Search
English Turkish Sentence Translations Page 156692
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| But I need you... here. | Ama sana burada ihtiyacım var. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| For my garden. | Bahçem için. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| What kind of garden is this, Tom? | Ne tür bir bahçe bu Tom? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| That girl over there... | Oradaki kız... | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| And the one with the good cheekbones, | Ve güzel bir elmacık kemiği ile | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| she died too. | o da ölüyor. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| And if you keep me here, you'll end up killing me | Eğer beni tutarsan Benim onlar gibi öldürürsen. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| just like you did them. | Bu senin son öldürdüğün olacak. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Everybody dies sometime. | Herkes ölür bazen. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Summer don't last forever. | Yaz sonsuza kadar sürmez. (Kelime oyunu yapıyor.) | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Hey, listen to me. | Beni dinle, | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I didn't tell you why I came to Massey. | Sana neden Massey'e geldiğimi söylemedim. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I came looking for my father. | Geldim çünkü babamı arıyorum. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| And all I want to do | Ve istediğim sadece bu. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| is to just find him and see him one time, | Onu sadece bir kere görebilmek. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Well, what if I told you | Sana babanın, | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| your father's here? | Burada olduğunu söylersem... | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Your dad. | Baban, | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| He's in there. | o onun içinde. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I was gonna keep this a surprise, but... | Bunu bir sürpriz olacak tutacaktım ama | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| you do deserve to see him one time. | Sen onu bir kere görebilme hakkını kazandın. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| How in the hell would I know where your dad is? | Babanın nerede olduğunu nasıl bileyim? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I brought you some fried chicken and mashed potatoes. | Sana biraz kızarmış tavuk getirdim ve patates püresi. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| My mom made it last night. | Annem dün gece yaptı. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Your mom can kiss my ass. | Annen götümü öpsün. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| You better learn to keep a leash on that mouth of yours. | Çeneni kapatmayı öğrenirsen senin için daha iyi olur. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Otherwise I'll cut your fucking tongue out. | Yoksa o lanet dilini keserim. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I'll starve first, you sick perv. | Önce açlıktan ölecem seni hasta pislik. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Well, I'll be... if it ain't my best customer. | Eğer ben en iyi müşterin değilsem olacağım. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I thought I was your best. | Senin en iyindim. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I'll be your best. | Ben senin en iyin olacağım. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| You seen Amber around lately? | Son zamanlarda Amberi gördün mü? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| She said she was gonna be here when I got home. | Bana evde olacağını söylemişti. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| No, last time she was in here was a while ago. | Hayır, en son buradaydı. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Amber never spent much time alone. | Amber kendi başına fazla zaman geçirmez. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Came in a couple of times with Tom Hoxey; | Bir kaç kere Tom Hoxey ile gelmişti. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| few other times with strangers. | Bir kaç kezde yabancılarla. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Drink up. You know Amber... | Amber'i bilirsin. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| probably ran off with some band. | Büyük ihtimalle bir grupla kaçtı. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I wouldn't give it too much thought. | Başka bir fikrim yok. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I want both of them out of here by the time I get home from work. | Artık onları bu evde istemiyorum. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I don't care what you do with them. | Onlarla ne yaptığını anlıyamıyorum. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| That stupid little garden you got | Senin şu aptal küçük bahçende. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| is gonna cause us more trouble than it's worth. | Bize daha çok sorunlara sebep olacak. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| It's no trouble. | Hiç sorun yok. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Six years I've had it, I haven't had any trouble. | 6 yıldır yapıyorum ve hiç sorun olmadı. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| So you decide to take a girl that lives right here in Massey? | Yani sen kızları burada tutmaya mı karar verdin? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Now that damned Darwin's out of jail... | Şimdi de lanet Darwin hapishaneden çıktı. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| getting rid of my garden. | bahçemden vazgeçmiyeceğim. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| And that's that. | Bahçem olacak. