Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 177284
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| I don't know. It was Dead Man's Curve. | Bilmem. Ölüm virajıydı. Oraya birşeyler yapmalılar. | True Crime-3 | 1999 | |
| Did she have anything big on? The interview with Beechum... | Yerini doldurmamız gerekir mi? San Quentin'de Beechum'la... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...at San Quentin, then the execution tonight. | ...röportaj yapacak, sonra idamı seyredecekti. | True Crime-3 | 1999 | |
| ALAN: You think so, Bob? | Öyle mi dersin? | True Crime-3 | 1999 | |
| BOB: If the warden will okay a replacement for the interview... | Cezaevi müdürü söyleşi için yeni birini kabul ederse... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...I'll take Harvey out of that meeting. | ...Harvey'i toplantıdan alırım. | True Crime-3 | 1999 | |
| ALAN: Put Everett on it. BOB: Steve has the day off. | Everett'i gönder. Steve izinli, değil mi? | True Crime-3 | 1999 | |
| ALAN: Not anymore. He can do the interview and witness the execution. | Artık değil. Söyleşiyi yapıp, idamı izleyebilir. | True Crime-3 | 1999 | |
| And what's his name, the warden at San Quentin... | San Quentin müdürünün adı neydi... | True Crime-3 | 1999 | |
| Steve's dealt with him before. I can get him in. | Plunkitt! Steve onunla konuştu. İkna edebilir. | True Crime-3 | 1999 | |
| You're wrong. He is an asshole. Trust me, I know him. | Yanılıyorsun. O bir serseri. Onu tanıyorum. | True Crime-3 | 1999 | |
| But a lot of people who are good at their jobs are assholes. | İşlerinde iyi olan pek çok kişi serseridir Bob. | True Crime-3 | 1999 | |
| I know that, Alan, all right? It's not about that. | Biliyorum Alan. Konu bu değil. | True Crime-3 | 1999 | |
| Everything with Everett is a witch hunt, like that Mike Vargas piece. | Everett'ın herşeyi cadı avı gibi. Sanki Mike Vargas'ın piyesi. | True Crime-3 | 1999 | |
| He's not a drunk now. | Alkolikti. Şimdi değil. | True Crime-3 | 1999 | |
| Two months ago he's a drunk, now he's Mother Teresa. | İki ay önce ayyaştı, şimdi ise Rahibe Teresa. | True Crime-3 | 1999 | |
| This is not a Steve Everett slash and burn job. | Bu Steve'in mahvedeceği türden bir haber değil. | True Crime-3 | 1999 | |
| "An issue piece." Well, dog my cats! | "Sosyal konu". Vay be. | True Crime-3 | 1999 | |
| It's capital punishment, Alan. | Bu, idam cezası. Tamam mı? | True Crime-3 | 1999 | |
| We are putting a man to death tonight. We are killing a human being. | Bu gece bir insanı öldürüyoruz. | True Crime-3 | 1999 | |
| Stop the presses! | Baskıyı durdur. | True Crime-3 | 1999 | |
| By the way, that Amy what's her name... | Bu arada şu Amy, adı neydi... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...the pregnant broad Frankie shot in the throat... | ...Frankie'nin boğazından vurduğu hamile kadın... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...was she a human being? Is that part of the issue? | ...insan değil miydi? Bu konuya dahil mi? | True Crime-3 | 1999 | |
| Let me tell you... Cake? | Bir tek şey söyle... Kurabiye? | True Crime-3 | 1999 | |
| Issues are shit we use as an excuse to run good stories. | Gazeteler, haber değeri olan öyküler yaratmak için böyle konular açar. | True Crime-3 | 1999 | |
| "Judge Grabs Female Attorney's Tits." The sex discrimination "issue." | "Hakim, kadın avukatın göğüslerini elledi." Cinsiyet taciz konusu. | True Crime-3 | 1999 | |
| "Nine year old Shoots Brother With Uzi." | "9 yaşındaki çocuk, kardeşini, öldürdü." | True Crime-3 | 1999 | |
| The child violence "issue." | Çocuk şiddeti konusu. | True Crime-3 | 1999 | |
| People want to read about sex organs and blood. | İnsanlar cinsiyet organları ve kan hakkında şeyler okumak ister. | True Crime-3 | 1999 | |
