Search
English Turkish Sentence Translations Page 158002
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| I miss my daughter. Maybe she could come live with us. | Kızımı özledim. Belki o da gelir bizimle yaşar. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I miss Olive. | Olive'i özledim. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And the other one. | Ve diğerini de. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I'm a bad person. Oh, no, you're not. | Ben kötü bir insanım. Hayır, değilsin. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I am. I should never have gone out with Sammy. | Kötüyüm. Sammy ile hiç beraber olmamalıydım. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I was just trying to get to you. | Sadece sana ulaşmaya çalışıyordum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| You can't cause someone to kill himself. | Kimsenin ölümüne sebep olamazsın. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| He was very troubled. | Kafası çok karışıktı. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| God, Caden. | Tanrım, Caden. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I wish we had this when we were young. | Keşke bunu gençken yaşayabilseydik. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And all those years in between. | Ve arada geçen bütün o yıllarda. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| My heart aches so much for you. | Kalbim senin için yanıp tutuşuyor. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| We're here, Caden. | Biz buradayız Caden. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I'm here. I'm aching for it being over. | Ben buradayım. Bitsin diye çok acı çekiyorum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Yeah. The end is built into the beginning. | Evet. Her son başka birşeyin başlangıcıdır. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| God, you're just perfect. I'm a mess. | Tanrım, sen gerçekten kusursuzsun. Ben darmadağınım. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| But we fit, don't we? Yeah. | Ama biz birbirimizi tamamlıyoruz, değil mi? Evet. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| It doesn't always happen for me now... | Aldığım ilaçlar yüzünden... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...because of the medication and everything. | ...artık her zaman olmuyor. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I take a lot of pills. It's okay. | Çok fazla hap kullanıyorum. Önemli değil. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I'm embarrassed. I don't want you to think it's about you or me. | Çok utandım. Sorunun sende yada bende olduğunu düşünmeni istemiyorum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I have a title. | Bir başlık buldum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| The Obscure Moon Lighting an Obscure World. | Loş Ay Işığının Aydınlattığı Loş Dünya. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I think it might be too much. | Sanırım bu çok fazla oldu. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Sir, could you come up here, please? | Efendim, yukarıya gelebilir misiniz lütfen? | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Might be smoke inhalation. | Dumandan zehirlenmiş olabilir. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I know how to do the play now. | Şimdi oyunun nasıl olması gerektiğini biliyorum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| It'll all take place over the course of one day... | Sadece bir günü sahneye taşıyacağız... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...and that day will be the day before you died. | ...ve o da, sen ölmeden önceki son gün olacak. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And I'll be able to relive it forever. | Ve sonsuza kadar bunu tekrar yaşıyor gibi olacağım. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| So have you got any thoughts for today's rehearsal? | Peki bugünkü prova için aklında bir şeyler var mı? | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I have a new title, maybe. | Yeni bir başlık buldum, sanırım. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Infectious Diseases in Cattle. | Davarlardaki Bulaşıcı Hastalıklar. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| The title means a lot of things. You'll see, it means a lot. | Başlık çok şey ifade eder. Göreceksin, bu çok şey ifade ediyor. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I need a Caden for my Hazel. | Hazel için bir Caden'a ihtiyacım var. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I'd very much like to play Caden. | Caden'i canlandırmaktan çok mutlu olurum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I know that it would be nontraditional casting... | Biliyorum ki alıştığımız gibi bir oyun olmayacak... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...but I think I could do it. I think I understand him. | ...ama yapabilirim. Onu anladığımı sanıyorum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I don't understand him. | Onu ben bile. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Well, Caden Cotard is a man already dead. | Şey, Caden Cotard çoktan ölmüş bir adam. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| He lives in a half world between stasis and antistasis... | O, zamanın karıştığı, kronolojinin olmadığı, kan dolaşımının... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...and time is concentrated, chronology confused. | ...durup durmamak arası devam ettiği yarım bir dünyada yaşıyordu. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Yet up until recently, he's strived valiantly... | Buna rağmen son ana kadar, yaşamına anlam katmak için... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...to make sense of his situation. | Aferin. Çok başarılıydı. Mükemmel olduğunu düşünüyorum. ...cesurca mücadele etti. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| But now he's turned to stone. | Ama sonunda toprak oldu. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Okay. Sounds good. Okay. | Tamam. Kulağa hoş geliyor. Tamam. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Thanks. She's right? | Teşekkürler. O doğru kişi mi? | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I didn't see that at all. I saw it as much more hopeful. | Ben hiç de böyle görmüyorum. Ben daha umut verici görüyorum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| None of those people is extras. | Bu insanlardan hiçbiri fazlalık değil. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| They're all leads in their own stories. | Hepsi kendi hikâyesinin kahramanı. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| No, this is tedious. This is nothing. | Hayır, bu çok sıkıcı. Hiç bir şeye benzemedi. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Hi, your scene's over. Would you leave the stage? | Merhaba, senin sahnen bitti. Sahneden inebilir misin? | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| What is she doing? He's directing. | Ne yapıyor? Yönetiyor. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Can I get you down at the coffin there? | Seni tabutun oraya alabilir miyiz? | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| She not getting the feel of you, Caden. | Seni anlayamıyor Caden. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| You don't move around like that. You don't talk to people. | Sen böyle ortalıkta gezinmezsin. İnsanlarla konuşmazsın. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Sit on the ground there. Okay, everybody, let's run it. | Orda yere otur. Tamam millet. Hadi başlayalım. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Everything is more complicated than you think. | Herşey senin düşündüğünden daha karmaşık. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| You only see a tenth of what is true. | Doğru olanın, sadece 10'da 1'ini görüyorsun. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| There are a million little strings attached to every choice you make. | Verdiğin her karardan etkilenecek milyonlarca şey var. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| You can destroy your life every time you choose. | Her seçim yaptığında hayatını mahvedebilirsin. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| But maybe you won't know for 20 years... | Ama belki de aradan 20 yıl geçer... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...and you may never, ever trace it to its source. | ...ve sen asla ama asla neden böyle olduğunu anlayamayabilirsin. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And you only get one chance to play it out. | Ve doğru işi yapmak için yalnızca tek şansın vardır. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Just try and figure out your own divorce. | Sadece dene ve boşanmanın nedenini bulmaya çalış. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And they say there is no fate, but there is, it's what you create. | Ve kader diye bir şeyin olmadığını söylerler ama herkes kendi kaderini belirler. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And even though the world goes on for eons and eons... | Ve dünya ne kadar uzun süre devam ederse etsin... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...you are only here for a fraction of a fraction of a second. | ...sen sadece saniyelik bir zaman dilimi için buradasın. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Most of your time is spent being dead or not yet born. | Zamanının büyük bir kısmı, ölüyken ya da doğmamışken harcanır. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| But while alive, you wait in vain... | Ama yaşamak varken, sen, birinin gelip her şeyi... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...wasting years for a phone call or a letter or a look... | ...düzeltmesini bekliyorsun. Bir telefon için, bir mektup için... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...from someone or something to make it all right. | ...ya da bir bakış için yıllarını harcıyorsun. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And it never comes, or it seems to, but it doesn't really. | Ve gelecek gibi görünmesine rağmen asla gelmiyor. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| So you spend your time in vague regret... | Sonuçta zamanını hayal meyal bir pişmanlık... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...or vaguer hope that something good will come along. | ...ya da gerçekleşmesi imkânsız bir umut ile geçiriyorsun. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Something to make you feel connected. | Sana bağlılık hissettiren bir şey. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Something to make you feel whole. | Kendini bir bütün hissetmeni sağlayan şey. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Something to make you feel loved. | Sevildiğini hissetmeni sağlayan bir şey. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...I feel so angry. | ...çok kızgınım. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...I feel so fucking sad. | ...lanet olsun çok mutsuzum. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And the truth is, I've felt so fucking hurt for so fucking long. | Ve gerçek şu ki, çok yalnız kaldım ve çok uzun süre çok acı çektim. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| And for just as long, I've been pretending I'm okay... | Ve yalnız kaldıkça, bütün bu süreç zarfında... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...just to get along, just for... | ...iyiymişim gibi davrandım... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Maybe because no one wants to hear about my misery... | Belki herkes kendi dertleriyle ilgilenirken... | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| ...because they have their own. | ...benim zavallılığımı duymak istemediği için. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Well, fuck everybody. | Pekala, herkesin a.ına koyayım. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Delightful. Thanks. | Mükemmel. Teşekkürler. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I'm out of ideas. | Aklıma bir şey gelmiyor. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Well, I could take over as you for a bit until you feel refreshed. | Şey, sen kendini iyi hissedene kadar senin yerine geçebilirim istersen. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I think you're tired, Caden. All these years of creative work. | Bence çok yoruldun Caden. Yıllar boyunca yaptığın o yaratıcı işler. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I think you just need some time to regroup. | Sanırım, kendine gelmen için zamana ihtiyacın var. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I need to keep my hand in. Well, Ellen needs to be filled. | Elimi ayağımı çekmek istemiyorum. Pekala, bize bir Ellen gerekli. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| What do you mean? Her role. Just for a bit. | Ne demek istiyorsun? Onun rolünü. Sadece birazcık. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| It's a choice role. | Bu şık bir rol. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| I do like to clean. | Temizlik yapmayı severim. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Yes? Caden asked me to give you this. | Evet? Caden sana bunu vermemi rica etti. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| You're to keep it in all the time. | Bunu her zaman kulağına takmalısın. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| So touched by the sadness of Adele's neighbor so close to death. | Adele'in bir ayağı çukurda olan komşusunun mutsuzluğundan çok etkilendi. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| Say, "Thank you," to Adele's neighbor. | Adele'in komşusuna "teşekkür ederim" de. | Synecdoche, New York-4 | 2008 | |
| You're very welcome, young lady. | Bir şey değil genç bayan. | Synecdoche, New York-4 | 2008 |