | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I dunno. No sign of him. | Bilmiyorum. Hiç iz yok. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'Good morning, Manchester. It's 8:00. | 'Günaydın, Manchester. Saat 8:00. "Günaydın, Manchester. Saat 8:00. "Günaydın, Manchester. Saat 8:00. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'A man out walking his dog made a gruesome discovery | 'Köpeğini yürüyüşe çıkartan bir adam, korkunç bir şey keşfetti. "Köpeğini yürüyüşe çıkartan bir adam, korkunç bir şey keşfetti. "Köpeğini yürüyüşe çıkartan bir adam, korkunç bir şey keşfetti. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'when he came across a headless corpse on the Stockport Canal. | 'Stockport Kanalı'nda başı olmayan bir ceset buldu. "Stockport Kanalı'nda başı olmayan bir ceset buldu. "Stockport Kanalı'nda başı olmayan bir ceset buldu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'Police urgently seek the owner of a wallet found near the body...' | 'Polis, cesedin yanında bulunan cüzdanın sahibini arıyor...' "Polis, cesedin yanında bulunan cüzdanın sahibini arıyor..." "Polis, cesedin yanında bulunan cüzdanın sahibini arıyor..." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Hello, my name is Simon Garden. I'd like to report a murder. | Merhaba, benim adım Simon Garden. Bir cinayet ihbar etmek istiyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Erm... I know I look a mess. I, uh... I slept rough last night. | Şey... biliyorum korkunç görünüyorum. Ben, şey... dün çok kötü uyudum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I got punched in the face by a man with a stick. | Eli sopalı biri bana yumruk attı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Fell off a roof into a canal. | Çatıdan aşağıya bir kanala düştüm. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Actually got a condom stuck on my finger. | Aslında parmağıma bir kondom sıkıştı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Eugh. | İğrenç. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I'm not a lunatic. I'm a probation officer. | Ben bir deli değilim. Ben bir gözetim memuruyum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Um... I know, same thing. | Şey... biliyorum, ikisi de aynı şey. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| But, no, this is murder and I'd like to speak to a senior officer, please. | Ama, hayır, bu bir cinayet ve ben kıdemli bir memurla konuşmak istiyorum. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh. Hello, Simon. | Merhaba, Simon. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I reckon we should, you know, rub him out. | Bence onu öldürmeliyiz, bilirsin. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| We can't rub people out. We're police officers. | İnsanları öylece öldüremeyiz. Biz polis memuruyuz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Aye, of course. | Doğru, elbette. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| What about the accountant? That was unfortunate. | Peki ya muhasebeci? Büyük şanssızlık. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Are you just gonna let him go? | Onun gitmesine öylece izin mi vereceksin? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| For the time being. He's a very scared boy. | Şimdilik. Çok korkak bir çocuk. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| He'll probably go back to do gooding in Toy Town. | Büyük ihtimalle Toy Town'a geri döner. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| If he does talk, we'll pay him a visit. | Eğer konuşursa, onu ziyaret ederiz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| He'll find a kilo of Colombia's finest and a head in his fridge. | Buzdolabında bir kilo en iyi Kolombiya malı ve bir kelle bulur. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Let's look at the facts. | Kanıtlara bir bakalım. Gerçeklere bir bakalım. Gerçeklere bir bakalım. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I'm in charge of the investigation. Your wallet's found near the body. | Bu soruşturmayı ben yürütüyorum. Cüzdanın cesedin yanında bulundu. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You're..."helping police with their enquiries". | Sen..."polise araştırmalarında yardımcı oluyorsun". Sen "polise araştırmalarında yardımcı oluyorsun". Sen "polise araştırmalarında yardımcı oluyorsun". | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You're in a lot of trouble. | Başın fena dertte. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| But hang on. I think I can help you. | Ama dur bakalım. Sanırım sana yardım edebilirim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| If you keep your mouth shut, the murderer may never be found. | Eğer çeneni kapalı tutarsan, katil asla bulunmayabilir. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You can't intimidate me. Let me give it a shot. | Gözümü korkutamazsın. Bir deneyelim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| If you open your mouth... | Eğer çeneni açarsan... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I won't lay a finger on you, but you'll go to prison. | sana el sürmeyeceğim ama hapishaneye gideceksin. ...sana el sürmeyeceğim ama hapishaneye gideceksin. ...sana el sürmeyeceğim ama hapishaneye gideceksin. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| And when those nonces and perverts get hold of a clever boy like you, | Ve o sapıklar, senin gibi zeki bir çocuğun yakasına yapıştılar mı, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| and I'll make sure they do, | emin ol ki yapışırlar, ...emin ol ki yapışırlar, ...emin ol ki yapışırlar, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| they're gonna be queuing up round the block. | senin için sıraya girecekler. ...senin için sıraya girecekler. ...senin için sıraya girecekler. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| You're gonna end up with an arsehole like a clown's pocket. | Sonunda kıç deliğin, bir palyaço cebine benzeyecek. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| That was pretty good. | Oldukça iyiydi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Do you like Thai food? Why? | Tayland yemeği sever misin? Neden? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I thought you'd like to celebrate that you're no longer a suspect. | Artık şüpheli olmadığına göre kutlama yapmak istersin diye düşünmüştüm. