Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 15644
İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
Sorry we're late. That's alright. You 're here now. | Geciktik, kusura bakma. Ne kusuru, geldiniz ya. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Hello, Bill. | Merhaba, Bill. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I'm well. How are you? Fine. | İyiyim, sen? Ben de. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Ah, you must be David. | David olmalısınız. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
We can't stay. I'm just going to get the medicine for the dogs. | Kalamayacağız. Köpeklere ilaç almak için uğramıştım. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Ah. I'll go and get it. | Getireyim o zaman. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Oh, shit. | Yuh anasını. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
He is good. | Döktürüyor. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Mmm! He's a good man. | Adam döktürüyor be! | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Poor tackling by our Kaizer Chiefs. | Takımımız Kaizer Chiefs rakibi tutmakta yetersiz kalıyor. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
What's the story with Petrus? | Bu Petrus'un durumu nedir? Canı istediğinde gelip burada takılabiliyor mu? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
We have an understanding. | Birbirimizin halinden anlıyoruz. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
He got a Land Affairs grant earlier this year, | Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'ndan sene başında hibe aldı. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
enough to buy a hectare and a bit from me. | Hibeyle bir hektar toprakla benim arazimin küçük bir kısmını aldı. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
We share the dam, and everything from there to the fence is his. | Su bendini ortak kullanıyoruz ve bentten çitlere kadar olan arazi onun. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
If he gets a second grant, | Bir hibe daha alabilirse, damdan çıkıp kendi evini inşa edecek. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
He's very busy. You should give him a hand. | Çok meşgul. Ona yardım etmelisin. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Give Petrus a hand? I like that. | Petrus'a yardım mı? Hoşuma gitti. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I like the historical piquancy. | Tarihi gönderme hoşuma gitti. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
And will he pay me? | Bana ödeme yapacak mı? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I'm sure he will. | Eminim yapacaktır. Neden ona sormuyorsun? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
And what can I do for you while I'm here? | Peki buradayken senin için ne yapabilirim? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
You can help me with the dogs, you can help Bev at the clinic. | Bana köpekler için yardım edebilirsin, Bev'e klinikte yardım edebilirsin. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
You mean Bev? Help Bev? | Bev mi? Bev'e yardım etmek mi? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I don't think Bev and I will hit it off. | Sanırım Bev'le birbirimize kanımız pek kaynamadı. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Don't expect to get paid. | Ödeme yapmasını bekleme. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
You'll have to do it out of the goodness of your heart. | Bunu kalbinden gelen cömertlilikle yapmalısın. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Hmm, I don't know, Lucy, | Bilemiyorum, Lucy. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
these animal welfare people are a bit like Christians. | Bu hayvan sağlığıyla uğraşan insanlar Hıristiyanlara benziyor. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Everyone is so cheerful and well intentioned, | Herkes öyle neşeli ve iyi niyetli ki... | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
then after a while you itch to go off and do some raping and pillaging. | ...bir süre sonra bıkıp gaspa ve yağmalamaya başlayasın geliyor. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Or kick a cat. | Yahut bir kediyi tekmeliyorsun. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Bev tries to set an example. | Bev bir emsal oluşturmaya çalışıyor. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Hey, mister! Some money, please, sir? | Bayım! Biraz para verebilir misiniz, efendim? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Can I have some money, sir? | Biraz para verebilir misiniz, efendim? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Sir, can I have some money? Sorry, I've got nothing. | Biraz para verebilir misiniz? Üzgünüm, yanımda hiç yok. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
David, just in time. Could you hold him from the front? | David, tam zamanında geldin. Ön taraftan tutabilir misin? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Come round and take his legs. | Arkaya gel ve ayaklarını tut. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
There, my friend. Hey, steady, my friend. | Tamam, sevgili arkadaşım. Sabit dur. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Hey, my friend. | Sakin, arkadaşım. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Blowflies. | Et sinekleri. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
You waited too long. | Çok geç kalmışsınız. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
You can leave him here with me and I will give him a quiet end | Burada bana bırakabilirsiniz. Istırabına acısızca son veririm... | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
or come back on Thursday when the vet is here, | ...veya perşembe günü veteriner gelince getirebilirsiniz. Ama bence çok geç. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
What a pity. | Ne yazık! | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
You can't force the owners. | Sahipleri zorlayamazsın. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
They like to slaughter their animals their own way. | Hayvanlarını kendi bildikleri gibi boğazlamak isterler. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
How do you pay for this stuff? | Bütün bunlara nasıl para yetiştiriyorsun? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
We get it wholesale. | Toptan alıyoruz. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Hold public collections, donations. | Halktan topladıklarımız, bağışlar var. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
