Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 20105
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| They were together? | Birlikteler miydi? Evet. Öylelerdi. | Forever-1 | 2014 | |
| I found out Eric boned this other chick, | Eric'in başka hatunla yattığını öğrendim ve Liz'e söyledim sayılır. | Forever-1 | 2014 | |
| so... that's when I left. | O zaman çıktım işte. İşlerin ters gideceğini düşündüm. | Forever-1 | 2014 | |
| Eric was cheating on Liz? | Eric Liz'i aldatıyor muydu? Hiç anlamıyorum yani. | Forever-1 | 2014 | |
| I'd never cheat on Liz. She's hot. | Ben olsam asla Liz'i aldatmazdım. Çekici kız. | Forever-1 | 2014 | |
| She's a genius, too. | Hem de dâhi. | Forever-1 | 2014 | |
| Why would she come to you for help? | Niye yardım istemeye sana geldi? | Forever-1 | 2014 | |
| She was in a hurry. | Acelesi vardı. | Forever-1 | 2014 | |
| She didn't have her copy of the city codes. | Şehir kodlarının kopyasını almamış. | Forever-1 | 2014 | |
| City codes? | Şehir kodları mı? Şehrin şifreleri... | Forever-1 | 2014 | |
| like a backdoor key into the entire municipal system, | ...tüm şehir sisteminin arka kapı anahtarı gibi. | Forever-1 | 2014 | |
| access to everything... Databases, grids... | Her şeye erişim yetisi. Veri tabanlarına, şebekeye | Forever-1 | 2014 | |
| Traffic signals. | Trafik lambalarına. | Forever-1 | 2014 | |
| Times Square jumbotron. Anything. | Times Meydanı dev ekranına. Her şeye. | Forever-1 | 2014 | |
| Eric got them. | Eric bulmuştu. Yüzyılın "hack"i. | Forever-1 | 2014 | |
| Any idea where we can find your friend Liz? | Arkadaşın Liz'i nerede bulabileceğimize dair bir fikrin var mı? | Forever-1 | 2014 | |
| If she doesn't want to be found... | Kendi bulunmak istemezse... | Forever-1 | 2014 | |
| Good luck. | ...bol şans size. | Forever-1 | 2014 | |
| Who... | Kiminle... | Forever-1 | 2014 | |
| Is... | ...konuşuyorum... | Forever-1 | 2014 | |
| This? | ...acaba? | Forever-1 | 2014 | |
| You are the slowest typer ever. | Gelmiş geçmiş en yavaş yazan kişi seçildiniz. | Forever-1 | 2014 | |
| "Typist." | "Yazıcı." | Forever-1 | 2014 | |
| Your social security number, medical credentials, | Sosyal güvenlik numaran, doktorluk ehliyetin ve doğum belgen... | Forever-1 | 2014 | |
| all seem to just appear in the system six years ago. | ...hepsi sistemde altı sene önce ortaya çıkmış. | Forever-1 | 2014 | |
| I find that very interesting. | Bu çok dikkat çekici geldi. İş arkadaşlarınız da öyle düşünür bence. | Forever-1 | 2014 | |
| Why would, uh, something like that | Ne diye böyle bir şey sana çok dikkat çekici gelsin? | Forever-1 | 2014 | |
| There are a lot of people after me, | Peşimde pek çok insan var... | Forever-1 | 2014 | |
| and disappearing sounds pretty appealing. | ...ve ortadan kaybolmak, epey hoş geliyor. Sana nasıl yardım etmemi bekliyorsun? | Forever-1 | 2014 | |
| Well, you want to disappear, | Ortadan kaybolmak istiyorsan resmi ölüm belgesi çok iyi bir başlangıç. | Forever-1 | 2014 | |
| I'm not gonna give you a fraudulent medical report. | Sana sahte bir tıbbi rapor verecek değilim. | Forever-1 | 2014 | |
| Now you're concerned with ethics? | İş ahlakı şimdi mi aklına geldi? | Forever-1 | 2014 | |
| How about when you were cooking up | Guam Üniversitesi'nden çıkardığın sahte mezuniyet belgesine ne demeli? | Forever-1 | 2014 | |
| Or your bogus work history as an undertaker? | Veya sallama mezarcılık? | Forever-1 | 2014 | |
