Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 158206
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| Merry Christmas. Merry Christmas, Esther. | Mutlu Noeller. Mutlu Noeller Esther. | Taken-4 | 2002 | |
| Ladies, come on. | Bayanlar. Haydi. | Taken-4 | 2002 | |
| It's a wonderful service you are providing for your country. | Ülkenize çok büyük bir hizmette bulunuyorsunuz. Bunu takdir ediyoruz. | Taken-4 | 2002 | |
| It's been 20 minutes. We have to get them out. | 20 dakika oldu. Onları çıkarmamız lazım. | Taken-4 | 2002 | |
| Give it another five minutes. Sir, that will kill them. | Beş dakika daha bekle. Efendim bu onları öldürür. | Taken-4 | 2002 | |
| They were dead the second they set foot on this base. | Bu üsse geldiklerinde zaten öldüler. | Taken-4 | 2002 | |
| (drops keys on table) | 96 saatim olduğunu söylediler. 16 saat önceydi bu. | Taken-4 | 2002 | |
| The boys are asleep. | Çocuklar uyudu. | Taken-4 | 2002 | |
| We waited as long as we could. | Elimizden geldiğince bekledik. | Taken-4 | 2002 | |
| I'm sorry. Something came up. | Üzgünüm bir iş çıktı. | Taken-4 | 2002 | |
| You gave them both a Lionel train set. | İkisine de tren aldın. | Taken-4 | 2002 | |
| Sam got the Space Patrol board game | Sam'e, Space Patrol oyunu ve Leave It To Beaver beslenme çantası aldın. | Taken-4 | 2002 | |
| Eric got the Leave It To Beaver board game | Eric'e ise Leave It To Beaver oyunu ile Space Patrol beslenme çantası. | Taken-4 | 2002 | |
| What did I give you? | Sana ne aldım? | Taken-4 | 2002 | |
| A hell of a lot more than I bargained for. | İstediğimden çok daha fazlasını. | Taken-4 | 2002 | |
| This is kind of mean, Tom. | Bu biraz abartı Tom. | Taken-4 | 2002 | |
| Becky, Mum really believes this crap. | Becky, annem bu zırvalara gerçekten inanıyor. | Taken-4 | 2002 | |
| That's why she's always taking Jacob to all those conventions. | O yüzden Jacob'ı sürekli o toplantılara götürüyor. | Taken-4 | 2002 | |
| All we have to do is show her that it's a trick, | Tek yapmamız gereken ona bunun bir numara olduğunu göstermek. Böylece sahte olduğunu anlar. | Taken-4 | 2002 | |
| You were with me. We saw those lights in the sky. | Gökyüzündeki ışıkları gördüğümüzde sen de yanımdaydın. | Taken-4 | 2002 | |
| The Lubbock Lights, yeah. | Evet. Lubbock Işıkları. (Meşhur UFO iddialarından biri) | Taken-4 | 2002 | |
| Quarrington wrote a chapter about it in his book | Quarington, kitabında bununla ilgili bir bölüm yazmış. Popular Science aynı konuda bir makale yayımladı. | Taken-4 | 2002 | |
| It was a reflection of streetlamps off a flock of plover birds. | Göç eden bir kuş sürüsünden yansıyan sokak ışıklarıydı onlar. | Taken-4 | 2002 | |
| We were little kids, Becky. We saw what we wanted to see. | Biz o zamanlar ufaktık Becky. Ne görmek istiyorsak onu gördük. | Taken-4 | 2002 | |
| Just because some creepy guy ends up in our barn | Garip bir adamın ahırımıza gelmiş olması onun Mars'lı olduğu anlamına gelmiyor. | Taken-4 | 2002 | |
| Venus. Quarrington says they're from Venus. | Venüs. Quarington onların Venüs'ten geldiğini söylüyor. | Taken-4 | 2002 | |
| If you turn on the porch light, it'll make it look more like it's in the sky. | Eğer bahçe ışığını yakarsan, o da gökyüzünden geliyor gibi görünür. | Taken-4 | 2002 | |
| Jake, what are you doin' up? | Jake neden uyanıksın? | Taken-4 | 2002 | |
| I don't want to go away to school. | Uzaktaki başka bir okula gitmek istemiyorum. Sınıfta beni gözleyen bir kadın vardı. | Taken-4 | 2002 | |
| She wasn't from here. I could sense her interest. | Buradan biri değil. İlgisini sezebiliyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| Jacob, you have to try to understand you have sort of a gift, an insight. | Jacob anlamaya çalışmalısın Senin bir yeteneğin var. | Taken-4 | 2002 | |
| I get that from my father. | Babamdan geçti. | Taken-4 | 2002 | |
| You need to be in a place where people understand you. | İnsanların seni anlayacakları bir yerde olman lazım. | Taken-4 | 2002 | |
| If I go away, who's gonna take care of Mum? | Eğer gidersem anneme kim bakacak? | Taken-4 | 2002 | |
