Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20852
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
No, that's my baby. | Hayır, o benim çocuğum. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
I told him to take the train. | Ben söyledim trene binmesini. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
I told him to catch the BART. | Ben söyledim BART'ı kullanmasını. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
I didn't know they were going to hurt my baby. | Çocuğuma zarar vereceklerini bilmiyordum. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
I should've just let him drive. | Arabayla gitmesine izin vermeliydim. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
I should've just let him drive, but I wanted to keep him safe. | Arabayla gitmesine izin vermeliydim ama ben onu korumak istedim. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
You gotta let me hug him. | Ona sarılmama izin vermelisin. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
Please, let me hug him. | Lütfen, bırak sarılayım. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
Please. Please... | Lütfen, lütfen. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
He didn't like to be alone. | O yalnız olmayı sevmez. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
Come on, T.Come on, baby. 1 | Hadi, T. Hadi bebeğim. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
You got to go? | Gitmeli misiniz? | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
Shh. Go back to bed. | Yatağına dön. | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
Go back to bed, OK? OK... | Yatağına dön, tamam mı? | Fruitvale Station-1 | 2013 | ![]() |
Here, the earth rocks when you walk. The water table's high here, you see. | Yürüdüğünüzde zemin sarsılır. Gördüğünüz gibi, burada yer altı suyu fazla. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
When it rains, the fields turn into a giant swamp. | Bu arazi, yağmur yağdığında kocaman bir bataklığa döner. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
That's when the cattle sink in and have to be hauled out with chains. | Büyükbaş bir hayvan buraya batarsa, çıkarılmaya muhtaç kalır. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Once a cow sank so deep into the mud, it vanished. | Bir zamanlar bataklığın derinliğine bir inek gömülmüştü. Ortadan kayboldu. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Six months later it turned up again, inflated like a balloon. | Şişirilmiş bir balon gibi, altı ay sonra çıkıverdi. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
It gave birth to a two headed calf with a calf's head and a human head. | İki başlı bir yavru doğurdu. Bir başı buzağı, diğeri ise insan başı. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You've got to keep such a freak out of sight. Everyone knows that. | Görülmemiş bu yaratığı beslemek zorundasınızdır. Bunu herkes bilir. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Still, the farmer kept it. Soon after the cattle got mad cows disease | Çiftçi de öyle yaptı. Bir süre sonra yavrusunun bu illeti hayvanı çılgına çevirdi. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
and the women lost their unborn children and their minds. 1 | Kadınlar da doğmamış çocuklarını ve kendi akıllarını kaybetti. 1 | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
The men gathered at the bar, | Adamlar barda toplandı... | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
and one early morning they dumped the beast in the bog | ...ve sabahın erken saatlerinde bu yaratığı... | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
where it sank with a wretched roar. | ...bataklığa attılar. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Since then, there hasn't been any fuss with neither cattle nor women. | O günden sonra ne kadınlarla ne de hayvanla ilgili bir karışıklık yaşandı. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You just snapped? Or... | Sürpriz mi oldu? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Hell, it can happen to the best of us. | Belki de hepimiz için en güzeli budur. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You're getting a second chance. That's the good thing about the police. | İkinci bir fırsat yakaladın. Polis için bu iyi bir şey. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I don't suppose much happens here. When it does, just report it to me. | Burada pek bir olay olacağını sanmam. Olursa da bana haber ver yeter. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
So I know you've got a handle on it. Of course. | Başa çıkabileceğine inanıyorum. Elbette. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
We'll soon have you back in Copenhagen. If you want to go back. | Kopenhag'da tekrar görüşürüz. Tabii geri dönmek istersen. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You might like it out here. I doubt it. | Belki de burayı seversin. Sanmam. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
What if you find yourself a new little missus here, eh? | Ya kendine yeni bir eş bulursan? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Alone? With the chief from Tønder. | Yalnız mı? Tønder'den bir amir ile beraber. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Mojn. That's what we say here. It means both hello and goodbye. | Mojn. Burada böyle denir. "Merhaba" ve "Hoşçakal" anlamlarına geliyor. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
If the chumps give you any trouble, just call Tønder. | Ahmaklar canını sıkacak bir şey yaparsa Tønder'ı ara. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Oh, hi. Dr. Zerlang, the local quack. | Merhaba. Buranın sahte doktoru, Dr. Zerlang. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Robert. I live across the street. | Robert. Caddenin karşısında oturuyorum. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Welcome. How was your trip? Longer than I'd expected. | Hoşgeldiniz. Yolculuk nasıldı? Sandığımdan daha uzun. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I'm from Copenhagen, too. Or Virum. But that's the same thing over here. | Ben de Kopenhaglıyım. Yani Virum. Hemen hemen aynı yer. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I only meant to stay for a couple of weeks. | Sadece birkaç hafta kalacağım. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
We've got lots to talk about, you and I. It's going to be great. | Seninle konuşacak çok şeyimiz var. Her şey güzel olacak. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Do you play cards? Sorry, I don't play. | Kart oynar mısın? Üzgünüm, hayır. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Your predecessor did. And so does the shopkeeper and the priest. | Senden önceki oynardı. Çok iyi hem de. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Well, I'm afraid I don't. | Ben oynamam. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
The locals had rather seen a marshal with local blood in his veins. | Kasabalı, bir mareşalin onların işine karışmasını pek sevmez. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
