Search
English Turkish Sentence Translations Page 19042
English | Turkish | Film Name | Film Year | |
Oh, it's not a big deal. | Önemli değil. O... o çocuktan ayrıldım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, it is. | Evet, önemli. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah, it is. | Evet. Önemli. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, I didn't get into the Honors Program, so... | Ben... annem gibi değilim. Ben de Özel Sanat Programı'na giremedim | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
He turned me down. | Beni geri çevirdi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And it occurred to me in sort of a huge way... | Acı bir şekilde anladım ki... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
that my dad's right. | ...babam haklıymış. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm just lost, you know? | Kendimi kaybolmuş hissediyorum. ...dün gece burada kalmama izin verdiğin için teşekkür ederim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How could we both be so wrong about each other? | Birbirimiz hakkında nasıl böyle yanılırız? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Maybe it was just... | Belki de sadece | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Feels so good but damn, it makes me hurt * | * Çok güzel bir his ama acı veriyor bana * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I'm too scared to know * | Nasıl ve ne zaman öğrendiğimizi merak ettim... * Anlamak korkutuyor beni * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* How I feel about you now * | * Şu anda sana olan hislerimi * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* How I feel about you now | * Şu anda sana olan hislerimi * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* La Cienega just smiles and says "I'll see you around" * | * İlkbahar gülümsüyor ve "görüşürüz" diyor bana * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Previously on Felicity. | Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... Babana önem verdiğim için buradayım. Felicity'de daha önce... Dün gece bir şeyler söylemeliydim... Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... Felicity'de daha önce... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't think you have any idea how hard this | Bu senenin benim için ne kadar zor olduğunun farkında değilsin bence. Ne kadar süre kullanmam gerekiyor? Bilmiyorum. Hayır diyebilirsin ama bu gece için iki konser biletim... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
year's gonna be. I didn't mean to be late. | 18 kredi alıyorum. İsteyerek geç kalmadım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Whatever. | Neyse artık. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm gonna go play some basketball. | Basketbol oynamaya gidiyorum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Then it occurred to me... | Anladım ki... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
that we're just lost, you know. | ...ne yaptığımızı bilmiyoruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What? My earring. I just... 1 | Ne oldu? Küpem. Ben 1 | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh. Uh... Well, I'm sure it's... | Eminim ki, buralarda | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, I'm sure it's... You know, just forget it. | Eminim ki, buralarda Boş ver. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, hey, hey. Everything's gonna be okay. | Hey, hey, hey. Her şey yoluna girecek. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Honestly, I... I don't think it is. | Aslında... bence girmeyecek. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Do you think you could wait just five | Aşağıya inmeden önce... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
minutes before you come downstairs? | ... 5 dakika bekleyebilir misin? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hi. Hey. | Selam. Merhaba. Ama bunu söylemiyorsun, değil mi? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You're still here. Yeah. Yeah. | Hâlâ buradasın. Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Um, I'm sorry about before. This whole | Söylediklerim için özür dilerim. Tıbba hazırlık beni bayağı korkutuyor. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's not your fault. It is. I was being a jerk. | Senin hatan değildi. Öyleydi. Öküz gibi davrandım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I got some food if you wanna stay and talk. | Kalıp konuşmak filan istersen, yiyecek aldım. Anlayamadım? Seninle olabilmek için... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Actually I think I'm gonna just, uh... | Aslında, galiba gideceğim | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I'm not feeling very well. I think I'm gonna go back to the dorm, | Kendimi çok iyi hissetmiyorum. Sanırım yurda gidip... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
just sleep. | ...uyuyacağım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey. Hey. I didn't know you guys were here. | Selam. Selam. Burada olduğunuzu bilmiyordum. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I was at the roof hanging out. Hey. | Çatıda takılıyordum. Selam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey. How's it going? | Merhaba. Nasıl gidiyor? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Great. Yeah, I'm just... I should go. | Harika. Evet... gitmeliyim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I got to work on my resume. All right. | Özgeçmişim üzerinde çalışmam lazım. Tamam. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So you still upset? | Hâlâ sinirli misin? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No. I'm just tired. I'm gonna just get some sleep. | Hayır, sadece yorgunum. Gidip uyuyacağım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay. Well, feel better. Thanks. | Tamam. İnşallah kendini daha iyi hissedersin. Sağ ol. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* Can you become * | * Gelebilir misin sence * Javier, kimse bilmiyor. Kimseye söyleyemezsin. Lütfen. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* New shoe leather * | * Yeni bir çift deri ayakkabı * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* A new way home * | * Yeni bir yer, evvelden bilmediğim * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
* I need a new version of me * | * Benim de yeni biri olmam lazım * * Sen artık yeni biri oldun * | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thanks. Um... | Sağ ol. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We didn't wake you? No. No. | Seni uyandırmadık, değil mi? Hayır, hayır. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Good, because we've got problems. | Güzel, çünkü büyük bir derdimiz var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yeah. Um, our minister's overbooked and we need a replacement. | Evet. Papazımız müsait değil ve yerine birini bulmamız gerekiyor. Sana ne kendini iyi hissettirir biliyor musun? Ne? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
