Search
English Turkish Sentence Translations Page 22065
| English | Turkish | Film Name | Film Year | |
| And looks like Seongmo found that out from someone. | Seong Mo da bunu başkasından öğrenmiş. | Giant-1 | 2010 | |
| It's too late for me to help him. | Ona yardım edemeyecek kadar geciktim. | Giant-1 | 2010 | |
| Seongmo is at the Seobinggo bunker as we speak. | Seong Mo şu an Seobinggo deposunda. | Giant-1 | 2010 | |
| As you well know, once you enter that place, there are only two options. | Bildiğin üzere, oraya bir defa girdiğinde karşına iki seçenek sunarlar. | Giant-1 | 2010 | |
| Either you confess, or come out crippled. | Ya itiraf edersin, ya da sakat çıkarsın. | Giant-1 | 2010 | |
| I'm betting on the former. | Umarım ilkini seçer. | Giant-1 | 2010 | |
| As if he was some kind of patriot, | Yurtseverin tekiymiş gibi... | Giant-1 | 2010 | |
| why resist when your flesh is burning? | ...derisini yakıyorlarken neden dirensin? | Giant-1 | 2010 | |
| And why would you tell me that? | Bana niye söylüyorsun bunları? | Giant-1 | 2010 | |
| Because I thought you could be the one who gave him the tip. | O ipucunu Seong Mo'ya senin verdiğini düşünüyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| Hey... Jo Pilyeon!! | Bana bak, Jo Pilyeon! | Giant-1 | 2010 | |
| {\a6}[*From Han Dynasty poem Junzi Xing] | Kavun tarlasında bağcığını bağlama, erik ağacı altında şapkanı çıkarma derler. | Giant-1 | 2010 | |
| Don't fix your shoes in a melon field or tidy your hat under plum trees*, they say. | Kavun tarlasında bağcığını bağlama, erik ağacı altında şapkanı çıkarma derler. | Giant-1 | 2010 | |
| And that means you shouldn't do anything that would arouse suspicion. | Anlamı kuşku uyandıracak işlere kalkışma demektir. | Giant-1 | 2010 | |
| Is that clear? | Anlatabildim mi? | Giant-1 | 2010 | |
| You want me to give up on them? | Hepsinden umudu keseyim mi? | Giant-1 | 2010 | |
| Just give me the account and those signatures instead. | Tersine, defteri ve imzaları bana ver. | Giant-1 | 2010 | |
| And why? | Neden? | Giant-1 | 2010 | |
| With that in my hands, I could at least try to change their mind. | Onlar elimdeyken, en azından fikirlerini değiştirmeyi deneyebilirim. | Giant-1 | 2010 | |
| Chairman Hwang! | Müdür Hwang! | Giant-1 | 2010 | |
| Don't you realize in what kind of situation we are? | İçinde bulunduğumuz durumun farkında değil misin? | Giant-1 | 2010 | |
| Our deal was that I would give it to you if you convinced them to cooperate. | Anlaşmamıza göre onları işbirliğine ikna ettiğin zaman verecektim. | Giant-1 | 2010 | |
| Lee Seongmo has been taken to the Seobinggo underground bunker. | Lee Seong Mo'yu Seobinggo yeraltı deposuna götürmüşler. | Giant-1 | 2010 | |
| Seeing how surprised you are, I must have guessed right. | Öylesine şaşırdığına göre, tahminlerim doğru demektir. | Giant-1 | 2010 | |
| So Lee Seongmo is the source of that account, right? | O defterin kaynağı Lee Seong Mo, değil mi? | Giant-1 | 2010 | |
| And he must have been the one who informed you of what the ANSP planned. | ANSP'nin planlarından seni haberdar eden kişi de o olmalı. | Giant-1 | 2010 | |
| Well... Believe whatever you want. | Canın neye istiyorsa ona inan. | Giant-1 | 2010 | |
| If Lee Seongmo can't resist and ends up confessing, | Eğer Lee Seong Mo direnemeyip itiraf ederse... | Giant-1 | 2010 | |
| you will be the first to pay the consequences. | ...sonucuna katlanacak ilk kişi sen olursun. | Giant-1 | 2010 | |
