Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20715
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| So we're thinking what? | Peki, ne düşünüyoruz? | Fringe-1 | 2008 | |
| Boone's wife kills this guy, | Boone'un karısı bu adamı öldürüyor, arabasını çalıyor ve sonra buradan gidiyor mu? | Fringe-1 | 2008 | |
| Yeah. | Evet. Ama burada ne arıyormuş? | Fringe-1 | 2008 | |
| And where did she go? | Ve nereye gitmiş? | Fringe-1 | 2008 | |
| You know what I hate worst than the cold? | Soğuktan daha çok neyden nefret ederim, biliyor musun? Neyden? | Fringe-1 | 2008 | |
| Not much. | Fazla olmamasından. | Fringe-1 | 2008 | |
| Think I know why she came out here. | Galiba neden buraya geldiğini biliyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| The camera, aspirin. | Kamera, aspirin. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay. Ready. | Tamam. Hazır. | Fringe-1 | 2008 | |
| We are about to inject the infected rat | Hastalığı kapmış fareye panzehiri vermek üzereyiz. | Fringe-1 | 2008 | |
| Should it prove effective, | Eğer işe yararsa... ...eşim ve ben elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. | Fringe-1 | 2008 | |
| it will no doubt work on humans as well. | ...insanlar üzerinde de yarayacaktır. | Fringe-1 | 2008 | |
| Ah! Marvelous. | Mükemmel. Hatta çok üzülüyordu. | Fringe-1 | 2008 | |
| You can bring the bodies right this way, gentlemen. | Cesetleri bu tarafa getirebilirsiniz beyler. | Fringe-1 | 2008 | |
| Right over here is fine. | Burası uygun. | Fringe-1 | 2008 | |
| May I offer you a peak freen? | Sizi kurabiye ikram edebilir miyim? | Fringe-1 | 2008 | |
| A delicious vanilla wafer with raspberry center | Lezzetli vanilyalı hamurun içinde ahududu ve limon kremasıyla birlikte. Francis konuşuyor. Kimlik no 31556. | Fringe-1 | 2008 | |
| He doesn't want a cookie, Walter. | O kurabiye istemiyor, Walter. | Fringe-1 | 2008 | |
| Uh... Apparently, you're wrong. | Göründüğü üzere, yanıldın. | Fringe-1 | 2008 | |
| That's two more bodies. | Burada iki ceset daha var. | Fringe-1 | 2008 | |
| One we found in the forest in Weymouth. | Birini Weymouth'daki ormanda bulduk. | Fringe-1 | 2008 | |
| The other on the street in Roxbury. | Diğerini de Roxbury'de bir sokakta. Kurbanlarını nereden alıyor? | Fringe-1 | 2008 | |
| You must have some idea where she'd go. | Nereye gidebileceğine dair bir fikriniz olması lazım. Geliyoruz. | Fringe-1 | 2008 | |
| The person out there killing people | Dışarıda cinayetleri işleyen kişi, karım gibi düşünmüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Well, she wouldn't recognize me... | Bırakın bildiği eğlence yerlerini... | Fringe-1 | 2008 | |
| Let alone find comfort in places she knows. | ...beni bile görse tanımazdı. | Fringe-1 | 2008 | |
| This one's been drinking. | Bu içki içiyormuş. Bira kokuyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Hey, Peter, will you turn out the lights? | Peter, ışıkları kapar mısın? Cidden mi? | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh! All right, Peter. | Tamam, Peter. | Fringe-1 | 2008 | |
| I ordered it on television. | Bunu televizyondan sipariş ettim. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's an entry stamp. | Bir giriş damgası. Jekyll ve Hyde gibi. | Fringe-1 | 2008 | |