| BOB: You know what? | Birşey diyeyim mi? | True Crime-3 | 1999 | |
| We make up issues so they don't have to feel too nasty about it. Got it? | Kendimizi fazla rahatsız etmemek için bu tür konuları uyduruyoruz. | True Crime-3 | 1999 | |
| I should call Everett, because that's his attitude. | Everett'i hemen arayabilirim çünkü O, böyle düşünüyor. | True Crime-3 | 1999 | |
| A little sarcasm? How long you been here? Three months? | Biraz alaycılık? Ne zamandır buradasın? 3 ay mı? | True Crime-3 | 1999 | |
| I've worked with Everett for three years. | Everett ile 3 yıl çalıştım. | True Crime-3 | 1999 | |
| And let me tell you something, Bob. | Sana birşey diyeceğim, Bob. | True Crime-3 | 1999 | |
| The guy is good, as good as anybody I've ever worked with. | Çocuk çok iyi. Bugüne kadar çalıştığım herkes kadar iyi. | True Crime-3 | 1999 | |
| You know why he was run out of New York? | New York'tan neden kaçtığını biliyor musun? | True Crime-3 | 1999 | |
| I heard some things. | Birkaç şey duydum. | True Crime-3 | 1999 | |
| He busted the mayor. The mayor of fucking New York City! | Belediye başkanının foyasını ortaya çıkarmış. NY belediye başkanının. | True Crime-3 | 1999 | |
| He found a secret memo on a bribe... | Bir ihale sözleşmesi rüşvetinde bir not bulmuş. | True Crime-3 | 1999 | |
| ...between His Honor and an ex borough president and ran with it. | Belediye başkanı ile eski bir semt başkanı arasında. Bunu yayınlamış. | True Crime-3 | 1999 | |
| What did Everett do? | Everett ne yapmış? | True Crime-3 | 1999 | |
| He didn't whine... | Yalvarmamış... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...and he didn't back down. | ...ve geri adım atmamış. | True Crime-3 | 1999 | |
| He just fucking walked. | İstifa etmiş. | True Crime-3 | 1999 | |
| Fine. Good. | Tamam. İyi mi? | True Crime-3 | 1999 | |
| How's the quitting smoking? Great. | Sigarayı bırakmak nasıl gidiyor? Harika. | True Crime-3 | 1999 | |
| When you send the flowers to that dead girl... | Ölen kız, Michelle'in ailesine... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...Michelle's family... | ...çiçek yolladığında... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...would you include my name? Thanks. | ...benim adımı da ekler misin? Sağol, çok takdire geçer. | True Crime-3 | 1999 | |
| ALAN: See you. BOB: All right. | Görüşürüz. | True Crime-3 | 1999 | |
| The mayor of New York City, Bob. | "New York Belediye Başkanı Bob." Ölen kız, Michelle'in ailesine... | True Crime-3 | 1999 | |
| The mayor, you gullible asshole. | Belediye başkanı, salak herif. | True Crime-3 | 1999 | |
| EVERETT: Yeah, I could have stayed in New York forever. | Evet, sonsuza dek New York'da kalabilirim. | True Crime-3 | 1999 | |
| They were about to put me in charge of an investigative team. | Beni, bir araştırma ekibinin başına getireceklerdi. | True Crime-3 | 1999 | |
| I really liked it there. Broadway shows, downtown jazz clubs... | Orayı çok severdim. Broadway gösterileri, caz kulüpleri... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...dinners at Elaine's, veal chops up the old wazoo. | ...Elaine's de akşam yemekleri, güzel fıstıklar. | True Crime-3 | 1999 | |
| Not veal chops like that, though. | Bunun gibi değil tabii. | True Crime-3 | 1999 | |
| Now you have to kiss it and make it better. | Şimdi iyileşmesi için öpmelisin. | True Crime-3 | 1999 | |
| So you were the king of New York. | Demek New York'un kralıydın? | True Crime-3 | 1999 | |
| Why are you hacking out metro stories at the Oakland Tribune? | Peki neden Oakland Tribune' da metro öyküleri yazıyorsun? | True Crime-3 | 1999 | |
| I got caught in the supply room with a very young lady. | Genç bir bayanla malzeme odasında basıldım. | True Crime-3 | 1999 | |
| Turned out to be the owner's daughter. | Patronun kızı çıktı. | True Crime-3 | 1999 | |