| So hurry up and give me that account. | Çabuk ver o defteri. | Giant-1 | 2010 | |
| It is the only way we can survive! | Hayatta kalmamızın başka yolu yok! | Giant-1 | 2010 | |
| I said give me that account, Chairman Hwang! | Defteri bana ver dedim, Müdür Hwang! | Giant-1 | 2010 | |
| It's not in my possession. | Defter bende değil. | Giant-1 | 2010 | |
| It's not?! | Sende değil mi? | Giant-1 | 2010 | |
| Then, who has it? | Kimde o zaman? | Giant-1 | 2010 | |
| I'll have to get going. | Kalkmam lazım. | Giant-1 | 2010 | |
| How did it go? Did you find out? | Nasıl gitti? Öğrenebildin mi? | Giant-1 | 2010 | |
| I couldn't reach him. | Telefonuna ulaşamadım. | Giant-1 | 2010 | |
| Something happened to Lee Seongmo right as Min Honggi suggested. | Min Hong Gi'nin dediği gibi Lee Seong Mo'nun başına bir şey gelmiş. | Giant-1 | 2010 | |
| If I knew this would happen, | Bu duruma düşeceğimizi bilsem... | Giant-1 | 2010 | |
| I would have kept that account for myself. | ...defteri kendim saklardım. | Giant-1 | 2010 | |
| If they get it from Lee Seongmo, we're as good as dead. | Lee Seong Mo'dan yerini öğrenirlerse, ölmüşten betere döneriz. | Giant-1 | 2010 | |
| Shouldn't we run away? | Kaçmamız gerekmez mi? | Giant-1 | 2010 | |
| If the ANSP starts looking for us... | Eğer ANSP yerimizi aramaya başlarsa... | Giant-1 | 2010 | |
| I had something to talk about. | Konuşmamız gerekiyor. | Giant-1 | 2010 | |
| Here... Have a seat. | Gel... Otursana. | Giant-1 | 2010 | |
| Aren't you busy? | Meşgul değil misin? | Giant-1 | 2010 | |
| I might have had all the time in the past, but things have become a little complicated. | Önceden boş zamanım boldu, fakat işler biraz karıştı. | Giant-1 | 2010 | |
| I'm sure they're not just complicated. | Eminim hayatın tehlikede olduğu için... | Giant-1 | 2010 | |
| Since your life is at stake. | ...yalnızca karışmakla kalmamıştır. | Giant-1 | 2010 | |
| And perhaps not only a few lives, | Muhtemelen birkaç hayat değil... | Giant-1 | 2010 | |
| but our country's future as well. | ...ülkenin geleceği de tehlikede. | Giant-1 | 2010 | |
| Gangmo, you... | Gang Mo, sen... | Giant-1 | 2010 | |
| How much do you know about this? | Bu konu hakkında ne kadar bilgin var? | Giant-1 | 2010 | |
| All I care about is one man's life. | Tek umursadığım, bir adamın hayatı. | Giant-1 | 2010 | |
| How can you know... | Onu nereden... | Giant-1 | 2010 | |
| Because he's the older brother I lost in my childhood. | Çünkü o, çocukken kaybettiğim ağabeyimdi. | Giant-1 | 2010 | |
| Lee Seongmo... | Lee Seong Mo... | Giant-1 | 2010 | |
| That's my son. | İşte benim oğlum. | Giant-1 | 2010 | |
| So you're Daesoo's eldest?! | Dae Soo'nun en büyük çocuğusun demek! | Giant-1 | 2010 | |
| Look at him! Seongmo. | Şuna bak hele! Seong Mo. | Giant-1 | 2010 | |
| This is Dad's friend, who runs a business in Seoul. | Bu da benim arkadaşım. Seul'de çalışıyor. | Giant-1 | 2010 | |
| That's me! How are you? | Benim! Nasılsınız? | Giant-1 | 2010 | |
| Daesoo's son can only be like a son to me. | Dae Soo'nun oğlu, benim de oğlum gibidir. | Giant-1 | 2010 | |
| He sure is handsome. | Şu yakışıklılığa bak hele. | Giant-1 | 2010 | |
| Here you go. | Gel buraya. Al... | Giant-1 | 2010 | |
| Go ahead and spend it. | Gidip harca. | Giant-1 | 2010 | |
| Quite a son you have! | Şu oğluna bak hele! | Giant-1 | 2010 | |
