Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 19678
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I have to go... this way. | Gitmem lazım... Buradan... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| (stammers) i have to get out of here. | Burdan gitmem lazım. Şey, aslında... Şey, aslında... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| I have to go... laura. | Gitmeliyim... Laura. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| It's okay, baby, come here. | Tamam, bebeğim... Gel buraya... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Do you still need to use the bathroom | O evi istediğimi asla söylemedim. Büyük eve ihtiyacım yok. Hala tuvaletin var mı? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Or are you done? no, um... 1 | Yoksa işin bitti mi? Yok, hayır... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| You know what? let's just go. | Biliyor musun? Hadi çıkıp gidelim. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| What, without paying? | Ne yani, hesabı ödemeden mi? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| What? you mean, after they were so nice to us? | Ne? Diyorsun ki; bizi çok güzel karşıladılar ve... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Laura: (half laughs) | Eddie, şüpheliye dair bulgu var mı? Eddie, şüpheliye dair bulgu var mı? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| This "bad boy" side of you? | Bu içindeki "kötü çocuk" herhalde? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| I kind of like it. | Hala bir parçası kaldığına sevindim. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Well, the night's still young. | Pekala, gece daha erken. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| You ain't seen nothing yet. | Daha hiçbir şey görmedin... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Next? next. | Sırada? Sırada... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| laura: what's left on the credit card? | Kredi kartında ne kadar kaldı? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Not that much. | Pek fazla değil. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| The guy's gone and doubled the price. | Bu adam fiyatını ikiye katlaycaktır. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Maybe we could look at another one? | Belki gidip başka bir yere bakabiliriz? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| No. | Hayır. Yani, ailenin yanına ne zaman dönüyorsun? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Are you kidding? no, that's not the point. | Şaka mı yapıyorsun? Önemli olan bu değil ki. 1 | Flashpoint-1 | 2008 | |
| (exhales) i don't know... | Bilmiyorum yani... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Lo, listen. | Dinle... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| I made you a promise and i'm keeping it. | Sana bir söz vermiştim, ve tutacağım. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Well, i guess he shouldn't have boosted the price. | Güzel, sanırım fiyatını yükseltemeyecek... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| No, he shouldn't have boosted the price. | Hayır, hayır, fiyatı katlayamaz. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Especially today. | Özellikle de bugün... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Why don't you go talk to him? | Neden gidip onunla konuşmuyorsun? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| I'm looking to buy a watch. | Ben bir saat almak istiyordum. Memur Scarlatti elektronik karşı tedbiri başlatıyor. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| can you show me what you have with the... | Acaba bana şey olan saatlerden... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| i'm sorry, i forgot what they call them. | Gösterebilir misiniz? Kusura bakmayın, adını unuttum... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| The uh...roman numerals. ro roman numerals. | Şey...Roman Numerals. Ro Rooman Numerals. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Um, something... | Şey, çok parlak olmayan... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| not too flas.. | Bir şeyler.. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| uh, maybe... | Sanırım, şey... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| uh, can i see this one? | E, şunu gördünüz mü? Adam Westfall. Davalarına bakıp, söz konusu durumun nedenini bulmaya çalışacağım. Adam Westfall. Davalarına bakıp, söz konusu durumun nedenini bulmaya çalışacağım. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| What is that, what is that? is that mother of pearl? | O nedir, nedir o? Sedef mi o? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| What's your price range? | Bütçeniz ne kadar? Jackie, mekanın içinden müdahale ederek... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| well, we're in the, uh... | Evet, şey, biz... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| man: sir? | Bayım... Ama ne çeşit bir insan halka açık bir yere bomba koyar? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Sir, please put down that gun. | Bayım, lütfen silahı indirin... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| male clerk: no, not this time. | Hayır, bu sefer değil... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| not this time. | Bu sefer olmaz... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| This is the fourth time this month | Bu ay dördüncü seferdir... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| And i am not taking it! | Bu sefer buna izin vermeyeceğim! Bu bir sorun olabilir Çünkü benim bir bilgisayarım yok. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| woman clerk: (on phone) we're being robbed. | Biraz önce soyguna uğradık... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| (terrified screams) | Benden daha iyi olduğunu mu düşünüyorsun? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Help! | Yardım et! Akıl hastenesine kadar da, | Flashpoint-1 | 2008 | |
