Ara
İngilizce Türkçe Kelime Çevirileri Sayfa 155758
| İngilizce | Türkçe | Film Adı | Film Yılı | |
| They have accepted me. | Beni kabul ettiler. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| But look at you. | Ama size bakın bir. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Never again, I promise you. | Bir daha asla, söz. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| That gave us reason to trust you. | Bu da size güvenmemiz için bir sebep veriyor. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| I am saddened that you could not trust me enough to share in your secret. | Bana sırrınızı açacak kadar güvenmemeniz beni üzdü. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| That is our way. | Bu bizim yolumuzdur. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Our deception was and is a matter of survival. | Aldatmamız hayatta kalmamızın özüydü, özü olarak kalacak. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| It is a secret we are born into that we willingly take to our graves. | Doğduğumuz andan mezarlarımıza isteyerek götüreceğimiz bir sır. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Have we not always traded fairly with you? | Seninle her zaman adilce ticaret yapmadık mı? | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| You should know we have not dealt with others so graciously. | Diğerleriyle bu kadar kibarca anlaşmadığımızı bilmelisin. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Perhaps this new alliance will help to open your eyes... | Belki bu yeni ittifak gözlerinizi açar... | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| That we can only stand against the Wraith if we do so together. | Wraithlerin karşısında ancak bir olursak dayanabiliriz. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| We'll have to see if your friends will live up to their promises. | Dostlarınızın sözlerinde durup durmadığını görmemiz gerekiyor. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| I've been studying these plans all my life. | Bu planları hayatım boyunca çalıştım. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Then we'll follow your lead. | O zaman seni izleriz. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| We'll keep you covered during the breach and download. | İzinsiz girip yüklerken seni sürekli koruyacağız. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Exit plan? | Çıkış planı? | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Same as we came in. You'll stay with the jumper. | Geldiğimizle aynı şekilde. Sen Jumper'la kal. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| I should be going with you. | Ben de sizinle gelmeliyim. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| There's a good chance we could end up in a firefight. | Bir çatışma çıkma ihtimali büyük. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Sora is a skilled fighter and expert marksman, lieutenant Ford. | Sora yetenekli bir savaşçı ve iyi bir nişancıdır, Teğmen Ford. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Still, she must stay here to carry on if we don't come back. | Yine de, eğer geri dönmezsek burada kalıp işe devam etmeli. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| We need to get the proper intel first. | İlk önce düzgün bir bilgi edinelim. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| There's no use in building a bunch of nukes if we can't put them to use. | Eğer kullanamayacaksan bir sürü nükleer bomba yapmanın yararı yok. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Those are your terms? | Sizin şartlarınızı bu mu? | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| It seems we have no choice but to trust each other. | Görünüşe göre, birbirimize güvenmekten başka çaremiz yok. | Stargate: Atlantis Underground-1 | 2004 | |
| Detective Sheppard? | Dedektif Sheppard? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Come on, John. I'm breaking this with or without you. | Haydi, John. Bu olayı yardımın olsa da olmasa da çözeceğim. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| What's she doing here? Is this victim related to the others? | O burada ne arıyor? Bu kurbanın diğerleri ile bir bağlantısı var mı? Onun burada ne işi var? Bu kurban diğerleriyle ilişkili mi? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| If we have a serial killer on our hands, people have a right to know. | Eğer bir seri katille karşı karşıyaysak, insanların bunu bilmeye hakkı var. Bir seri katille karşı karşıyaysak, insanların bunu bilmeye hakkı var. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Victim was most likely a white male. | Kurban büyük ihtimalle beyaz bir erkekmiş. Kurban büyük ihtimalle beyaz bir erkek. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| No clothes, no I.D. | Giysileri, kimliği yok. Kıyafet yok, kimlik yok. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Wasn't killed here. | Burada öldürülmemiş. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Got tire tracks leading from the road. | Yoldan ayrılan lastik izleri var. Yoldan buraya kadar tekerlek izleri var. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Based on size, tread wear, and spread, we're probably talking an older model pick up. | Büyüklüklerine, genişliklerine ve oluklarına bakılırsa, eski model bir kamyonet olabilir. Boyuta, lastik aşınmasına ve yayılmaya bakılırsa sanırım eski model bir kamyonet. