Search
English Turkish Sentence Translations Page 22090
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| that would be grounds for immediate elimination. | ...senin yaptığın hareket anında elenmenin ilk kuralı sayılırdı. | Giant-1 | 2010 | |
| I... I will take steps to correct that. | Hatamı düzelteceğim! | Giant-1 | 2010 | |
| You have ten minutes. | 10 dakika süren var. | Giant-1 | 2010 | |
| If you manage to take me down in ten minutes, you'll be forgiven. | Eğer beni 10 dakika içinde yere yatırabilirsen, affedileceksin. | Giant-1 | 2010 | |
| Or else, you will voluntarily leave your current post. | Beceremezsen, mevkiini kendi arzunla bırakacaksın. | Giant-1 | 2010 | |
| Keep track. | Zaman tut. | Giant-1 | 2010 | |
| Come get some. | Saldır bakalım. | Giant-1 | 2010 | |
| How much time left? | Kaç dakika kaldı? | Giant-1 | 2010 | |
| Heard that? | Duydun mu? | Giant-1 | 2010 | |
| You only have three minutes to take me down. | Beni yere sermek için yalnızca üç dakikan kaldı. | Giant-1 | 2010 | |
| Are you giving up? | Vaz mı geçiyorsun? Onlara karşı iyi davranmalısınız. | Giant-1 | 2010 | |
| I don't even know why you bothered coming here. | Niye buraya gelmekle zahmet ettiğini anlayamıyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| But what I'm sure of is that you're not cut out to be an agent. | Emin olduğum tek bir konu var, o da ajanlığı beceremediğin. | Giant-1 | 2010 | |
| Find yourself another post. | Kendine başka iş bul. | Giant-1 | 2010 | |
| You're out of my office starting now. | Bugünden itibaren ofisime adım atma. | Giant-1 | 2010 | |
| I still have time, right? | Hala vaktim var, değil mi? | Giant-1 | 2010 | |
| Y...eah... | Evet... | Giant-1 | 2010 | |
| So I don't need to leave your office now, right? | Ofisinizden ayrılmama gerek kalmadı, değil mi? | Giant-1 | 2010 | |
| You only told me to take you down in ten minutes, | 10 dakika içinde sizi yere sermemi istemiştiniz. | Giant-1 | 2010 | |
| you never said anything about how I should do it. | Nasıl yapacağım konusunda anlaşmamıştık. | Giant-1 | 2010 | |
| I'm hungry... Let's go eat. | Acıktım... Yemek yemeye gidelim... | Giant-1 | 2010 | |
| Chief Lee. | Şef Lee. | Giant-1 | 2010 | |
| Outside the office, no titles. | Ofis dışında unvan kullanma. | Giant-1 | 2010 | |
| And I can tolerate that even less. | Hele ona hiç katlanamıyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| Then, what else should I call you? | O halde nasıl sesleneyim? | Giant-1 | 2010 | |
| Don't call me. | Seslenme. | Giant-1 | 2010 | |
| I'll settle for "ajeosshi," then. | Ahjussi diye sesleneyim madem. | Giant-1 | 2010 | |
| I'm really sorry for hitting you down there. | Önemli bölgene vurduğum için üzgünüm. | Giant-1 | 2010 | |
| If you ever have trouble getting married because of it, give me a call. | Sırf o yüzden evlendiğinde sıkıntı yaşarsan, ararsın. | Giant-1 | 2010 | |
| This is good. | Tadı güzelmiş. | Giant-1 | 2010 | |
| Let's call it a day, Chanseong. | Bugünlük burada bırakalım, Chan Seong. | Giant-1 | 2010 | |
| Hey, newcomer. Aren't you leaving? | Yeni gelen arkadaş, evine gitmeyecek misin? | Giant-1 | 2010 | |
| I'll have to turn in this report and wait for them to examine it. | Raporumu sunmam ve incelemenin bitmesini beklemem lazım. | Giant-1 | 2010 | |
| Good job today, everyone. | İyi iş çıkardınız bugün. | Giant-1 | 2010 | |
| Thought she was just a blockhead, | Mankafanın teki sanmıştım. | Giant-1 | 2010 | |
