Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 169762
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Sometimes I tell the boy old stories of courage and justice. | Bazen oğluma cesaret ve adalet hikâyeleri anlatıyorum. | The Road-1 | 2009 | |
| Difficult as they are to remember. | Gerçi, hatırlaması oldukça güç. | The Road-1 | 2009 | |
| All I know is the child is my warrant. | Tüm bildiğim, oğlumun hayata tutunma nedenim olduğu. | The Road-1 | 2009 | |
| And if he is not the word of God | Şayet o, Tanrı'nın kelâmı değilse... | The Road-1 | 2009 | |
| then God never spoke. | ...Tanrı hiç konuşmuyor demektir. | The Road-1 | 2009 | |
| ...you can land on Lady Libertys torch. | ...Özgürlük Anıtı'nın meşalesine konabilirdin. Özgürlük Anıtı'nın meşalesine inebilirsin. ...Özgürlük Anıtı'nın meşalesine konabilirdin. ...Özgürlük Anıtı'nın meşalesine konabilirdin. ...Özgürlük Anıtı'nın meşalesine konabilirdin. ...Özgürlük Anıtı'nın meşalesine konabilirdin. | The Road-1 | 2009 | |
| "If you flicked your tongue like a chameleon..." | Dilini bukalemun gibi kullanabilseydin... Dilini bir bukalemun gibi uzatabilseydin... Dilini bukalemun gibi kullanabilseydin... Dilini bukalemun gibi kullanabilseydin... Dilini bukalemun gibi kullanabilseydin... Dilini bukalemun gibi kullanabilseydin... | The Road-1 | 2009 | |
| "you could whip the food off your plate without using your hands!" | ...tabağındaki yemeği, ellerini kullanmadan mideye indirebilirdin! ...ellerini kullanmadan tabağındaki yemeği silip süpürebilirdin. ...tabağındaki yemeği, ellerini kullanmadan mideye indirebilirdin! ...tabağındaki yemeği, ellerini kullanmadan mideye indirebilirdin! ...tabağındaki yemeği, ellerini kullanmadan mideye indirebilirdin! ...tabağındaki yemeği, ellerini kullanmadan mideye indirebilirdin! | The Road-1 | 2009 | |
| "But what would your mother say?" | Ama annen ne derdi bu işe? Peki annen ne bu işe derdi? Ama annen ne derdi bu işe? Ama annen ne derdi bu işe? Ama annen ne derdi bu işe? Ama annen ne derdi bu işe? | The Road-1 | 2009 | |
| "If you crane your neck like a crane..." | Boynunu turna misali uzatabilseydin... Turna gibi boynunu kaldırabilseydin... Boynunu turna misali uzatabilseydin... Boynunu turna misali uzatabilseydin... Boynunu turna misali uzatabilseydin... Boynunu turna misali uzatabilseydin... | The Road-1 | 2009 | |
| "you have to strech your arm way up to scratch your head." | ...kafanı kaşımak için kolunu uzunca esnetebilirdin. ...kafanı kaşımak için kollarını yukarı kaldırman gerekirdi. ...kafanı kaşımak için kolunu uzunca esnetebilirdin. ...kafanı kaşımak için kolunu uzunca esnetebilirdin. ...kafanı kaşımak için kolunu uzunca esnetebilirdin. ...kafanı kaşımak için kolunu uzunca esnetebilirdin. | The Road-1 | 2009 | |
| ...you had eagle eyes so you could spot a running rabbit ... | ...kartal gözlerine sahip olsaydın koşan bir tavşanı hemen fark ederdin... | The Road-1 | 2009 | |
| It could be something here. Corn or something. | Buralarda bir şeyler olabilir. Mısır ya da başka bir şey. | The Road-1 | 2009 | |
| They run out of food. | Yiyecekleri kalmamış. | The Road-1 | 2009 | |
| Maybe there's some hayseeds in the hayloft. | Belki de samanlıkta biraz tohum vardır. | The Road-1 | 2009 | |
| I doubt it. | Zannetmiyorum. | The Road-1 | 2009 | |
| Committed suicide. Why? | İntihar etmişler. Neden? | The Road-1 | 2009 | |
| Two left. One for you, one for me. | İki tane kaldı. Biri senin biri de benim için. | The Road-1 | 2009 | |
| Put it in your mouth. You point it up. | Ağzına sok ve yukarı kaldır. | The Road-1 | 2009 | |
| Just like I show'd you. | Tıpkı sana gösterdiğim gibi. | The Road-1 | 2009 | |
| Like this. | Bak böyle. | The Road-1 | 2009 | |
| Then just pull the trigger. Okay? | Sonra da tetiği çek. Tamam mı? | The Road-1 | 2009 | |
