Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 16203

İngilizce	Türkçe	Film Adı	Film Yılı	Ayrıntılar
Isn't there a man somewhere wondering where you are?	Senin yolunu gözleyen bir erkeğin yok mu?	Double Trouble-1	1967
There are many men, darling. I have an old beau right here in Antwerp.	Bir sürü var sevgilim. Anvers'de eski bir göz ağrım var.	Double Trouble-1	1967
That's where I'm staying, at his studio. Studio?	Stüdyosunda kalıyorum. Stüdyo mu?	Double Trouble-1	1967
He's a sculptor.	O bir heykeltıraş.	Double Trouble-1	1967
You know, he takes globs of wet, clammy clay...	Hani şu çamura biçim vererek...	Double Trouble-1	1967
...pushes it here, pokes it there, and voilà! A nude lady.	...çıplak kadınlar yapanlardan.	Double Trouble-1	1967
Well, that's one way.	Bu da bir yol.	Double Trouble-1	1967
Would you like to see it? We could hop in my car and be there in no time.	Görmek ister misin? Arabama atlayıp hemen gideriz.	Double Trouble-1	1967
Would your friend with the clammy clay object?	Arkadaşın kızmaz mı?	Double Trouble-1	1967
No. He's in Paris. He won't be back for a week.	Hayır. O Paris'te. Haftaya gelecek.	Double Trouble-1	1967
Sounds cozy. Doesn't it?	Kulağa hoş geliyor. Değil mi?	Double Trouble-1	1967
Excuse me, Mr. Lambert. May I have your autograph, please?	Affedersiniz Bay Lambert. Bir imza rica edebilir miyim?	Double Trouble-1	1967
Why not? Not with that.	Neden olmasın? Onunla değil.	Double Trouble-1	1967
Would you like it in blood? Yes, please.	Kanla atmamı ister misin? Evet lütfen.	Double Trouble-1	1967
After I cut your throat.	Boğazını kestikten sonra.	Double Trouble-1	1967
About my cozy suggestion...	Teklifimle ilgili olarak...	Double Trouble-1	1967
Any man in his right mind wouldn't refuse.	Aklı başında biri reddetmez.	Double Trouble-1	1967
Unless he were in love. In love? With that silly schoolgirl?	Aşık değilse. Aşık mı? Şu aptal liseliye mi?	Double Trouble-1	1967
You better take another look, professor. It's graduation day.	Profesör, bir daha bakın. Bugün mezuniyet günü.	Double Trouble-1	1967
Claire... Yeah, I know.	Claire... Evet, biliyorum.	Double Trouble-1	1967
Some other time.	Başka zaman.	Double Trouble-1	1967
I won't call you. You call me. Thanks. I'll do that.	Ben aramayacağım. Sen ara. Teşekkürler. Ararım.	Double Trouble-1	1967
No! Don't! No!	Hayır! Yapmayın! Hayır!	Double Trouble-1	1967
Oh, that's very funny!	Hiç komik değil!	Double Trouble-1	1967
The girl from the boat train. Amazing. I didn't recognize you.	Feribottaki kız. Hayret. Seni tanıyamadım.	Double Trouble-1	1967
What are you...? What are you...?	Burada ne... Burada ne...	Double Trouble-1	1967
Ladies first. Oh, I'm enjoying the festival.	Önce bayanlar. Festivalin tadını çıkarıyorum.	Double Trouble-1	1967
And having a wonderful time, as usual?	Ve yine çok eğleniyorsun, değil mi?	Double Trouble-1	1967
Mind if I join you? I really wasn't going anywhere.	Sana katılabilir miyim? Bir yere gitmiyordum.	Double Trouble-1	1967
Then let me be your guide. All right.	O zaman rehberin olayım. Peki.	Double Trouble-1	1967
Did you know that Antwerp is the seat of the oldest stock exchange?	Dünyanın en eski borsasının Anvers'te olduğunu biliyor muydun?	Double Trouble-1	1967
No. Yes, indeed.	Hayır. Öyle.	Double Trouble-1	1967
It's also the world center of the diamond trade.	Aynı zamanda elmas ticaretinin merkezi.	Double Trouble-1	1967
That's an interesting thing to know.	İlginç bir bilgi.	Double Trouble-1	1967