| SALLY: Kids! | Çocuklar! | Taken-4 | 2002 | |
| Y'all come here! It's ready! | Hepiniz buraya gelin. Hazır. | Taken-4 | 2002 | |
| I call this a contactor. | Buna "Mesajcı" diyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| What is it? It's sort of like a radio. | Bu nedir? Bir çeşit telsiz. | Taken-4 | 2002 | |
| I'm hoping to transmit a message up into space. | Uzaya bir mesaj göndermeyi umuyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| Sounds kind of crazy, doesn't it? | Biraz çılgınca geliyor değil mi? Neden uzaya mesaj göndermek istiyorsun ki? | Taken-4 | 2002 | |
| Because I miss Jacob's father | Çünkü Jacob'ın babasını özlüyorum ve iyi olduğumuzu bilmesini istiyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| and I want him to know that we're all right. | Seni bir daha görürsem öldürürüm. | Taken-4 | 2002 | |
| And I want him to come and get us. | Ve gelip bizi almasını istiyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| I want him to know that we're ready to go. | Gitmeye hazır olduğumuzu bilmesini istiyorum. Nereye anne? | Taken-4 | 2002 | |
| BILL: Don't move, Russell. | Kıpırdama Russell. | Taken-4 | 2002 | |
| Where the hell is Jesse? What have you done with him? | Jesse nerede? Ona ne yaptın? Bilmiyorum. Neler oluyor bilmiyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| OWEN: I told Eisenhower we had the saucer running. | Eisenhower'a gemiyi çalıştırdığımızı söyledim. | Taken-4 | 2002 | |
| I promised him a demonstration by the second week in January. | Ocağın ikinci haftasında ona bir sunum sözü verdim. İki haftamız var. | Taken-4 | 2002 | |
| Would you like to tell me what the hell went wrong? | Bana neyin ters gittiğini söyleyebilir misin? | Taken-4 | 2002 | |
| It's that kind of attitude that lost you people the war. | Bu tavırlarınız size savaşı kaybettirdi. | Taken-4 | 2002 | |
| The theory was sound. | Teori mantıklıydı. Ama Erenberg ikizlerinin beyinleri yeterince kuvvetli değildi. | Taken-4 | 2002 | |
| Not psychic enough? | Kuvvetli değil miydi? Rhine (Telepati) ölçeğindeki en yüksek değerler onlarındı. | Taken-4 | 2002 | |
| All right, so what are we gonna do? | Pekâlâ. Ne yapacağız? | Taken-4 | 2002 | |
| I go back to working on planes powered by an energy I understand. | Ben, anladığım enerjilerle çalışan uçaklara geri döneceğim. | Taken-4 | 2002 | |
| (chuckles) I'm afraid you can't do that. | Korkarım bunu yapamazsın. Seni orduya aldım. Artık bana çalışıyorsun. | Taken-4 | 2002 | |
| You told your president the test was a success. | Beni burada tutabilmek için başkanına denemelerin başarılı olduğunu söyledin. Başarısız olduğunu kabullenmen lazım. | Taken-4 | 2002 | |
| We lost the war because the Russians betrayed our trust. | Savaşı kaybettik. Çünkü Ruslar güvenimize ihanet etti. Bizim tavrımızla bir ilgisi yoktu. | Taken-4 | 2002 | |
| You bastard. What did you do? | Seni adi herif. Ne yaptın? Onu kurtarmaya çalışmak için döndüm. | Taken-4 | 2002 | |
| Save him? What are you talking about? | Kurtarmak mı? Sen neden bahsediyorsun? Benimle işleri bitti. | Taken-4 | 2002 | |
| I don't know how I know it, but I do. | Nasıl oldu bilmiyorum ama bunu anladım. Bunu duymak istemiyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| I just want to know what you did with my son. | Sadece oğluma ne yaptığını bilmek istiyorum. Ona hiçbir şey yapmadım. | Taken-4 | 2002 | |
| Kate, Jesse is special. | Kate, Jesse özel bir çocuk. | Taken-4 | 2002 | |
| They're seeing if he's ready. | Hazır olup olmadığını anlamaya çalışıyorlar. | Taken-4 | 2002 | |
| Get away from me! | Çekilin üzerimden! | Taken-4 | 2002 | |
| This New Year's Eve party you're goin' to | Şu yeni yıl partisine giderken Jacob'ı bizimle bırakmanın daha iyi olacağını düşünüyoruz. | Taken-4 | 2002 | |
| Y'all don't think he should be exposed to all the crazy people? | Siz onun delilerle karşılaşmamasını istiyorsunuz herhalde? | Taken-4 | 2002 | |