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Head up. | Başını kaldır. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Careful, though. Don't gulp it. | Dikkatli ol çok hızlı içme. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Can't say I don't tend my garden the way it should be done, hmm? | Benim bahçelerden anlamadığımı söyliyemezsin Anladığım için herşeyi tam yapıyorum. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| 10:00 I gotta change a window for a guy across town. | Saat 10.00'da şehirde bir adam için pencere değiştirmem lazım. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Should take me a couple hours. | Beni birkaç saat oyalar. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| You gonna be okay while I'm gone? | İyi olacak mısın? Benim olmadığım süre içerisinde. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Here... I have an idea. | Bir fikrim var. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| This will cheer you up. | Bu seni neşelendirecek. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Besides, the plants... they love music. | Zaten çiçeklerde müziği çok sever. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Helps 'em grow. | Onların büyümesine yardım eder. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| How do you know she didn't just take off? | Onun sadece gitmediğini nereden biliyorsun? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I mean, she's been known to do that before. | Demek istediğim, daha önceden böyle yapmayı planlıyordu. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| She knew what day I was getting out. | Benim çıkacağım günü biliyordu. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| She wanted to take me to dinner. | Yemeğe götürmemi istedi. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Besides, everything she owns is at home. | Ayrıca herşey evinde yerli yerinde duruyor. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| And her car? | Arabası? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| No, her car is gone. | Arabası gitmiş. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Purse? | Çantası? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I didn't see her purse around, but... Uh huh. | Onun çantasını görmedim ama... | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Sounds to me like she picked up her purse, | Benim kulağıma çantasını alıp | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| she got in her car and she left. | arabasıyla buradan ayrıldığı. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Look, Sheriff, with all due respect, | Bak şerif. Tüm ilginle. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I know you and I have never been real close, | Seni tanıyorum ve hiç bu kadar yakın olamadık. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| but I wouldn't want that to stop you from looking | Ama ben senin kızımı aramandan vazgeçmeni istemiyorum. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| for my daughter if she's missing. | Eğer kayıpsa? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Now if I believed for one moment | Eğer sana bir anlığına inanırsam | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| that your Amber didn't just dart off | Senin Amber birden ortaya ona bira teklif eden bir tırcı ile | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| with the first cross country trucker that offered her a beer, | ortaya çıkmıyacak. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| well, I'd be out looking for her. | Onu aramaktan vazgeçiyorum. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I know my daughter. Oh, do you now? | Kızımı biliyorum. Biliyor musun? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| And how'd you accomplish that being in a drunken stupor | Ve nasıl sarhoş olduğunu | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| the last 10 years, and in and out of jail the last two? | Ve 8 sene içerde ki ve 2 sene dışarı hapsin olduğunuda biiliyorsun. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| So you're saying you're not going to do a damned thing about this? | Yani aramamanın sebebinin bu olduğunu mu söylüyorsun? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I didn't say that. I'll look into it... | Öyle demedim. Senin içine bakacağım. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| right after breakfast. | Kahvaltımdan sonra. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Glad to hear you say that | Bunu söylediğinden ilk defa memnun oldum. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| since it is your fucking job. | Siktiğimin polisliğinden beri. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Darwin? | Darwin? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| You keep your nose clean. | Burnunu belaya sokma. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I'd hate to be the cause of them throwing you back into County. | Bu işten nefret ediyorum. Çünkü onları bulunca senle aynı yerde olacaklar. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Do you want to die in here? | Burada ölmek mi istiyorsun? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Amber, say something. | Amber, birşey söyle. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Fuck! | Sikiyim. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| I just need some spark plugs. | Benim biraz bujilere ihtiyacım var. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Sure. What kind? | Tabii. Ne tür? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Six like this. | 6 gibi. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Let me see if I have 'em in stock. | Bakayım belki depoda vardır. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Tom Hoxey here. Hey, Tom, it's Darwin. | Ben Tom Hoxey Selam, Tom, ben Darwin. | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Darwin, how are you? | Darwin, nasılsın? | Summer's Moon-1 | 2009 | |
| Good good. | İyi iyi. | Summer's Moon-1 | 2009 |