| but turns out she's not your ordinary gal? | Meğer sıradan bir kız değilmiş. | Giant-1 | 2010 | |
| From the very moment she came here, I started getting these headaches... | Odaya adımını attığı günden beri baş ağrısından kurtulamıyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| I'll have to meet Gangmo tonight. | Bu gece Gang Mo'yla buluşacağım. | Giant-1 | 2010 | |
| For the time being, I suggest you refrain from visiting your brother. | Şimdilik kardeşini ziyaret etmeyi aklından çıkarmanı öneririm. | Giant-1 | 2010 | |
| The ANSP has been trailing President Lee for a few days. | ANSP son günlerde Müdür Lee'nin peşinde dolanıyormuş. | Giant-1 | 2010 | |
| Who ordered that? | Emri veren kim? | Giant-1 | 2010 | |
| It comes straight from Chief Oh, so Jo Pilyeon must be behind it. | Direk Şef Oh emretmiş. Muhtemelen Jo Pilyeon'un işidir. | Giant-1 | 2010 | |
| Is Gangmo aware of that? | Gang Mo'nun haberi var mı bundan? | Giant-1 | 2010 | |
| I actually found out from him. | Doğrusu kendisi söyledi bana. | Giant-1 | 2010 | |
| If we claim we completed development without finding the cause of our leaks, | Kaçağın sebebini bulamadan gelişimi tamamladığımızı duyurursak... | Giant-1 | 2010 | |
| there's a good possibility they'll leave us out of the New City project. | ...büyük olasılıkla bizi Yeni Şehir projesinin dışında bırakacaklardır. | Giant-1 | 2010 | |
| It's all because I don't have a clue. | Sırf işten anlamıyorum diye bu durumdayız. | Giant-1 | 2010 | |
| I tried assembling it from scratch a thousand times, but it is no use. | Yüzlerce defa baştan yerleştirmeyi denesem de, işe yaramıyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Stop stuffing yourself, will you? Just checking how they taste. | Bıraksana zıkkımlanmayı. Tadına bakıyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| What's this? | Nedir bunları? | Giant-1 | 2010 | |
| Is it someone's birthday? | Birinin doğum günü mü? | Giant-1 | 2010 | |
| Gyeongja prepared all this for us. | Gyeong Ja hepsini bize hazırlamış. | Giant-1 | 2010 | |
| See? If it weren't for my Gyeongja, who would ever worry about me? | Gördünüz mü? Gyeong Ja da olmasa benim için kim endişelenirdi? | Giant-1 | 2010 | |
| Look at your face, President... | Yüzünün haline bak, Müdürüm... | Giant-1 | 2010 | |
| Eat all this by yourself and regain your strength, President. | Hepsini tek başına ye ve gücünü topla, Müdürüm. | Giant-1 | 2010 | |
| What the hell... Then, how about me? | Nasıl ya? Peki ya ben? | Giant-1 | 2010 | |
| You have hands, so help yourself or starve. | Elin armut mu topluyor? Ya kendin ye ya da açlıktan öl. | Giant-1 | 2010 | |
| Have a seat, President. All right, thanks. | Otur, Müdürüm. Peki, teşekkürler. | Giant-1 | 2010 | |
| Come on, let's all have a seat and eat. | Hadi, oturup yiyin. | Giant-1 | 2010 | |
| By the way, Gyeongja. Uh? | Yalnız Gyeong Ja... Efendim? | Giant-1 | 2010 | |
| What's wrong with your face? | Yüzünün hali ne öyle? | Giant-1 | 2010 | |
| It's all because of that damn Park Sotae. | Hepsi lanet Park Sotae'nin suçu! | Giant-1 | 2010 | |
| Wh.... What?! Pa... Park Sotae?! | Ne? Ne? Pa... Park Sotae mi? | Giant-1 | 2010 | |
| So, what, you like him so much that all those pimples started popping up? | Ne oldu? Ondan hoşlanıyorsun diye mi yüzünde sivilceler çıktı? | Giant-1 | 2010 | |
| He only brings me cheap ass counterfeit cosmetics... | Bana hep ucuz ve sahte makyaj malzemesi alınca... | Giant-1 | 2010 | |
| And because of that, look at my face. | Yüzümü ne hale soktuğuna baksana. | Giant-1 | 2010 | |