We get a grant for putting the dogs down. | Köpekleri uyuttuğumuz için bağış alıyoruz. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Who does that? | Kim uyutuyor onları? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Dr Oosthuizen, our vet. | Dr. Oosthuizen, veterinerimiz. Ama uyutulacak çok köpek var. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
So I help out, do what's left on a Sunday. | Ben de yardım ediyorum. Kalanları pazarları hallediyorum. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Oh, which reminds me, check yourself for fleas tonight. | Bu arada aklıma gelmişken, akşam üzerinde pire var mı diye kontrol et. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
And you don't mind doing the job? | Bunu yapmak seni rahatsız etmiyor mu? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Hey, hey, hey, hey. Settle down. | Sakinleşin. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I do mind. Hey! | Ediyor. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I mind deeply. | Fazlasıyla umursuyorum. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
And I wouldn't want someone doing it for me who didn't mind. Would you? | Umursamayan birinin benim için aynı işi yapmasını istemezdim. Sen ister miydin? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Aren't they lovely? | Ne sevimliler değil mi? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
They come back every year, the same three. | Her sene geri gelirler, aynı üçlü. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I'm so lucky to be visited... the one chosen. | Ziyaret edildiğim için çok şanslıyım. Seçilmiş kişi gibi hissediyorum. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Animals are creatures of habit. | Hayvanlar alışkanlıkları olan yaratıklardır. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Come on, Juzzi. | Gel bakalım, Juzzi. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
When you were small, our next door neighbour had a dog, | Sen çocukken, komşumuzun bir köpeği vardı. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
a golden retriever, remember? | Golden Retriever, hatırladın mı? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Dimly. It was a male. | Dimly. Erkekti. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
And whenever a bitch went past, | Ne zaman bir dişi köpek geçse kontrol edilemez şekilde heyecanlanırdı. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
And with Pavlovian regularity | Sahibi Pavlov kanununu uygulayacak şekilde dövseydi onu... | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
so that at the mere smell of a bitch | ...dişi köpeğin en ufak kokusunu alınca köpek bahçenin etrafında koşuştururdu. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
with its ears flat and its tail between its legs, | Kulakları düşer, kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırır... | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
whining and trying to hide. | ...inler ve saklanmaya çalışırdı. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I don't see the point. | Anlatmaya çalıştığını anlayamadım. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Well, you can punish a dog for chewing a slipper, | Terliğini kemirdi diye köpeğini cezalandırabilirsin. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
the dog can accept that. | Köpek bunu kabullenir. Ama ihtıras bambaşkadır. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Is that the moral? | Kıssadan hisse bu mu? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Males must be allowed to follow their instincts unchecked? | Erkeklerin içgüdülerini takip etmesine kısıtlama olmadan izin verilmelidir. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
No, that's not the moral. | Hayır, kıssadan hisse bu değil. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
What was ignoble about the spectacle | Bu hikayenin rahatsız eden tarafı... | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
was that the poor dog had begun to hate its own nature. | ...zavallı köpeğin kendi doğasından nefret etmeye başlamasıdır. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
It no longer needed to be beaten, it punished itself. | Artık dövülmeye ihtiyacı yoktur, kendi kendini cezalandırır. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
At that point, it would've been better to shoot it. | Tam o anda, onu vursan daha iyi etmiş olursun. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Have you always felt this way? | Hep böyle mi düşünüyordun? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
No. | Hayır. Eskiden tam tersini düşünürdüm. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
That desire is a burden we could well do without. | İhtıras olmadan da yaşayabileceğimizi, onun sırtımıza yük olduğunu. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Hey, what've you got there? | Ne buldunuz orada? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Should we be nervous? | Endişelenmeli miyiz? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Inside. | İçeri girin. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
...with a load of building material and a woman. | Petrus, inşaat malzemeleriyle ve bir kadınla geri döndü. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
That's his new wife. | Yeni karısı o. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Why didn't he tell you he was going away? | Neden sana gittiğini söylemedi? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
His timing is a bit suspicious. | Zamanlaması beni şüphelendirdi. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
I can't order Petrus about. He is his own master. | Petrus'a emir veremem. O, kendi kendinin ağası. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
...there's no shame in being the object of a crime. | ...bir suçun mağduru olmakta utanılacak bir yan yok. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Are you trying to remind me of something? 1 | Beni bir konuda ikaz mı etmeye çalışıyorsun? 1 | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Remind you of what? | Hangi konuda mesela? | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Of what women undergo at the hands of men? | Erkeklerin eline düşen kadınların neler çektikleri konusunda mesela. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
Nothing could be further from my thoughts. | Aklımın ucuna bile gelmedi. | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |
As far as I'm concerned | Benim durumum ele alındığında... | Disgrace-1 | 2008 | ![]() |