Search
English Turkish Sentence Translations Page 22087
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| and focus on your side. | Kendi tarafına odaklan. | Giant-1 | 2010 | |
| Director Yang! | Müdür Yang! | Giant-1 | 2010 | |
| Director Yang, are you all right? | Müdür Yang, iyi misin? | Giant-1 | 2010 | |
| Is anyone out there? | Kimse yok mu? | Giant-1 | 2010 | |
| Come help us! | Yardım edin! | Giant-1 | 2010 | |
| Director Yang... Director Yang! | Müdür Yang! Müdür Yang! | Giant-1 | 2010 | |
| Come on in. | Gelin. | Giant-1 | 2010 | |
| It was an accident. | Kaza geçirdi. | Giant-1 | 2010 | |
| Suddenly the valve's lid just... | Vananın kapağı aniden... | Giant-1 | 2010 | |
| Thankfully it's not life threatening, | Tanrıya şükür hayatı tehlikede değil. | Giant-1 | 2010 | |
| but what now? | Şimdi ne yapacağız? | Giant-1 | 2010 | |
| Now we'll suffer delays in our development. | Gelişimi ertelemek zorunda kalacağız. | Giant-1 | 2010 | |
| The important thing now is for Director Yang to fully recover. | Şimdilik en önemlisi Müdür Yang'ın sağlığına kavuşması. | Giant-1 | 2010 | |
| Then we can forget about completing development on time? | Gelişimi zamanında tamamlamayı unutalım en iyisi. | Giant-1 | 2010 | |
| For the time being, you take over the construction site, Shideok. | Şimdilik şantiyeyle sen ilgilen, Shideok. | Giant-1 | 2010 | |
| Gangmo, and you? | Sen ne yapacaksın Gang Mo? | Giant-1 | 2010 | |
| Him and I will focus on the boiler. | Hyung ile birlikte kazanlara odaklanacağız. | Giant-1 | 2010 | |
| It's no use. | Boşuna uğraşmayalım. | Giant-1 | 2010 | |
| Even a technician like him can't solve it, how are we supposed to do it? | Koskoca teknisyen bile sorunu çözememişken, biz nasıl becereceğiz? | Giant-1 | 2010 | |
| We'll just have to keep trying. | Sürekli denemek zorundayız. | Giant-1 | 2010 | |
| We can't just keep lying idle. | Yan gelip yatacak değiliz. | Giant-1 | 2010 | |
| Ahh... Told you we should have had a ceremony when we first acquired the company. | Şirketi aldığımız zaman tören düzenleyelim demiştim sana. | Giant-1 | 2010 | |
| It's not only innovative for our domestic market, but worldwide. | Yalnızca iç pazarımız için değil, dünya çapında yeniliğe açık bir buluş. | Giant-1 | 2010 | |
| It was completed a lot earlier than I imagined. | Tahmin ettiğimden daha erken tamamlandı. | Giant-1 | 2010 | |
| A lot of the merit should go to Mister Kim here. | Emeklerin çoğu Bay Kim'e ait. | Giant-1 | 2010 | |
| I have high expectations for the future. | Gelecekten beklentilerim yüksek. | Giant-1 | 2010 | |
| Right... We learned that there was an accident at the Beaute factory. | Şey... Duyduğumuza göre Beaute fabrikasında kaza olmuş. | Giant-1 | 2010 | |
| Their technical director was seriously injured, | Fabrika müdürü ciddi derecede yaralanmış. | Giant-1 | 2010 | |
| so they'll suffer substantial delays as a result. | Dolayısıyla uzun süreli gecikme yaşayacaklar. | Giant-1 | 2010 | |
| It seems that it'll be virtually impossible for them to develop their boiler on time. | Kazanlarını geliştirmeleri neredeyse imkansız görünüyor. | Giant-1 | 2010 | |
| We will begin a huge advertising campaign in concomitance with the apartment sale. | Daire satışları başladığı andan itibaren büyük reklam kampanyaları yayınlayacağız. | Giant-1 | 2010 | |
| Pay special attention to avoid any leaks. | Dışarıya sızmaması için ayrıca dikkat edin. | Giant-1 | 2010 | |