Oh, it's so peaceful here. I love the sound of the crickets.	Burası çok huzurlu. Cırcırböceklerinin sesine bayılırım.	Double Trouble-1	1967
I discovered something interesting. Let me show you.	İlginç bir şey keşfettim. Sana göstereyim.	Double Trouble-1	1967
It's in here.	Şurada.	Double Trouble-1	1967
This well is as old as Antwerp. They must have built the city around it.	Bu kuyu Anvers'le yaşıt. Şehri bunun etrafına inşa etmişler.	Double Trouble-1	1967
Is this part of your thesis? My what...? Oh. Yes, it is.	Tezinin bir parçası mı? Neyimin? Ha. Evet.	Double Trouble-1	1967
I've written a couple of pages on Antwerp already.	Daha şimdiden iki sayfa yazdım.	Double Trouble-1	1967
Oh, you've dropped something.	Bir şey düşürdün.	Double Trouble-1	1967
Your uncle gave this to me.	Amcan verdi.	Double Trouble-1	1967
I see. Then you're not a friend, my uncle hired you to follow me.	Anlıyorum. O zaman dost değilsin, amcam beni izlemen için tuttu seni.	Double Trouble-1	1967
That's not quite true, Jillian.	Tam olarak değil, Jillian.	Double Trouble-1	1967
I don't understand. Well, it's really very simple.	Anlamıyorum. Aslında çok basit.	Double Trouble-1	1967
Uncle Gerald's been dipping into your inheritance.	Gerald Amca senin mirasını tırtıklıyordu.	Double Trouble-1	1967
Comes a day of reckoning: Your 18th birthday.	Hesap verme günü, 18. yaşgünün yaklaşıyordu.	Double Trouble-1	1967
You see now how it is, don't you, Jillian?	Anlıyorsun, değil mi Jillian?	Double Trouble-1	1967
It's all been leading up to this moment.	Sonunda kaçınılmaz an geldi.	Double Trouble-1	1967
From the time you left London...	Londra'dan ayrıldığın günden...	Double Trouble-1	1967
...my associate and I have followed your every move.	...beri ben ve ortağım peşini bırakmadık.	Double Trouble-1	1967
This wood is rotten.	Bu tahta çürümüş.	Double Trouble-1	1967
Even your light weight should break the fence and go through the boards.	Senin ağırlığınla bile kırılır.	Double Trouble-1	1967
I don't care about the money. If you tell Uncle Gerald that, then maybe...	Para umurumda değil. Gerald Amca'ya bunu söylersen belki...	Double Trouble-1	1967
There's an element of greed in all of us. Oh, no!	Hepimiz açgözlüyüzdür. Hayır, olamaz!	Double Trouble-1	1967
The taste of your money has increased your uncle's appetite.	Senin paranın tadı amcanın iştahını kabarttı.	Double Trouble-1	1967
I'm sorry, Jillian. No!	Üzgünüm Jillian. Yapma!	Double Trouble-1	1967
In a moment, it will all be over. No! Please!	Bir saniyede her şey bitecek. Yapma! Lütfen!	Double Trouble-1	1967
No! Help!	Yapma! İmdat!	Double Trouble-1	1967
You play pretty rough, mister. Wanna try me?	Dostum, çok sertsin. Gücünü bende denemek ister misin?	Double Trouble-1	1967
Oh, Guy, I'm scared. Just take it easy. Take it easy.	Ah, Guy, korkuyorum. Sakin ol. Sakin ol.	Double Trouble-1	1967
I've never seen a dead man before. What are we going to do?	Daha önce hiç ölü görmemiştim. Ne yapacağız?	Double Trouble-1	1967
What we planned to do. I'll take you to your aunt in Sweden.	Planladığımızı. Seni İsveç'teki halana götüreceğim.	Double Trouble-1	1967
My who? Your aunt in Stockholm.	Neyime? Stockholm'deki halana.	Double Trouble-1	1967
Oh, yes. Aunt Charlotte.	Ha, evet. Charlotte Hala.	Double Trouble-1	1967
Aunt Harriet!	Harriet Hala!	Double Trouble-1	1967
About here, I'd say. In all that water?	Şurada derim. Denizin ortasında!	Double Trouble-1	1967