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| We've got radiator fluid down here. | Burada radyatör sıvısı var. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Looks like the vehicle has a leak. | Araçta sızıntı varmış gibi görünüyor. Araçta sızıntı var gibi görünüyor. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Pretty much the same as the other seven. | Diğer yedi olayla benzer şekilde. Neredeyse diğer yedisiyle aynı. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Same chest wound? | Göğüs yarası aynı mı? Aynı göğüs yarası mı? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I thought I'd seen everything. | Hepsini gördüm sanmıştım. Görmediğim şey kalmadı sanırdım. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| One day, we'll learn. | Bir gün öğreneceğiz. Bir gün, öğreneceğiz. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| <font color= 38B0DE>Stargate Atlantis Season 05 Episode 19</font> | Stargate Atlantis Sezon 5 Bölüm 19 | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| <font color=" ffff00">Vegas</font> | Vegas | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Thomas crane. | Thomas Crane. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Reported missing three days ago. | Üç gün önce kaybolduğu bildirilmiş. Üç gün önce kayıp olduğu bildirildi. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| 39 years old. | 39 yaşında. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| You think this guy was 39? | Sence bu adam 39 yaşındaymış gibi mi görünüyor? Sizce bu adam 39 yaşında mıydı? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Check the dental records. It wasn't natural causes. | Diş kayıtlarına bak. Doğal nedenlerden ölmemiş. Diş kayıtlarına bakın. Ölümü doğal nedenlerden değil. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Nope. It looks like some sort of rapid cellular breakdown. | Hayır. Hızlı bir hücre bozulması olmuş gibi görünüyor. Evet. Bir çeşit hızlı hücresel bozulmaya benziyor. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| The other victims... | Diğer kurbanlarda da... | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| had the same chest wound, the same bizarre aging. | ...aynı göğüs yarası, garip yaşlanma vardı. ...aynı göğüs yarası ve aynı acayip yaşlanma vardı. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I read the other autopsies. | Diğer otopsi raporlarını okudum. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| The cause was undetermined. | Sebebi bulunamamış. Ölüm nedenleri belirsiz. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| All I know is we're not dealing with a contagion. | Tek bildiğim bunun bulaşıcı bir hastalık olmadığı. Tek bildiğim bunun bir bulaşıcı hastalık olmadığı. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| No chemical residue? | Hiç kimyasal kalıntı yok mu? Kimyasal kalıntı da mı yok? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Detective, you'll get a copy of my report. | Dedektif, raporumun bir kopyasını alın. Dedektif, raporumun bir kopyasını alacaksınız. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| The previous victims all had radioactive residue around their wounds. | Diğer kurbanların hepsinin yaralarının etrafında radyoaktif kalıntılar vardı. Önceki kurbanların hepsinde yaralarının etrafında radyoaktif kalıntı vardı. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| When I'm done. | İşim biter bitmez. Bitirdiğimde. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| What'd you say your name was again? | Adım ne demiştiniz? İsminiz ne demiştiniz? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Keller. Jennifer. | Keller. Jennifer. Keller, Jennifer. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I've got eight bodies in three months, | Üç ayda sekiz ceset buldum... Üç ayda elimde sekiz ceset oldu... | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| and I don't like it when the lead coroner on my case | ...ve araştırmamdaki baş doktorun... ...ve davamdaki baş adli tabibin tıp fakültesinde... | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| gets replaced by somebody who doesn't look old enough to be in medical school. | ...tıp okulunda olacak kadar bile yaşlı gözükmeyen birisiyle değiştirilmesi canımı sıkıyor. ...olamayacak kadar genç gözüken biriyle değiştirilmesinden hoşlanmıyorum. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Maybe someone feels a need for some fresh eyes on the case. | Belki birileri araştırmaya taze kan lazım diye düşündü. Belki de biri davada yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu düşünmüştür. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| They should have just replaced me. | Beni değiştirmeliydiler. Beni değiştirmeleri gerekirdi. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Do you have any leads? | Hiç ipucun var mı? Elinizde hiç ipucu var mı? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Got a bunch of bodies being dumped in the desert and it looks like... | Cesetleri çöle atılmış ve hayatları onlardan emilmiş... Elimde çöle bırakılmış bir sürü ceset var ve yaşamları... | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| the life's been sucked out of them. | ...gibi görünen bir kaç ceset var. ...emilmiş gibi görünüyorlar. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| You really think that's possible? | Sence öyle bir şey gerçekten de mümkün mü? Bunun mümkün olduğuna gerçekten inanıyor musunuz? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I don't know where you're from, but out here, anything's possible. | Nereli olduğunu bilmiyorum, ama bu Dünyada her şey mümkün. Siz nerelisiniz bilmiyorum, ama burada her şey mümkündür. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Anyone treated with symptoms related to radiation poisoning, go back a month. | Geçen ay radyasyon zehirlenmesi tedavisi gören birileri. Üç ay önceye kadar radyasyon zehirlenmesinden tedavi edilen kişiler. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| No, it's not going to come back to you, I promise. | Hayır, bu senin başına bela olmayacak, söz veriyorum. Başın belaya girmeyecek. Söz veriyorum. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Uh, I don't know. | Bilmem. Bilmiyorum. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I told you, they said it was a virus or something. | Sana söyledim, virüs ya da onun gibi bir şey dediler. Dedim ya, virüs gibi bir şey olduğunu söylediler. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Probably food poisoning. | Muhtemelen gıda zehirlenmesi. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| You should see the place they've got me at. | Beni yolladıkları yeri görmelisin. Kaldığım yeri görmelisin. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Not exactly bellagio. | Bura nere Bellagio nere. Bellagio sayılmaz. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Whole trip's been a useless waste of time, too. | Bütün gezi de tam bir zaman kaybıydı. Ayrıca bütün yolculuk zaman kaybından başka bir şey değildi. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| My nose is bleeding again! | Burnum tekrar kanıyor! Burnum yine kanıyor! | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I better go. | Kapatsam iyi olacak. Kapatmam lazım. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Yeah, I will. | Tamam, olur. Tamam, yaparım. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Turn it down, will you? | Kapa şunu artık. Şunun sesini kısar mısın? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Son of a bitch. | Aşağılık herif. Onun bunun çocuğu. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Sheppard, this is agent woolsey, fbi. | Sheppard, bu bey FBI'dan Ajan Woolsey. Sheppard, bu Ajan Woolsey, FBI. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| What the hell happened to your eye? | Gözüne ne oldu? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| This case move jurisdiction? | Bu dosya yetki alanı mı değiştirdi? Davanın yetki alanı mı değişiyor? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Not yet. | Şimdilik hayır. Daha değil. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I'm not at liberty to discuss our interest at this time, | Şu an için ilgimizin sebebini söyleyemem... Bizim davayla şu andaki ilgimizi tartışma özgürlüğüm yok,... | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| but I'd appreciate your cooperation. | ...ama işbirliğinize minnettar olurum. ...ama işbirliğinize ihtiyacım var. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Well... I got nothing. | Bende hiçbir şey yok. Elimde hiçbir şey yok. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| I'm surprised at that, detective. | Şaşırdım, Dedektif. Bu şaşırtıcı, dedektif. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| The victims are turning up much more frequently. | Kurbanlar sıklaşmaya başladı. Kurbanlar daha sık ortaya çıkmaya başladı. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| This is obviously a progression. | Bu kesinlikle devam ediyor. Bu apaçık bir ilerleme. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| The first few bodies were buried. | İlk cesetler gömülmüştü. İlk birkaç ceset gömülüydü. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| We only found them because coyotes dragged one onto the 564. | Çakallar onları 564. yola sürükledikleri için bulabildik. Onları bulmamızın tek nedeni çakalların cesetlerden birini 564'e sürüklemesi oldu. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Now they're just being dumped out in the open for the vultures. | Şimdi öylece akbabalara atıyor. Artık akbabalara yem olacak şekilde bırakılıyorlar. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| So is that more careless, or more bold? | Yani bu daha mı umursamazca, yoksa cesurca mı? Bu daha dikkatsizce mi, yoksa daha cesurca mı? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Somebody want to tell me why the coroner's report on the latest victim shows no signs of radioactive, | Birileri bana son kurbanın doktor raporunda neden hiç radyoaktif... Biri bana adli tabibin son kurbanla ilgili raporunda neden radyoaktif şeyler olmadığını söyleyebilir mi? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| um, what do you call it? | ...şeyler ne diyordunuz, görünmediğini söyleyebilir mi? Ne deniyordu? | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 | |
| Isotopes. | İzotoplar. | Stargate: Atlantis Vegas-1 | 2008 |