We know how much you believe in love and commitment. | Senin aşka ve bağlılığa ne kadar inandığını biliyoruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
And fidelity. Yeah. | Ve sadakate. Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
So... | Bu yüzden... Bayram için ne planlarınız var? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
we want you to perform the ceremony. | ...töreni senin yapmanı istiyoruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Are you joking? No. This is no joke. | Şaka ediyorsunuz, değil mi? Hayır. Şaka etmiyoruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's real easy. You go online to the Universal Life | Çok kolay. Universal Life Kilisesi'ne internetten giriyorsun... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Church, and in five minutes, you become ordained. | ...ve 5 dakika içinde yetkilendiriliyorsun. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't know anything about... | Ama ben hiçbir şey | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Well, you can talk to my minister. He'll give you an idea what to say. | Papazımla konuşabilirsin. Sana neler söyleyebileceğin hakkında fikir verir. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
My aunt and uncle have been married 50 years. | Teyzemle amcam 50 yıldır evli. Aşk hakkında söyleyecekleri çok şey var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I told them you were gonna call. They should perform the ceremony | Onları arayacağını söyledim. Deneyimleri varsa... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
if they have experience. No. They're nuts. | ...töreni onlar yapmalı. Hayır. Hayır. Deliler. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I don't wanna ruin your wedding. | Düğününüzü mahvetmek istemem. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You will ruin it if you don't do it. | Eğer yapmazsan, mahvedeceksin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Please. It will make us so happy. | Lütfen. Çok mutlu oluruz. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Whoa. What you guys been doing? | Neler yapıyorsunuz? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
What are you talking about? You got a big ass hickie on your neck. | Nasıl yani? Boynunda koca bir morluk var. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Ooh, Tracy. | Tracy. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
All right. Prepare to have your minds blown. | Pekâlâ. Aklınız başınızdan uçacak. Hazır mısınız? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You are not gonna believe what's in this box. | Bu kutudakine inanamayacaksınız. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Unless we can practice a wedding in it, I don't really give a hoot. | Eğer içinde düğün yapamıyorsak, hiç umurumda değil. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I forgot to budget for rehearsal space. That was smart, wasn't it? | Prova yerini bütçeye eklemeyi unutmuşum. Çok akıllıca, ha? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Thank you very much, G.I. Joe. | Teşekkürler, G.I. Joe., Kung Fu görünümlü çocuk. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Hey, man. I'm asking, Seany. | Vah, vah. Sana soruyorum, Seany. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Huh? Can we do it here? | Ne? Burada yapabilir miyiz? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Oh, yeah. Sure. Okay, check these out. | Elbette. Pek tabi. Şunlara bir bakın. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
The greatest party favor ever. | Şimdiye kadar ki en mükemmel parti hediyesi. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's a condom. Really? I've never seen one before. | Prezervatif Öyle mi? Daha önce hiç görmemiştim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
No, not one of these. | Hayır, bunlardan görmedin. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Does that kill or what? I got to get to class. I'm late. | Şahaneler, ha? Anladın, değil mi? Ben derse gidiyorum. Geç kaldım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I created these. I call them the Rubber Bands. | Birkaç yıl önce tasarladım. Lastik Grubu ismini verdim. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
They play "Happy Birthday," "Pomp and Circumstance," | "Happy Birthday," "Pomp and Circumstance" filan çalıyorlar... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
uh, you know, all..."Here Comes the Bride," all the big occasions. | ...ya da "İşte gelin geliyor", her türlü önemli vesile. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Okay, listen. Nobody believes more than safe sex than I. | Pekâlâ, dinle. Güvenli sekse benden daha çok önem veren biri yoktur. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But this is a wedding, not a porno shop. | Ama bu bir düğün, porno mağazası değil. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Yes, but after Saturday Elena and Tracy can finally have sex. | Evet, ama Cumartesinden sonra Elena ve Tracy nihayet yatabilecekler. Çok üzgünüm, çocuklar. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It's perfect. Did I just hear "Tracy" and "sex" in the same sentence? | Mükemmel bir hediye. Tracy ve seks kelimelerini aynı cümlede mi duydum? Okulu bırakacak mısın? Geri döneceğim. Ama ne yapmak... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
How about instead of the condoms, you do nothing. | Prezervatif vermek yerine hiçbir şey yapmasan olmaz mı? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I can't have carbohydrates. Adios. | Ben karbonhidrat yiyemem ki. Eyvallah. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
Why do you do that? Do what? | Neden öyle dedin? Ne dedim? İşten. Kavgalı mısınız? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You've been talking about sleeping with Tracy for a week now. | Bir haftadır Tracy'yle yatmaktan bahsediyorsun, ne kadar gülünç olsa da, | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
But every time I see Tracy, hear the name Tracy, | Ama Tracy'yi her gördüğümde, Tracy adını her işittiğimde... | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
that's all I can think about. Is that what you really want? 1 | ...sadece bunu düşünüyorum. Bunu mu istiyorsun? | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
It could never happen? Meghan, that's not the point. | Hayatta olmaz mı? Meghan, mesele o değil. Bu sınıfta mısın? Evet. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You say things without thinking, and it's hurtful. | Düşünmeden konuşuyorsun ve kırıcı oluyorsun. 1 | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
You don't think I can get Tracy? I'm not having this conversation. | Tracy'yi kafalayamaz mıyım? Bu konuda konuşmayacağım. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |
I so easily could. Okay, whatever. | Hem de nasıl kafalarım. Tamam, neyse işte. | Felicity-1 | 1998 | ![]() |