| Is it okay? Okay. | Tamam mı? Tamam. | The Road-1 | 2009 | |
| Thanks. Thirsty. Thirsty? | Sağ ol. Susadım. Susadın mı? | The Road-1 | 2009 | |
| Water. | Su ister misin? | The Road-1 | 2009 | |
| We don't have to do this. I don't want to do this. | Bunu yapmak zorunda değiliz. Yapmak istemiyorum. | The Road-1 | 2009 | |
| I think we do. | Bence yapabiliriz. | The Road-1 | 2009 | |
| No, I don't want to do this. | Hayır, yapmak istemiyorum. | The Road-1 | 2009 | |
| Not into life like this. | Böyle hayat olmaz olsun. | The Road-1 | 2009 | |
| You have to push. Come on. | Ikınmalısın. Hadi. | The Road-1 | 2009 | |
| Quick! Get up! | Çabuk! Kalk! | The Road-1 | 2009 | |
| Get around. Stay low. Go, go. | Çık hadi. Başını eğ. Yürü, yürü. | The Road-1 | 2009 | |
| Check those junks over there. | Şuradaki arabaları kontrol edin! Şuradaki hurdaları kontrol edin. Şuradaki arabaları kontrol edin! Şuradaki arabaları kontrol edin! Şuradaki arabaları kontrol edin! Şuradaki arabaları kontrol edin! | The Road-1 | 2009 | |
| ...watch your head... | ...kafana dikkat et... | The Road-1 | 2009 | |
| Don't look at them. Look at me. | Onlara bakma. Bana bak. | The Road-1 | 2009 | |
| You call out, you're dead. | Bağırırsan ölürsün. | The Road-1 | 2009 | |
| Doesn't matter. | Fark eder mi? | The Road-1 | 2009 | |
| You got ammunition for those rifles? | Bu tüfekler için mühimmatınız var mı? | The Road-1 | 2009 | |
| I told you not to look over there. | Sana o tarafa bakmamanı söyledim. | The Road-1 | 2009 | |
| Have you eaten? | Ne yiyorsunuz? | The Road-1 | 2009 | |
| Whatever we can find. | Ne bulursak onu. | The Road-1 | 2009 | |
| What you can find. Yeah. | Ne bulursanız onu mu? Evet. | The Road-1 | 2009 | |
| You ain't gonna shoot that thing. | Elindekini ateşlemeyeceksin, değil mi? | The Road-1 | 2009 | |
| You ain't got but two shells. Maybe one. | Sadece iki mermin var. Belki de bir. | The Road-1 | 2009 | |
| They'll hear the shot. Maybe. But you won't. | Silah sesini duyarlar. Belki de. Ama sen duymayacaksın. | The Road-1 | 2009 | |
| Because it will be thru your skull inside your brain before you can hear it. | Çünkü, daha sen duyamadan kafatasından beynine ulaşmış olacak. | The Road-1 | 2009 | |
| To hear it you will need a frontal lobe and things with names like | Duymak için beyninin bir yarısı ve... | The Road-1 | 2009 | |
| colliculus and temporal gyrus | ...tomurcuk ve şakak kıvrımı denen şeyler de olması lazım. | The Road-1 | 2009 | |
| and you wont have them anymore. They'll just be soup. | Onlar da sende olamayacak. Çünkü et suyu olacaklar. | The Road-1 | 2009 | |
| I'm not anything. | Hiçbir şey değilim. | The Road-1 | 2009 | |
| We got a man hurt. It'd be worth your while. | Yaralı bir adamımız var. Gelip bakmana değer. | The Road-1 | 2009 | |
| You look at him again, I'll shoot you in the head. | Ona tekrar bakarsan. Seni alnından vururum. | The Road-1 | 2009 | |
| That boy looks hungry. Why don't ya'll come on to the truck? | Çocuk acıkmışa benziyor. Neden ikiniz kamyonete gelmiyorsunuz? | The Road-1 | 2009 | |
| Get yourself something to eat. | bir şeyler yersiniz. | The Road-1 | 2009 | |
| Aint no need to be such a hard ass. | Bu kadar dik kafalı olmaya gerek yok. | The Road-1 | 2009 | |
| You don't have anything to eat. | Yiyecek bir şeyiniz yok. | The Road-1 | 2009 | |
| You will come or I'll kill you. | Ya gelirsin ya da seni öldürürüm. | The Road-1 | 2009 | |
| You're wrong. | Gitmiş! Yanlış yapıyorsun. | The Road-1 | 2009 | |
| I think you're chickenshit. | Bence sen ödleğin tekisin. | The Road-1 | 2009 | |
| You never killed a man in your life. | Hayatın boyunca hiç adam öldürmedin, değil mi? | The Road-1 | 2009 | |
| Where did it come from? | Ses hangi taraftan geldi? | The Road-1 | 2009 | |