| I will be in touch with details, Dr. Morgan... | Ayrıntılarla karşında olacağım Dr. Morgan... | Forever-1 | 2014 | |
| Or whoever you are. | ...ya da kimsen artık. İyi geceler. | Forever-1 | 2014 | |
| So, this lady just pops up on the computer | Bu kadın, bir anda bilgisayarına çıkıp sana şantaj mı yaptı? | Forever-1 | 2014 | |
| One thing I do wonder... | Tamam. Git şimdi. | Forever-1 | 2014 | |
| This one has been compromised. | Evet. Sonra da satmasına yardım etmesi için Julian'ı aradı. | Forever-1 | 2014 | |
| A toast. | Kadehleri kaldırın. | Forever-1 | 2014 | |
| The meek may inherit the earth, | Uysallar dünyaya miras kalmış olabilir... | Forever-1 | 2014 | |
| but the brave will get the sea. | ...ama denize ulaşan cesurlardır. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, we've had our differences, | Kendimizce farklılıklarımız var... | Forever-1 | 2014 | |
| but we've also just taken the haul of a lifetime. | ...ama hayatımızın sadece bir kısmıyla tanıştık. | Forever-1 | 2014 | |
| Take a night, enjoy it. | Çal bir gece, keyfine bak. | Forever-1 | 2014 | |
| But remember... Keep your mouths shut. | Fakat unutmayın, ağzınızı kapayın. | Forever-1 | 2014 | |
| The most dangerous part of a treasure hunt | Hazine avının en tehlikeli kısmı... | Forever-1 | 2014 | |
| is after you find it. 1 | ...hazine bulununcadır. 1 | Forever-1 | 2014 | |
| Every person who has lived long enough | Yeterince uzun yaşamış her insanın... | Forever-1 | 2014 | |
| has something in their past that must be forgotten... | ...geçmişlerinde kalması gereken bir şeyleri vardır... | Forever-1 | 2014 | |
| A moment when they've failed, | Tökezlediklerinde veya basitçe sola değil de sağa gittiklerinde... | Forever-1 | 2014 | |
| and that simple choice changed their life for the worse, | ...bu basit seçim, hayatlarını kötüleştirir ki... | Forever-1 | 2014 | |
| so we cover it up and forget. | ...üstünü örtüp unutalım. | Forever-1 | 2014 | |
| But deep down, we know it will come back to haunt us. | Lakin derinlerde bizi bulacağını biliriz. | Forever-1 | 2014 | |
| You look like a man whose ship has just come in. | Gemisi yeni varmış bir adam gibisin. | Forever-1 | 2014 | |
| The antique maps I bought have just arrived, | Aldığım antika haritaları geldi ve çok ilginç bir koleksiyoncu tanıyorum. | Forever-1 | 2014 | |
| Ah, John Thomson... Excellent find. | John Thomson. Fevkalade buluş. | Forever-1 | 2014 | |
| Thomson was one of the first cartographers | Thomson, kesinlik ve ayrıntı yanlısı ilk kartograflardan biriydi. | Forever-1 | 2014 | |
| Over artistic flourish, yes, Henry, I know. | Sanatsal refah adına. Evet Henry, biliyorum. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, did you also know that the Thomsons and the morgans... | Thomson ve Morgan aileleri arasında... | Forever-1 | 2014 | |
| Had a long standing feud over a rocking chair, | Sallanan sandalye kan davası vardı. Kanlı bir düelloyla sona erdi. | Forever-1 | 2014 | |
| Henry, I've been your son for almost 70 years. | Henry, neredeyse yetmiş senedir oğlunum. Hikâyelerinin hepsini duydum. | Forever-1 | 2014 | |
| You're exaggerating. | Abartıyorsun. Hadi ya. | Forever-1 | 2014 | |
| All right, you stump me. Let's choose a category. | Tamam, şaşırt beni. Bir kategori seçelim. | Forever-1 | 2014 | |
| Your notable deaths... Just name a year. | Unutulmaz ölümlerin. Bir sene söyle. | Forever-1 | 2014 | |
| Hmm, very well. | Pekâlâ. 1843. | Forever-1 | 2014 | |