| Hey... Look at him. Doesn't all this look like defective merchandise? | Adamın yüzüne baksana. Kusurlu mallara benzemiyor mu? | Giant-1 | 2010 | |
| Ehh... Really, I ought to just throw that goddamned wig... | Cidden, o lanet peruğunu var ya... | Giant-1 | 2010 | |
| Think I knew it was all counterfeit stuff? | Sahte mal olduğunu nereden bilecektim? | Giant-1 | 2010 | |
| That sorry ass son of a cunt said it was Made in USA, | Ağzına ettiğimin kancığı Amerika'da üretildi demişti... | Giant-1 | 2010 | |
| so I paid him all he asked. | O yüzden istediği fiyatı verdim. | Giant-1 | 2010 | |
| You still have those cosmetics? | O makyaj malzemesi yanında mı? | Giant-1 | 2010 | |
| Sure! Wanted to try this crap out on his damned mug, so I kept them. | Herhalde! Bok suratlı Sotae'nin üzerinde denerim diye yanımda getirdim. | Giant-1 | 2010 | |
| This is original?! | Hakiki bu. | Giant-1 | 2010 | |
| Isn't it? See? | Öyle! Gördün mü? | Giant-1 | 2010 | |
| I guess it's too refined for someone's face... | Meğer birinin yüzü fazla hassasmış... | Giant-1 | 2010 | |
| Are you done talking? | Hala konuşuyor musun? | Giant-1 | 2010 | |
| Like I said anything wrong. | Yalan konuşuyorum sanki. | Giant-1 | 2010 | |
| I guess your face is not good enough for it. You little rat... | Sanırım yüzün yeterince iyi değilmiş. Pislik herif... | Giant-1 | 2010 | |
| That was the reason behind those gas leaks. | Gaz kaçağının sebebi buymuş... | Giant-1 | 2010 | |
| And what would that be? | Neymiş? | Giant-1 | 2010 | |
| Gas?! | Gaz mı? | Giant-1 | 2010 | |
| The gas Beaute Boilers used in Europe... | Beaute Kazanları'nın Avrupa'da kullandığı gaz ile... | Giant-1 | 2010 | |
| and gas used in Korea are different. | ...Kore'de kullanılan gaz farklı. | Giant-1 | 2010 | |
| If this is a boiler, | Diyelim bu kazan... | Giant-1 | 2010 | |
| then this would be gas? | ...bu da gaz mı? | Giant-1 | 2010 | |
| Everyone, gather at the factory. | Herkes fabrikaya gitsin! | Giant-1 | 2010 | |
| Gangmo! Let's finish this first! | Gang Mo! Önce yemeğimizi yiyelim! | Giant-1 | 2010 | |
| Gangmo! Aigoo, see? He works too damn hard. | Gang Mo! Baksana. Adam sabah akşam çalışıyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Hey! Stop eating, will you? Move your ass. You still can eat after that? | Lan, bıraksana yemeyi! Kaldır kıçını. Yemeyi düşünecek durumda mısın? | Giant-1 | 2010 | |
| Ahh... That bowling ball... | Bovling topuna benzeyen kafanı... | Giant-1 | 2010 | |
| Wait... Forgot. | Dur... Unuttum. | Giant-1 | 2010 | |
| Send him in. | İçeri yolla. | Giant-1 | 2010 | |
| So the man President Noh sent was you? | Size en son bir şey vermeye kalktığımda içini açıp bakmamıştınız bile. Müdür Noh'un yolladığı adam sen misin? | Giant-1 | 2010 | |
| Yes, Congressman. | Evet, Milletvekilim. | Giant-1 | 2010 | |
| According to President Noh, | Müdür Noh'un dediğine göre... | Giant-1 | 2010 | |
| you bear a grudge against Chairman Hwang, his daughter and Yoo Gyeongok? | ...Müdür Hwang'a, kızına ve Yoo Gyeon Gok'a karşı kin besliyormuşsun. | Giant-1 | 2010 | |
| Does my bearing a grudge against them look strange to you? | Onlara karşı kin beslememi garipsediniz mi? | Giant-1 | 2010 | |
| Nah... That's not what I meant. | Hayır... Onu demek istemedim. | Giant-1 | 2010 | |
| At times, blood ties can be a lot more intense than people can imagine. | Bazen iki insan arasında kan bağı hiç ummadığımız şekilde kopar. | Giant-1 | 2010 |