Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 14858
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Come here, the clerk can take care of that. | Gel buraya, memur onla ilgilensin. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
The engineer would like to speak with you. You can use my room. | Mühendis seninle görüşmek istiyor. Odamı kullanabilirsiniz. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I'll have my breakfast and you won't be disturbed in here. | Ben kahvaltımı yapacağım, siz rahatsız olmayın. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I've never experienced such weather in February. | Şubatta böyle hava hiç görmemiştim. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
It's as though all Hell has broken loose. They say the flu is related to the weather. | Cehennemin kapıları açılmış gibi. Gribin havadan kaynaklandığını söylüyorlar. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I don't know what to believe. It is not weather, it is war, Reverend. | Neye inanacağımı bilmiyorum. Havadan değil, savaş yüzünden, Peder. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Millions of corpses are rotting, infections are spreading in the wind. | Milyonlarca ceset çürüyor, enfeksiyon rüzgarla yayılıyor. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You wanted to speak with me? It was an impulse. | Benimle konuşmak istemiştiniz? Ani bir hareket oldu. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I was passing by and thought a little chat with young Mr. Bergman might be in order. | Buradan geçiyordum ve genç Bergman ile konuşmanın sırası gelmiştir diye düşündüm. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
How is it going with the girls? Well, thank you. | Kızlar nasıl? İyi, teşekkürler. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I hear that you have done away with the catechisms. | İlmihalleri bitirdiğini duydum. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Basically. Is that allowed? | Temek olarak. Buna iznin var mı? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
There is no set rule for how the classes are run. | Çok özel değil. Amalfi'den aldım. Buna engel olacak bir kural yok. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
It only says that confirmands should be appropriately prepared for communion. | Sadece uygun cemaat için hazırlıklı olmak gerekiyor. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
So, and now you are preparing my daughters. | Çok güzel. Pekala, şimdi de kızlarımı hazırlıyorsun. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You are aware that this is happening against my expressed will. | Buna karşı olduğumu ifade edeceğimin farkındasındır. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
No, don't misunderstand me. There was no big argument. | Hayır, beni yanlış anlamayın. Ortada büyük mesele yok. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Susanna, Helena and their mother made the decision. | Susanna, Helena ve anneleri bu kararı aldı. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I am against that mess with the blood of Jesus. | Ben İsa'nın kanının karmaşaya bulaştırılmasına da karşıyım. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Susanna was obstinate, while with Helena | Helena ile olduğu sürece Susanna inatçıydı... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
who is so modest about feeling inferior, they convinced their mother. | ...aşağı duygulara tevazu göstermek konusunda annelerini ikna ettiler. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
She is a bit... how shall I put it... | O birazcık... nasıl desem... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
...romantic. | ...romantik. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
So everything was set. | Kısacası her şey ayarlandı. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
What could a shabby heathen like me do to pit himself against three young girls? | Benim gibi bir sefil bir kafir kendisine karşı üç genç kıza ne yapabilirdi ki? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Nothing, Reverend. | Hiçbir şey, Peder. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Susanna and Helena are making great advances. | Susanna ve Helena büyük ilerleme gösterdiler. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
How in the world do they do that without studying? | Bu dünyada günlük hayatlarında uygulayabilecekleri... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
...that they can apply in their daily lives. We have conversations. | ...işlerden uzak nasıl yaşayabilirler? Biz konuşmuştuk. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Conversations? About how to live and what to do. | Konuşmak mı? Hayat hakkında, ne yapılacağı hakkında. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
About conscience, death, the spiritual life. | Vicdan, ölüm, ruhsal yaşam hakkında. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
The spiritual life? That which is not physical. | Ruhsal yaşam mı? Fiziksel olmayan. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Really, does that exist? Yes. | Gerçekten, böyle bir şey var mı? Evet. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
My wife has begun to pray with her daughters. | Karım kızlarıyla dua etmeye başladı. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Is that an expression of the spiritual? I think so. | Bu ruhsal bir ifade mi? Sanırım. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
When the girls have gone to bed, my wife goes to them, closes the door | Ne zaman kızlar yatağa gitse, karım yanlarına gidip kapıyı kapatıyor... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
and they pray together, as you have taught them. | Ona sabırla baktığınız için teşekkürler. Bu şekilde bitmesi çok üzücü. ...ve hep beraber dua ediyorlar, senin söylediğin gibi. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Those are the words of Augustine, not mine. I don't care about that. | Bunlar Augustine'in sözleri, benim değil. Kimin olduğu umrumda değil. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I care that I am excluded. | Dışarda kalıyorum, umrumda olan bu. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You could take part in the prayers. | Sen de duacıların bir parçası olabilirsin. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
How would that look, for God's sake? Nordenson on his knees with his ladies. | Bu nasıl görünür, Tanrı aşkına? Nordenson kızlarla dizlerinin üstüne çökmüş. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You could say: 'I don't believe in this' | Şöyle düşünebilirsim: 'Buna inanmıyorum...' | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
'but I would like to join in because I love you.' | '...ama buna katılmak hoşuma gider, çünkü sizi seviyorum.' | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I can guarantee that the ladies would be quite disturbed in their devotions. | Şunu garanti ederim, bayanlar rahatsız etmeden sessizce dua edebilirler. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
It's worth a try. No. | Denemeye değer. Hayır. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Susanna and Helena would understand, as would their mother. | Uyuyor musun? Anneleri gibi Susanna ve Helena da anlayacak. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Their mother? | Anneleri mi? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You have spoken with my wife about me. | Karımla benim hakkımda konuşmuşsunuz. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Your wife requested a private word with me. | Eşiniz benimle özel bir meseleyi görüşmek istedi. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