| i said, put the gun down! | İndir silahını dedim sana! Bunlar çok hareketli ve zorlu zamanlar | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Do what he says. | Ne diyorsa onu yapın. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Let her go. | Onu bırak gitsin. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Don't make me do this. | Beni, bunu yapmak zorunda bırakma... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| I don't wanna hurt your wife. | Karına zarar vermek istemiyorum. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| They want money, just give it to them | Sadece para istiyorlar, ver de gitsinler... Bunun için söyleyecek bir iki lafın olmalı... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Hey, we're short on time here. | Hey, zamanımız azalıyor. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Just put the gun down and let us go. | İndir silahını da, bitsin bu iş. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| (sobbing) | Ne oluyor? Hiçbir fikrim yok. Ne oluyor? Hiçbir fikrim yok. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Okay, son, | Tamam evlat, | Flashpoint-1 | 2008 | |
| I put it down, | Bıraktım işte, ya da sırtını dönüp gidebilir ve beni yüzüstü bırakırsın. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Let her go. | Onu bırak. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Lo, get the gun. | Lo, silahını al. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| get the gun. | Getir silahı! | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Male clerk: let her go, son. please, son, let her go. | Evlat, bırak onu, bırak hadi... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| please. | Lütfen. Alkolik miydi? Alkolik miydi? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| please, son, let her go. please. | Lütfen, evlat, lütfen bırak onu. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| You know, | Biliyormusun, | Flashpoint-1 | 2008 | |
| You're short on time, too. | Senin de vaktin azaldı... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| What are you gonna do with what you've got left? | Elinde sadece, o kalınca ne yapacaksın? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Flashpoint 2x12 Last Dance | Kötü adamları, işlerini yapmalarına zorlasınlar. Evet, Spkie. FLASHPOINT | Flashpoint-1 | 2008 | |
| winnie: team one, hot call. | 1. Takım yeni bir çağrı geldi. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| gear up, guys, shots fired. | Toparlanın beyler, ateş açılmış... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| robbery at 2110 church. | 2110 Kilise mevkinde silahlı soygun. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| One male, one female. | Bir erkek ve bir kadın. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| subjects believed to be high risk | Şüphelilerin baskı altında olduğu ve, | Flashpoint-1 | 2008 | |
| and under the influence. | tehlikeli kişiler olduğu sanılıyor. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Winnie, let's see if there are any other reports in the area. | Winnie, bölgeden gelen başka bir ihbar varmı öğrenelim. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| winnie: copy, boss. | Anlaşıldı, Şef. Stainton, yani ne demek istiyorsun? Birisi çantayı otla mı doldurmuş? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Okay, next. | Tamam, sırada... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Lo, you still with me? | Lo, hala benimle misin? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Absolutely. | Kesinlikle... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| parker: inspector. | Müfettiş... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| What do you got? | Elimizde ne var? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Stainton: suspects fled in a gold sedan, they got a .357 magnum, | Şüpheliler 357'lik bir magnumla, altın bir saati alıp kaçmışlar. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| And we just put out an apb. | Nereye gittiklerini bulmaya çalışıyoruz. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Gun's theirs? no, it's the shopkeeper's. | Silah onların mıymış? Hayır, dükkan sahibininmiş. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| A .357? people these days. | 357 mi? Bugünlerde insanlar... | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Well, they said they were robbed 3 times the last month. | Geçen ay buranın 3 defa soyulduğunu söylüyorlar. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Ed: okay. | Peki. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Okay, guys? | Pekala, beyler? Hayır! Yapma! | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Subjects have fled the scene and they are armed. | Şüpheliler, altın bir saati çalıp kaçmışlar ve silahlılar. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| We need you to stay on the road. | Onları durdurmalıyız. Düşman hattının arkasında biraz zaman geçirdim. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| We got an apb on a gold sedan. | Sarı bir "Sedan" arıyoruz. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Repeat, apb on a gold sedan. | Tekrar ediyorum, sarı bir "Sedan" arıyoruz. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| ed: they're close. | Yakınlarda bir yerlerdeler. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| We might be looking at a moving takedown. | Hareket halindeyken durdurmanın bir yolunu bulmalıyız. Sadece yalnız kalmaya ihtiyacım var, tamam mı? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| You got an id? | Kimlikleri belli mi? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| No. there's no camera in the shop. | Hayır. Dükkanda kamera yokmuş. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Eddie, see what you can get out of mr. and mrs. .357, will you? | Eddie, bak bakalım bay ve bayan 357'yi buraya getirebilir misin? | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Parker. | Parker. | Flashpoint-1 | 2008 | |
| Winnie: boss, no other calls in the area. | Şef, bölgeden bir çağrı daha geldi. | Flashpoint-1 | 2008 |