Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 21241
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| What I really want to say? | Gerçekten ne söylemek istiyorum? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| [Candidate No. 1, Seo Jong Hoon] | Bir numaralı aday, Seo Jong Hoon | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What? Whatever you're planning now. | Neyi? Şu an her ne plânlıyorsan onu. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Whatever it is, don't do it. | Her neyse, sakın yapma. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What is it that I'm planning? | Plânladığım şey neymiş? Sen daha iyi bilirsin. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Then you don't do it, either. What? | Öyleyse sen de yapma. Ne? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| You're planning something, too. | Sen de bir şeylerin peşindesin. Ne olduğunu bilmiyorum ama... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I'm telling you not to do it. | ...sana yapma diyorum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Shall we both quit then? | Öyleyse ikimiz birden vazgeçelim mi? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Or shall we both do it together? | Yoksa her ikimiz de yapalım mı? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Wow, look who we have here. | Kimler varmış burada? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Isn't this Attorney Min Suk Hoon? | Bu Avukat Min Suk Hoon değil mi? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I came to hear Seo Eun Ha's supporting speech. | Seo Eun Ha'nın destek konuşmasını dinlemek üzere gelmiştim. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I can't believe I'm bumping into you again here. | Size burada denk geldiğime inanamıyorum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I wanted to thank you for last time. | Geçen sefer için size teşekkür etmek istiyordum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I could've been sent to prison, but you helped me. | Hapse atılmıştım ama bana yardım ettiniz. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| But don't we still have some unresolved money matters? | Ama hâlâ çözülememiş bir para mevzusu yok mu? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I will be in touch. | İrtibatta olacağım. Şimdi sırası değil. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Because of your wife, it's not a good time for you now? | Eşiniz yüzünden mi böyle davranıyorsunuz? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| If you have money trouble or someone owes you money | Para sıkıntınız varsa ya da biri size borçlu ise hemen bana ulaşın. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Wait in the parking lot. | Park yerinde bekle. Hemen geliyorum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Sure. | Tabii. Bekleriz elbet. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Here comes Congressman Seo Jong Hoon. | İşte Milletvekili Seo Jong Hoon geliyor. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Seo Jong Hoon! Seo Jong Hoon! | Seo Jong Hoon! | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I will trust it. | İnanacağım. Öyle yapacağım. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Hey, didn't Min Suk Hoon say he'd come right down? | O aşağılık Min Suk Hoon hemen geliyorum dememiş miydi? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Should we go back up? | Tekrar yukarı çıkalım mı? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Why are you here alone? | Neden tek başınasın? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Where is Min Suk Hoon? | Min Suk Hoon nerede? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Now we will hear Congressman Seo's daughter, Seo Eun Ha's supporting speech. | Şimdi Milletvekili Seo'nun kızı, SJ Grup'ta müdürlük yapan... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Please give her a warm welcome. | Lütfen alkışlayalım. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| [Nice to meet you all. I'm Seo Eun Ha...] | Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Seo Eun Ha... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Nice to meet you all. | Tanıştığımıza memnun oldum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I'm Seo Eun Ha, Congressman Seo's daughter. | Ben, Seo Jong Hoon'nun kızı, Seo Eun Ha. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What are you watching so intensely? | Bu kadar dikkatle izlediğin şey ne? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What was it? It's just that... | Neydi o? Buraya müşteriler geldiğinde... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| it's annoying to have the TV on, isn't it? | ...televizyon rahatsız eder, değil mi? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Ji Hyuk, why don't you just unplug it? | Ji Hyuk, televizyonu kapatır mısın? Tabii ki. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I wanted to be part of making important history. | Önemli bir tarihi inşa etmenin parçası olmak istemiştim. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| That's why I am standing here in front of you now. | İşte bu yüzden şu an karşınızda duruyorum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| [I'm Byun Ji Sook, not Seo Eun Ha. I'm a fake. I will tell the truth.] | Ben Seo Eun Ha değilim, Byun Ji Sook'um. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| [My parents run a small restaurant.] | Ailem küçük bir lokanta işletiyor. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I wanted to be part of making important history... | Önemli bir tarihi inşa etmenin parçası olmak istemiştim. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Now... | Şimdi ise... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Someone must have messed with the prompter. | Biri tele suflörü kurcalamış. Öyle mi? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I wonder who would do such a thing. | Acaba böyle bir şeyi kim yapar? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Believe in yourself. | Kendine inan. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| The reason I'm standing here is... | Burada durmamın sebebi... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| to talk about my father. | ...size babamdan bahsetmek. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| For as long as I can remember, my father... | Hatırlayabildiğim kadarıyla babam... Bu... Neden bana bir şey söylemedin diyorum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| he was always sorry. | ...daima üzgündü. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| He was sorry that he couldn't buy me enough delicious food. | Bana lezzetli yiyecekler alamadığı için üzgündü. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| He was sorry that he couldn't give me enough allowance. | Yeterince harçlık veremediği için üzgündü. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| He was sorry that he was making it hard for my mom. | Annemin hayatını zorlaştırdığı için üzgündü. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| When I was little | Küçükken... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I fell out of the bike that he was riding. | ...kullandığı bisikletten düşmüştüm. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I ended up with a scar on my knee. | Diz kapağımda izi kalmıştı. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I was mad at him then. | O zaman babama kızmıştım. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| He was so sorry that it happened. | Babam hiç durmaksızın özür diliyordu. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I learned later that... | Sonradan öğrendim ki... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| because I wanted to ride a bike | Bisiklete binmek istediğim için... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| my father tried to learn quickly how to ride a bike. | ...babam çabucak nasıl bisiklet sürüleceğini öğrenmeye çalışmıştı. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| It was all for his daughter. | Bunları hepsi kızı içindi. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| My Ji Sook... | Ji Sook'um... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| now I know why he was sorry. | ...şimdi niçin üzgün olduğunu biliyorum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Because he loved me. | Çünkü babam beni seviyordu. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I'm standing here today for one reason. | Bugün sadece tek bir sebep için burada duruyorum. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Congressman Seo knows how to love his family. | Milletvekili Seo ailesini nasıl seveceğini biliyor. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| He knows how to love you citizens. | Siz vatandaşları nasıl kucaklayacağını da biliyor. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Please support Congressman Seo. | Lütfen Milletvekili Seo'yu destekleyin. Ona güç verin. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| And there is one more thing I want to say here. | Burada söylemek istediğim bir şey daha var. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Thank you for raising me well. | Beni iyi yetiştirdiğin için teşekkür ederim. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I love you, father. | Seni seviyorum, baba. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What's the matter? She is saying she loves you. | Sorun ne? Seni sevdiğini söylüyor. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| She made it all up. | Hepsini uydurdu. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Why couldn't he afford to give her enough allowance? | Niçin ona yeterince para veremeyecekmiş? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Obviously, she's a daughter of a politician. | Gelinim besbelli bir siyasetçinin kızı. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| She's doing just fine. | Gayet iyi gidiyor. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| This? Now? | Bunu mu? Şimdi mi? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Play this now, so everybody can see it. | Şimdi oynat ki herkes izleyebilsin. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What's on it? | Ne var? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Something people should know. | İnsanların görmesi gereken bir şey. Lütfen oynatın. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I told you to believe in yourself. | Sana kendine inanmanı söylemiştim. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I believed in myself like you told me to. | Bana söylediğin gibi kendime inandım. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I am aware of the schedule. | Programın farkındayım. Anlıyorum. Hemen orada olacağım. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| There is something you have to see. I've already seen what I had to see. | Görmen gereken bir şey var. Görmek gerekeni şeyi zaten gördüm. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| It feels like something is about to happen... | Bir şeyler olmak üzere... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Is it just me? No. | Sadece bana mı öyle geliyor? Hayır. Bir şey olacak. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What's going on? What is it? | Neler oluyor? Bu da ne böyle? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Don't you wonder what that something will be? | Ne olacağını merak etmiyor musun? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| I will soon find out. | Yakında öğrenirim. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| What is that? A pool? | O da ne? Havuz mu? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Wait, what is that? | Bekle, bu da ne böyle? Bizim havuzumuz değil mi? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| But why is this playing here? | Ama burada ne işi var? | Gamyeon-1 | 2015 | |
| We apologize. There has been a mistake. | Özür dileriz. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Suk Hoon. | Suk Hoon. Bunu nasıl... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| How could you do this to me? | Bunu bana nasıl yaparsın? Sana... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Whatever it was that you were planning... | ...her ne plânlıyorsan yapmamanı söylemiştim. | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Redirecting your call... | Çağrınız yönlendiriliyor... | Gamyeon-1 | 2015 | |
| Finish him. | Bitirin işini. | Gamyeon-1 | 2015 |