Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 156456
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Unless it was for deli meat. | Ama işin içinde hazır et varsa iş değişir. Et için olmadıkça. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Mm... there she is, | Mm... işte orda, İşte orada. 29 numara azının yanında. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| right along the 29 premolar. | 29. azı dişinin orda. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, and a slight occlusal on 28. | Oh, ve 28de de önemsiz bir oklüzal var. Ayrıca 28in üzerine d sıçramış. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Very good, Cindy, and look at all this tartar buildup. | İyi iş, Cindy, ve şu tartarlara bir bak. Çok güzel Cindy. Şu oluşan tartara bak. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, and see how dull the surfaces are? | Oh, ve şurdaki mat yüzeylere Ve yüzeyleri nasıl soluklaştırdığına bak. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I bet he's a grinder. What are you trying to do, | İddaaya varım ki o bir öğütücü diş. Ne yapmaya çalışıyorsun, Bahse varım bu bir azıdır. Ne yapmaya çalışıyorsun... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| put me out of a job there, eagle eye? | beni işimden attırmaya mı, kartal gözlü? ...beni işin dışında bırakmaya mı kartal göz? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, gosh. No, no. If I couldn't work for you... | Aman Tanrım. Hayır, hayır. Eğer sizin için çalışmazsa... Hay Allah. Hayır, hayır. Eğer senin için çalışmasaydım... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Guys, please. | Çocuklar, lütfen. Çocuklar lütfen. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, sorry, buddy. I'm just consulting with Cindy. | Oh, pardon, dostum. Sadece Cindy'e danışıyordum. Özür dilerim dostum. Sadece Cindy'e danışıyordum. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Well, you cracked it, all right. | Çatlatmışsın tamam mı. Kırmışsın dişi tamam mı? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| The good news is, it's above the gumline. | İyi haber is, diş etinin üstünde. Ama iyi haber diş etinin üzerinde. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| It's called an oblique supragingival fracture. | Buna eğik suprajinal kırık deniyor. Buna eğik subginjival kırık deniyor. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| That's what Wikipedia calls it. I have no idea what it is. | Wikipediada öyle geçiyor. Ne anlama geldiğini bilmiyorum. Wikipedia'da böyle yazıyor. Ne demek olduğunu bilmiyorum. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Because it's... | Çünkü o... Çünkü bu... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| He's teasing. He knows. | Dalga geçiyor. Ne olduğunu biliyor. Alay ediyor. Biliyorsun. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I do. I know. | Evet. Biliyorum. Şaka yapıyorum. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Noah, man, I'm dying here. Please. | Noah, ben burda ölüyorum. Lütfen. Noah, adamım. Ölüyorum burada lütfen. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I'm sorry. I'm gonna recommend a crown, all right? | Özür dilerim. Bir taç siparişi vereceğim tamam mı? Özür dilerim. Sana diştacı önereceğim tamam mı? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We can dig it out today, | Bugün deşebiliriz, Bugün çıkartabiliriz... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| do an impression so you have a temp, | geçici olarak bir tablo oluştururuz, ...baskı uygularsa hassas demektir... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| come back later in the week, finish her up. | Bu hafta tekrar uğrarsın işi bitiririz. ...hafta içi bir gün gelirsin hallederiz onu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Easy peasy, extra cheesy. | Bu iş çocuk oyuncağı. Tereyağından kıl çeker gibi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Well, if it's extra cheesy, I guess we should do it. | Eğer çok kolay olcaksa sanırım yapabiliriz. Eğer içinde tereyağı varsa, sanırım bunu yapmalıyız. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| All right. A crown for the skylight king. | Pekala. Tavan penceresi kralı için bir taç. Pekala. Çatı penceresi kralı için diştacı gelsin. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Super water fountain smells like patchouli. | Süper su çeşmesi petçuli gibi kokuyor. Süper su fıskiyesi tütsü gibi kokuyor. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, you should see his waiting room. | Oh, Bir de misafir odasını görmelisin. Bir de bekleme odasını görmelisin. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| It is a joke. He has a massage table. | Şaka gibi. Masaj masası var. Şaka gibi. Masaj masası var onun. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| There's, like, rows of different flavors of iced tea. | Sanki satır satır buzlu çayın değişik tatları vardı. Orada yüzlerce farklı çeşit buzlu çay var. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Maybe I can weaponize it, | Belki bunu silah olarak kullanabilirim, Belki bunu silah haline getirebilirim... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and bam! | Bam! ...ve bum! | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Kill a guy. | Birini öldür. Bir insan ölür. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| What's going on? You're going dark on me. | Neler oluyor? Bir sıkıntın var gibi geldi. Neler oluyor? Negatif elektrik yayıyorsun. