• tr flag Türkçe
    • en flag İngilizce

Ara

İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 155759

İngilizce Türkçe Film Adı Film Yılı Ayrıntılar
I assume because there weren't any found. Hiç bulunmadıklarından olabilir mi? Bence rastlanmadığı içindir. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
there were on the first seven. İlk yedisinde vardı ama. İlk yedi cesette vardı. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I got to go see a nurse. Hemşireye görünmem gerek. Bir hemşireyi görmem lazım. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
This guy was seen yesterday. Bu adam dün görüldü. Bu adam dün muayene edildi. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Where is he? Nerede o? Şimdi nerede? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Well, he's an out of towner at a motel. O buralı değil ve bir motelde kalıyor. Şehir dışından gelmiş, bir motelde kalıyor. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
The chart should say. Tabloda olması lazım. Çizelgede yazması lazım. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
And you just just let him go? Sen de onu öylece gönderdin, öyle mi? Ve gitmesine izin mi verdiniz? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He was seen by a doctor. Doktor muayene etti. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
We get people in here with flu like symptoms all the time. Buraya üşütme benzeri sorunlarla tonla insan gelir. Buraya hep grip benzeri belirtilerle gelenler oluyor. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
All right, well, what made it stand out? Pekâlâ, sonuç ne çıktı? Pekâlâ, peki bunu farklı kılan ne? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He was also having nosebleeds. Aynı zamanda burun kanamaları da yaşıyordu. Aynı zamanda burnu kanıyor. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
It could have been unrelated. Konuyla alakası olmayabilir. Alakasız da olabilir. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Also common because of the dry air, Bu kuru hava yüzünden yaygın bir şey... Kuru hava nedeniyle o da yaygın,... Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
but then you mentioned radiation poisoning... ...ama radyasyon zehirlenmesinden bahsettin. ...ama sonra radyasyon zehirlenmesinden bahsettin. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Hey, look. If he really was exposed, it could be serious. Eğer gerçekten maruz kalmışsa, bu ciddi olabilir. Hey, bak. Eğer gerçekten maruz kaldıysa, durumu ciddi olabilir. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I'll track him down. Onu bulacağım. Ben onu bulurum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Um, you want me to take a look at that eye, John? Gözüne bakmamı ister misin, John? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
No, I'm... I'm fine. Hayır. Ben... Ben iyiyim. Hayır, ben iyiyim. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Uh, hey. Hey. Baksana! Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Uh, are you going to call me? Beni aramayı düşünüyor muydun? Beni arayacak mısın? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Yeah. Yeah, sure. Evet, elbette düşünüyordum. Evet. Evet, tabii ki. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Do you know that guy? Bu adamı tanıyor musun? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He checked out yesterday. That a medical report? Dün gitti. O bir tıbbi rapor mu? Dün çıkış yaptı. O sağlık raporu mu? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
If he had something, I gotta know. Eğer bir hastalığı varsa, bilmem gerek. Bir şeyi varsa, bilmem gerekiyor. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Have that room cleaned up properly. O odayı düzenli olarak temizlerim. Odasını iyice temizlemem gerekir. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Wash the sheets, you know? Çarşafları falan yıkarım. Çarşafları falan yıkarım yani. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Yeah, wash those sheets. Evet, o çarşafları yıka. Evet, çarşafları yıka. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
In the meantime, let me look at your register. Bu arada, ben de kayıtlarına bakayım. Bu arada, kayıt defterine bakayım. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
They were fighting. Kavga ediyorlardı. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
She tried to break it up. Ayrılmak istiyordu. Ayrılmak istedi. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You know, it was an accident. Bu bir kazaydı. Bilirsin işte, kazaydı. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You couldn't find the finger? Parmağı bulamadınız mı? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
We were up all night looking for it. Bütün gece aradık. Bütün gece uyumayıp onu aradık. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Yeah, but you found it? Evet, ama buldunuz mu? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Out on the lawn, when the sun came up. Güneş doğduğunda çimenlikte bulduk. Güneş doğunca dışarıda çimlerin üzerinde bulduk. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I got it in the fridge. Buzdolabında. Buzdolabına koydum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
And where's the housekeeper? Evin hizmetçisi nerede? Hizmetçi şu anda nerede? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
She lost a ton of blood. Çok kan kaybetti. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Don't they need the finger? Parmağı istemediler mi? Parmağa ihtiyaçları yok mu? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Nah, it's too late to reattach it. Hayır, dikmek için artık çok geçti. Hayır, tekrar birleştirmek için çok geç. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
She'll be all right. İyi olacak. İyileşir. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Which finger was it? Hangi parmağıydı? Hangi parmaktı? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Pinky. Serçe parmağı. Serçe parmak. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
And you still got it? Hâlâ sen de mi? Ve hala sende mi? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
What are you supposed to do with a finger? O parmakla ne yapacağım ki? Parmağı ne yapayım ki? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Besides, I thought maybe she'd still want it. You know? Hem belki hâlâ istiyordur. Ayrıca, belki yine de ister diye düşündüm. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
And what about the dogs? Well, what about 'em? Peki ya köpekler? Ne olmuş onlara? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You're gonna get rid of them, no? Onlardan kurtulmayacak mısın? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