| Whose shoot? | Kim ateş etti? | The Road-1 | 2009 | |
| ...he's gone... | ...gitmiş... | The Road-1 | 2009 | |
| Let's go. Come on. | Hadi! Gidelim. | The Road-1 | 2009 | |
| Treeline. Come on. | Ağaçlıklara doğru. Hadi. | The Road-1 | 2009 | |
| ...over there... | Şu tarafta! | The Road-1 | 2009 | |
| You're okay? I'm right here. | İyi misin? Ben yanındayım. | The Road-1 | 2009 | |
| I try to look like any common traveling killer | Sıradan bir gezgin katil gibi görünmeye çalışıyorum... | The Road-1 | 2009 | |
| but my heart is hammering. | ...ancak kalbim deli gibi atıyor. | The Road-1 | 2009 | |
| When it comes to the boy | Oğluma gelince ise... | The Road-1 | 2009 | |
| I have only one question: | ...tek bir sorum var. | The Road-1 | 2009 | |
| Can you do it | Vakti geldiğinde... | The Road-1 | 2009 | |
| when the time comes? | ...bunu yapabilir misin? | The Road-1 | 2009 | |
| I will not let anything hapen to you. I'll take care of you. | Sana bir şey olmasına müsaade etmeyeceğim. Sana gözüm gibi bakacağım. | The Road-1 | 2009 | |
| I will kill anyone who touches you. | Sana dokunan herkesi öldürürüm. | The Road-1 | 2009 | |
| Because that's my job. | Çünkü bu benim aslî görevim. | The Road-1 | 2009 | |
| Please stop crying. We gotta go now. | Lütfen ağlama artık. Gitmemiz gerek. | The Road-1 | 2009 | |
| We're gonna find the cart. | Alışveriş arabasını bulacağız. | The Road-1 | 2009 | |
| That's all we have left. | Hepsi bu kadar. | The Road-1 | 2009 | |
| I should have done it a long time ago. | Bunu uzun zaman önce yapmam gerekirdi. | The Road-1 | 2009 | |
| I should have done it when we had more bullets. But I listen to you. | Bunu, elimizde daha çok mermi varken yapmam gerekirdi. Ama seni dinledim. | The Road-1 | 2009 | |
| They're gonna catch up with us and they are going to kill us. | Bizi bulup öldürecekler. | The Road-1 | 2009 | |
| They are going to rape me and then they'll gonna rape your son | Bana tecavüz edecekler. Oğluna tecavüz edecekler... | The Road-1 | 2009 | |
| and then they'll gonna kill us. | ...ve bizi öldürecekler. | The Road-1 | 2009 | |
| And eat us. | Sonra da yiyecekler. | The Road-1 | 2009 | |
| Whatever it takes... Stop it! | Nereye kadar... Kes şunu! | The Road-1 | 2009 | |
| I told you... Stop it! | Sana söylediğim... Kes şunu! | The Road-1 | 2009 | |
| I'll do anything. Anything... | Her şeyi yaparım. Her şeyi. | The Road-1 | 2009 | |
| I don't even know why even ask you. | Sana niye sorduğumu bile bilmiyorum. | The Road-1 | 2009 | |
| I should just go ahead and empty every goddamn bullet into my brain | Dediğimi yapıp lanet kurşunları beynime boşaltıp... | The Road-1 | 2009 | |
| and leave you with nothing! That's what I should do. | ...seni bir hiç ile baş başa bırakmalıyım. Yapmam gereken bu aslında. | The Road-1 | 2009 | |
| Shh. Please don't talk like that. | Lütfen böyle konuşma. | The Road-1 | 2009 | |
| You're right. There's nothing left to talk about. | Haklısın. Konuşacak bir şey kalmadı zaten. | The Road-1 | 2009 | |
| My heart was ripped out of me the night he was born. | O doğduğu gece, kalbim yerinden çıktı. | The Road-1 | 2009 | |
| We have to... We will survive this. | Biz böyle... Böyle yaşamalıyız bir şekilde. | The Road-1 | 2009 | |
| We are... not going to quit. Not going to quit. | Vazgeçmek yok. Vazgeçmeyeceğiz. | The Road-1 | 2009 | |
| You want us to survive? Don't you get it? | Hayatta kalmamızı mı istiyorsun? Anlamıyor musun? | The Road-1 | 2009 | |
| I don't wanna. | Ben istemiyorum. | The Road-1 | 2009 | |
| I want you let me take him with me. | Oğlumu yanımda götürmeme izin vermeni istiyorum. | The Road-1 | 2009 | |
| I would take him with me if it weren't for you. You know that. | Sen olmasaydın onu alır giderdim. Biliyorsun, değil mi? | The Road-1 | 2009 |