| He's got the same one. | Aynısından bunda da var. Cavern diye bir yer. | Fringe-1 | 2008 | |
| Industrial area is really happening | Endüstriyel tesislerin gece kulübü olması artık moda oldu. | Fringe-1 | 2008 | |
| So she's going to the club to find these victims. | Yani kurbanlarını bulmak için kulübe gidiyordu. Ne kaçırdım? | Fringe-1 | 2008 | |
| Look, I need more time to make the cure. | Bakın, tedaviyi yapmak için daha fazla zamana ihtiyacım var. Lütfen. | Fringe-1 | 2008 | |
| If you take her alive, | Eğer onu canlı yakalarsanız, onu kurtarabileceğimi biliyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'll see what I can do. | Elimden geleni yapacağım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Dunham, FBI. Him too, he's with me. | Dunham, FBI. O da öyle ve benimle. | Fringe-1 | 2008 | |
| Now you're my kind of guy. | Tam da benim tipimde bir adamsın. | Fringe-1 | 2008 | |
| It's a hand held thermal imaging radiometer. | Elde taşınan ısı görüntüleme radyometresi. | Fringe-1 | 2008 | |
| It tells me if you're hot. | Ateşli misin bana söylüyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| So... | Eee? Kesinlikle ateşlisin. | Fringe-1 | 2008 | |
| I'm looking for someone with syphilis. | Ama ben frengisi olan birini arıyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| I don't understand. Something's wrong. | Anlamıyorum. Yanlış bir şeyler var. | Fringe-1 | 2008 | |
| Something's missing. | Bir şey kayıp. | Fringe-1 | 2008 | |
| The rat's body has rejected the cure. | Farenin vücudu tedaviyi reddetti. | Fringe-1 | 2008 | |
| Perhaps a protein incompatibility. | Belki de protein uyumsuzluğundan dolayıdır. | Fringe-1 | 2008 | |
| No, it's not that. | Hayır, ondan değil. Neyin yanlış olduğunu biliyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| The contagion required cerebral spinal fluid... | Virüsün omurilik sıvısına ihtiyacı vardı, bir katalizör olarak. | Fringe-1 | 2008 | |
| And the cure must require some as well. | Tedavi de buna ihtiyaç duyuyor olmalı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Bond the cure to the contagion. | Tedaviyi virüse bağla. | Fringe-1 | 2008 | |
| Yes, and the only spinal fluid we know for a fact | Evet ve bildiğimiz tek uyumlu... | Fringe-1 | 2008 | |
| is compatible... is my own. | ...omurilik sıvısı, benimkisi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Well, no, that's out of the question. | Hayır, öyle bir şey kesinlikle söz konusu olamaz. Çok tehlikeli. | Fringe-1 | 2008 | |
| If you lose more spinal fluid, | Daha fazla omurilik sıvısı kaybedersen... | Fringe-1 | 2008 | |
| it could cause a brain haemorrhage. | ...bu beyin zararına yol açabilir. | Fringe-1 | 2008 | |
| No, I was very careful | Hayır, çektiğim sıvıyı dikkatli bir şekilde ölçtüm. | Fringe-1 | 2008 | |
| Another 25 milliliters should be safe. | Bir 25 mililitreden daha bir şey olmayacaktır. | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter... We can't. | Walter... Yapamayız. | Fringe-1 | 2008 | |
| We have no other choice! | Başka seçeneğimiz yok. | Fringe-1 | 2008 | |
| Prep the table, Agent Farnsworth. | Masayı hazırlayın, Ajan Farnsworth. | Fringe-1 | 2008 | |
| Anything? | Bir şey buldun mu? Hayır daha bulamadım. | Fringe-1 | 2008 | |
| I got her. | Yakaladım. Arka taraftan gidiyor. | Fringe-1 | 2008 | |