| Right... That's him. | Evet... Demek o. | Giant-1 | 2010 | |
| I saw him once. | Zamanında karşılaşmıştık. | Giant-1 | 2010 | |
| Lee Seongmo... was that boy?! | Lee Seong Mo... o çocuk muydu? | Giant-1 | 2010 | |
| Pull him out. | Çıkarın. | Giant-1 | 2010 | |
| The situation is critical. | Durum kritik. | Giant-1 | 2010 | |
| All the ruling party members who pledged their support... | Desteğini onaylayan bütün iktidar partisi üyeleri... | Giant-1 | 2010 | |
| have suddenly started hesitating and pulling out of this. | ...aniden tereddüde düşüp bu işten sıyrılmaya başladılar. | Giant-1 | 2010 | |
| Was Min Honggi really behind all this? | Bu işin arkasındaki kişi Min Hong Gi miydi? | Giant-1 | 2010 | |
| That's indeed the case, | Aslında öyle. | Giant-1 | 2010 | |
| but it didn't feel like Seongmo really trusted him. | Fakat Seong Mo ona güvenmiyormuş gibi davranıyordu. | Giant-1 | 2010 | |
| To help out my brother, we first need to find out what Min Honggi is all about. | Ağabeyime yardım etmek için, Hong Gi'nin neyi amaçladığını öğrenmeliyiz. | Giant-1 | 2010 | |
| Aren't you being excessive? | Aşırıya kaçmıyor musunuz? | Giant-1 | 2010 | |
| Ever since Baekpa passed away, you practically stopped coming. | Babam öldüğünden beri neredeyse hiç uğramıyorsunuz. | Giant-1 | 2010 | |
| So didn't we answer your call and came right away? | Telefonunu alır almaz gelmedik mi? | Giant-1 | 2010 | |
| Let's have a drink for good old times' sake, then. | O halde eski zamanların hatırına içkilerimizi içelim. | Giant-1 | 2010 | |
| The moment Baekpa passed away, | Babam öldüğü zaman... | Giant-1 | 2010 | |
| many core members sided with Jo Pilyeon. | ...asıl üyelerimiz Jo Pilyeon'un tarafına geçti. | Giant-1 | 2010 | |
| Are you telling me the cartel is falling into Jo Pilyeon's hands? | Birlik Jo Pilyeon'un eline geçti demeye mi çalışıyorsun? | Giant-1 | 2010 | |
| And Jo is using their money to find out all opposition party members... | Jo Pilyeon onların paralarını kullanarak, anayasa değişikliğini onaylayan... | Giant-1 | 2010 | |
| who approve of the constitutional amendment. | ...muhalefet partisi üyelerinin isimlerini öğrenmeye çalışıyor. | Giant-1 | 2010 | |
| That Jo Pilyeon is quite resourceful, all right. | Jo Pilyeon az becerikli değil valla. | Giant-1 | 2010 | |
| I'd like a word in private with Congressman Oh, | Milletvekili Oh ile özel konuşmak istiyorum. | Giant-1 | 2010 | |
| will you leave us alone just a moment? | Bizi biraz yalnız bırakabilir misin? | Giant-1 | 2010 | |
| Certainly, go ahead. | Elbette, buyurun. | Giant-1 | 2010 | |
| When you're done talking, come tell me. | Konuşmanız bittiğinde haber verirsiniz. | Giant-1 | 2010 | |
| I have something to discuss with you. | ...sizinle konuşmam gereken bir konu var. | Giant-1 | 2010 | |
| Didn't I warn you on more than one occasion? | Defalarca uyarmadım mı seni? | Giant-1 | 2010 | |
| You knew already? | Çoktan haberiniz var mıydı? | Giant-1 | 2010 | |
| Know how long I've been in congress? | Ne zamandır kongrede bulunduğumu biliyor musun? | Giant-1 | 2010 | |
| Jo Pilyeon might be suspecting you, | Jo Pilyeon senden şüphelense de... | Giant-1 | 2010 | |
| but without any evidence, there is nothing he can do. | ...elinde kanıt yokken, hiçbir halt yapamaz. | Giant-1 | 2010 | |
| So break up that club as soon as possible, and forget all this. | O yüzden, en kısa sürede kulübü dağıt ve tüm bunları unut. | Giant-1 | 2010 |