| A powder keg explosion on a Hudson bay company ship. | Hudson Körfezi'nde, şirket gemisinde barut fıçısı infilağı. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, who could forget that? | Bunu kim unutabilir ki? 1857. | Forever-1 | 2014 | |
| Uh... avalanche. Uh, your second. | Çığ. İkincin. Klondike'daydı sanırım. | Forever-1 | 2014 | |
| It's happened, hasn't it? I've become boring. | Olan oldu, değil mi? Sıkıcı biri oldum. | Forever-1 | 2014 | |
| Henry was just telling a story. | Henry de hikâye anlatıyordu. | Forever-1 | 2014 | |
| Oh, good. Anything exciting? | Ne güzel. Heyecanlı bir şey mi? Değilmiş anlaşılan. | Forever-1 | 2014 | |
| Well, I have something that might float your boat. | İlgini çekebilecek bir şeyim var. | Forever-1 | 2014 | |
| Rick Rasmussen, sea captain and owner of Medford Maritime. | Rick Rasmussen, Medford Maritime sahibi, kaptan. | Forever-1 | 2014 | |
| His specialty... finding and salvaging sunken vessels. | Uzmanlık alanı, batmış gemileri arama kurtarma. | Forever-1 | 2014 | |
| Let me guess... The harpoon killed him. | Tahmin edeyim. Zıpkın öldürdü. | Forever-1 | 2014 | |
| Yes, very good, detective. | Evet, çok iyi dedektif. Devasa kancayı görüyor musunuz? | Forever-1 | 2014 | |
| Double flue style... Dates back to the early 1830s. | Çift boru tekniği. 1830'lara dayanır. | Forever-1 | 2014 | |
| We'll have to cut it out. | Bunu kesmemiz gerekecek. Kımıldatırsak cesedi hırpalar. | Forever-1 | 2014 | |
| Surprise, surprise. | Aman ne şaşırdım. Ortağın, antika zıpkınlara dair her şeyi biliyor. | Forever-1 | 2014 | |
| Partner, huh? | Ortak mı? | Forever-1 | 2014 | |
| I guess we are partners, aren't we? | Ortak olduk galiba, değil mi? Ne dedin? | Forever-1 | 2014 | |
| Look, I I'll hold, you cut. | Ben tutayım, sen kes. | Forever-1 | 2014 | |
| Like Starsky and Hutch, Riggs and Murtaugh. | Starsky'le Hutch, Riggs'le Murtaugh gibi. | Forever-1 | 2014 | |
| "Lethal Weapon"? | "Cehennem Silahı"? | Forever-1 | 2014 | |
| Rick Rasmussen died of exsanguination | Rick Rasmussen göğsündeki zıpkından kaynaklı kan kaybından ölmüş. | Forever-1 | 2014 | |
| sometime between midnight and 1:00, | Gece yarısıyla 1.00 arasında, dahası da var. | Forever-1 | 2014 | |
| Subcutaneous hemorrhages, | Deri altı kan kaybı: Epikardik yağ üzerine kan saçılması... | Forever-1 | 2014 | |
| and bubbles in the blood vessels... | ...ve damarlarda kabarcıklar. | Forever-1 | 2014 | |
| Question is, what did he find? | Peki ne buldu? Altın. Altın buldular. | Forever-1 | 2014 | |
| Lucas, please. | Lucas, lütfen. | Forever-1 | 2014 | |
| Oh, come on. | Hadi ya. Sabahtan beri bu anı bekliyordum. | Forever-1 | 2014 | |
| We found gold | Kaptanın arka azı dişlerine sıkışmış altın bulduk. | Forever-1 | 2014 | |
| as if he'd bitten on a coin to test its purity. | Saflığını test etmek için bir madeni parayı ısırmış gibi. | Forever-1 | 2014 | |
| Pure gold, 24 karat, unalloyed. | Saf altın. 24 ayar, karıştırılmamış. | Forever-1 | 2014 | |
| Lucas, please. | Lucas, yalvarırım. Pardon. Özür dilerim. | Forever-1 | 2014 | |
| Gold. Well, that's definitely motive for murder. | Altın, cinayet sebebi kesin bu. Geriye altını bulmak kaldı. | Forever-1 | 2014 | |
| Medford Maritime's warehouse. | Medford Maritime'ın ambarı. Rick kurtardığı her şeyi burada saklamış. | Forever-1 | 2014 | |
| Property manager said he last saw him here a few days ago. | Emlak yöneticisi, onu en son birkaç gün önce görmüş. | Forever-1 | 2014 | |
| He found all of this in the ocean? | Hepsini okyanusta mı bulmuş? | Forever-1 | 2014 |