| Chairman, I think we should go. | Müdür Bey, yola çıkmalıyız. | Giant-1 | 2010 | |
| Here's our section manager. | Bu beyefendi bölüm şefimiz. | Giant-1 | 2010 | |
| I already heard the details. | Haberim vardı. | Giant-1 | 2010 | |
| So you'll fix our playground free of charge? | Oyun parkımızı bedavaya mı onaracaksınız? | Giant-1 | 2010 | |
| Our chairman has a vested interest in marketing for children. | Müdürümüz çocukların kanuni haklarına önem veren biridir. | Giant-1 | 2010 | |
| Thank you, Manager. | Teşekkürler Şefim. | Giant-1 | 2010 | |
| Can I take a look around? | Etrafa bakabilir miyiz? | Giant-1 | 2010 | |
| What's the matter, Chairman? | Sorun nedir, Müdür Bey? | Giant-1 | 2010 | |
| I helped you get your airplane back at the hospital. | Hastanedeyken uçağını almana yardım etmiştim. | Giant-1 | 2010 | |
| And helped you wash your hands. | Ellerini yıkamana da. | Giant-1 | 2010 | |
| Is your father home? | Evde mi? | Giant-1 | 2010 | |
| Heaven?! | Cennette mi? | Giant-1 | 2010 | |
| My Daddy is in heaven. | Babam cennette yaşıyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Ever tried that? | Daha önce hiç denedin mi? | Giant-1 | 2010 | |
| Want me to do that for you? | Alayım mı seni omzuma? | Giant-1 | 2010 | |
| Only my Daddy can do that. | Sadece babam beni omzunda gezdirebilir. | Giant-1 | 2010 | |
| Chairman. Wow... | Müdür Bey... Vay... | Giant-1 | 2010 | |
| Wow... Wooju is the tallest now. | Vay... Şu anda en uzun boylunuz benim. | Giant-1 | 2010 | |
| Ahh... Let's go finish what we were discussing inside. | Konuştuklarımızı içeride tamamlayalım. | Giant-1 | 2010 | |
| Here... Let's go. Yes... | Hadi... Gidelim. Peki... | Giant-1 | 2010 | |
| Want to ride a plane? | Uçak gibi uçmaya ne dersin? | Giant-1 | 2010 | |
| Let's do that. | Uçmak istiyorum! | Giant-1 | 2010 | |
| Yes. All right. | Evet. Peki. | Giant-1 | 2010 | |
| We will soon send our employees. | En kısa zamanda çalışanlarımızı yollayacağız. | Giant-1 | 2010 | |
| We'll finalize all the details then. | Bütün ayrıntıları o zaman tamamlarız. | Giant-1 | 2010 | |
| You must really like children. | Çocukları çok seviyor olmalısınız. | Giant-1 | 2010 | |
| You only were able to retrieve 40 percent of the funds this month? | Bu ay fonun sadece %40'ını mı toplayabildin? | Giant-1 | 2010 | |
| Seems like a significant portion of our capital has moved towards Noh Gapsoo. | Anlaşılan ana paramızın büyük bölümü Noh Gap Soo'ya gönderilmiş. | Giant-1 | 2010 | |
| Jong Ro in particular. | Özellikle Jong Ro'dakiler. | Giant-1 | 2010 | |
| If this keeps up, it's only a matter of time before we lose all clients there. | Böyle giderse, oradaki bütün müşterilerimizi kaybetmemiz an meselesi. | Giant-1 | 2010 | |
| Send some of the boys and check the situation there. | Adamları yolla, durumu kontrol etsinler. | Giant-1 | 2010 | |
| A guest is waiting for you. | Müşterilerden biri sizi bekliyor. | Giant-1 | 2010 | |
| A guest? | Müşteri mi? | Giant-1 | 2010 | |
| How have you been, Director Yoo? | Nasılsın Müdür Yoo? | Giant-1 | 2010 | |
| President Noh Gapsoo sent me here. | Müdür Noh Gap Soo yolladı. | Giant-1 | 2010 | |
| He voiced his concerns about you, | Sizin hakkınızdaki endişelerini dile getirdi... | Giant-1 | 2010 | |
| saying you might be facing severe cash flow problems. | ...nakit para sorunu çekebileceğinizden bahsetti. | Giant-1 | 2010 | |