| How the hell was I supposed to know she was underage? | Yaşının küçük olduğunu nereden bilebilirdim? | True Crime-3 | 1999 | |
| Anyway, I got blackballed all over town. | Neyse, kara listeye alındım. | True Crime-3 | 1999 | |
| You bad man! What did your wife say? | Seni pislik! Karın ne dedi? | True Crime-3 | 1999 | |
| We'd just had the kid, so she took it kind of hard. | Çocuğumuz yeni doğmuştu. Onun için çok zor oldu. | True Crime-3 | 1999 | |
| But Alan offered us this gig out here. | Ama Alan bize bu işi teklif etti. | True Crime-3 | 1999 | |
| Another town, another change. | Yeni bir şehir, yeni bir mücadele. | True Crime-3 | 1999 | |
| First the owner's daughter, now the editor's wife. | Önce patronun kızı, şimdi de editörün karısı. | True Crime-3 | 1999 | |
| Do I detect a little... | Otoriteyi temsil edenlere karşı... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...hostility towards authority figures? | ...bir düşmanlık mı seziyorum? | True Crime-3 | 1999 | |
| Only ones I work for. | Sadece çalıştığım yerdekilere. | True Crime-3 | 1999 | |
| Is that what you'll say in the next town with someone else? | Bir sonraki şehirde, başkalarına bunu mu diyeceksin? | True Crime-3 | 1999 | |
| "I got caught with the editor's wife. You know." | "Editörün karısıyla basıldım. Nasıl olduğunu bilirsiniz." | True Crime-3 | 1999 | |
| I get caught with the editor's wife... | Editörün karısıyla basılırsam... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...there's not many more towns that'll have me. | ...beni kabul edecek fazla şehir kalmaz. | True Crime-3 | 1999 | |
| So playtime's over? | Kaçamağımız bitti mi? | True Crime-3 | 1999 | |
| You've got to go to work. I've got to get home... | Sen işine gitmelisin. Ben de evime gidip... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...see if the wife and kid still recognize me. | ...karım ve çocuklarım beni tanıyacak mı, bir bakayım. | True Crime-3 | 1999 | |
| You won't tell me how awful we are, will you? | Ne kadar korkunç birşey yaptığımızı söylemeyeceksin ya? | True Crime-3 | 1999 | |
| Bob, he's a decent sort. | Bob'u tanırsın. | True Crime-3 | 1999 | |
| Good newspaperman, solid editor. | Dürüst ve iyi bir gazeteci, sağlam bir editördür. | True Crime-3 | 1999 | |
| So this all just stinks... | Yani yaptığımız herşey... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...you and I are just two people swimming through the passions of life. | Bizler hayatın tutkuları arasında yüzen iki insanız. | True Crime-3 | 1999 | |
| Look, it's all right. | Bak, herşey yolunda. | True Crime-3 | 1999 | |
| It's not like I love you or anything. | Seni sevdiğimden falan değil. | True Crime-3 | 1999 | |
| PLUNKITT: Morning, Frank. | Günaydın Frank. | True Crime-3 | 1999 | |
| Anything I can get for you? | Bir şey ister misiniz? | True Crime-3 | 1999 | |
| Anything you need? | Bir ihtiyacın var mı? | True Crime-3 | 1999 | |
| No, not anything I can think of. | Aklıma bir şey gelmiyor. | True Crime-3 | 1999 | |
| There's some matters I gotta discuss with you. | Seninle konuşmak istediğim bazı şeyler var. | True Crime-3 | 1999 | |
| Figured we'd do it first, get it out of the way. | Önce bunu yaparız diye düşünmüştüm. | True Crime-3 | 1999 | |
| Your dinner tonight, for one thing... | Örneğin bu geceki yemek... | True Crime-3 | 1999 | |
| ...can be pretty much anything you want. | ...istediğin şeylerden biri olabilir. | True Crime-3 | 1999 | |
| You go ahead and tell Reedy here when you decide. | Devam et ve karar verdiğinde Reedy'e söyle. | True Crime-3 | 1999 | |
| Now, about your personal effects... | Kişisel mallarına gelince... | True Crime-3 | 1999 | |
| My wife will take them. | Karım alacak. | True Crime-3 | 1999 | |
| If she can't afford the funeral... | Cenazeyi karşılayamazsa... | True Crime-3 | 1999 |