| Peter, I can't find her. | Peter, onu bulamıyorum. | Fringe-1 | 2008 | |
| She was right there, but she's gone now. | Tam buradaydı, ama kayboldu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay... | Pekâlâ.... Tamam, aramaya devam et. Charlie ne durumda bir bakacağım. | Fringe-1 | 2008 | |
| Hey, Charlie? | Charlie? | Fringe-1 | 2008 | |
| We had her, but we lost her. | Onu gördük, ama kaçırdık. | Fringe-1 | 2008 | |
| You got the exit? | Çıkışı izliyor musun? Daha kimse çıkmadı. | Fringe-1 | 2008 | |
| Nobody is leaving yet. | Yardım gerektiğinde aramaktan kesinlikle çekinme. | Fringe-1 | 2008 | |
| She's still in there with you, Liv. | Hâlâ içeride, Liv. | Fringe-1 | 2008 | |
| You prepare the spinal fluid, Agent Farnsworth. | Omurilik sıvısını hazırlayın, Ajan Farnsworth. | Fringe-1 | 2008 | |
| Come on up. | Kalk haydi. | Fringe-1 | 2008 | |
| Here we go. Gently. | İşte böyle. Yavaş. | Fringe-1 | 2008 | |
| Okay, gently, gently, gently. | Tamam, yavaş, yavaşça, yavaşça. | Fringe-1 | 2008 | |
| Alright. Yes, thanks. | İyi misin? Evet, sağ ol. | Fringe-1 | 2008 | |
| Yeah, Charlie, I think she's headed to you. | ...Charlie sanırım sana doğru geliyor. Ne giyiyor? | Fringe-1 | 2008 | |
| Black dress... | Siyah elbise... | Fringe-1 | 2008 | |
| and freakishly blue eyes. | ...ve garip mavi gözler. | Fringe-1 | 2008 | |
| Valerie Boone? | Valerie Boone mu? | Fringe-1 | 2008 | |
| Are you Valerie Boone? | Valerie Boone siz misiniz? | Fringe-1 | 2008 | |
| It's her. Take her down. | Bu o. Bayıltın onu. | Fringe-1 | 2008 | |
| Alright, we got her. | Tamam, onu yakaladık. | Fringe-1 | 2008 | |
| Clear the area. You just shot that woman! | Bölgeyi temizleyin. Az önce o kadını vurdun! Gözcüleri yenmemiz için tek umudumuz sensin. | Fringe-1 | 2008 | |
| I just got off the phone | Az önce telefonda Olivia ile konuştum. | Fringe-1 | 2008 | |
| Good news, Dr. Boone. They have her. | Haberler iyi Dr. Boone. Onu yakalamışlar. | Fringe-1 | 2008 | |
| Oh, excellent! | Harika! Dr. Boone? | Fringe-1 | 2008 | |
| Walter... Hmm? | Walter? | Fringe-1 | 2008 | |
| Get me a TPA injection. | Bana doku plazminojen aktivatörü iğnesi ver. | Fringe-1 | 2008 | |
| You let me take too much spinal fluid. | Çok fazla omurilik sıvısı çekmeme izin verdin. | Fringe-1 | 2008 | |
| How far would you go | Sevdiğin biri için... | Fringe-1 | 2008 | |
| She's going to be out for hours. | Bir kaç saat daha uyanmayacak. | Fringe-1 | 2008 | |
| Where's the siren on this thing? | Bu şeyin sireni nerede? Orada. | Fringe-1 | 2008 | |
| Is that why you wanted to drive? | Bu yüzden mi sen sürmek istedin? | Fringe-1 | 2008 | |
| Everybody should get to do this at least once before they die. | Herkes ölmeden önce bunu bir defa yapmalı. | Fringe-1 | 2008 | |
| That looks says more than just, | O bakışlar "Keşke onun sürmesine izin vermeseydim"den fazlasını ima ediyor gibi. | Fringe-1 | 2008 | |
| I was just thinking about Nicholas Boone | Nicholas Boone'u ve onun karısı için yaptıklarını düşünüyordum. | Fringe-1 | 2008 | |
| What he is doing. | Şu anda ne yaptığını. Vay be, aşka bak. | Fringe-1 | 2008 | |
| Greg asked Rachel for a divorce, | Greg, Rachel'den boşanmak istedi... | Fringe-1 | 2008 | |
| and now he's fighting her for custody. | ...şimdi de onunla velayet konusunda kapışıyor. | Fringe-1 | 2008 |