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| All the people I go to school with are morons, | Okuldaki herkes tam bir aptal, Beraber okula gittiğim insanlar geri zekalı... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and I'm guilty by association. I give up. | ve bende işbirliğinden suçluyum. Pes ediyorum. ...ve bir araya getirdiğim için ben suçluyum. Vazgeçiyorum. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You're too young to give up. | Pes etmek için çok gençsin. Vazgeçmek için çok gençsin. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I am the head of the stupidest charity known to mankind. | İnsanlığın bilinen en aptal bağış organizasyonunun başıyım. İnsanoğlunun gördüğü en aptal yardım işinin lideriyim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| That first part sounded impressive. | En azından bir kısmı etkileyici. İkinci kısım etkileyici gibiydi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You're the head. | Lider sensin. Lidersin. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Look, if people are looking to you as a leader, then lead. | Eğer insanlar sana lider gözüyle bakıyorsa, yönlendir onları. Bak eğer insanlar sana lider olarak bakıyorsa, lider ol o zaman. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You've got the attention of morons? | Aptalların dikkati senin üzerinde mi? Geri zekalıların dikkatini çekmişsin. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Do something smart with it. How? | Bunu akıllıca kullan. Nasıl? Akıllıca şeyler yap bununla. Nasıl? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| All they care about is how they look or what they drive | Tüm umursadıkları nasıl göründükleri yada ne sürdükleri Tüm düşündükleri nasıl göründükleri ve nasıl araba sürdükleri... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| or how they look in what they drive. | yada sürdükleri arabanın içinden nasıl göründükleri. ...ya da araba sürerken nasıl göründükleri. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You can't blame them for being a product of their environment. | Ortama ayak uydurdukları için onları suçlayamazsın. Çevrelerinin ürünü oldukları için onları suçlayamazsın. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| They know what they know. They live in a bubble. | Ne bildiklerini biliyorlar. Hayal dünyasında yaşıyorlar. Bildiklerini okurlar. Bir balonun içinde yaşıyorlar. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I am loving this deli. | Bu eti seviyorum. Bu etlere hastayım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| George was right. These people were living in a bubble, | George haklıydı. Bu insanlar hayal baloncuğunda yaşıyorlar, George haklıydı. Bu insanlar balon içinde yaşıyordu... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and maybe it was up to me to pop it, | ve belkide bu bir floridalının, ...ve belki onu patlatmak bana kalmıştı. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| like a pimple on a floridian's back. | sırtındaki sivilceyi patlatması gibi bana kalmış. Florida'nın sırtındaki bir sivilce gibi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Ahem. Hey. | Öhöm. Selam. Merhaba. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| So... | Şey... Sanki... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| You guys know how you live in this sort of... bubble? | Nasıl bu tarz bir baloncukta yaşayabiliyorsunuz? Siz çocuklar bir balonun içinde nasıl yaşadığınızı biliyor musunuz? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| This bubble of ignorance? | Cehaletin baloncuğunda? Cahillik balonunda. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| It's not your fault that you live there. | Bu sizin suçunuz değil ama yaşıyorsunuz. Burada yaşamış olmak sizin suçunuz değil. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| It's just... you haven't been exposed to much. | Bu sadece... siz çok görmemişsiniz. Sadece fazla açığa çıkamamışsınız. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I have. I used to live outside the bubble, | Ama ben değilim. Eskiden baloncuğun dışında yaşardım, Ben çıktım. Eskiden o balonun dışında yaşardım... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| so today I'm going to expose you to something | bu yüzden bugün size hergün birlikte büyüdüğüm ...bu yüzden bugün size her gün fark ederek... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| that I grew up with every day. | birini göstereceğim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| This is Gladys. | Bu Gladys. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| She's a homeless man that lived on my street. | Benim sokağımda yaşayan evsiz bir adam. Gladys sokağımda yaşayan evsiz bir adamdı. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| She's a man? | Bu bayan bir adam mı? Adam bir kadın. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| How does that work? | Bu nasıl oluyor? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Let me take this one. Okay. | Bunu ben hallediyim. Pekala. Bırak bunu ben halledeyim. Olur. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Basically you just... Tuck everything in. | Basitçe sen... herşeyi içine alıyorsun. Basit anlatayım. Sen her şeyi içine alırsın. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| See, um, not everybody is getting their teeth whitened | Mmm herkes dişlerini beyazlatamaz Bakın herkes dişlerini beyazlatamıyor... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| or... going to the mall | yada.. alışveriş merkezine gidemez ...ya da alışverişe gidemiyor... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| or... Overwatering their lawn. | yada... çimlerini sulayamaz. ...ya da bahçelerini bolca sulayamıyor. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Some people, like me and Gladys, | Bazı insanlar, ben ve Gladys gibi, Gladys ve ben gibi bazı insanlar... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| understand that there are people out there | İstediği herşeyi elde edemeyecek ...dışarıda ihtiyacı olan her şeye sahip olamayan insanlar olduğunu biliyoruz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| that don't have everything they need. | insanlar olduğunu anlarız. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Some people have nothing and live on the street. | Bazı insanların hiçbir şeyi yoktur ve sokakta yaşarlar. Bazı insanların hiç bir şeyi yok ve sokakta yaşıyorlar. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| West 14th, to be exact. | Tam olarak 14. batı caddesi. Kesin olmak gerekirse, 14. Batı. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Gladys and I aren't trying to make you feel bad. | Gladys ve ben sizi kötü hissettirmeye çalışmıyoruz. Gladys ve ben, sizi kötü hissettirmeye çalışmıyoruz. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| We're just trying to show you | Sadece size dışarıda odaklanmamız Biz sadece size, odaklanmanıza değecek gerçek problemler olduğunu... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| that there are real problems out there worth focusing on... | gereken daha büyük problemler olduğunu gösteriyoruz... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Problems more severe than bad skin or oily hair, | Kötü cilt veya yağlı saçtan daha ciddi problemler, Problemler kötü bir ciltten ya da yağlı bir saçtan daha ağırdır. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| so, uh, the next time you're about to throw out | Bi dahaki sefere 85$lık eti Gelecek sefere, etlere 85 doları çarçur edecekken... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| $85 worth of deli meat, maybe you'll think twice, | çöpe atarken 2 kez düşünürsünüz, ...belki iki defa düşünürsünüz. Çünkü, ona ihtiyacı olan... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| because there are people in need, | çünkü ihtiyacı olan insanlar var, | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and they're a lot closer than Florida. | ve onlar Florida'dan daha önemli. ...insanlar var ve onlar Florida'dan daha yakın. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| $2,600 for a crown?! | $2,600 bir taç için mi?! Bir taca 2.600 dolar mı! | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Hey, I don't set the prices. | Hey, fiyatını ben koymadım ya. Fiyatları ben düzenlemem. Bu da bahanen. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| It's your practice! | Bu senin işin! | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| That's true. | Bu doğru. Doğru. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| But what did you expect, | Ne bekliyordunki, Ama sandığın şey şu ki, hepsini sana yüklemedim, değil mi? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| that I wasn't gonna charge you at all? | hepsini sana bindirmememi mi? | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| No, I assumed you were going to give me a discount. | Evet, bana biraz indirim yaparsın sanmıştım. Hayır, bana indirim yaptığını varsaymıştım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I mean, I I gave... I gave you a a break on your skylight. | Ben sana yaptım... Tavan penceresinde sana biraz indirim yaptım. Senin günışığını açtım. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Well, I didn't assume that. Thanks for the discount. | Bunu hiç dile getirmedim. İndirim için saol. Ben öyle varsaymıyorum. İndirim için teşekkürler. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| This is not how friends treat each other, Noah. | Arkadaşlar birbirlerini kazılamazlar, Noah. Arkadaşlar birbirine böyle davranmaz, Noah. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Friends give each other a deal. | Arkadaşlar birbirlerine yardım ederler. Arkadaşlar birbiriyle anlaşır. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| No, friends do their very best work for one another, | Hayır, arkadaş bir diğeri için en iyisini yapar, Hayır, arkadaşlar diğeri için ellerinden gelenin en iyisini yapar ve... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| and the best costs money. Look, and I'm not the one | ve en iyisi için para gerekir. Bak, çırılçıplak soyunup ...o en iyi, para mâl eder. Bak, çıplak striptiz yapmaya ve... | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| who decided to strip naked and take my shower for a spin. | duşumda bir tur atmaya çalışan ben değilim. ...kısa bir gezinti için duş almaya karar veren tek ben değilim. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| I had to give my maid the rest of the day off. | Günün geri kalanı için hizmetçime izin vermek zorunda kaldım. Hizmetçime bütün gün izin vermem gerekiyordu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| She was so freaked out. | Korkudan ölecekti. Bayağı çıldırdı yahu. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Oh, gee. I'm really sorry about that. | Oh, kıyamam. Bunun için çok üzgünüm. Ah, Tanrım. Çok üzüldüm şimdi. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 | |
| Who... who's gonna cube your pineapple for you? | Kim... kim doğrayacak artık ananasını? Şimdi kim ananasını küp küp kesecek? Benim ananasa alerjim var. | Suburgatory Charity Case-1 | 2011 |