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I can't. I'm leaving. I'm not really up to the job here, | Yapamam. Gidiyorum. Buradaki işe pek uygun değilim, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| so I thought I'd go back to my old one. | o yüzden eski işime dönebilirim diye düşündüm. ...o yüzden eski işime dönebilirim diye düşündüm. ...o yüzden eski işime dönebilirim diye düşündüm. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| If they'll have me. Well, what about a goodbye dinner? | Kabul ederlerse tabi. Peki ya bir veda yemeği? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It's probably best if I just go. | Öylece gitsem daha iyi olacak. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| I was going with a bunch of mates. I thought you might join us. | Birkaç ahbapla takılacaktım. Sen de gelmek istersin diye düşündüm. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| That's all. Don't worry. You won't be missed. | Bu kadar. Endişelenme. Yokluğunu anlamazlar. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Listen. It's been really, really nice working with you. | Dinle. Seninle birlikte çalışmak gerçekten ama gerçekten çok güzeldi. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Good luck with your career. You'll go from strength to strength. | Kariyerinde bol şanslar. Çok başarılı olacaksın. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| See ya. Ain't got no mind... | Görüşürüz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Ain't got no friends... "Ditto." | "Aynısından." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Ain't got no love... "Ditto." | "Aynısından." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'You're gonna end up with an arsehole like a clown's pocket.' | 'Sonunda kıç deliğin, bir palyaço cebine benzeyecek.' "Sonunda kıç deliğin, bir palyaço cebine benzeyecek." "Sonunda kıç deliğin, bir palyaço cebine benzeyecek." | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'lnspector, four days ago | 'Müfettiş Bey, dört gün önce Dedektif Bey, dört gün önce... Dedektif Bey, dört gün önce... | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'you rescued a 15 year old girl from a burning car. | '15 yaşında bir kızı, yanan bir arabadan kurtardınız. ...15 yaşında bir kızı, yanan bir arabadan kurtardınız. ...15 yaşında bir kızı, yanan bir arabadan kurtardınız. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'What's it like to be a hero?' | 'Kahraman olmak nasıl bir duygu?' Kahraman olmak nasıl bir duygu? Kahraman olmak nasıl bir duygu? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'l was just doing my job, | 'Sadece işimi yapıyordum, Sadece işimi yapıyordum, Sadece işimi yapıyordum, | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'and any other officer would have done the same as me. | 'başka biri olsaydı, o da aynısını yapardı. ...başka biri olsaydı, o da aynısını yapardı. ...başka biri olsaydı, o da aynısını yapardı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'If this thing helps people see through the uniform, that's great.' | 'Eğer bu olay, insanların üniformaya bakışını değiştirecekse, harika.' Eğer bu olay, insanların üniformaya bakışını değiştirecekse, harika. Eğer bu olay, insanların üniformaya bakışını değiştirecekse, harika. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'You're to receive this year's Police Federation bravery medal. | 'Bu yılın Polis Federasyonu cesaret madalyasını siz alacaksınız. Bu yılın Polis Federasyonu cesaret madalyasını siz alacaksınız. Bu yılın Polis Federasyonu cesaret madalyasını siz alacaksınız. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'Looking forward to the Town Hall awards ceremony next week?' | 'Önümüzdeki hafta yapılacak olan Town Hall ödül seremonisini dört gözle bekliyor musunuz?' Önümüzdeki hafta yapılacak olan Town Hall ödül seremonisini... Önümüzdeki hafta yapılacak olan Town Hall ödül seremonisini dört gözle bekliyor musunuz? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'Yes, very much, but I'll still be working. Business as usual. | 'Evet, çok ama hala çalışıyor olacağım. Her zamanki gibi iş. Evet, çok ama hala çalışıyor olacağım. Her zamanki gibi iş. Evet, çok ama hala çalışıyor olacağım. Her zamanki gibi iş. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| 'Criminals don't take days off, you know.' | 'Suçlular tatil yapmaz, bilirsiniz.' Suçlular tatil yapmaz, bilirsiniz. Suçlular tatil yapmaz, bilirsiniz. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Five, please. | Beş tane lütfen. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Oh. Sex. Ah, sex! | Oh. Seks. Ah, seks! Seks. Ah, seks! Seks. Ah, seks! | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Bill, have we got any more of that sake? | Bill, Japon içkilerinden daha var mı? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Ah. Bill. Where's Tuesday's tape? | Bill. Salı gününün kasedi nerede? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| It should be there. I've just given it to the boss. | Orada olmalı. Onu az önce patrona verdim. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Right. William. Do me a favour. Could you hold this? | Pekala. William. Bana yardımcı ol. Şunu tutabilir misin? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Stay there just one second. | Bir saniye orada kal. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Where's that sake? | İçkiler nerede kaldı? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Bill's just getting it. Where'd the boss go? | Bill hemen getiriyor. Patron nereye gitti? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| To put something in his safety deposit box. | Emanet sandığına bir şeyler koyacaktı. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Thank you. Hang on. Who are you? | Teşekkür ederim. Bekle. Sen kimsin? | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| John. John Jones. | John. John Jones. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| Can I help you? You're nicked. | Yardımcı olabilir miyim? Tutuklusun. | The Parole Officer-1 | 2001 | |
| What? I... Oh, my God! Emma, it's you! | Ne? Ben... Aman Tanrım! Emma, sensin! Ne? Ben... Aman Tanrım! Emma, sensin. Ne? Ben... Aman Tanrım! Emma, sensin. | The Parole Officer-1 | 2001 |