So, Elin sought you out? | Demek Elin seni aradı? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
She wasn't satisfied with the Rector, that old goat. | Rektör'den memnun değildi, o yaşlı keçiden. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Those seeking spiritual advice do have a choice... | Ruhani tavsiye arayanların seçeneği... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
What was the conversation about? May I ask... | Konuşma ne hakkındaydı? Mahzuru yoksa... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You may ask, but I cannot answer. | Mahzuru yok, ama cevap veremem. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I forgot about the confidentiality agreement. | Gizlilik anlaşmasını unuttum. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
But I don't think I betray it if I say | Ama şunu söylersem bu anlaşmayı bozacağımı sanmıyorum... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
that your wife speaks of you with the greatest affection. | ...eşiniz sizden büyük bir sevgiyle söz etti. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Really, with affection? Holy cow. | Gerçekten mi? Sevgiyle mi? Vay canına. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
She speaks with you, about me, with the greatest affection... | Seninle konuşmuş, ve benden büyük bir sevgiyle söz etmiş... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I'm sorry I mentioned it. Don't worry. | Bundan söz ettiğim için üzgünüm. Önemli değil. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
A slip of the tongue, it is only human. | Dil sürçmesi yalnızca insanlara mahsustur. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I hope your wife... Calm yourself, Reverend. | Umarım eşiniz... Kendinize hakim olun, Peder. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Of all the complications we've been dealt, this one is quite minor. | Tüm mevzularda anlaşacağız, bu oldukça küçük bir mevzu. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
So, you know our secret? No. | Demek sırrımızı biliyorsunuz? Hayır. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You know that my wife has left me Twice. | Karımın beni iki sefer terkettiğini biliyorsun. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
No, I didn't know that. Really? | Hayır, bunu bilmiyordum. Sahi mi? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
How is the turnout for the chapel meetings on Sundays? | Pazar günleri şapelde yapılan toplantılara katılım nasıl? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I understand you send your own reporters. | Kendi gazetecilerini gönderdiğini anladım. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Has the Rector said anything? Yes, as a matter of fact. | Rektör bir şey söyledi mi? Evet, söyledi. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
May I be a bit curious? He was resolute. | Öğrenebilir miyim? Kararlı bir şekilde... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
lf I allow socialist meetings in the chapel again | ...şapelde sosyalist toplantılara bir daha izin verirsem... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
he will inform the church authorities. | Benim, tek başıma, evin sahibi olmamı arzuladığını açıkladı. ...kilise yetkililerini bilgilendireceğini, ifade etti. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
He also said that God's house should not be a sanctuary for anarchists and murderers. | Ayrıca şunu da ekledi: 'Tanrının evi anarşist ve katiller için bir sığınak olamaz.' | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
So, he said that? Unfortunately the meeting was meaningless. | Demek böyle dedi? Ne yazık ki toplantılar anlamsızdı. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Arvid Fredin has already been fired. | Arvid Fredin, zaten kovuldu. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
I should have spoken, but I didn't. | Konuşmam gerekirdi, ama konuşmadım. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
It's probably best to keep your mouth shut... once in a while. | En iyisi... çeneni bir kerecik olsun kapalı tutman. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
When things get serious I'm pretty cowardly. | İşler ciddiye binerse korkak olmadığımı göreceksiniz. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Could it be that your wife disapproved | Eşiniz şapel dışında kredi için aceleci... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
of your hasty decision to loan out the chapel? | ...kararlarınızı onaylamadığı için olabilir mi? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
That's pretty accurate. | Bu çok doğru. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
There you have it... | Demek öyle... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Would you consider a sort of cooperation? | Bir çeşit işbirliği düşünür müsünüz? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Cooperation with whom? With me. | Kiminle? Benimle. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Next time there are any problems you get up on the lectern, or whatever | Bir dahaki sefere, kürsüye çıkıp halka anlatacağın... | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
and speak to the masses. | ...her neyse işte, bazı problemler olacak. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
What would I say? | Ne söyleyecekmişim? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
You could say, among other things, that it is not worth it to kill one another. | Diğer şeylerin yanısıra, bunun başkasını öldürmeye değmediğini söyleyebilirsin. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
The workers at this factory are badly treated and humiliated. | Fabrikadaki işçiler kötü muamele görüyor ve aşağılanıyor. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
So I should advise them to be humiliated? | Yani onlara aşağılanmayı tavsiye edeyim, öyle mi? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
It's not that simple. Really, how is it then? | Bu kadar basit değil. Sahi mi? Ne kadar basit öyleyse? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
We should really end this conversation. I've got plenty of time. | Bu konuşmayı burada bitirmeliyiz. Benim zamanım bol. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
It hasn't been very rewarding. I've been mostly anxious. | Bunun faydası olmuyor. Çoğunlukla ben gerildim. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Really? Certain people scare me. | Sahi mi? Belli ki insanlar benden korkuyor. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Did it ever occur to you that I am equally scared | Hiç, 'Aynı ölçüde ama farklı bir şekilde...' | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
but in a different way? | '...korkuyorum' diye düşündün mü? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Perhaps you are learning. | Belki öğrenirsin. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
What remarkable weather! | Ne muhteşem bir hava! | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
Thunder in February. It's like the last judgment. | Şubatta yıldırım. Son duruşma gibi. | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |
What is that sound? | Bu ses de ne? | Den goda viljan-1 | 1992 | ![]() |