They like to handle things themselves. I see. | Sorunlarıyla kendileri başa çıkmak isterler. Anlıyorum. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Good thing for everyone I'm only here for a short while, then. | Kısa bir süreliğine buradayım. Onlar için de bu iyi olacak. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I actually came to give you this. | Doğrusu, buraya kediyi size vermek için geldim. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
It belonged to the old marshal, and I've been looking after it until you came. | Eski mareşalindi. Siz gelene kadar ona ben bakmıştım. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Otherwise it's going into the bog. | Yoksa bataklığa götürülecekti. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You've reached Josefine, Hanne and Squeaky. | Josefine, Hanne ve Squeaky'i aradınız. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
We can't answer the phone right now. Leave a message after the beep. | Şu anda telefona cevap veremiyoruz. Sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakın. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Mojn. | Mojn. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You won't find anyone. The new guy's gone. | Kimseyi bulamazsın. Yeni eleman gitti. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
The new guy? He's newer than the old guy, anyway. | Yeni eleman mı? Sonradan gelen yeni olur ya, neyse. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
From Tønder. But no one used him. Why not? | Tønder'danmış. Kimse dükkânına gelmedi. Neden ki? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Ingelise Buhl from the machine pool. You're new, too. | Ingelise Buhl, Machine Pool'dan. Sen de yenisin. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
For a brief spell. Good... that you're here, I mean. | Kısa bir dönem için. Güzel.. Demek bu yüzden buradasın. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
He just up and left his shop? No, he disappeared. | Dükkânını mı terk etmiş? Hayır, ortadan kayboldu. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Disappeared? The way people disappear here. | Kaybolmak mı? Burada insanlar kaybolmak için bu yöntemi kullanır. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I'd better not say any more. Mojn. | Daha fazla konuşmasam iyi olacak. Mojn. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Mojn. We have reserved seats here. | Mojn. Bu sandalyeleri biz rezerve ettik. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Funny, the old marshal always came in for his beer around this time. | İlginç. Eski mareşal her zamanki gibi elinde birasıyla bu saatlerde burada olurdu. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I'm the new marshal so I just want a soda. | Ben yeni mareşalim. Sadece bir soda istiyorum. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Mineral water? Please. | Maden suyu mu? Lütfen. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Where's the new bicycle dealer? Has he disappeared? | Bisikletçi nerede? Kaybolmuş mu? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
If you can't find him, maybe you should see a cyclelogist. | Onu bulamadıysan, belki bir bisikoloğa gitmelisin. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Cyclelogist. | Bisikolog. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
We can't answer the phone right... | Şu anda telefona cevap veremiyoruz. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Is this a bad time? It's me with the bike. | Kötü bir zaman mı? Benim, bisikletli kız. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Forget what I said about the bicycle dealer. About the bog. | Bisikletçiyle ilgili söylediklerimi unut. Ve de bataklıkla. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You didn't mention the bog. Just forget it. | Bataklıktan söz etmemiştin. Unut gitsin. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Is anything wrong? Can I trust you? | Yolunda gitmeyen bir şey mi var? Sana güvenebilir miyim? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I am the marshal. | Ben bir mareşalim. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
What if you want a divorce? Not really a police matter, huh. | Ya boşanmak istiyorsam? Bir polis bununla ilgilenmez ki. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
If your husband beats you? Does he? | Kocam beni dövüyorsa? Dövüyor mu? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Yesterday, he slapped me. | Dün bana tokat attı. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Just like that? Just because I said you looked good. | Sadece bu mu yani? Daha bir şey görmedin. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Your picture was in the weekly. Well, that's asking for it, isn't it? | Haftalık gazetede fotoğrafın vardı. Aranıyorum yani, öyle mi? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Do you want to report him? I talked to the old marshal about it. | Rapor edecek misin? Eski mareşalle bu konu hakkında konuşmuştum. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
He told Jørgen so I got another beating. | Jørgen'la konuşmuş. Bu yüzden yine dövdü o da. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
A month ago Dr. Zerlang had to stitch me up. Look. | Bir ay önce Dr. Zerlang dikti. Bak. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
You shouldn't put up with that. I have a daughter. | Buna katlanmamalısın. Bir kızım var. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
She's nine. Does he beat her, too? | Dokuz yaşında. Onu da dövüyor mu? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Not yet. She takes the baby carriage out for a stroll when... | Daha dövmedi. Bebek arabasını o sırada gezintiye çıkarır. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
When what? | Hangi sırada? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Jørgen is dangerous. You can't imagine how dangerous. | Jørgen tehlikeli biri. Ne kadar tehlikeli olduğunu hayal bile edemezsin. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Well, now you know. | Artık biliyorsun. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Since it's the police asking, yes. | Polis sorgulamasından beri, evet. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Jørgen has broken arms, legs and noses all around town. | Jørgen, kasabanın altını üstüne getirmişti. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Mostly when he's drunk. Hasn't anyone filed a report? | Genellikle içtiğinde yapar. Kimse rapor etmiyor muydu? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
A report? No. Who'd dare report Jørgen? | Rapor mu? Hayır. Jørgen'ı rapor etmeye kim cesaret edebilir? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
The wife? Especially not her. | Ya karısı? Özellikle de o edemez. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
Does he beat her? | Onu dövüyor mu? | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
The old marshal thought she beat herself in order to get attention. | Eski mareşal, kadının dikkat çekmek için kendine zarar verdiğine inanırdı. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
By the way, I received your medical record from Copenhagen. | Bu arada, Kopenhag'dan gelen sağlık raporunu inceledim. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |
I thought you might need some more pills, just to settle down. | Biraz ilaç alman gerektiğini düşündüm. Seni yatıştırır. | Frygtelig lykkelig-1 | 2008 | ![]() |