What do mean? I love those dogs. Saçmalama. Onları seviyorum. Ne demek o? O köpekleri çok seviyorum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I know. I'll see 'em. Biliyorum. Onları görüyorum. Biliyorum. Görüyorum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Nice hand, huh? Güzel el, ha? İyi eldi, değil mi? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Got me again. Beni tekrar kandırdın. Beni yine yendin. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Almost like you can read minds, huh? Sanki akıl okuyabiliyormuşsun gibi, değil mi? Neredeyse zihin okuyabiliyorsun gibi, değil mi? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Look at this guy. Şu herife bak. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He won't even look at me! Bana bakmıyor bile! Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You've been taking my money all night, you won't even look at me? Bütün gece paramı aldın ve bana bakmıyorsun bile. Bütün gece paramı aldın ve yüzüme bile bakmıyorsun. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Ho. Whoa. Leave it alone. Freakin' wacko. Sakin ol. Manyağın teki işte. Hey, sakin ol. Bırak. Delinin teki. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Aren't you a little out of your league here? Buralar sana fazla değil mi? Buralar seni aşmıyor mu? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
What are you, my mother? Nesin sen, annem mi? Kim olduğunu sanıyorsun, annem mi? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Go ahead. I'll ante. Devam et. Ben giriş yapacağım. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
22,000 to call. Bahsi görmek için 22.000. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He doesn't have it. Elinde yok. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He didn't have it! No way. Elinde yoktu! İmkanı yok. Elinde yoktu! Mümkün değil. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You can't leave now! Look at this guy. Şimdi gidemezsin! Şu adama bakın. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You don't think that's contagious, do you? Sence bu bulaşıcı değildir, değil mi? Bu bulaşıcı değildir, değil mi? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You said the guy next door checked out yesterday? Yan odadaki adamın dün çıkış yaptığını söylemiştin, değil mi? Yan odadaki adamın dün çıkış yaptığını mı söylemiştin? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He used the tv. Televizyonu kullandı. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
What is it? O ne? O da ne? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
It's a crime scene. Get lost. Bu bir olay mahalli. Kaybol. Bu bir suç mahalli. Kaybol. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
We got another body here. I was just about to call it in. Bir ceset daha bulduk. Tam da sizi arama üzereydim. Burada başka bir ceset daha var. Ben de tam yardım çağıracaktım. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I heard about what happened at the casino. Kumarhanede olanları duydum. Gazinoda olanları duydum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You following me? Beni mi izliyorsun? Beni mi takip ediyorsunuz? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
There's a satellite locator on your car. Arabanda bir uydu vericisi var. Arabanızda bir uydu yer belirleyicisi var. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
If you don't mind, we'd like you to come for a little drive. Eğer kusura bakmazsan, bizimle ufak bir gezintiye gelmeni istiyoruz. Bir sakıncası yoksa bizimle gelmenizi istiyoruz. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Do I have a choice? Başka şansım var mı ki? Seçim şansım var mı? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He won't sign it. İmzalamayacak. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Well, we should tell him anyway. Olsun, biz yine de ona söyleyelim. Ona yine de söylemeliyiz. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
He might be able to help us. Bize yardım edebilir. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Let me at least try. En azından bırak da şansımı deneyeyim. Bırakın en azından deneyeyim. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I'm Dr.Rodney McKay. Ben Dr. Rodney McKay. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I realize you have no way of grasping what's going on here. Burada neler olduğunu anlamadığınızı fark ettim. Olan biteni anlamanın mümkün olmadığının farkındayım. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
There's really only one thing you need to understand Anlaman gereken tek bir şey var. Anlaman gereken bir şey var. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
if you fail to co operate, Benimle işbirliği yapmazsan... Benimle iş birliği yapmazsan,... Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I have the power to ruin your life. ...hayatını mahvedecek gücüm var. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Well, then you don't realize how little I have to lose. Öyleyse kaybedecek pek bir şeyim olmadığını bilmiyorsun. O zaman kaybedecek çok az şeyim olduğunun farkında değilsin. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I know everything about you. Senin hakkındaki her şeyi biliyorum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You've never been married. Hiç evlenmedin. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
The only thing you own is a car. Sahip olduğun tek şey araban. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You have $2,363 in the bank and are $13,000 in debt, Bankada 2363 doların var. 13 bin dolar da borcun var. Bankada 2.363 doların var ve 13.000 dolar borcun var,... Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
not counting off the books gambling losses to a guy named mikey. Mikey diye birine yaptığın kayıt dışı kumar borçlarını saymıyorum bile. ...Mikey ismindeki birine kağıt üstünde olmayan kumar borçlarını saymıyorum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
You finally passed your detective exam after four years İki başarısız deneme ve... Dört yıl ve iki başarısız denemeden sonra nihayet... Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
and two failed attempts, ...dört yıldan sonra, en sonunda Dedektiflik eğitimini bitirdin... ...dedektiflik sınavını geçtin... Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
and now barely scrape by on quarterly performance reviews. ...ve şimdi üç aylık performans değerlendirmelerini zar zor geçiyorsun. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Am I getting this right? Doğru mu söylüyorum? Doğru bildim mi? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I also like spearmint gum. Naneli sakız da severim. Ayrıca naneli sakız severim. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Have some. Al. Buyur. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
I was joking. Dalga geçiyordum. Şaka yapıyordum. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
No, you weren'T. Hayır, geçmiyordun. Hayır, yapmıyordun. Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
Let's go back further, shall we? Daha da öncesine gidelim, olur mu? Biraz daha geriye gidelim mi? Stargate: Atlantis Vegas-1 2008 info-icon
  • ««
  • «
  • …
  • 155754
  • 155755
  • 155756
  • 155757
  • 155758
  • 155759
  • 155760
  • 155761
  • 155762
  • 155763
  • …
  • »
  • »»
Kısıtlı Mod:   
  • Katkıda Bulun
  • Hakkımızda
  • Sorumluluk Reddi
  • İletişim