| If you give up Jong Ro, | Jong Ro'yu bırakırsanız... | Giant-1 | 2010 | |
| he said he's prepared to help you with those cash flow issues. | ...nakit sorununuza yardım etmeye hazırlıklı olduğunu söyledi. | Giant-1 | 2010 | |
| Go tell President Noh. | Gidip Müdür Noh'a de ki... | Giant-1 | 2010 | |
| That if he truly wishes to see my downfall, | ...eğer gerçekten çöktüğüme tanıklık etmek istiyorsa... | Giant-1 | 2010 | |
| he better stop kidding with me and start fighting for real. | ...oyun oynamayı bıraksın ve adam gibi savaşmaya başlasın. | Giant-1 | 2010 | |
| I might not be able to guarantee victory, | Kazanacağımı garanti etmesem de... | Giant-1 | 2010 | |
| but I am pretty confident that I could cripple him for life. | ...onu ömür boyu kötürüm bırakabileceğim konusunda kendime güvenim tam. | Giant-1 | 2010 | |
| You know that Madam Oh Namsuk... | Oh Nam Suk'un... | Giant-1 | 2010 | |
| died because of you, right? | ...sizin yüzünüzden öldüğünü biliyorsun, değil mi? | Giant-1 | 2010 | |
| On her way to meet you, | Annem sizinle görüşmeye gelirken... | Giant-1 | 2010 | |
| my mother had a car accident and died. | ...araba kazası geçirdi ve öldü. | Giant-1 | 2010 | |
| You and your husband, | Sen ve kocan... | Giant-1 | 2010 | |
| along with your daughter, Hwang Jeongyeon. | ...hatta kızın Hwang Jeong Yeon yüzünden. | Giant-1 | 2010 | |
| I'm sure she would have had a lot to talk about with you all. | Eminim sizinle konuşmak istediği çok şey vardı. | Giant-1 | 2010 | |
| But she wasn't able to say a single thing, | Fakat tek kelime edemeden... | Giant-1 | 2010 | |
| and suffered a violent death. | ...acımasızca hayata gözlerini yumdu. | Giant-1 | 2010 | |
| Did you come here to express your indignation about that? | Gücendiğini dile getirebilmek için mi geldin? | Giant-1 | 2010 | |
| I actually came here to thank you. | Aslında teşekkür etmeye geldim. | Giant-1 | 2010 | |
| Thank you for finally making a decent man out of this miserable prick, | Benim gibi acınası bir şerefsizin aklını başına toplamasını sağladığınız için... | Giant-1 | 2010 | |
| Director Yoo Gyeongok. | ...teşekkürler, Müdür Yoo Gyeon Gok. | Giant-1 | 2010 | |
| I never imagined you'd have the guts to make that report to him. | Yaşananları başkana iletmeye cesaret edebileceğini tahmin etmiyordum. | Giant-1 | 2010 | |
| I said nothing wrong. | Yalan konuşmadım ya. | Giant-1 | 2010 | |
| How can you be sure that there are no ruling party members supporting the amendment? | İktidar partisinden kimsenin değişikliği onaylamadığından nasıl emin olabiliyorsun? | Giant-1 | 2010 | |
| Then, you could have offered a rebuttal. | Yanlış düşündüğümü kanıtlasaydın. | Giant-1 | 2010 | |
| I don't like your political philosophy. | Politik felsefeni hiç sevmiyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| And what would that be? | Ne felsefesiymiş o? | Giant-1 | 2010 | |
| Is it not to avoid all obstacles and go the distance? | Bütün engelleri görmezden gelip daha uzağa ulaşmak değil mi? | Giant-1 | 2010 | |
| You forgot something. | Bir şeyi unutuyorsun. | Giant-1 | 2010 | |
| The fact that I never swim against the tide. | Ben asla akıntıya karşı yüzmem. | Giant-1 | 2010 | |
| And that "tide" would be made of all the propaganda bandied about on the street? | O akıntı dediğin, sokaklarda ağızdan ağza dolaşan propagandadan üremesin? | Giant-1 | 2010 | |
| That is subjective. | Hayal kuruyorsun. | Giant-1 | 2010 |