It'll put us two hours out of Amsterdam. There ain't an easier way?	Amsterdam iki saat uzaklıkta. Daha kolay bir yolu yok mu?	Double Trouble-1	1967
Easier? I mean, a little less dangerous.	Kolay mı? Yani, daha az tehlikeli.	Double Trouble-1	1967
There's nothing to it. We simply plant a tiny bomb in the boiler room.	Çok kolay olacak. Makine dairesine küçük bir bomba koyacağız.	Double Trouble-1	1967
A bomb in the...?	Bir bomba?...	Double Trouble-1	1967
By the time it goes off, we'll be long gone away in a lifeboat.	Patladığında cankurtaran sandalıyla çoktan uzaklaşmış olacağız.	Double Trouble-1	1967
Mutiny. Mutiny.	İsyan. İsyan.	Double Trouble-1	1967
You dirty rat!	Seni pis solucan!	Double Trouble-1	1967
Quiet, you traitor.	Kes sesini hain.	Double Trouble-1	1967
Captain, it does sound quite simple.	Kaptan, kulağa çok kolay geliyor.	Double Trouble-1	1967
Yes, it is, matey. A friend of mine scuttled his ship the very same way.	Evet ikinci kaptan. Bir dostum gemisini aynen bu şekilde batırdı.	Double Trouble-1	1967
What happened to him?	Kendisi ne oldu?	Double Trouble-1	1967
He's got a grocery business in Putney, all with his share of the insurance.	Sigortadan aldığı parayla Putney'de dükkan açtı.	Double Trouble-1	1967
Groceries, eh? Captain! Passengers coming aboard.	Dükkan ha? Kaptan! Gemiye yolcu çıkıyor.	Double Trouble-1	1967
Passengers? Passengers?	Yolcu mu? Yolcu mu?	Double Trouble-1	1967
Captain Roach? Aye, and who might you be?	Kaptan Roach? Evet, siz kimsiniz?	Double Trouble-1	1967
Your passengers. Man the lifeboat. Bombs away!	Yolcularınız. Cankurtaran sandallarına. Bombalar!	Double Trouble-1	1967
Ever thought of going by plane? It's much faster and a lot safer.	Uçakla gitmeyi düşünmez misiniz? Çok daha hızlı ve güvenlidir.	Double Trouble-1	1967
Nobody travels by sea anymore.	Artık kimse gemiye binmiyor.	Double Trouble-1	1967
I think it's a lovely boat. A ship, lady. A canoe is a boat.	Bence çok hoş bir sandal. Gemi. Sandal diye kanoya derler.	Double Trouble-1	1967
Why don't you both go by canoe?	Neden kanoyla gitmiyorsunuz?	Double Trouble-1	1967
The S.S. Damocles. That's the name on the ticket and on your ship.	S.S. Damocles. Biletteki isimle geminizin ismi aynı.	Double Trouble-1	1967
And that's good enough for us.	Bu da bizim için yeterli.	Double Trouble-1	1967
It leaks, you know. Like a sieve.	Su alıyor. Elek gibi.	Double Trouble-1	1967
All right. Give me your boarding passes.	Pekala. Verin biniş izinlerinizi.	Double Trouble-1	1967
We don't have any boarding passes. You haven't picked them up yet?	Biniş iznimiz yok. Daha almadınız mı?	Double Trouble-1	1967
No, we can't go through Immigration to pick them up.	Gümrükten geçemeyiz.	Double Trouble-1	1967
What's a couple of boarding passes among friends, huh?	Dostlar arasında biniş izni de neymiş ki?	Double Trouble-1	1967
You think we're spies? We just want to sail on your dirty ship, not blow it up.	Bizi casus mu sandınız? Amacımız yol culuk, geminizi havaya uçurmak değil.	Double Trouble-1	1967
You're too late. There's a bomb in the boiler room.	Geciktiniz. Makine dairesinde bir bomba var.	Double Trouble-1	1967
You leave me no alternative.	Bana başka seçenek bırakmadınız.	Double Trouble-1	1967
Off.	Gidin.	Double Trouble-1	1967
Off!	Gidin!	Double Trouble-1	1967
What do you suppose it says? Aren't the pictures enough?	Acaba ne yazıyor? Resimler yeterli değil mi?	Double Trouble-1	1967