| He gets tired so easily. Stayin' up that late... | Çok çabuk yoruluyor. O kadar geçe kalırsa... Hayır. Delilerle karşılaşmasını istemiyoruz. | Taken-4 | 2002 | |
| I'll be back tomorrow night. | Yarın gece dönerim. Arada onu, o okullardan birine götürmeyeceksiniz tamam mı? | Taken-4 | 2002 | |
| No. We'd need your signature anyway. | Hayır. Zaten senin imzan olmadan olmaz. Burada oturup iskambil oynarız. | Taken-4 | 2002 | |
| I don't know, maybe he is better off with all the loonies. | Bilmiyorum. Belki o delilerin yanında olsa daha iyi olur. | Taken-4 | 2002 | |
| I'll tell him he's stayin' here. | Burada kalacağını söyleyeyim. | Taken-4 | 2002 | |
| I bet he already knows. | Eminim zaten biliyordur. | Taken-4 | 2002 | |
| Ohh, I love you... | Seni çok ama çok seviyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| This is the last of the raw data. Still lots to go through. | Bunlar elimizdeki son ham bilgiler. Epeyce çoklar. | Taken-4 | 2002 | |
| I want to look at everything. | Hepsine bakmak istiyorum. | Taken-4 | 2002 | |
| MARTY: 200 sightings in Central Illinois Christmas Day. | Noel günü merkez Illinois'da 200 uçan daire görülmüş. | Taken-4 | 2002 | |
| Anything? The Cold War. | bir şey var mı? Soğuk savaş. Adamlar korkmuş ve hayal görüyorlar. | Taken-4 | 2002 | |
| HOWARD: Man who says he's been visited by representatives | Bu adam Arnadon gezegeninden gelen temsilcilerle görüştüğünü söylüyor. | Taken-4 | 2002 | |
| Six hundred hovering yellow discs over Duluth. | Duluth üzerinde 600 adet, sarı renkli, uçan cisim. | Taken-4 | 2002 | |
| Woman who says the broadcasts on her television are from outer space. | Bu kadın TV'sinde uzaydan yapılan yayınları izlediğini söylüyor. | Taken-4 | 2002 | |
| MARTY: Got the surveillance photos in from the Quarrington lecture in Amarillo. | Quarington'ın, Amarillo'daki toplantısından fotoğraflar. | Taken-4 | 2002 | |
| He's beautiful. He will say anything we tell him to say. | Bu adam çok iyi. Ne istersek onu söyler. Venüs gezileri, uzaylı kardeşler. | Taken-4 | 2002 | |
| When you two are done, let's get back to work. | Muhabbetiniz bitince işinize dönün. Evet efendim. | Taken-4 | 2002 | |
| These people call themselves "Contactees." | Bu insanlar kendilerine "İletişimciler" diyorlar. | Taken-4 | 2002 | |
| They believe they've had contact with aliens. | Uzaylılarla iletişim kurduklarına inanıyorlar. | Taken-4 | 2002 | |
| A bunch of them have built machines to talk to their space brothers. | Bazıları uzaylı kardeşleriyle konuşabilmek için cihazlar yapmış. | Taken-4 | 2002 | |
| They're all getting together on New Year's Eve. | Yılbaşı gecesi toplanıyorlar. Cihazlarını çalıştıracaklar. | Taken-4 | 2002 | |
| Maybe we could borrow one of the machines, | Belki o aletlerden birini kullanarak, bir uzaylı çağırıp, gemiyi uçurmasını rica edebiliriz. | Taken-4 | 2002 | |
| Maybe we don't need to call anybody. Go back one. | Belki de kimseyi çağırmaya gerek yok. Bir geri gel. | Taken-4 | 2002 | |
| No, one more. | Hayır. Bir tane daha. | Taken-4 | 2002 | |
| How old do you think that kid is? | Sizce bu çocuk kaç yaşındadır? | Taken-4 | 2002 | |
| Why do people want so desperately not to be alone? | İnsanlar neden yalnız kalmamak için çırpınırlar? | Taken-4 | 2002 | |
| Why is it more comforting to think you are being watched | Gözleniyor olduğumuzu düşünmek, neden bizi kimsenin gözlemediğini düşünmekten daha çok rahatlatır? | Taken-4 | 2002 | |
| And why. really. does that make us any less alone? | Hem öyle bile olsa, bu bizi daha mı az yalnız yapar? | Taken-4 | 2002 | |
| In the end. if there are others out there. | Nihayetinde, eğer oralarda başkaları varsa, hepimiz birden hala yalnız olmuyor muyuz? | Taken-4 | 2002 | |
| That your card? | Kartın bu mu? | Taken-4 | 2002 | |
| No? What was your card? | Hayır mı? Kartın neydi ki? Karo valesi. | Taken-4 | 2002 | |
| Jack. | Vale. Vale senin için, değil mi? | Taken-4 | 2002 | |
| They're old cards. You know, the wax | Bu kartlar eskimiş. | Taken-4 | 2002 | |
| There's a new deck in the top drawer there. | Çekmecede yeni bir deste olacaktı. Onu getiriversene. | Taken-4 | 2002 |